Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Hattat Hamid Aytaç’ın mekânı çökmek üzere

Ömrünün son 40 yılını Cağaloğlu, Ankara Caddesi üzerindeki Reşit Efendi Han’ın bir binasında geçiren Hat üstadı Hamid Aytaç’ın tek pencereli, 10 metrekarelik odası yıkılmak üzere. Kocatepe Camiinin kubbe yazıları ile Kadıköy Söğütlüçeşme Camii kemer yazılarının kamış kalemlerden döküldüğü tarihî oda bakımsızlık yüzünden çökmek üzere.

Türkiye’nin yetiştirdiği dünya çapındaki büyük Hat üstadı Hamid Aytaç’ın şaheserlerini yazdığı bina yıkılmak üzere. 91 yıllık ömrünü hat sanatına adayan Hamid Aytaç’ın, vefat ettiği tarihe kadar eserlerini yazdığı, talebelerini yetiştirdiği, dostlarıyla sohbet ettiği ve âdeta tecrit hayatı sürdüğü bina kendisine gösterilen vefasızlığın bir aynası gibi duruyor. Ömrünün son 40 yılını Cağaloğlu, Ankara Caddesi üzerindeki Reşit Efendi Han’ın bir binasında geçiren sanatçının, tek pencereli, 10 metrekarelik odası bakımsızlık yüzünden çökmek üzere bulunuyor. sanalalemi.net’ten Huri Yazıcı’nın haberine göre, 1982 yılında vefatının ardından han sahipleri tarafından kullanılmayan odada hüsn-ü hat ustasından geriye yalnız, istirahat ettiği divanı, ısınmak için başına basit bir başlık takılmış ufak piknik tüpü ve ölümsüz eserlerini yazdığı çalışma masası kaldı.

Ankara Kocatepe Camiinin kubbe yazıları ile Kadıköy Söğütlüçeşme Camii kemer yazılarının kamış kalemlerden döküldüğü tarihî odanın metruk hali, bizlere sayısız hat örnekleri, hilyeler, kitap kapak yazıları, mezar taşları ve binlerce levhalar armağan eden, Ayasofya Levhalarının hattatına verdiğimiz değeri gözler önüne seriyor. Hat san’atına gönül veren san’atçılar yetiştiren Aytaç’ın talebeleri, hat üstadının odasının bulunduğu binanın restore edilerek “Hattat Hamid Aytaç Müzesi” haline getirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Hattat Hamid’in lâfza-i celâl kelimelerini işaretli olarak gösteren “Mucizeli Kur’ân-ı Kerim” de en çok takdir edilen çalışmaları arasında bulunuyor.

“Büyük adam yerine konulmadı”

18 yıl Aytaç’ın talebesi olan ve mezar taşını yazan günümüzün en değerli hat sanatçısı kabul edilen Hasan Çelebi, “Hamid Hoca, ‘Büyük adam olmak için ölmek lâzım’ derdi. Ancak öldüğü zaman da büyük adam yerine konulmadı. Ömrünün 40 yılını güneş girmeyen 10 metrekarelik odada geçirdi ve en kıymetli eserlerini orada yazdı. Sağlığında hiç kimse kıymetini bilmediği gibi ölümünden sonra da hatırlanmadı. Vefatının üzerinden 24 yıl geçti ancak kimse onun odasını değerlendirmedi. Yaşadığı bina restore edilerek Hat Sanatı Müzesi olmalı. Eserleri orada sergilenmeli. Yeni hattatlara ışık olacak bir mekân haline dönüştürülmeli” diye konuştu. Çelebi ayrıca, 1970’li yıllarda hocasının kendisiyle paylaştığı bir olayı şöyle anlattı:

“Hamid Hoca, bir sohbet sırasında bana hanın o zamanki sahibinin kendisini yaşadığı odadan çıkarmak istediğini söyledi. Beyoğlu’nda bir antika dükkânının vitrinine bakarken hanın sahibi hocanın yanına gelerek, ‘Seni o handan çıkaracağım’ diye tehdit etmiş. Hoca gayet sakin, ‘Beni oradan sen çıkaramazsın, yalnız Allah çıkarır’ cevabını vermiş. Hoca sonra bana, ‘Han’ın sahibi 35 yıl önce öldü ama ben buradayım. Yeni sahibi de benden kira almıyor.’ dedi.”

