Ankara'dan Betül Şimşek soruyor:
Doğru anlaşılmanın yolu kendini doğru
tanımlamadan mı geçer?
Hepimiz kendimizi merak ederiz. Onun için hakkımızdaki değerlendirmeleri önemseriz. "Nasıl biriyim? Nasıl anlaşılıyorum?" soruları, zihnimizde cevap ararken, geri bildirimleri dikkate alır.
Algılanan ile gerçek niyet ve davranış arasındaki fark kadar, değerlendirilmesi ve sonuçta doğru algılanmasına yardımcı olunması gereken bir kişilik vardır. Her değerlendirme sübjektif kanaatler besler. Duygusal ve tepkisel unsurlar da taşıyabilir. Önemli olan, mesajları doğru alıp, doğru bir mülâhaza ile iyileştirme aracı yapmak.
Hatasız değiliz. Yanlış da yapabiliriz. Kayda değer olan, bunu fark ettiğimizde vazgeçmek, kendimizi gözden geçirmek ve nefsimizle baş başa kalacağımız kontrolsüz tavır ve tepkilere girmemektir.
Vicdanî bir pişmanlık, nedamet ve teessürî bir iç sorgulama hali, kısa süreli bir sıkıntı tünelinden sonra aydınlığın açık yoluna bizi götürür.
Sorumluluğumuz; merak ettiğimiz kişiliğimize sanal kalıplar giydirmemek, gerçek kapasitemizin farkında olmak ve hayalî/vehmî bir şahsiyet kabulü yerine ayağı yere basan makul ve gerçek potansiyelimizi görebilmektir.
Anlama ve anlaşılma, kendimizi tanımlamamızla orantılıdır. Kendine doğru teşhis koyan, tanımı da sağlıklı yapar. Tanıma süreci de bundan sonra başlar.
Hayatın en kaliteli sorusu cevap bekler bizden:
Ben kimim?
|