"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asırların 'sırrı' çözüldü...

12 Mayıs 2017, Cuma 11:30
Antalya Çıralı'da yüzyıllardır sönmeyen Yanartaş'ın Doğu Akdeniz'deki doğalgaz yataklarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Çıralı'nın güneyinde Akdeniz'in dibinde de doğalgaz çıkışları tespit edildi.

Antalya'nın Kemer İlçesi'ne bağlı tatil cenneti Çıralı, sahile çok yakın bir bölgede kayalıklar arasından sızan metan gazının yüzeyde hiç sönmeden yüzyıllardır yanmasıyla da meşhur.

Her yıl yerli ve yabancı binlerce ziyaretçinin akınına uğrayan ve yeraltından sızan gazın birçok noktada yüzeyde alev alev yandığı Yanartaş'ın, Chimera olarak adlandırılan mitolojik bir canavarın ağzından çıkan alevler olduğu da hikaye ediliyor. Asırlardır sönmeyen bu ateşin sırrını çözmek için hem yurtiçi hem yurtdışından bilim insanları bölgede araştırma ve inceleme çalışmalarını sürdürüyor.

ÇOK ÖNEMLİ BİR DOĞALGAZ SIZINTISI

Bölgede incelemeler yapan Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fuzuli Yağmurlu, Chimera'nın yanan ateş anlamında antik dönemlerden beri bilinen bir bölge olduğunu ve kutsal kabul edildiğini söyledi.

Ateşin doğalgaz sızıntısı sonucu meydana geldiğini belirten Prof. Dr. Yağmurlu, “Bu bölgede doğalgaz emaresi varmış ve antik dönemlerde yıldırımların, şimşeklerin etkisiyle belki o dönemlerdeki insanların etkisiyle yanmaya başlamış. Tabi bu ateş bu bölgede çok önemli bir doğalgaz sızıntısının olduğunu gösteriyor. Bu, büyük olasılıkla yer altındaki bir doğalgaz yatağından yeryüzüne sızan gazın oluşturduğu bir sızıntı. Yer altındaki doğalgaz, basınçlı halde yatağından kayaların çatlakları boyunca sızarak yüzeye kadar ulaşıyor. Bu şekilde ateş olarak görebiliyoruz" diye konuştu.

DOĞU AKDENİZ DOĞALGAZ YATAKLARIYLA BAĞLANTILI

Bu bölgedeki doğalgazın tek bir noktadan çıkmadığına işaret eden Prof. Dr. Yağmurlu, bulduğu bütün zayıf yüzeylerden çıktığını ve Çıralı bölgesinde 15-20 tane buna benzer sürekli yanan doğalgaz çıkışları olduğunu söyledi.

Doğalgaz çıkışlarının jeolojik olarak çok önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Yağmurlu, şöyle konuştu:

“Doğu Akdeniz'in jeolojik yapısı içindeki konumu da çok önemli. Çünkü Doğu Akdeniz'de Kıbrıs'ın güneyinde İsrail, Levante havzası olarak isimlendirdiğimiz havza içerisinde son yıllarda doğalgaz yatakları buldu. Bu doğalgaz yatakları bulunduktan sonra tabi Doğu Akdeniz bölgesinin önemi doğalgaz ve petrol açısından daha da arttı. Çıralı bölgesindeki doğalgazı da bu açıdan ele almaya çalıştık. Çünkü Finike- Kaş Kasaba Havzası olarak bildiğimiz Çıralı havzasındaki doğalgaz, Ters Yer Havzası ile bağlantılı. Çıralı yöresindeki doğalgazın kökeninin, Kaş Kasaba Finike Havzası'nı dolduran Ters Yer Havzası'nın tortuları olduğunu düşünüyoruz. Çünkü buradaki Antalya ofiyolitleri (yeşil kaya topluluğu), Finike-Kaş Kasaba Havzası'ndaki Ters Yer Havzası tortuları üzerinde bindirilmiş olarak bulunuyor. Bu doğalgaz da ofiyolitin içerisinden çıkıyor."

