Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AB ile ilgili yapılan reformların uygulamasına geçilmesinin zamanının geldiğini söyleyerek, “düzenlemelerin gerçek hayatta uygulanması, bundan sonraki dönemin belki de en kritik unsuru olacaktır” dedi.
Meclis’te yaptığı konuşmada AB ilişkilerinin bundan sonraki dönemde iki önemli hatta yürüyeceğini ifade eden Babacan, şunları söyledi:
“Bunlardan bir tanesi, siyasî reformlardır. Siyasî reformlar, özellikle demokratikleşme, insan hakları, özgürlükler konusunda şimdiye kadar yapmış olduklarımızın bir bakıma derinleştirmesini içeren çalışmalar olacaktır. Aynı zamanda, uygulama, yine siyasî reformlar konusunda çok temel bir unsur olmaya devam edecektir. Siyasî reformlar konusunda pek çok yasal düzenleme yapılmıştır ancak bu düzenlemelerin gerçek hayatta uygulanması, bundan sonraki dönemin belki de en kritik unsuru olacaktır.”
AB müktesebatına uyumun ikinci önemli hat olduğunu belirten Babacan, fiilî müzakerelerle devam edecek çalışmaların yıllarca devam edeceğini hatırlatarak, “Kendi mevzuatımız ile AB arasındaki farkları ortaya koymuş olacağız ve daha sonra da, her bir fasıl için bu farkları nasıl kapatacağımızla ilgili çalışmaların startını vermiş olacağız” diye konuştu.
AB konusunda hiçbir zaman merkezî bir yapılanmayı öngörmediklerini vurgulayan Babacan, “Küçük bir ekibin Brüksel’e gidip, AB müktesebatını anlayıp, gelip kuruluşlarımıza anlatması, tanıtması, empoze etmesi şeklinde bir yapılanmayı kesinlikle tercih etmedik. Ne yaptık? Türkiye’de işin sorumlusu kimse, kimin eli taşın altındaysa, o kişiler bizzat gittiler Brüksel’e” dedi. Babacan, bundan sonraki fasıllarla ilgili yasal düzenlemelerin gündeme geleceğini ve 2006-2007 için gündemin daha da yoğunlaşacağını söyledi.
AB'YE GİREMEZSEK ÖNÜMÜZ KARANLIK
Başmüzakereci Babacan, Kanal 7’de yayınlanan Sözün Özü programında Nazlı Ilıcak’ın sorularını da cevaplandırdı. Ali Babacan, Türkiye’de sivil asker ilişkilerinde de çok önemli mesafeler kaydedildiğini ifade ederek, şunları söyledi:
“Türkiye zor dönemlerden geçti. Her dönemi kendi içinde değerlendirmek lazım. Ama Türkiye artık normal bir ülke haline geliyor. Bazen ülkelerin iç dinamikleriyle köklü değişiklikler yapmaları mümkün olmuyor. Bazen dışsal faktörler önem taşıyabiliyor. Bu süreç bizim için bir manivela. Türkiye gibi zor bir coğrafyadaki ülkenin, AB perspektifini geri çekin, Türkiye’nin bundan 10 yıl sonra nasıl bir ülke olacağının garantisi yok. AB perspektifini kesinlikle kaybetmemiz gerekiyor. AB’de zaten Türkiye’nin bu süreçten kopmasına izin vermez. 17 Aralık, 3 Ekim, 12 Haziran’da yaşanan süreçte Türkiye’nin AB için önemini kavrayan herkes Türkiye’nin büyük destekçisi oldu. Sürecin aksaması Tüm bölgeye derin etkileri olur. İslamiyet- Hıristiyanlık, doğu-batı ilişkileri sekteye uğrar. Dar ve basit konularda AB kilitlenirse, büyük vizyonunu kaybederse zaten kendi kendine yazık eder. Böyle küçük konulara takılıp da, Türkiye’nin üyeliği gibi önemli bir projeyi kaybedebiliyorlarsa, zaten AB’nin geleceğinden şüphe edilmeli, peşine de hiç düşmeyelim bu konunun.”
|