“Kömürlüğün içinde bir elmastı”

Aytaç’ın talebelerinden şair ve hattat Mustafa Necati Bursalı da, üstadın en kıymetli eserlerini 10 metrekarelik bu odada yazdığını belirterek, “Hamid Hoca, kömürlüğün içinde bir elmastı. Yazdığı değerli eserlerin yanı sıra, o odada hat san’atına önemli sanatçılar yetiştirdi. Bugün, üniversitelerde bile hat sanatçıları kolay yetişmiyor ama o odada cevherler yetişti. Yaşadığı bina hat sanatı müzesi yapılmalı ve eserleri sergilenmeli” diye konuştu. Hattat Tevfik Kalp ise, hat ustasının yıllarca atölye olarak kullandığı ve eserlerini yazdığı binanın bugünkü köhne hâlinden kurtarılarak bir müzeye dönüştürülmesi gerektiğini söyledi. Bu müzenin bir vefa borcu olduğunu ifade eden Kalp, “Hocamızın ömrünü geçirdiği bu bina restore edilerek ‘Hattat Hamid Aytaç Müzesi’ hâline geldikten sonra eski ve yaşayan hattatların eserlerinden meydana gelen sergiler açılabilir. Bu hareket, hat san’atımızın daha geniş kesimlere ulaşmasına da vesile olur. Ayrıca, özellikle İstanbul’daki hattatların buluşmasına, bir araya gelmesine ve müşterek çalışmalar yapmasına katkı sağlayabilir. San’ata düşkün turistlerin de yerli ziyaretçiler kadar bu müzeye ilgi duyacağına ve mutlaka binayı ziyaret edeceklerine inanıyorum. Bu müzeyi gerçekleştirebilirsek bizi dünyada tanıtmış olan büyük hocamız Hattat Hamid Aytaç’ın da ruhunu şâd etmiş oluruz” dedi.

“Büyük vefasızlık”

Reşid Efendi Han’ın sakinlerinden 55 yıllık matbaacı Artin Karakaş, üstadla 35 yıl aynı mekânda bulunduğunu anlatarak, “Hamid hoca ile her akşam uzun sohbetler yapardık. Hattatlığının yanı sıra çok güzel Türk mûsikîsi seslendirirdi. Davudî bir sesi vardı. Onun gibi bir san’atçı bu odaya lâyık değildi. Üstada sağlığında gösterilen vefasızlık vefatından sonra da devam etti. Tarih kokan odası en kısa zamanda Hat Müzesi haline getirilmelidir” şeklinde konuştu.

Kabri de metruk kalmıştı

Hattat Hamid Aytaç’ın Karacaahmet’teki kabri de uzun yıllar metruk vaziyette kalmış, başucuna bir yazı bile yazılmamış, işaret konulmamıştı. 8 Mayıs 1997 tarihinde Üsküdar Belediye Başkanı Yılmaz Bayat, Uğur Derman ve Hasan Çelebi ile diğer talebelerinin katıldığı bir tören ile Hamid Aytaç, Şeyhü’l-hattâtîn Şeyh Hamdullah’ın ayakucuna defnedilmişti. 1998 yılında da hattat Hasan Çelebi’nin hüsn-ü hattı ile başucuna bir taş dikilmişti.

“Sahip çıkılsın”

Kültür ve san’at çevreleri, özellikle hat, tezhip, ebru ve minyatür gibi gelenekli sanatlarla ilgilenenler, üstad Necip Fazıl Kısakürek’in köşkünün yıkılmasına dikkat çekerek, Hattat Hamid Aytaç’ın da ömrünü geçirdiği han yıkılmadan yetkililerin sahip çıkarak burayı restore ettirmesini ve “Hamid Aytaç Müzesi”ne dönüştürülmesini istiyorlar. Aynı çevreler şöyle dedi:

“Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği el ele vererek burayı bir müzeye dönüştürürse Türk san’atına büyük hizmet etmiş olurlar. Türk İslâm san’atlarının en muhteşemi olan Hat san’atına vatandaşlarımız kadar yabancı turistlerin de büyük ilgi göstereceğine inanıyoruz. Yeter ki Reşit Efendi Han düzenlensin ve ‘Hat Eserleri ve Hattat Hamid Aytaç Müzesi’ne dönüştürülsün. Dünya Kültür Başkenti ilân edilen İstanbul’a da böyle bir müze yakışır. Bu konuda yetkililerin duyarlı olmasını bekliyoruz.”

Hattat Hamid Aytaç kimdir?

Türkiye’nin ve Türklerin en büyük hat sanatkârlarından, asıl adı Musa Azmi olan ancak daha çok müstear ismi olan Hamid adıyla tanınan Hattat Hamid Aytaç, 1893 yılında Diyarbakır’da doğmuştur. Aytaç, san’atkâr bir aileden gelmektedir. Büyük dedesi de hattattı.

Aytaç daha öğrencilik döneminde onlarca defa Kur’an-ı Kerim’i yazmıştı. Hatta mektepte vaktini çoğunlukla resim ve güzel yazıya ayırdığı için diğer derslerini ihmal ederdi. Bu yüzden babası ona hat ile meşgul olmayı yasaklar. Ancak henüz on üç yaşında olmasına rağmen II. Abdülhamid’in tahta çıkışı sebebiyle hazırladığı tuğra ve bazı yazıları fevkalâde takdirde karşılanır. Hazırladığı bu yazılardan dolayı padişahtan 1 altın lira, babasından da hat san’atına devam iznini alır.

1906’da İstanbul’a gelen Hattat Hamid bir yıl hukuk okuduktan sonra Güzel Sanatlar Fakültesine kayıt yaptırır. Erkân-ı Harbiye Dairesi Hattatı olduğu dönemlerde boş vakitlerini değerlendirmek maksadıyla Nuruosmaniye yolu üzerinde küçük bir dükkân tutar ve “HAMİD” müstear ismiyle hat çalışmaları yapar. 1960’dan sonra Paşabahçe Fabrikasında çalışan Hattat Hamid, hayatının son zamanlarını hastahanelerde hazin bir şekilde geçirir. Osmanlı’dan kalan son hattat Hamid Aytaç 18 Mayıs 1982 tarihinde Haydarpaşa Numune Hastahanesindeki odasında vefat eder.

Bir asırlık verimli bir ömrün ortaya koyduğu eserleri çoktur. Ancak kısaca bahsetmek gerekirse; en büyük eserleri 2 adet Mushaf-ı Şerif ve Şişli Camiindeki yazılarıdır. Bunlardan başka Ankara Kocatepe Camii, Eyüp Camii kubbe yazıları, Söğütlüçeşme Camii, Yeni Postane arkasındaki mescidin yazıları, Ayasofya Levhaları, sayısız kitap kapak yazıları, hat örnekleri, hilyeler, mezar taşları ve binlerce levhalar...

“Camilerdeki yazılarımın en mükemmeli Şişli Camiinin yazılarıdır” diyen Hattat Hamid Aytaç, başta Hasan Çelebi olmak üzere pek çok hattat yetiştirmiştir.

29.08.2006


 

‘Mevlânâ Yılı’ sema ile başladı

Birleşmiş milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilâtı (UNESCO) tarafından ilân edilen ‘’2007 Mevlânâ Yılı’’ faaliyetleri, Aspendos Antik Tiyatrosu’nda düzenlenen tasavvuf müziği konseri ve sema gösterisiyle başladı.

Konya Gösteri Sanatları Merkezi tarafından organize edilen faaliyetler kapsamında, dünya sazlarıyla tasavvuf müziği yapan Katre Müzik Topluluğu, Aspendos’da konser verdi. Konserin ardından sema gösterisi düzenlendi. Gösteriyi turistler de büyük ilgi ile izledi.

/ ANTALYA

29.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004