ÇIRALI'NIN GÜNEYİNDE DENİZDE DE DOĞALGAZ VAR

Çıralı'nın güneyindeki bölgelerde çamur volkanları olduğunu da anlatan Prof. Dr. Yağmurlu, “Bunun oluşu da Çıralı'dakine benzer doğalgaz çıkışlarının, Çıralı'nın güneyinde Akdeniz'in dibinde çıktığını da gösteriyor. Yani deniz tabanında da doğalgaz çıkışları var. Bunu da bu bölgedeki doğalgaz çıkışının varlığını simgeleyen önemli veriler olarak değerlendirmek mümkün. Kaş'ın ve Finike'nin güneyinde ayrıntılı jeoloji ve jeofizik çalışmaları yapmak önemli. Bundan sonra daha da büyük önem kazanıyor. Hem karada hem denizde doğalgaz aramalarına ağırlık vermemiz gerekiyor. Türkiye'nin enerji ihtiyacını hızlı biçimde karşılayabilmek ve doğalgaz açısından dışa bağımlılığını azaltmak için bu çalışmalara yoğunluk vermek son derece yararlı. Karada ve denizde çalışmalar yapıldı. Böyle bir çalışmada biz de elimizden geleni yapabiliriz" diye konuştu.

İTALYANLAR DA ÇOK ÖNEMLİ BULGULAR ELDE ETTİ

Diğer yandan, durmaksızın yanan ve 'Olimpos'un Ateşi' olarak da bilinen bu ateşin sırrını çözmek için Roma'da bulunan Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü'nden Giuseppe Etiope de Romanya'nın Cluj-Napoca kentindeki Babes-Bolyai Üniversitesi'nden Artur Ionescu ile birlikte bir çalışma yaptı. Kayalıklar arasında birçok noktada yanan gazın metan olduğu, ancak bu metanın nereden geldiğinin bilinmediğine ilişkin bilimsel çalışmaya dair yurtdışında bir makale de yayımlandı.

Geofluids dergisinde yayımlanan makalede, Yanartaş'ta yüzeyin hemen altında bulunan ve çok nadir bulunan elementlerden olan rutenyumun metan için bir katalizör etkiye sahip olduğu anlatıldı. Yanartaş'taki sıcaklıkların rutenyum katalizörlüğündeki metanın oluşabilmesi için yeterli olduğu belirtilen makalede, işlenmemiş rutenyumun böyle bir katalizör etkisi gösterebileceğinin de ilk defa doğrulandığı, bunun da dünyanın herhangi bir yerinde ciddi miktarda abiyotik metan olabileceği anlamına geldiği kaydedildi. Etiope makalesinde, “Yeni bir hidrokarbon kaynağının önünü açmış olabiliriz" dedi.

TÜRKLER İLGİ GÖSTERMİYOR

Doğa Koruma ve Milli Parklar Antalya Şube Müdürlüğü'ne bağlı Yanartaş'ın girişini 5 yıldır işleten Ahmet Coşkun ise Fethiye'den başlayıp Antalya'ya kadar süren tarihi Likya Yolu üzerindeki Yanartaş'la ilgili bölgede bilim adamlarının sürekli inceleme ve ölçüm yaptığını anlattı.

İlk olimpiyat ateşi denilerek geçen yıl Soçi'de düzenlenen olimpiyatlara buradan sembolik ateş götürüldüğünü de belirten Coşkun, “Türkler pek bilmiyor ama yabancılar geliyor. İtalyan, İngiliz, Alman, Rus çok sayıda ülkeden ziyaretçi var" dedi.

***

Tefekkür Penceresi...

Konuyla benzer içerikler:

Tevhide göre esbabın yeri neresidir?

“22. Söz 10. Bürhan’da yer alan şu ifadeyi nasıl anlayabiliriz? Örnekle izah edebilir misiniz? ‘Zeval bulan eşya ile beraber esbapları dahi kayboluyor. Hâlbuki onların arkasından, onlara isnat ettiğimiz şeyler, tekrar oluyor...”

Tevhide Göre Esbabın Yeri Neresidir?

Yirmi İkinci Söz, imanı taklitten tahkike çıkaran Risale-i Nur’un kuvvetli ve parlak tevhid derslerinden birisidir. Şirki katlediyor. Küfrü idam ediyor. Tabiatı defediyor. Esbabı tard ediyor. İmanı, tahkikî bürhanlarla gerçek imana yükseltiyor.

Esbap, taklidî imanların geçmekte zorlandığı bir sinsi engeldir. Tevhid inancının ilk sınandığı yerdir. Çünkü insan esbaba muhtaç kılınmıştır. Bu sebeple işlerini esbapla görüyor, dünü esbapla tartıyor, yarını esbapla plânlıyor! Ama esbaptan tevhide geçmekle de emr olunmuştur. Kur’ân şöyle uyarıyor: “Hiçbir şey hakkında, ‘Ben bunu yarın yapacağım’ deme. Ancak ‘Allah dilerse (inşallah) yapacağım’ de.”1 Esbap kudrete perdedar kılındığı için, esbap kapısını çalmak vaciptir; bu tamam!

Esbap kapısından içeri girdiğimizde ise bulduğumuz şey rahmet olacaktır. Rahmet Allah’a aittir. Bunu unutmamalıyız.

Esbabın gerçekte tesir etme ve yaratma gücü yoktur. Bu sebeple aç iken rızkı, hasta iken şifayı, dertli iken devayı, üzüntülü iken teselliyi esbapta aramaktan kaçınmalı; varsa esbap kapısını çalarak doğrudan rahmeti bulmalı, doğrudan Allah’a (cc) ulaşmalıdır.

Bediüzzaman esbabın lâyık olduğu yeri veciz biçimde şöyle ifade etmiştir: “İzzet ve azamet ister ki, esbap perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbap ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.”2

Giden Eşya Esbabı İle Gidiyor

Bediüzzaman, yaratılış karşısında esbabın yetkisizliğini Onuncu Bürhan’da, güneşin kabarcıklarla olan ilişkisini örnek vererek açıklıyor. Irmağın kabarcıkları esbabıyla birlikte geçtiği halde, her gelen kabarcık güneşin ışığını yeniden yansıtıyor. Bunun sebebi, giden kabarcık değil; güneş ışığının her yeni kabarcığa yeniden yansımasıdır.

Bahsettiğiniz cümle bunu ifade ediyor. Örneklere geçelim: Meselâ son baharda onca bitkiler ve hayvanlar ölüyorlar. Ardından kış geliyor ve bu hayvanları ve bitkileri yeniden hayata döndürecek bütün esbap da devreden çıkıyor. Tohumlarda yeni bitkilerin hayat özetlerinin muhafaza edilmesi bir rahmet tecellisidir. Fakat bu bir sebep sayılmamalı. Çünkü aslında şiddetli kışın “esbap” olarak bu tohumları çürütmesi lâzımdı. Eğer çürütmüyorsa, burada rahmet, kudret, irade gibi ilâhî sıfatların hâkimiyetinden söz edilir. Esbaptan söz edilmez.

Çünkü esbaba kalsaydık bu tohumların çürümesi, ağaçların kuruması, hayatın sönmesi lâzımdı. Burada esbabı tesirsiz kılan bir güç var ve bu gücü bu zamana kadar hikmet-i beşeriye henüz anlamamıştır.

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/tevhide-gore-esbabin-yeri-neresidir_412855

***

Yaratılış kavramı nasıl anlaşılmalıdır? İki yaratılış kavramı: İbda ve inşâ

“İbda-ihtira-inşa ne demektir?”

İKİ İŞARET FİŞEĞİ

Bu kavramlar, hilkat mu’cizesinin iki işaret fişeğidir:

1- İhtira ve ibda’

2- İnşa, terkip ve san’at.

Bediüzzaman, müşahede ettiği hilkat sahifelerini bu iki tür kavramla güncelliyor, gündemimize getiriyor. 

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/iki-yaratilis-kavrami-ibda-ve-insa_336748

***

Kar, yağmur, dolu; gelmiyor gönderiliyor, yağmıyor yağdırılıyor...

Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve nurlu bir tefsiri olan Risale-i Nur'da Cenab-ı Hakk'ın zerrelerden yıldızlara kadar tecelli eden ismlerini ve azim tasarrufatını tefekkür etmeye devam ediyoruz.

'İlimlerin esası, ilimlerin şâhı ve padişahı, imân ilmidir.' hakikati çerçevesinde Kainat Kitabı'nda gerçekleştirilen herşeye mana-i harfiyle bakarak eserden sanatkara yönelerek Cenab-ı Hakk'a ulaşıyor, nazarlarımızı Esma-ül Hüsna'sının tecellilerine çeviriyoruz...

Özetle diyebiliriz ki; Hissiz, şuursuz olan kar, yağmur, dolu, toprak, otlar, ağaçlar ve benzeri nice sebep bizlere şefkat edip, rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından, su gelmiyor, gönderiliyor; toprak kendi kendine açılmıyor; Birisi o kapıyı açıyor, nimetleri ellerimize veriyor, meyveler, hububatı yetiştirmekten pek çok uzak olduğundan, onlar bir Hakîm-i Rahîmin perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki, nimetlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor.

Tefekkür haberinin devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/dunya/kar-yagmur-dolu-gelmiyor-gonderiliyor-yagmiyor-yagdiriliyor_410925

***

Okumak için tıklayınız:

Kış geldi, hoş geldi: Beyaz Rahmetin Sahibi, Müzeyyin ismiyle tecelli etti...

''Acaba bu serseri yıldız arzımıza çarpmasın mı?''

AA

Okunma Sayısı: 3149
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı