(...)Tüm dünya Lübnan’da olanları sinemada film izler gibi seyrediyor. Acıklı bir film bu. İnsan izlerken, özellikle küçük bebeklerin cansız vücutları yıkıntılar arasından çıktıkça gözyaşlarını tutamıyor.
Schindler’in Listesi’ndeki kırmızı mantolu kız çocuğunun vurulma sahnesini her gün yeniden yaşıyoruz sanki.
Bombalar atılıyor ve bombayı atan İsrail askerleri öldürdükleri bebekleri kutlamak için zafer işareti yapıyor.
İnsanın kanını donduran, çileden çıkaran sahneler bunlar.
Bu sahneleri izleyen her vicdan sahibi insan, dini, ırkı, inancı ne olursa olsun çileden çıkıyor, öfkeden deliye dönüyordur.
Yakın bir aile dostumun siyasetle çok fazla ilgisi olmayan lise çağında bir oğulları var. Geçen gün bana Lübnan veya Filistin’e gidip gönüllü olarak savaşmayı düşündüğünü söylüyordu.
Böylesine kör bir şiddet ve dünyanın seyirci kalması insanları uç noktalara itebiliyor.
Bu öfkeden yola çıkan kimi insanlar ise, hem öç almak, hem de ideolojik yapılarının gereği, uygarlıklar arasındaki gerilimi daha da tırmandırmak için, çözümü terörist eylemde bulabiliyor.
(...) Lübnan ve Filistin’den dünyaya yayılan görüntüler, daha fazla şiddeti tetikliyor. Kimi çılgın insanlar, bu savaşla hiç ilgisi olmayan masumları öldürerek Lübnan’da can veren bebeklerin öcünü alacaklarını düşünebiliyor.
Televizyon, internet ve teknoloji öfkeyi olduğu kadar, tepkisini de yaygınlaştırıyor.
Amerika yıllarca Vietnam’da benzer katliamları yaptı, Fransa Cezayir’i kan gölüne çevirdi ama o olaylar bugün olduğu gibi canlı yayında izlenmedi.
O savaşlar sırasında farklı ırk ve inançtan olan insanlar bu kadar iç içe geçmiş biçimde yaşamıyordu.
Şimdi hem haber çok hızlı yayılıyor, hem de küreselleşmenin sonucu Batı toplumları Birleşmiş Milletler haline gelmiş durumda.
Bu gerçek de, her toplumu teröre hedef haline getiriyor.
Bir terörist eylem engellendi ve ama yeni girişimlerin olmayacağının garantisi yok.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, polisiye önlemleriniz ne kadar mükemmel olursa olsun, terör kendisine her zaman açık bir kapı bulabilir.
Bu terörü engellemenin en önemli yolu, Lübnan ve Filistin’deki acıyı anlamaktan ve bu vahşi kıyımı içtenlikle durdurmaya çalışmaktan geçer.
Aksi halde, yazımın başlığında da belirttiğim gibi, dünyanın hiçbir bölgesi, hiçbirimiz için güvenli olamayacak.
Sabah, 11 Ağustos 2006
|