Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Örnek atölye çalışmaları

Örnek-1 KENDİMİ ARIYORUM İnsanoğlu doğumdan ölüme kadar hep bir arayış içindedir. Bu kısa, ama geniş bir çizgide yer alır. Aynı gazeteciliğin soru kapsamı gibi, hep aynı soruları sorar kendine: Ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin, kim? İlk dersimiz; Yazma Motivasyon’uydu. Yazı yazmanın inceliklerini, kısımlarını, hangi doğrultuda yazı yazmamız gerektiğini ve bunu yaparken de nelere dikkat etmemiz gerektiğini öğrendim.

Bir düşünür diyor ki; ‘İtaat özgürlüktür, itaatsizlik de ihanettir.’ İşte tam bu noktada, yazmayı bu cümleye indirgersek, herkes bir şeyler yazar, ama herkes tam olarak yazamaz. Yani; yazıda itaat özgürlükten geçer, özgürlük de üslûptan. Eğer siz üslubu tam olarak kullanmazsanız, hem yazıya karşı sorumluluğunuza, hem de düşüncenize ihanet edeceksiniz.

Hayat bir merdiven gibidir, teker teker, ağır ağır çıkacaksınız bu basamaklardan. Türlü zorluklarla, engellerle karşılarsınız yaşamayı. Bazense hiç ummadığınız bir anda gül bahçesi oluşur. Tüm bunların demeti deneyimdir. Fakat deneyimler de–gözlem de aynı şey değildir.

İnsan, hayatının birçok bölümünü düşünerek geçirir. Düşünmek en büyük erdemdir. Ve önemli olan bunu en güzel, en akıcı, en sade bir şekilde yazıya dökmektir. Tabiî, bunların yanında; dilbilgisi kuralları ve anlatım özelliklerinin de büyük bir ehemmiyeti vardır. Bir de en büyük odak noktası olan; dinlemektir. Dinlemek de; bir yazıyı besleyen unsurlardan biridir. İnsan kendisini ve çevresini sürekli dinler ve bunu hafızasında toplayarak etkin bir hale getirir. Tam burada, ‘konunun ana fikrine’ dikkat etmemiz gerekiyor. Ana fikirden ne anladığımız ve bunu bilgi dağarcığımıza nasıl aksedeceğimizdir önemli olan.

Seminerde tam bir motivasyonla ilerlerken Kadir Hoca bir düşünürün sözüyle bu yazıyı daha da canlı tutuyor. La Bruyere'e ait söz şu: “Şimdiye değin güneş altında söylenmedik söz kalmamıştır.” Ben de bu söze katılıyorum. Artık bu ders sonunda yazıda isteklendirme hakkında söylenecek her söz telâffuz edilmiştir.

Ve geldik ikinci dersimize, kısa bir teneffüsten sonra dersimiz spor ve mizahtı. Hoş, bir bayan olarak özellikle de sporla ilgilenmediğim halde, tam bir dikkat ile hocamı dinledim ve öğrendim ki; spor yazılarında kısa ve anlamlı cümleler kullanmak gerekiyor. Özellikle de okuyucu kitlesini fazla boğmadan, okumayı etkin hale getirmek gerekiyor. Ve tabiî mizah… Diyor ki değerli hocamız, “Mizahta tasarım çok önemlidir. Yazar sürekli düşünen, az, ama öz konuşan kişidir.” Buna istinaden düşüncelerine şu şekilde devam ediyor. Yazarlıkta 3 M vardır: Mantık, Mitoloji, Matematik. Ayrıca yazarlıkta buna ilâveten 4 unsur bulunmaktadır.

Yazar: İyi bir gözlemcidir, çok okur, düşünür ve dinler.

Ve ben bu seminer sonunda mizahı tamamen etkinin tepkiye dönüşmesi olarak yorumladım.

Buraya kadar olan kısım yaklaşık 4–5 saati buldu ve ben bu zaman zarfında yeni meyveler toplamaya başladım.

Daha sonraki konumuz röportaj yapmaktı. Bu dersimiz de uygulamalı olarak ilerlediği için, daha kolay kavradım konuları. Bir gazetecinin nasıl röportaj yapması gerektiğini, bunu yaparken nelere dikkat etmesi gerektiğini, röportaj yaparken karşınızdaki insanın sizi tanımasının, güvenmesinin gerektiğini ve röportaja karşı taraf hakkında özet vererek başlamayı daha sonra soru-cevap yönetmenin şartını, gayesini öğrendim.

