Dünya Kupası başladı. Bizim olmadığımız bir turnuvayı keyifsiz şekilde, sporseverler olarak takip ediyoruz. Aksi mümkün değil. Çünkü 2002 Dünya Kupasını 3. olarak tamamlamış bir ülkeyiz. Eskiden bize çok uzak olan bu turnuvalar, 3. lükten sonra katılmamızı zorunlu hale getirdi. Aslında dışarıda kalmamızın müsebbipleri bu hesabı ödemekzorundalar. Bu organizasyonlara katılamamanın maddi ve manevi kayıpları çok fazla.
Öncelikle tüm dünyanın takip ettiği şampiyonada ülkemizin reklamını yapma imkanını kaçırmış oluyoruz. Sonra; futbolda ileri ülkeler bu turnuvalarda kendilerini sınama imkanı buluyorlar. Ülkeler, futbolda bulundukları yerin neresi olduğunu en sağlıklı şekilde buralarda tespit ediyorlar. Mesela İtalyanlar, Dünya ve Avrupa şampiyonalarında aldıkları başarısız neticeler sonunda, defansif oyun anlayışlarını, ofansif anlayışla zenginleştirip kupada iddialı hale gelmişler. Keza Almanlar daha agresif ve atak futbol oynuyorlar. Hayli de iyi görünüyorlar. Arjantin yeni yıldızlarıyla bu şampiyonadan netice almayı hedefleyen bir ekip görünümündeler.
Kupanın her zaman olduğu gibi, bu turnuvadada mutlak favorisi Brezilya, ne kadro olarak ne de oyun anlayışı olarak yenileşme yapamamış. Bunun sıkıntısını çekecek intibaını veren futbol oynuyor. Ama yine de çok kaliteli oyuncularını Pareira kullanabilirse problemi aşabilirler. Fransa, bu kupadan sonra köklü değişikliklere gidecek en baştaki ülke olacak her halde. Çükü son derece vasat futbol oynamayı hala aşamamışlar.
Biz ne yapacağız? Yeni bir milli takım oluşturmanın sıkıntısını yaşıyoruz. Bu o kadar kolay değil. Yeni takım ve yeni sistemin teorikte belki ama, pratikte sıkıntılarla karşılaşacağı muhakkak. Kendine güvenen teknik heyet bakalım bunu halledebilecek mi?
|