Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

Peruğa yasak, ödenen harca gasp

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) İktisat Fakültesi’ni kazanan kızı Şeyma’nın kaydını yapmak için okula giden Şemsettin Türkan’ın kayıt sırasında karşılaştığı uygulama üniversitelerdeki zihniyeti tekrar gündeme getirdi. Ancak bu seferki biraz daha farklı oldu. Çünkü KSÜ yöneticileri peruğa bile tahammül edemediklerini gösterdi.

Şemsettin Türkan yaşadıklarını Yeni Asya’ya anlattı.

* Kayda giderken böyle bir uygulama ile karşılaşacağınızı tahmin ediyor muydunuz?

Etmiyorduk. Fevkalâde güzel duygularla gittik. Ama daha kampus girişinde problem başladı. Girişte görevliler perukla kayıt yapılamayacağını söylediler. Orayı bir şekilde aştık. Ancak kayıt bürosunda görevliler de “perukla kayıt almıyoruz” dediler. İtiraz ettik. Böyle bir uygulamanın olmadığını söyledik.

* Kayıt evraklarınızı incelediler mi?

Evraklarımıza bakmadan olmaz dediler. Israrımıza rağmen kayıt yapmadılar.

* Sizden başka benzer durumda olan kimse var mıydı?

Dikkatimi çekmedi. Bulunduğumuz sırada yoktu.

* İtirazınız netice verdi mi?

Yetkililerle görüşeyim dedim. “Görüşmenize gerek yok. Peruğu çıkarıp gelirse kayıt yaparız” dediler. Kızım da bunu kabul etmedi tabi. Bunun üzerine yatırdığımız harcı geri almak istedik. “Hayır veremeyiz” dediler. Öğrenci İşleri Daire Başkanına gittik ama bizimle görüşmek istemedi. Özel kaleme telefonla söylerken sesi geliyordu. “Gitsinler. Bakanlar Kurulu kararı var. Harçlarını da ödeyemeyiz. Kaydını da yapmayız” şeklinde sert bir ifadeyle görüşmeyi reddetti. Bu sefer rektörlüğe giderek rektörle görüşmek istedim ancak o da yokmuş vekili varmış. Rektör vekilinden konuyu bahsetmeksizin randevu aldım.

* Kızınız rektörlüğe gelebildi mi?

Hayır. Güvenlik görevlisi onu içeri almadı. Beni dışarıda bekledi.

* Rektör yardımcısıyla ne konuştunuz?

Ona eğitimci olduğumu söyledim. 25 yıl devlette görev yaptığımı anlattım. Kayıt yapılmadığını söyledim. Sebebini sordu. Peruk deyince birden tavrı değişti ve “Kesinlikle o şekilde almıyoruz” dedi. “Niçin almıyorsunuz” dedim. “Çünkü kıyafet yönetmeliğini uyguluyoruz” dedi. “Kıyafet yönetmeliğinde perukla ilgili hiçbir hüküm yok. Niye kendinize göre tasarruf yapıyorsunuz” diye ısrar edince, “Bizim uygulamamız böyle. Binlerce öğrenci buna uyuyor, siz de uymak zorundasınız” şeklinde çok sert tavırlarla kabul etmedi. Ben de yurtdışında eğitim aldığımı, başka ülkelerin öğrencilerinin bu tür engellemelerle karşılaşmaksızın eğitime devam ettiklerini anlattım.

* Bir de yurt dışında başörtüsü yasağı diye bir şey yok…

Tabi. Türkiye’de başörtüsü konusu işkence ve ıztırap haline gelmiş, binlerce kız öğrenci mağdur olmuş, okuldan atılmış, okuyamaz durumda. Hem kadınların eğitimine öncelik veriliyor hem de onları cahil bırakan böyle bir uygulama diktatör bir anlayışla icra ediliyor. Eğer bu kızlarda yanlış bir kanaat varsa onların düzelmesi için ilim yuvalarının açılması lâzım. Peruk meselesi hiçbir dayanağı olmayan bir uygulama. Böyle bir kapı açılırsa olabildiğine büyük bir yanlışlık yapılır. Başka üniversitelerde benzer bir uygulama olmuş mu? Ya da aynı üniversitede? Hiçbir üniversitede peruk sıkıntısı yok. Tamamen keyfi ve cebri bir uygulama yapılıyor. Aynı üniversitede olmuşsa da basına intikal etmemiş. Bizim insanımız uysal. Başına vurulunca hakkını aramaktan aciz. Ben eğitimci bir insanım hakkımı meşrû yollardan aramayı bilirim. Görevlilere bir lâfım yok, emir verilmiş ama bazıları kraldan çok kralcı kesiliyor.

*Yargıya başvuracak mısınız?

İdare mahkemesine başvuracağız. Hakkımızı meşrû yollardan arayacağız. Kahramanmaraş gibi hassas bir bölgede buna benzer uygulamaların yapılması maalesef “tahrik” gibi düşünceleri de aklıma getirmedi değil.

*Türkiye’de netice alamazsanız ne yapacaksınız?

AİHM’e götüreceğim.

*Yurtdışını biliyorsunuz. Oralarda yasakla ilgili sorulara muhatap olunca nasıl cevap veriyorsunuz?

Bundan üç sene kadar önce Macaristan’da “İnançlara Hürriyet” konulu uluslar arası bir kongreye katıldım. 45 ülkeden 530 katılımcı gelmişti. 31. kongreydi. Türkiye’den ilk defa ben katılmıştım.

*Katılımcıların profili nasıl?

14 farklı inanca mensup insanlar ordaydı. İslâm ülkelerinden 12 kişi vardı. Meselâ Japonya’dan 45 kişi gelmişti. Amerika, Asya ve Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelenler vardı. Kongrede, “Türkiye’de inançlara baskı yapıldığı şeklinde duyumlar alındığına dair” bir soru yöneltildi. “Türkiye’de maalesef böyle bir uygulama var. Üniversitelerin büyük bir kısmında siyasî olmaksızın tamamen inancı için başını kapatan bir öğrenci eğitim alamaz. 25 bin civarında öğrenci bu nedenle mağdur olmuştur” deyince Japon bayan katılımcı yerinden fırlayarak, “Türkiye’de Müslümanların oranı nedir?” diye bir soru sordu. Bu uygulamalardan dolayı Müslümanların çok azınlıkta olduğunu sanmış. Ben de, “ülkenin yüzde 99’unun Müslüman olduğunu” söyleyince birkaç kez, “olamaz olamaz. Nasıl olur böyle bir şey” şeklinde tepki verdi. “Çoğunluğu Müslüman olan ülkede bu tür bir uygulamanın olmasını hafsalam almıyor” diye birkaç defa seslenerek haykırışta bulundu. Tabi bunu dışarıda anlatmakta zorlanıyoruz. İzah edemiyoruz.

*Uğradığınız haksızlık sizde ne gibi duygulara yol açtı?

Bediüzzaman’ın bir sözü var; “Cennet ucuz değil cehennem de lüzumsuz değil.” Bu haksızlık ve zulüm payidar olamaz. Irkı, dini, dili, kültürü ne olursa olsun dünyanın neresinde haksızlık, zulüm varsa ona herkesin insan olmak hasebiyle, el birliğiyle karşı çıkması gerekiyor. Teröre bulaşmadan, meşrû ve demokratik yollarla mutlaka çözüme katkıda bulunmamız lâzım. İbrahim Peygamberin ateşine su taşıyan karınca misali gibi herkes olabildiği kadar haksızlıkla mücadele etmeli.

*Sizce bu yanlıştan ne zaman dönülecek?

Önce devlet millet kaynaşması sağlanmalı. Bu da insanların inancından dolayı zulme uğramamasını, hor görülmemesini en başta gerekli kılar. Devlet inançlara sahip çıkmalı. Devlet eğer gerekli manevî eğitimi verse ben kendi el yordamıyla oluşturacağım bir eğitim vermek zorunda kalmam. Bu iş çözülsün. Bu er veya geç olacaktır. Amerika’da milyonlarca Kızılderili öldürüldü. Büyük bir zulüm yapıldı. Ama şimdi ABD’de 84 farklı dil ve kültür bir arada yaşıyor. Bütün dünya da buna gidiyor. Artık sınırlar kalkıyor. Böyle bir ortamda Türkiye’de hâlâ yasağın konuşulması utanç verici.

Kemal BENEK / ANKARA

10.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Peruğa yasak, ödenen harca gasp

  Batı Trakya, Mehmet Emin Aga’ya ağlıyor

  1. sınıflar yarın okula

  Yasak protestosu sürüyor

  ‘Kadı mahkemesi’ haberlerine yalanlama

  Mustafa Taşar’dan ANAVATAN’a dâvâ

  Başbakanlıktan sellere karşı genelge

  Silâhın kapıda bırakıldığı düğün

  Hac görevlisine kılavuz

  Tarım arazileri betonlaşıyor

  THY, yeniden Beyrut’a uçacak

  Üniversiteli, ABD ve İsrail’den nefret ediyor

  Zeytinburnu Beyt Hanun’la kardeş oldu

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004