Son dersimiz; gazetecilik mutfağıydı. Ve ben özellikle bu bölümde çok eğlendim, tabir-i caizse, eğlenerek öğrendim. Bir gazetecinin tam donanıma sahip olması gerektiğini, muhabirlerin ayrımı ve görevlerine gösterecekleri hassasiyeti kavradım. Hocamızın verdiği 6–7 kelimeyle kısa zamanda ‘nasıl doğru bir haber yapabilirim’i öğrendim.

Ve kendimi buldum..

Şu an, bu seminerden önceki ben ile seminer sonrasındaki beni kıyasladığımda, arada önemli bir farkın olduğunu gördüm.

Ve itiraf etmeliyim ki, benliğime bir şeyler kattım. Beni ben yapan değerler arttı. Daha sosyal olmanın şartlarını öğrendim. Sonuç olarak da bu hayat okyanusunda kendimi buldum.

Bana ve diğer arkadaşlarıma bu fırsatı tanıyan herkese gönülden teşekkür ederim. YASEM’i ayrıca kutlar, başarılarının devamını dilerim. Rabbime emanet olmanız dileğiyle…

Örnek-2

BİR BEN VAR BENDEN İÇERİ

11 Eylül 2006

Sabahın erken saatlerinde sevgili arkadaşım Nuriye’nin: “Haydi kızlar” sözüyle uyandım ve böylece benim için yepyeni bir gün daha başlamış oldu. “Evet” dedim kendime, “haydi Halime, kendini bulmaya gidiyorsun”.

Ve artık ‘öğrenme motivasyonu dersindeydim. Zihinlerde hep aynı soru? “Niçin öğreniyoruz?”

Aslında hayat zaten belli başlı soru işareti, bir bulmaca, bir hikâye, tiyatro ya da roman… Bugün, işte tam bu konulara cevap buldum. Artık ben de varım kendi âlemimde. Hayata dair, hayallere, dair, öğrenmeye dair, ideallere dair tüm sorularıma bir netice aldım.

Hayallerimiz var bu koca okyanusta. Hayallerimiz ihtiyaçlarımızı belirliyor ve hayal ettiğimiz sürece yaşıyoruz. Çok ilginçtir ki; bugün bir şey daha öğrendim. İnsanlar bildikleri kelimeler kadar hayal eder. Ne kadar kelime varsa beynimizde, o kadar da zekiyiz demektir. O halde zihnimizde kelimeler varsa, bunlar hayallere, hayaller de ideallere dönüştüyse, artık algıladık ve öğrenmeye başladık demektir. Peki ne yapacağız?

Şimdi? İşte tam bu noktada reklâm, pazarlama ve tanıtım giriyor. Tabiî iyi bir reklamın nasıl yapıldığı? Planlamanın ve tanıtımın üretimdeki yerini…

Bunların hepsi, ancak ve ancak iletişimle ortaya çıkar. İletişimin de en büyük unsuru pazarlamadır. Pazarlama yaparken, kendimizi, kurumumuzu ve ürünümüzü iyi tanımamız gerekiyor. Bu şekilde hem ürünümüzün, hem de ismimizin arkasında rahatlıkla bulunabiliriz. Her şeyi tamam-ladıktan sonra, bunu insanlara tanıtırken daha başka bu sunumun içine ne katabiliriz? Tabiî ki hikâye… Aslında her insan, her ürün, her reklâm birer hikâyedir ve bunların tümüde romanı oluşturur bence. İşte geldik gün sonuna.

Bugün de dünkü gibi seminerden büyük bir feyiz aldım. Eğer yazıya bakıp öğrenme motivasyonuyla pazarlama ve tanıtımın, hatta hikâye ve romanın bir bağlantısını bulamayabilirsiniz. Ama bence hayatımız belli başlı hikâye ve siz bu hikâyenin başrol oyuncususunuz. Gün sonuna doğru, artık ben ‘beni buluyorum’ içimde. Tüm YASEM ilgililerine, Allah yar ve yardımcınız olsun diyorum.

Halime ÖZÇELİK / Eskişehir 10 Eylül 2006

16.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Örnek atölye çalışmaları

  O bir doktor

  YASEM AJANDASI

  Gazetecilik Seminerleri izlenimleri

  ZEKÂ KIRINTILARINDAN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004