Neyse ki bu kez aklıselim önde görünüyor. Milleti cephelere ayırma projesinin, tahmin ettiğimiz ve beklediğimiz üzere, fazla prim yapmayacağı yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Cephe, kurulamadan bozgun yiyecek, öyle anlaşılıyor.
Rahşan Ecevit’in, dün ziyaret ettiği CHP Lideri Deniz Baykal’dan, önceki gün Süleyman Demirel’den gördüğü sıcaklığı ve desteği alamadığını görüyoruz.
Baykal, bu konudaki mesajını Rahşan Hanım’ın ziyaret saatine kadar bekletmiyor. Görüşme öncesinde toplanan CHP Meclis Grubu’na yaptığı konuşmada, tavrını açıkça ortaya koyuyor:
‘Ne çatı, ne hülle, ne ittifak arayışımız var. Doğal olmayan, hukuk, siyasi etik dışı arayışlarla hiçbir ilgimiz olmaz.’
Baykal’ın bu sözlerini televizyon ekranlarında dinledikten sonra görüşmeye giden Rahşan Ecevit, çıkışta gazetecilerin ‘Görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkacağını düşünüyor musunuz?’ sorusuna karşılık, ‘Bu sorunun cevabı çok uzun...’ diyor ve diğer soruları da cevaplamadan ayrılıyor.
***
Aynı saatlerde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de ittifak arayışları ve cephe çabalarıyla ilgili beklenen açıklamasını yapıyor:
‘Böyle bir bunalım ortamında, hangi amaç ve niyetle olursa olsun AKP’ye karşı suni ittifak arayışlarına girilmesi, AKP’ye hak etmediği bir güç vehmetmek ve paye vermek olacaktır. Böyle bir yaklaşım, gerginlik ortamından beslenen AKP’nin değirmenine su taşımak anlamına da gelecektir. Toplumumuzdaki gerginlik ve gerilimleri daha da ağırlaştıracak cepheleşme ve kutuplaşmalar, ortak değerlerimizi hedef alan tahrikler için çok müsait bir ortam hazırlayacaktır.’’(...)
***
CHP ve MHP liderleri, beklendiği üzere ‘cepheleşmenin içinde yer almayacaklarını’ açık ve net bir şekilde ifade ettiler.
DYP ve Saadet Partisi ise bu konudaki fikirlerini ve cepheleşme ile ilgili kaygılarını önceden açıklamıştı zaten. O halde, cephede kimler kalıyor?
Rahşan Ecevit, bu işin öncülüğünü yapıyor... Süleyman Demirel bu arayışlara olumsuz yaklaşmıyor. Mesut Yılmaz, Yüce Divan’dan çıkar çıkmaz siyasete dönüş sinyaliyle birlikte cephede yer alabileceğini gösteriyor. Cephede anılan başka bazı isimler de var tabii ki. Ancak kendi beyanları olmadığı için, bu isimleri cephedeymişçesine sıralamak, şu aşamada doğru olmasa gerek.
CHP’nin, MHP’nin, DYP’nin, Saadet’in ve tabii olarak AK Parti’nin yer almadığı bir cephede kimlerin bulunduğundan çok, böyle bir oluşumun cephe sayılıp sayılmayacağı tartışılır. Üstelik bu arayışa, dikkat edilirse sivil toplum örgütleri de pek itibar etmiyor. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve özellikle de 28 Şubat’tan ağzı yananlar, bu kez daha dikkatli davranıyor.
***
Şunu çok iyi bilmeliyiz...
AK Parti’ye karşı olmak, hükümetin icraatlarını beğenmemek başka, milleti cephelere ayırmak bambaşka bir
şeydir.
Bu ayrımı iyi yapmak gerekir.
Bu ülkede iktidar yanlıları olduğu gibi, karşıtları da olacaktır. Üstelik çoğunlukta olanlar ‘karşıtlar’dır, bunu unutmamalıyız.
AK Parti’nin iktidara taşındığı gün bile karşıtlar çoğunluktaydı. 100 seçmenden sadece 34’ü AK Parti’ye, geri kalan 66’sı diğer partilere vermişti oyunu. Üstelik milyonlarca seçmen sandık başına dahi gitmemişti. Bunu da unutmayalım.
O halde AK Parti’ye karşı cephe kurmak pek anlamsız görünüyor. Azınlığa karşı cephe kurulması abes çünkü...
Ama ‘Azınlığın çoğunluğa tahakkümü var’ diyenleri duyar gibi oluyorum.
Bekleyeceksiniz...
Demokrasilerde kozları paylaşmanın yeri sandıktır.
Tercüman, 28 Haziran 2006
|