Tamam; gerekçeli karar henüz yok, bunun temyizi var, temyizde bozulma, yeniden yargılanma, cezanın indirimi, hatta beraat ihtimali de var.
Ama şu anda, savcısı görevden alındığı halde, yeni savcıyla “bağımsız yargı”nın verdiği “mahkumiyet” var.
“Mahkumiyet” şöyle:
1. Adam öldürmekten 25 yıl;
2. Öldürmeye teşebbüsten 12 yıl;
3. Yaralamadan 6 ay;
4. Çete kurmaktan 1 yıl 11 ay 10 gün.
*
Şimdi çıkıp birileri bir şeyler söylemeli.
“Yargı kararını tartışmama” gibi bir nezaket, özen, hassasiyet göstermeyi elbet saygıyla karşılamalı ama, daha yakalama, gözaltı, tutuklama ve iddianame safhasında “Yargıya müdahale” edenler, Emniyet İstihbarat Başkanı ile Savcı’nın kazınmasını talep edenlerle onu hemen meslekten edenler mutlaka bir şey söylemeli.
İsterseniz öylesine bir “protokol sırası” taslağı sunayım:
1.Cumhurbaşkanı;
2. Başbakan;
3. Genelkurmay Başkanı;
4. Yüksek Yargı organları başkanları;
5. Adalet Bakanı;
6. Bakanlar;
7. Kara Kuvvetleri Komutanı;
8. Jandarma Genel Komutanı;
9. Hakkari İl Jandarma Komutanı;
10. Jandarma İstihbarat;
11. Emniyet İstihbarat;
12. Milli İstihbarat...
*
Elbette bu ülkede terör var, terörle mücadele gereği de var.
Onca pusu, mayın, saldırı, bomba, şehit, hainlik, gözü dönmüşlük var.
Ama bu ülkede, Anayasa, yasalar, demokratik hukuk devleti iddiası, kayıtsız şartsız olduğu söylenen millet egemenliğinin temsilcisi Büyük Millet Meclisi, seçimlerle ortaya çıkmış hükümet, yargı bağımsızlığı güvencesi, adalet karşısında eşitlik taahhüdü de var.
Bu ülkede, “terörle mücadele” gerekçesiyle bizatihi “terör” yaratma, “terörist gibi” davranma, cinayet işleme, çete kurma serbestisi, iddianamenin deyişiyle “terör örgütlerinin yapmış olduğu eylemlerin bir benzerinin kamu görevlileri tarafından yapılması” özgürlüğü, bilindiği kadarıyla, yok.
Örtülü işler, tamam, tüm ülkelerde var; ama, örtüleri kaldırmak için uğraşabilen, örtü altındaki antidemokratik, gayri insani, hukuk dışı oluşum ve eylemleri ortaya çıkarabilmek için uğraşan gazetecilik, parlamento ve hukuk da var.
*
Şimdi bir şeyler söylemeliler:
30 yaşındaki Mehmet Zahir Korkmaz’ın, iki astsubayın bulunduğu araçtan çıkan bombalar ve bombacı tarafından öldürüldüğünü kabul etti mahkeme.
“Adam öldürme” suçu, bu.
Ama ya “çete”?
İşte bunu açıklayabilmeli, hükümet, Genelkurmay, hukuk organları ve insanları ile Meclis ve gazetecilik.
Bu ne çetesi?
Kim kurdu? Ne için kurdu? Başında kimler var? Başka kimler üye? Benzerleri var mı? Nerelerde örgütlüler? Ne tür faaliyetleri biliniyor? Ucu nereye kadar gidiyor?
Bu sorunun cevabını kim verecek?
İki astsubayın da mensubu oldukları “Jandarma İstihbarat” mı?
Meclis Komisyonu’na “Hırsız içerideyse...” dediği için baskı sonucu başkanı görevden alınmış “Emniyet İstihbarat” mı?
Biri vermeli:
İki astsubay “çete” suçundan da mahkum oldu; ama bu ne çetesi!
*
Bakın, 39 yıl mahkumiyet getiren iddianamenin sonunda ne yazıyordu:
“...Halkanın ilk zincirinde olanlar, yani Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile eski PKK’lı Veysel Ateş’in yanı sıra, yapılanmanın perde arkasındakilerin de deşifre edilmesi ve bu yönlü niyetlerin akamete uğratılması Devletin bekası ve siyasi istikrar için elzemdir.”
İddianamenin en başında “T.C. Van Cumhuriyet Başsavcılığı”, en sonunda ise “Ferhat Sarıkaya, Van Cumhuriyet Savcısı” ibareleri vardı.
Tamam, en sondaki gitti; ama en baştaki, “Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Başsavcılığı” baki. Ne diyordu:
“Perde arkasındakilerin deşifre edilmesi Devletin bekası için elzemdir.”
Şimdi birileri çıkıp aydınlatmalı:
Elzem midir, değil midir?
Bu çete ne çetesidir, kimin çetesidir?
Sabah, 21.6.2006
|