|
|
|
Peruğa yasak, ödenen harca gasp |
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) İktisat Fakültesi’ni kazanan kızı Şeyma’nın kaydını yapmak için okula giden Şemsettin Türkan’ın kayıt sırasında karşılaştığı uygulama üniversitelerdeki zihniyeti tekrar gündeme getirdi. Ancak bu seferki biraz daha farklı oldu. Çünkü KSÜ yöneticileri peruğa bile tahammül edemediklerini gösterdi.
Şemsettin Türkan yaşadıklarını Yeni Asya’ya anlattı.
* Kayda giderken böyle bir uygulama ile karşılaşacağınızı tahmin ediyor muydunuz?
Etmiyorduk. Fevkalâde güzel duygularla gittik. Ama daha kampus girişinde problem başladı. Girişte görevliler perukla kayıt yapılamayacağını söylediler. Orayı bir şekilde aştık. Ancak kayıt bürosunda görevliler de “perukla kayıt almıyoruz” dediler. İtiraz ettik. Böyle bir uygulamanın olmadığını söyledik.
* Kayıt evraklarınızı incelediler mi?
Evraklarımıza bakmadan olmaz dediler. Israrımıza rağmen kayıt yapmadılar.
* Sizden başka benzer durumda olan kimse var mıydı?
Dikkatimi çekmedi. Bulunduğumuz sırada yoktu.
* İtirazınız netice verdi mi?
Yetkililerle görüşeyim dedim. “Görüşmenize gerek yok. Peruğu çıkarıp gelirse kayıt yaparız” dediler. Kızım da bunu kabul etmedi tabi. Bunun üzerine yatırdığımız harcı geri almak istedik. “Hayır veremeyiz” dediler. Öğrenci İşleri Daire Başkanına gittik ama bizimle görüşmek istemedi. Özel kaleme telefonla söylerken sesi geliyordu. “Gitsinler. Bakanlar Kurulu kararı var. Harçlarını da ödeyemeyiz. Kaydını da yapmayız” şeklinde sert bir ifadeyle görüşmeyi reddetti. Bu sefer rektörlüğe giderek rektörle görüşmek istedim ancak o da yokmuş vekili varmış. Rektör vekilinden konuyu bahsetmeksizin randevu aldım.
* Kızınız rektörlüğe gelebildi mi?
Hayır. Güvenlik görevlisi onu içeri almadı. Beni dışarıda bekledi.
* Rektör yardımcısıyla ne konuştunuz?
Ona eğitimci olduğumu söyledim. 25 yıl devlette görev yaptığımı anlattım. Kayıt yapılmadığını söyledim. Sebebini sordu. Peruk deyince birden tavrı değişti ve “Kesinlikle o şekilde almıyoruz” dedi. “Niçin almıyorsunuz” dedim. “Çünkü kıyafet yönetmeliğini uyguluyoruz” dedi. “Kıyafet yönetmeliğinde perukla ilgili hiçbir hüküm yok. Niye kendinize göre tasarruf yapıyorsunuz” diye ısrar edince, “Bizim uygulamamız böyle. Binlerce öğrenci buna uyuyor, siz de uymak zorundasınız” şeklinde çok sert tavırlarla kabul etmedi. Ben de yurtdışında eğitim aldığımı, başka ülkelerin öğrencilerinin bu tür engellemelerle karşılaşmaksızın eğitime devam ettiklerini anlattım.
* Bir de yurt dışında başörtüsü yasağı diye bir şey yok…
Tabi. Türkiye’de başörtüsü konusu işkence ve ıztırap haline gelmiş, binlerce kız öğrenci mağdur olmuş, okuldan atılmış, okuyamaz durumda. Hem kadınların eğitimine öncelik veriliyor hem de onları cahil bırakan böyle bir uygulama diktatör bir anlayışla icra ediliyor. Eğer bu kızlarda yanlış bir kanaat varsa onların düzelmesi için ilim yuvalarının açılması lâzım. Peruk meselesi hiçbir dayanağı olmayan bir uygulama. Böyle bir kapı açılırsa olabildiğine büyük bir yanlışlık yapılır. Başka üniversitelerde benzer bir uygulama olmuş mu? Ya da aynı üniversitede? Hiçbir üniversitede peruk sıkıntısı yok. Tamamen keyfi ve cebri bir uygulama yapılıyor. Aynı üniversitede olmuşsa da basına intikal etmemiş. Bizim insanımız uysal. Başına vurulunca hakkını aramaktan aciz. Ben eğitimci bir insanım hakkımı meşrû yollardan aramayı bilirim. Görevlilere bir lâfım yok, emir verilmiş ama bazıları kraldan çok kralcı kesiliyor.
*Yargıya başvuracak mısınız?
İdare mahkemesine başvuracağız. Hakkımızı meşrû yollardan arayacağız. Kahramanmaraş gibi hassas bir bölgede buna benzer uygulamaların yapılması maalesef “tahrik” gibi düşünceleri de aklıma getirmedi değil.
*Türkiye’de netice alamazsanız ne yapacaksınız?
AİHM’e götüreceğim.
*Yurtdışını biliyorsunuz. Oralarda yasakla ilgili sorulara muhatap olunca nasıl cevap veriyorsunuz?
Bundan üç sene kadar önce Macaristan’da “İnançlara Hürriyet” konulu uluslar arası bir kongreye katıldım. 45 ülkeden 530 katılımcı gelmişti. 31. kongreydi. Türkiye’den ilk defa ben katılmıştım.
*Katılımcıların profili nasıl?
14 farklı inanca mensup insanlar ordaydı. İslâm ülkelerinden 12 kişi vardı. Meselâ Japonya’dan 45 kişi gelmişti. Amerika, Asya ve Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelenler vardı. Kongrede, “Türkiye’de inançlara baskı yapıldığı şeklinde duyumlar alındığına dair” bir soru yöneltildi. “Türkiye’de maalesef böyle bir uygulama var. Üniversitelerin büyük bir kısmında siyasî olmaksızın tamamen inancı için başını kapatan bir öğrenci eğitim alamaz. 25 bin civarında öğrenci bu nedenle mağdur olmuştur” deyince Japon bayan katılımcı yerinden fırlayarak, “Türkiye’de Müslümanların oranı nedir?” diye bir soru sordu. Bu uygulamalardan dolayı Müslümanların çok azınlıkta olduğunu sanmış. Ben de, “ülkenin yüzde 99’unun Müslüman olduğunu” söyleyince birkaç kez, “olamaz olamaz. Nasıl olur böyle bir şey” şeklinde tepki verdi. “Çoğunluğu Müslüman olan ülkede bu tür bir uygulamanın olmasını hafsalam almıyor” diye birkaç defa seslenerek haykırışta bulundu. Tabi bunu dışarıda anlatmakta zorlanıyoruz. İzah edemiyoruz.
*Uğradığınız haksızlık sizde ne gibi duygulara yol açtı?
Bediüzzaman’ın bir sözü var; “Cennet ucuz değil cehennem de lüzumsuz değil.” Bu haksızlık ve zulüm payidar olamaz. Irkı, dini, dili, kültürü ne olursa olsun dünyanın neresinde haksızlık, zulüm varsa ona herkesin insan olmak hasebiyle, el birliğiyle karşı çıkması gerekiyor. Teröre bulaşmadan, meşrû ve demokratik yollarla mutlaka çözüme katkıda bulunmamız lâzım. İbrahim Peygamberin ateşine su taşıyan karınca misali gibi herkes olabildiği kadar haksızlıkla mücadele etmeli.
*Sizce bu yanlıştan ne zaman dönülecek?
Önce devlet millet kaynaşması sağlanmalı. Bu da insanların inancından dolayı zulme uğramamasını, hor görülmemesini en başta gerekli kılar. Devlet inançlara sahip çıkmalı. Devlet eğer gerekli manevî eğitimi verse ben kendi el yordamıyla oluşturacağım bir eğitim vermek zorunda kalmam. Bu iş çözülsün. Bu er veya geç olacaktır. Amerika’da milyonlarca Kızılderili öldürüldü. Büyük bir zulüm yapıldı. Ama şimdi ABD’de 84 farklı dil ve kültür bir arada yaşıyor. Bütün dünya da buna gidiyor. Artık sınırlar kalkıyor. Böyle bir ortamda Türkiye’de hâlâ yasağın konuşulması utanç verici.
|
Kemal BENEK
/ ANKARA
10.09.2006
|
|
|
Batı Trakya, Mehmet Emin Aga’ya ağlıyor |
Batı Trakya dâvâsının sembol isimlerinden, İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Hakkın rahmetine kavuştu. İskeçe’deki evinde vefat eden Aga, bugün öğle namazının ardından İskeçe’deki Aşağımahalle mezarlığına defnedilecek. Aga, yaklaşık bir yıldan beri karaciğer rahatsızlığından tedavi görüyordu.
Eski İskeçe Müftüsü Mustafa Hilmi’nin oğlu olan Mehmet Emin Aga, 3 Eylül 1931’de İskeçe’ye bağlı Şahin köyünde doğdu. Aga, 1945 yılında tamamladığı ilköğreniminin ardından din eğitimi gördüğü Gümülcine Medresesi’nden 1954 yılında mezun oldu ve bir süre İskeçe Medresesi’nde eğitim görevlisi olarak bulundu. 1968 yılında medrese öğrencilerine ‘’Türklük bilinci aşıladığı’’ suçlamasıyla askerî mahkemede yargılanan Aga, 1968-1990 yılları arasında İskeçe Müftülüğünde kâtiplik görevi yaptı. Babası Mustafa Hilmi’nin 1990 yılında vefatından sonra İskeçe Müftülüğü’nde naiplik görevi yapan Aga, aynı yıl Atina’nın İskeçe Müftülüğü’ne Mehmet Şinikoğlu’nu atamasının ardından, 18 Ağustos 1990 tarihinde İskeçe Türk halkı tarafından camilerde yapılan oylamayla müftü seçildi. Bunun üzerine ‘’resmî makamı gasp etme’’ suçlamasıyla aleyhinde açılan çok sayıda davadan yargılanan ve defalarca fanatik grupların saldırısına uğrayan Aga, yüzlerce ay hapis cezasına mahkûm edildi.
Larisa cezaevinde 6 ay kaldıktan sonra, sağlık sebepleriyle salıverilen Aga, ömrünün sonuna kadar müftülük konusunda mücadele verdi. Müftü Aga, ayrıca Batı Trakya Türk Azınlığı’nın 29 Ocak eylemi gibi, önemli hak arama mücadelelerinde etkin rol oynadı. Aga’nın, Mustafa ve İrfan adında iki oğlu ile Vildan ve Emine adında iki kızı var.
|
/ İSKEÇE
10.09.2006
|
|
|
1. sınıflar yarın okula |
İlköğretim 1. sınıfa kayıt yaptıran yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrenci, yarın “uyum sağlamak’’ amacıyla okula başlayacak. Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürü Yüksel Özden, uyum programının yürütüleceği 11-15 Eylül arasında okula devam etmenin zorunlu olmadığını bildirdi.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) İlköğretim Genel Müdürü Yüksel Özden, uyum programının yürütüleceği 11-15 Eylül arasında okula devam etmenin zorunlu olmadığını, kıyafetin de serbest olduğunu belirten Özden, okulları erken açmadıklarını, açılışın herkes için 18 Eylül olduğunu belirtti. Öğretmenlerin bu hafta içinde neler yapacakları konusunda bir taslak program hazırladıklarını söyleyen Özden, “Biz genel bir çerçeve gönderdik. İstiyoruz ki okullarımız, öğretmenlerimiz kendi deneyimlerini ortaya koysunlar” dedi.
Yeni başlayan öğrenciler için okulu bir hafta erken açmanın büyük avantajları olacağını belirten Özden, “Çünkü bu süre içinde bütün bina çocuğa ait. Kalabalık yok, kargaşa yok. Bir de şunu istiyoruz: Öğrenciler öğretmeni bir otorite figürü olarak görmeden önce insan olarak tanısınlar” şeklinde konuştu.
Program çerçevesindeki faaliyetler her gün 09.00-11.40 ve 14.00-16.40 saatleri arasında her okulda yarımşar gün yapılacak. İlk gün, öğrencilere okulun bölümleri gezdirilecek ve nasıl kullanacakları da açıklanacak. Sınıf içinde veya dışında oyun oynayabilecek öğrencilere “eve güvenle gelip gitme eğitimi” de verilecek.
|
/ ANKARA
10.09.2006
|
|
|
Yasak protestosu sürüyor |
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu, İzmit Sabri Yalım Parkı İnsan Hakları Anıtı Önünde her hafta yaptıkları basın açıklamasının yetmiş üçüncüsünü dün gerçekleştirirken, Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu da Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda “Başörtüsüne Özgürlük” dedi.
İzmit’te yetmiş üç haftadır devam ettirilen başörtüsü yasağı protestosunun bu haftaki basın açıklamasını okuyan MAZLUMDER Kocaeli Şube Yönetim Kurulu Üyesi Sevgi Cabbaroğlu, “Ülkemizde inanç ve vicdan özgürlükleriyle ilgili kısıtlamalar, yasaklar sürdüğü müddetçe biz burada olacağız” dedi. Üniversite kayıtlarının gündemde olduğu bugünlerde başörtülü genç kızların birçok sorunla karşılaştığını söyleyen Cabbaroğlu, “Lütfen ülkenin gerçek sorunlarıyla vergi kaçakçılarıyla, çetelerle, yolsuzluklarla, ülkenin sağlık ve eğitim sorunlarıyla ve en önemlisi terörle mücadele edin. Okumak ve yaşadığı topluma faydalı olmak için çabalayan başörtüsünü de Allah’a olan inancı gereğiyle taşıyan gençlerle artık uğraşmayın” dedi.
Ankara İnanç Özgürlüğü’nün otuz birinci haftasına giren protestosunda bir basın açıklaması okuyan Mazlumder Ankara Şubesi Yönetim Kurul Üyesi Serpil Kayaer de YÖK yasa tasarısının raftan indirilerek masaya yatırılması, son haline getirilmesi ve yürürlüğe girmesi gerektiğine dikkat çekti.
|
10.09.2006
|
|
|
‘Kadı mahkemesi’ haberlerine yalanlama |
İstanbul Müftü Vekili Mehmet Aşık, bazı yayın organlarında yer alan “bir caminin bodrum katında kadı mahkemesi kurulduğuna’’ dair iddianın gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Müftü Vekili Aşık tarafından yapılan yazılı açıklamada, önceki gün bazı yayın organlarında yer alan Fatih İsmailağa Camii’ne 200 metre uzaklıkta adı verilmeyen bir caminin bodrum katında kadı mahkemesi kurulduğuna dair iddianın müftülük tarafından inceleme ve soruşturmaya alındığı belirtildi. Adı verilmeyen caminin ‘’Acemoğlu Camii’’ olduğu, caminin bodrum katında su motoru ve birkaç kullanılmayan inşaat malzemesinin bulunduğu kaydedilen açıklamada, “Diğer 2 odanın ise imam odası ve kütüphane olarak kullanıldığı, bu suretle ilgili yayın organlarında adı geçen iddianın doğru olmadığı yapılan inceleme ve soruşturmada tesbit edilmiştir’’ denildi. Açıklamada ayrıca dün bazı basın ve yayın organlarında yer alan, İsmailağa Camii imam-hatibi olarak tanıtılan Zekeriya Yücedal’ın müftülüğe bağlı caminin resmî imam-hatibi olmadığı, bir vakfın sekreteri olduğunun tesbit edildiği kaydedildi. Açıklamada, caminin resmî imam-hatibinin Ali Fikri Doğan, müezzin-kayyımının ise Hamza Başer olduğu vurgulandı.
|
/ İSTANBUL
10.09.2006
|
|
|
Mustafa Taşar’dan ANAVATAN’a dâvâ |
Anavatan Partisi kurucularından, eski bakan Mustafa Taşar, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle toplam 40 bin YTL’lik manevî tazminat dâvâsı açtı.
Anavatan Partisi kurucularından, eski bakan Mustafa Taşar, ANAVATAN Genel Başkanlığı ve ANAVATAN İletişim, Tanıtım ve Medya İle İlişkiler Başkan Yardımcısı Fetullah Gündüz ile gazeteci Mahmut Övür ve bazı internet siteleri aleyhinde, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle toplam 40 bin YTL’lik manevî tazminat dâvâsı açtı. Taşar’ın avukatı Hüsnü Turanlı, Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı dâvânın dilekçesinde, gazeteci Övür’ün Gündüz ile röportaj yaptığı ve röportajın Taşar’ın manevî varlığında ağır zarar meydana geldiği ve kamuoyu önünde küçük düşürülerek, mağdur edildiği savunuldu.
|
/ ANKARA
10.09.2006
|
|
|
Başbakanlıktan sellere karşı genelge |
Başbakanlık, can ve mal kaybına yol açan dere yataklarında meydana gelen taşkınlara karşı terbir alınması için genelge yayımlandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla dünkü Resmî Gazete’de yayımlanan genelgeye göre, çeşitli kullanım alanları oluşturmak amacıyla zorunlu durumlarda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünden (DSİ) alınacak izinler hariç derelerin üzeri kesinlikle kapatılamayacak.
İl, ilçe, belde ve her türlü yerleşim birimleri imar planlarının düzenlenmesinde DSİ’nin tedbir ve tavsiyelerine titizlikle uyacak. Kamu kurum ve kuruluşlarınca köprü altındaki su akış kesitinin daralmasına yol açan ve su akışını engelleyen yapılar yapılmayacak. Özel ve tüzel kişilerin bu tür yapılarına kesinlikle ruhsat verilmeyecek.
|
/ ANKARA
10.09.2006
|
|
|
Silâhın kapıda bırakıldığı düğün |
Kars’ta yeni evlenen bir çift, görevlendirdikleri bir güvenlikçi ile ve salon girişine astıkları dövizlerle düğüne silahlı girilmesini engelledi.
Önceki gece Kızılay Düğün Salonu’nda gerçekleşen düğünlerinde salonun girişine, “Maganda kurşununa hayır”, “Silâhı bırak gül al” ve “Bu düğüne silahla girilmez” yazılı dövizler astıran İnan ve Şafak Ercan çifti, silâhını görevliye teslim edenlere de birer gül hediye etti. Son zamanlarda gazete ve televizyonlarda maganda kurşunuyla bir çok insanın öldüğü yönündeki haberleri hatırlatan Damat İnan Ercan, “Bu maganda kurşunlarıyla ölümlere bir son olmasını gerek bireysel ve gerekse dünyamızdaki toplu ölümlere neden olan savaşların bir an önce son bulmasını istiyoruz. Silâhsızlanmaya, barışa ve gül vermeye davet ediyoruz” dedi.
|
/ KARS
10.09.2006
|
|
|
Hac görevlisine kılavuz |
Diyanet İşleri Başkanlığı, hac görevlileri için pratik Arapça konuşma kılavuzu hazırladı. Kılavuzda, havaalanından dönüş işlemlerine kadar kullanabilecek tüm Arapça cümle ve kelimelere yer veriliyor.
Diyanet İşleri Hac Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan kılavuz, hac organizasyonunda kafile başkanları ve din görevlilerine dağıtıldı. Cidde, Mekke ve Medine’de din görevlilerini ilgilendiren hususlar göz önünde bulundurularak hazırlanan kılavuzla din görevlilerinin görev alanlarında asgarî düzeyde de olsa Araplarla konuşup anlaşabilmeleri hedefleniyor. Kılavuz, Arapça gramer kurallarına riayet etmeksizin bölge Arap halkının konuşma dili ve üslûbuna göre kaleme alınırken, Arapça sayılar, günler, yönler, renkler gibi bilgilerin yanı sıra, havaalanı işlemleri, hacıların Mekke veya Medine’de ikameti, hastane, vefat gibi işlemlerde gerekli cümleler de bu klavuzda yer alıyor.
|
/ ANKARA
10.09.2006
|
|
|
Tarım arazileri betonlaşıyor |
Ülke genelinde verimli tarım arazilerinin, sanayileşme ve konut ihtiyacının giderilmesi gibi sebeblerle her geçen yıl daraldığı, son yarım asırlık süreçte yaklaşık 18 milyon dekar arazinin bu şekilde kaybedildiği bildirildi.
Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, ülkenin en önemli tabiî kaynağı olan verimli toprakların, yanlış kullanım sonucu her geçen yıl betonlaştığını söyledi.
1 CM TOPRAK İÇİN 400 YIL GEREKİYOR
Bir santimetre toprağın oluşumu için ortalama 400 yıllık süreye ihtiyaç bulunduğunu, tarım yapılabilmesi için toprak derinliğinin en az 60 santimetre olması gerektiğini belirten Barut, en uygun şartlardaki tarım toprağının da 20 bin yılda oluştuğunu ifade etti. Barut, verilerin, toprak rezervinin önemini ortaya koyduğunu belirterek, “Sanayileşme, hızla gelişen şehirlerdeki konut ihtiyacının giderilmesi başta olmak üzere yeni karayollarının açılması ve farklı işletmelerin faaliyete geçmesi gibi nedenler, verimli tarım arazilerinin amaç dışı kullanımında önemli rol oynuyor” dedi.
CEZA PRATİKTE UYGULANMIYOR
Son yarım asırlık süreçte, yaklaşık 18 milyon dekar verimli tarım arazisinin kaybedildiğini ifade eden Barut, “Maalesef, birinci sınıf tarım toprakları bile tarım dışı maksatla kullanacaklara her türlü kolaylıklar sağlanmaktadır. İzin verilmeme ve ceza uygulaması pratikte bulunmamaktadır. Ülkemizin en değerli doğal varlıklarından ormanların yanarak yok olması gibi, birinci sınıf tarım topraklarının insan eliyle amaç dışı kullanıma açılması katliâmdır” şeklinde konuştu.
|
/ ADANA
10.09.2006
|
|
|
THY, yeniden Beyrut’a uçacak |
Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havalimanı’nın uçuşlara açılmasının ardından Türk Hava Yolları’nın (THY), 12 Eylül’den itibaren İstanbul-Beyrut seferlerine başlayacağı bildirildi.
THY’den yapılan açıklamada, 14 Temmuz 2006 günü uçuşlara kapatılan Beyrut Refik Hariri Uluslar arası Havalimanı’nın uçuşlara yeniden açılmasıyla birlikte THY’nin de yeniden seferlerine başlayacağı bildirildi. Lübnan’da ateşkesin sağlanması sonrasında ablukanın kalkmasıyla birlikte açılan Beyrut Havalimanı’na THY ilk uçuşunu 12 Eylül Salı günü gerçekleştirecek. Böylece yaklaşık iki aydır yapılamayan İstanbul-Beyrut-İstanbul seferlerine karşılıklı olarak haftanın üç günü yeniden başlanacak. THY, İstanbul’dan Beyrut’a her hafta Salı, Perşembe ve Pazar, Beyrut’tan İstanbul’a ise Salı, Pazartesi ve Cuma günleri uçuyor.
|
/ ANKARA
10.09.2006
|
|
|
Üniversiteli, ABD ve İsrail’den nefret ediyor |
Lübnan savaşı, üniversite gençliğinde “ABD ve İsrail’e nefrete” sebep oldu.
270 bin üye sayısına ulaşan Akampus.com’un üyeleri arasında yaptığı bir ankette gençlere, İsrail’in Lübnan’a saldırması üzerine neler hissettikleri soruldu. Gençlerin yüzde 42’si, İsrail’in Lübnan’a yönelik bombardımanı sebebiyle İsrail’den ve ona en büyük desteği sunan ABD’den nefret ettikleri cevabını verdi.
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
10.09.2006
|
|
|
Zeytinburnu Beyt Hanun’la kardeş oldu |
Filistin’in Beyt Hanun Belediyesi ile Zeytinburnu Belediyesi arasında Kardeş Belediye protokolü imzalandı. Protokol kapsamında, İsrail saldırıları sonrasında harabeye dönen Filistin’in Beyt Hanun şehrinin su sorununu Zeytinburnu Belediyesi çözecek.
Beyt Hanun Belediye Başkanı Dr. Mohammad Nazet El Kafarna beraberindeki bir heyeti makamında kabul eden Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, “Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin yerel yöneticileri olarak bölgeye her türlü yardım ve desteği yapmaya hazırız” dedi.
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
10.09.2006
|
|
|
|