"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünyanın en güzeli Sivas'ta görüldü: Bir kelebeğin midesini tanzim eden kim ise...

02 Haziran 2016, Perşembe 23:43
Sivas'ın Suşehri ilçesinde kanat açıklığı ile boyu yaklaşık 15 santimetre uzunluğunda olan yaratılış harikası 'Tavus' kelebeği hayran bırakan tasarımıyla nazarları Cenab-ı Hakk'ın san'atlı ve hikmetli yaratılışına çevirerek tefekküre sevk ediyor.

Suşehri ilçesinde bir kafede çalışan 39 yaşındaki Arif Çakmak bine dışında uçan büyük bir kelebek olduğunu fark etti. Kelebeği yakalamayı başaran Çakmak, kafeye aldığı kelebeği hayranlıkla izledi. Ardından veteriner hekim Mehmet Atmaca tarafından kontrolü yapılan kelebeğin Sivas yöresinde daha önce rastlanmayan 'Tavus' kelebeği olduğu belirlendi. Kelebeğin kanat açıklığı ise 15 santimetre olarak ölçüldü. Veteriner Mehmet Atmaca, "Oldukça büyük bir kelebek. Pek çok kelebek meraklısına göre dünyanın en güzel kelebeği olarak nitelendiriliyor. Ülkemizde Giresun, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop gibi daha çok Karadeniz bölgesinde Haziran aylarında ortayı çıkıyorlar. Sivas bölgesinde ilk defa karşılaştığımız bir tür" dedi.

Kelebeği yakalayan aşçı Arif Çakmak ise, kelebeği görünce dikkatini çektiğini, çok güzel bir görüntüsü olduğunu söyledi. Tavus kelebeği incelemenin ardından yeniden tabiata bırakıldı.

TAVUS KELEBEĞİ

Tavus kelebeği pek çok kelebek meraklısına göre dünyanın en güzel kelebeği olarak kabul edilmektedir. Tavus kelebeğinin kanatlarındaki 'Gözler' yıldızlar gibi tuhaf bir şekilde parıldamaktadır, bu ışıltılar gökkuşağı renklerinin kıvılcımları gibi görünmektedir. Kanat altı siyaha yakın koyu renktedir. Bu renklenme ağaç kütüklerinin üzerine konduğunda ve hibernasyona (kış uykusu) yattığında mükemmel bir kamuflaj sağlamaktadır. Kamuflaj ve kanat üstündeki iri gözlere ilave olarak bu kelebek kanatlarını sürterek insanın da duyabileceği bir ses çıkarmaktadır. Bu özelliklerini kullanarak kendisine doğru gelen düşmanlarını tehdit etmeye çalışmaktadır.

"Bir kelebeğin midesini tanzim eden, Manzume-i Şemsiyeyi (güneş sistemini) dahi o tanzim etmiştir"

''Yedincisi: Risale-i Nur, bütün ilimleri câmi oluşudur. Adeta ilim iplikleriyle dokunmuş müzeyyen kumaş gibidir. Ve şimdiye kadar hiçbir ilim erbabı tarafından söylenmemiş ve her ilme olan en derin vukufunu tebarüz ettiren vecizeler mecmuasıdır. Misal olarak birkaçını zikrederek, heyet-i mecmuası hakkında bir fikir edinmek isteyenlere Risale-i Nur bahrine müracaat etmesini tavsiye ederiz.

"Sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk etmiştir."

"Bir kelebeğin midesini tanzim eden, Manzume-i Şemsiyeyi dahi o tanzim etmiştir."

Risale-i Nur'dan çok önemli bir bölüm:

İlim bir nevi nur olduğuna göre, Risale-i Nur'un ilme olan en derin vukufunu gösterecek bir-iki deliline kısa işaret ederiz.

Evvelâ: Şunu hatırlatmalıyız ki: Risale-i Nur, başka kitapları değil, belki yalnız Kur'ân-ı Kerîmi üstad olarak tanıması ve ona hizmet etmesi itibarıyla; makbuliyeti hakkında bizim bu mevzuda söz söylememize hâcet bırakmıyor. Biz, ancak ilim erbabı mabeyninde Risale-i Nur'un değerini tebârüz ettirmek için ilâveten deriz ki:

Risale-i Nur, şimdiye kadar hiçbir ilim adamının tam bir vuzuhla ispat edemediği en muğlâk meseleleri, gayet basit bir şekilde, en âmi avam tabakasından tut, tâ en âli havas tabakasına kadar herkesin istidadı nisbetinde anlayabileceği bir tarzda, şüphesiz ikna edici ve yakinî bir şekilde izah ve ispat etmesidir. Bu hususiyet hemen hemen hiçbir ilim adamının eserinde yoktur.

