(...)Dünya siyasetindeki metamorfoz, Sovyetler’in çökmesi ve “Nükleer Dehşet Dengesi” ne dayalı iki kutuplu dünya siyasetinin sona ermesiyle başladı. Varlığını ve etkisini bu iki blokun birbirleriyle savaşmalarını önlemek üzere inşa eden BM, bu süreçte böcekleşmeye başladı.
İki bloka dayalı dehşet dengesinden “Asimetrik tehdit” denilen uluslararası terör ortamına geçişe hazırlıklı değildi BM. Tek süper devlet Amerika her şeyi “Uluslararası terör tehdidi” olarak sunmaya başlayınca da, ne hukuk ne de düzen kaldı.
Arkasına Amerika’yı alan İsrail’in, Filistin’in seçilmiş hükümetini yok saymasını, bakanları milletvekillerini tutuklamasını, Filistin devlet dairelerini bombalamasını başka türlü nasıl izah edebilirsiniz?
KIBRIS VE BM
Veya Amerikan yasamasının bile hukuk dışı bulduğu Guantanamo zindanına her ulustan sayısız insanın sorgusuz sualsiz toplanmasıyla Nazilerin toplama kampları arasında ne fark olabilir ki?
Yahut ABD ile İran arasındaki nükleer silah üretimi konulu anlaşmazlıkta son sözü BM’nin söyleyeceğini düşünüyor musunuz?
Bu açıdan baktığınızda bizi de doğrudan ilgilendiren ve Türkiye’nin siyasi kaderinde bir ipotek olarak duran “Kıbrıs Sorunu” nu BM’nin çözebileceğini beklemek gibi bir hayale sarılmış olmak, hata değil midir?
Neticede bu sorunun diğer tarafları olan Yunanistan ve Kıbrıs Rumları, AB üyeleridir. Ve onlar şimdi bu sorunu BM dışına çekip bir “AB meselesi” zeminine oturtmuşlardır bile. Türkiye ise, Kıbrıs’ı hâlâ “Annan Planı” çerçevesinde ele alıp, Gümrük Birliği’ni yok sayarak, AB’ye üyelik kaderini “Müzakereler koparsa kopar” çizgisi üzerinde sürdürmeye çalışıyor. Oysa bu yılın sonrasında Kofi Annan da yok artık BM’de. Görev süresi bitiyor.
İKİ YOL
BM’nin yok sayıldığı bir dünyada, ülkelerin aralarındaki sorunları çözmek için izleyebileceği yollar belli:
-Ya Amerika ve İsrail gibi yapar ve askeri gücünüzü canınızın istediği gibi kullanırsınız.
-Ya da diplomasinin ve siyasetin bütün araçlarını devreye sokup, sorunlar sizi köşeye sıkıştırmadan bunlara uzlaşma arayışıyla yaklaşır ve çözüm üretirsiniz.
Yeni dünyanın sorunlarına çözüm üretmek bir yana, bazıları için bu yeni dünyanın koşullarını anlamak bile çok zor şu anda. Bu nedenle eski koşulları var sayıp, bunlara dayalı politikalar izleyenler sadece “Biz haklıyız” diyebiliyor ve bunalımdan bunalıma sürükleniyor.
Sabah, 3 Temmuz 2006
|