İkincisi: Bütün Nur eserleri Kur'ân-ı Kerîmin bir kısım âyetlerinin hakiki tefsiri olup, onun mânevi i'câzının lem'aları olduğunu her hususta göstermesidir.

Üçüncüsü: İnsanların en derin ihtiyaçlarına kat'î delil ve burhanlarla ilmî mahiyette cevap vermesidir. Meselâ, Vâcibü'l-Vücudun varlığı ve âhiret ve sair imân rükünlerini, bir zerrenin lisan-ı hal ve kâl suretinde tercümanlığını yaparak ispat etmesi. En meşhur İslâm feylesoflarından İbni Sina, Fârâbî, İbni Rüşd bu mesleklerde bütün mevcudatı delil olarak gösterdikleri halde, Risale-i Nur, o hakikatleri aynen bir zerre veya bir çekirdek lisanıyla ispat ediyor. Eğer Risale-i Nur'un ilmî kudretini şimdi onlara göstermek mümkün olsaydı, onlar hemen diz çöküp Risale-i Nur'dan ders alacaklardı.

Dördüncüsü: Risale-i Nur, insanın senelerce uğraşarak elde edemeyeceği bilgileri, komprime hülâsalar nev'inden kısa bir zamanda temin etmesidir.

Beşincisi: Risale-i Nur, ilmin esas gayesi olan rıza-yı İlâhîyi tahsile sebep olması ve dünya menfaatine ilmi hiçbir cihetle âlet etmeyerek tam mânâsıyla insaniyete hizmet gibi en ulvî vazifeyi temsil etmesidir.

Altıncısı: Risale-i Nur, kuvvetli ve kudsî ve imânî bir tefekkür semeresi olup bütün mevcudatın lisan-ı hal ve kàl suretinde tercümanlığını yapar. Aynı zamanda imân hakikatlerini ilmelyakîn ve aynelyakîn ve hakkalyakîn derecelerinde inkişaf ettirir.

Yedincisi: Risale-i Nur, bütün ilimleri câmi oluşudur. Adeta ilim iplikleriyle dokunmuş müzeyyen kumaş gibidir. Ve şimdiye kadar hiçbir ilim erbabı tarafından söylenmemiş ve her ilme olan en derin vukufunu tebarüz ettiren vecizeler mecmuasıdır. Misal olarak birkaçını zikrederek, heyet-i mecmuası hakkında bir fikir edinmek isteyenlere Risale-i Nur bahrine müracaat etmesini tavsiye ederiz.

"Sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk etmiştir."

"Bir kelebeğin midesini tanzim eden, Manzume-i Şemsiyeyi dahi o tanzim etmiştir."

"Bir zerreyi icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdır. Zira şu kitab-ı kebîr-i kâinatın herbir harfinin, bâhusus zîhayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü ve nâzır birer gözü vardır."

"Tabiat, misalî bir matbaadır; tâbi' değil. Nakıştır, nakkaş değil. Mistardır, masdar değil. Nizamdır, nâzım değil. Kanundur, kudret değil. Şeriat-ı iradiyedir, hakikat-i hariciye değil."

Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Risale-i Nur'dan Parlak Fıkralar Ve Bir Kısım Güzel Mektuplar ( 103 / 128) / Yirmi Sekizinci Mektuptan( 27 / 29) / Altıncı Mesele( 20 / 22) / Dördüncü İşaret

Tefekkürün faziletleri

Risale-i Nur, baştan sona bütün satırlarında tefekkürü ibadet haline getirmiş; “Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten hayırlıdır.”6 Hadisinin feyiz ve bereketine mazhar olmuş bir tefekkür ummanıdır.

“Âyet, Hadis ve Risale-i Nur’a göre tefekkürün önemi nedir?”

Konuyla ilgili son derece önemli makalenin devamını okumak için tıklayınız:   

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/tefekkurun-faziletleri_216654

Şimdi kuşlara bak...

Yaratılış harikası olan ve insanları tefekküre sevk eden Kainat Kitabı'nın her sayfasındaki Tasarrufat-ı İlahi, müşahede edilerek tefekkür ediliyor.

Hârika bir kudret-i Samedâniye, lezzetli bir hayret ve hayranlıkla dikkatli nazarlar tarafından seyredilmeye devam ediyor .

Kuş Cenneti ve birbirinden güzel yaratılışa sahip kuşlar, Kanat Kitabı'nda kendilerine verilen önemli vazifeleri yerine getirerek eşsiz güzellikte görüntüler oluşturuyor ve adeta hep birlikte Cenab-ı Hakk'ın Kur'an-ı Hakim'de kendileri ile ilgili ifade ettiği ayetleri hatırlatarak “Biz biriz ve bir elden çıkmışız, birtek Zâtın malıyız. Ve birimizi yapan, elbette umumumuzu O yapar” ((Risale-i Nur, Şualar, 2. Şua)) hakikatini ihtar ediyor.

''Şimdi kuşlara bak: Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları bir Sâni-i Hakîmin intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat'î ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdavele-i hissiyat ve ifade-i maksat etmeleridir.''  ((Bediüzzamn Said Nursi, Sözler, 30. Söz, 20. Pencere))

Kızılırmak Kuş Cenneti, Dünya Mirası Listesi’ne girmeye hazırlanıyor

Türkiye’de bulunan 452 kuş türünden 352’sinin tespit edildiği ve kış döneminde ortalama 150 Bin kuş popülasyonunun gözlemlendiği bir tefekkür hazinesi, sanatlı ve hikmetli yaratılış çerçevesinde Anadolu’nun en büyük şekilde tasarlanan tabii yaşam alanlarından olan Kızılırmak Kuş Cenneti, Dünya Mirası Listesi’ne girmeye hazırlanıyor.

Kuşlar eşsiz güzellikteki görüntülerle adeta bizleri uyarıyor ve;

Mülk Suresi'nin 19. Ayet-i Kerimesini ''Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, herşeyi görendir.'' hatırlatıyor.

Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, uluslararası turizme kazandırılacak Kuş Cenneti’nin Dünya Mirası Listesi’ne alınması için Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’na (UNESCO) müracaat edeceklerini açıkladı. 

Tropik ormanlardan sonra biyolojik üretimin en yüksek olduğu ekosistemlerden olan sulak alanlar, dünyanın en önemli genetik rezervuarı olmasının yanında dünyadaki tüm türlerin yüzde 40’ını, tüm hayvan türlerinin ise yüzde 12’sini barındırıyor.



Türkiye’de alanların yüzde 1,6’sını sulak alanlar oluşturuyor. 906 bin hektarlık 200 adet tabii gölden 12’si (179.482 hektar alan) Uluslararası Ramsar Sözleşmesi gereğince koruma altında. Sözleşme kriterlerine göre Türkiye’deki 198 sulak alandan 56’sı su kuşları, 4’ü balık, 16’sı ise hem su kuşları, hem de balık kriterleri bakımından uluslararası öneme sahip. 

Zengin kuş popülasyonun yaşadığı Kızılırmak Kuş Cenneti’ni uluslararası turizme hazırlayan Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, yol, kaçak yapılaşma, kaçak avcılık ve güvenlik sorunun çözümünün ardından deltadaki yatırımlara devam ediyor.

Bölgede manda yetiştiriciliğini, tatlı su balıkçılığını, hayvancılığı, çeltik üretimini de yaşatmak ve artırmak isteyen Başkan Yılmaz, 2 yıl içinde bitecek ve turistlerin konaklamadan, hediyelik eşyaya kadar temel ihtiyaçlarını karşılayacakları ağaçtan mekanlar yapacaklarını belirtti. 

KUR'AN-I HAKİM'DEN KUŞLAR HAKKINDA BAZI AYETLER

Kuşlar eşsiz güzellikteki görüntülerle adeta bizleri uyarıyor ve;

Mülk Suresi'nin 19. Ayet-i Kerimesini ''Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, herşeyi görendir.'' 

Nahl Suresi'nin 79.Ayet-i Kerimesi'ni ''Göğün boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.''

En'am Suresi'nin 38. Ayet-i Kerimesini ''Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.''

Nur Suresi'nin 41. Ayet-i Kerimesi'ni ''Görmez misin ki, göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini? Her biri kendi tesbihini ve duâsını bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir.''

Neml Suresi'nin 16. ve 17. Ayet-i Kerimelerini ''Süleyman Davud'a varis olup dedi ki: "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur." ''Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları Süleyman'ın hizmetinde toplandı, hepsi bir arada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu.''

Sebe Suresi'nin 10 Ayet-i Kerimesi'ni ''Andolsun ki, biz Davud'a tarafımızdan bir fazilet verdik. "Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin." dedik ve bunu kuşlara da (emrettik) ve ona demiri yumuşattık.''

Sad Suresi'nin 19 Ayet-i Kerimesi'ni ''Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.'' hatırlattı.

RİSALE-İ NUR'DAN BİR VECİZE

''...Şimdi kuşlara bak: Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları bir Sâni-i Hakîmin ((Herşeyi hikmet ve san'atla yaratan Allah)) intak(( konuşturma)) ve söyletmesi 

olduğuna delil-i kat'î (( kesin delil)) ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdavele-i hissiyat((duyguların karşılıklı alışverişi)) ve ifade-i maksat ((maksadı ifade etme)) etmeleridir.'' ((Sözler, 33. Söz, 20. Pencere))

Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 33. Söz 20. Pencerden bir bölüm;

''...Demek bir Sâni-i Hakîm tarafından ziya istihdam ediliyor; çarşı-yı âlem sergilerindeki antika san'atlarını onunla irâe ediyor.Şimdi rüzgârlara bak ki: Sair hakîmâne, kerîmâne faidelerinin ve vazifelerinin şehadetiyle, gayet mühim ve kesretli vazifelere koşuyorlar. Demek o dalgalanmak, bir Sâni-i Hakîm tarafından bir tavziftir, bir tasriftir, bir kullanmaktır. Dalgalanmaları ise, emr-i Rabbânînin çabuk yerine getirilmesine sür'atle çalışmaktır.

Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara: Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünkü onlara terettüp eden, âsâr-ı rahmet olan faidelerin ve semerelerin şehadetiyle ve dağlarda bir mizan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesiyle ve bir mizan-ı hikmetle gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki, bir Rabb-i Hakîmin teshiriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise, Onun emrine heyecanla imtisal etmeleridir.

Şimdi yerdeki bütün taşların ve cevahirlerin ve madenlerin envâına bak: Bunların tezyinatları ve menfaatli hâsiyetleri bir Sâni-i Hakîmin tezyiniyle, tertibiyle, tedbiriyle, tasviriyle olduğunu, onlara müteallik hakîmâne faideleri ve mesâlih-i hayatiye ve levâzımât-ı insaniye ve hâcât-ı hayvaniyeye muvafık bir tarzda ihzarları gösteriyor.

Şimdi çiçeklere, meyvelere bak: Bunların gülümsemeleri ve tadları ve güzellikleri ve nakışları ve koku vermeleri bir Sâni-i Kerîmin, bir Mün'im-i Rahîmin sofrasında birer tarife, birer davetname hükmünde olarak, muhtelif renk ve koku ve tadlarla her nev'e ayrı ayrı tarife ve davetname olarak verilmiştir.

Şimdi kuşlara bak: Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları bir Sâni-i Hakîmin intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat'î ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdavele-i hissiyat ve ifade-i maksat etmeleridir.

Şimdi bulutlara bak: Yağmurun şıpıltıları mânâsız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi boş bir gürültü olmadığına kat'î delil ise, hâli bir boşlukta o acaibi icad etmek ve onlardan âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek gösteriyor ki, o şırıltı, o gürültü, gayet mânidar ve hikmettardır ki, bir Rabb-i Kerîmin emriyle müştaklara o yağmur bağırıyor ki, "Sizlere müjde, geliyoruz!" mânâsını ifade ederler.

Şimdi göğe bak: Gök içinde hadsiz ecramdan yalnız kamere dikkat et. Onun hareketi bir Kadîr-i Hakîmin emriyle olduğu, ona müteallik ve yeryüzüne ait mühim hikmetlerdir ki, başka yerde beyan ettiğimizden kısa kesiyoruz.

İşte, ziyadan tut, tâ kamere kadar, saydığımız küllî unsurlar gayet geniş bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir pencere açar, bir Vâcibü'l-Vücudun vahdetini ve kemâl-i kudretini ve azamet-i saltanatını gösterir, ilân ederler.

İşte, ey gafil! Eğer bu gök gürlemesi gibi bu sadâyı susturabilirsen ve güneşin ışığı gibi parlak o ziyayı söndürebilirsen, Allah'ı unut. Yoksa aklını başına al, سُبْحَانَ مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ 1 de. ((Yedi gök ve yer ve onların içinde bulunanlar tarafından Kendisi tesbih edilen Zât, her türlü kusurdan münezzehtir.))

Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 33. Söz'ü okumak için tıklayınız;

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#1064

 

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 5170
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı