"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sığınmacı meselesi ölçülü ve gerçekçi politikalarla çözülür

05 Eylül 2023, Salı 10:54
BÜYÜKELÇİ (E) AYDIN ADNAN SEZGİN: MİLYONLARCA İNSANI ZORLA GÖNDERMEKTEN SÖZ EDENLER YA İŞİN FARKINDA DEĞİL VEYA DOĞRUYU SÖYLEMİYOR. İKTİDARIN GÖSTERMELİK SINIR DIŞI ETME HAMLELERİ İSE ALDATMACA.

Her adım çok iyi hesaplamalı

“Suriye vatandaşlarının Türkiye’de mülk edinmesi yasaklanabilir. Sığınmacılara vatandaşlık verme uygulaması iptal edilebilir ve kerte kerte bazı önlemler alınabilir. Ancak atacağımız her adımın Suriye’de ve Türkiye’de çıkarlarımız ve kırılgan hale gelen millî güvenliğimiz üzerinde sebep olabileceği sonuçlar titizlikle hesaplanmalı.”

Suçlu sığınmacılar değil

“İktidar sığınmacı akınını iki açıdan teşvik etti. Hem Suriye krizinde birinci derecede belirleyici rol üstlenmek, hem de sığınmacıları Esad rejimini zayıflatmak için bir araç olarak kurguladı. Sığınmacılar faciasıyla karşı karşıya kalmamız bunun sonucudur. Suçlu aranıyorsa suçlu sığınmacılar değil, onları Türkiye’ye getiren iktidardır.”

Esad’la görüşme çok gecikti

“İktidarın Suriye bilançosu berbat. Türkiye’ye maliyeti çok ağır. Bugün iktidarın arayışı 2011’e, yani kriz öncesine dönmektir. Maalesef mevcut gerçeklere baktığımızda bu bir hayalden ibarettir. Esad ile görüşmek için çok geç kalındı, görüşme Esad’ın daha zayıf olduğu dönemlerde yapılmalıydı.”

***

Suçlu sığınmacılar değil, AKP İktidarı

SURİYE POLİTİKASI VE SURİYELİ MÜLTECİLERİN GERİ DÖNÜŞÜ HAKKINDA YENİ ASYA’YA DEĞERLENDİRMELERDE BULUNAN EMEKLİ BÜYÜKELÇİ - SİYASETÇİ AYDIN ADNAN SEZGİN, “TÜRKİYE, CUMHURİYET DÖNEMİ BOYUNCA HİÇ KARŞILAŞMADIĞI KADAR BÜYÜK BİR RİSK VE TEHDİT ÇEMBERİNİN İÇİNDEDİR. ABD VE RUSYA GÜNEYİMİZDE 911 KİLOMETRE SINIRIMIZ BULUNAN KRİZ SAHASINA YERLEŞMİŞLERDİR. SURİYE İLE İLGİLİ HER ADIMIMIZDA BU İKİ ÜLKEYE TABİYİZ. PKK’NIN SURİYE YAPILANMASI PYD- YPG’YE GENİŞ BİR ALAN AÇILMIŞTIR”  DEDİ.

Emekli Büyükelçi - Siyasetçi Aydın Adnan Sezgin iktidarın Suriye politikası ve Suriyeli mültecilerin geri dönüşü hakkında Yeni Asya’ya değerlendirmelerde bulundu. Sezgin “Ak Parti iktidarı sığınmacı akınını iki açıdan teşvik etmiştir. Hem Suriye krizinde birinci derecede belirleyici rol üstlenmek, hem de krizin başlangıcında Suriyeli sığınmacıları Esad rejimini zayıflatmak için bir araç olarak kurguladı. Suriyeliler faciasıyla karşı karşıya kalmamız bunun sonucudur. Yani bir suçlu aranıyorsa suçlu sığınmacılar değil, onları Türkiye’ye getiren Ak Parti iktidarıdır” dedi.

AK PARTİ İKTİDARININ SURİYE BİLANÇOSU BERBAT

AK Parti iktidarının 2011 yılında başlayan Suriye krizine yönelik doğru bir politika uygulamadığını belirten Sezgin konuya ilişkin şunları aktardı: “İktidarın nasıl ki dış politikası yoksa bir Suriye politikası da yoktur. Onun için ben uzun bir süredir dış politika ifadesini kullanmıyorum. Uluslararası ilişkileri, dış alemle münasebetleri gibi kavramları kullanıyorum. Yanlış bir politikanın bile bir mantığı, aklı ve hedefi olur. Çıkış stratejisi olur. Ak Parti iktidarının 2011’den beri Suriye’yle ilgili tavrında ne akıl, ne hesap, ne de kitap var. Yanlış hesaplar, hayal ve hezeyandan oluşan Suriye’yi anlayamama, ilgili üçüncü ülkelerin tutumlarını, yaklaşımlarındaki değişimi vakitlice algılayamama var. Suriye krizini ve Türkiye’nin rolünü bugüne kadar birçok vesileyle değerlendirme fırsatım oldu. Tek kelimeyle ifade etmem gerekirse iktidarın Suriye bilançosu berbat. Türkiye’ye ve Türkiye’nin geleceğine maliyeti çok ağır. Bakın bugün iktidarın esas arayışı 2011 koşullarına, yani kriz öncesine dönmektir. Maalesef mevcut gerçeklere baktığımızda bu bir hayalden ibarettir. Ak Parti hükümeti 2011’de krizin kontrol altına alınması için gayret sarf edeceğine ateşe körükle gitmiş, bunda birinci rolü oynamayı tercih etmiştir. Suriye’yle ilişkiler 2000 yılından itibaren Türkiye’ye çok yarar sağlayacak bir istikamete yönelmişti.

İktidar bugün Suriye krizinin başından itibaren üstlendiği rolün Türkiye, Suriye ve bölge açısından yol açtığı vahim sonuçların sorumluluğundan ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin tahriklerini, Esad’ın gaddarlığını öne sürerek sıyrılamaz. Hataların sorumlTürkiye, Cumhuriyet dönemi boyunca hiç karşılaşmadığı kadar büyük bir risk ve tehdit çemberinin içindedir. Doğrudan milli güvenliğimize yönelik bu risk ve tehditler durağan değil, dinamiktir ve yenilerini üretebilecek niteliktedir. ABD ve Rusya 911 km sınırımız bulunan kriz sahasına yerleşmişlerdir. Suriye’yle ilgili her adımımızda bu iki ülkeye tabiyiz. PKK’nın Suriye yapılanması PYD- YPG’ye geniş bir alan açılmıştır. uluğunu tek bir şahsa yükleyerek de kurtulamaz. Hata Ak Parti iktidarının bütününe aittir. Suriye’de yapılan yanlışlar bir devletin dış politikasında esas unsuru teşkil etmesi gereken milli menfaat ve akıl kavramlarından uzaklaşmış olmanın bir neticesidir. Oysa daha krizin ilk döneminde hem Türkiye’de aklı başında kesimler, hem bazı yabancı ülke hükümetleri ‘Yanlış yapıyorsunuz, Şam’ın potansiyelini, Suriye toplumunu, Rusya’nın rejime destek verme kararlığını, İran’ın Esad’ın yanında yer alma iradesini doğru okumalısınız, Suriye’nin kuzeyinde hem PKK’ya bir alan oluşur, hem de bazı bölgeler Peşaver’e dönüşür’ diye Ak Parti hükümetini uyarmışlardı. Bütün bunlar gerçek oldu. Ve hükümet tamamen yanlış genel yaklaşımı içinde birçok yanlış adım attı. El Kaide ve IŞİD gibi örgütler bize komşudur. Bunların bazılarıyla iş birliğine mahkûm kaldık. İdlib defalarca söylediğim gibi bir barut fıçısıdır. 27 Şubat 2020’de İdlib’de 34 Mehmetçiğimizin Rus ve Suriye ateşiyle şehit edildiğini de hep hatırda tutmalıyız. Aslında Suriye kriziyle birlikte Türkiye’ye karşı tedricen gelişen tehdit daha da büyüyebilirdi. TSK’nın gerçekleştirdiği operasyonlar siyasi iktidarın yanlışlarının yol açtığı tehdidi bir ölçüde sınırlandırdı. ÖSO, yeni adı Suriye Milli Ordusu’yla hareket ediyoruz. Bu yapı çok karmaşıktır ve gün gelir Türkiye için tehdide dönüşebilir.  Daha birçok fasıldan söz edilebilir. Ama ben milyonlarca Suriyeli ilticacının yol açtığı derin ve gelecek uzun yıllara yönelen vahim sorunumuzu zikretmekle yetineyim.”

İKTİDAR SIĞINMACI AKININI TEŞVİK ETTİ

Suriyeli sığınmacıların Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri haline geldiğini söyleyen Sezgin, yaşanan sorunlar hakkında şunları kaydetti: “Bu ahtapot gibi muhtelif alanlara yayılan bir sorundur. Yani bir sorunlar yelpazesinden söz ediyoruz. Birçok mesele iç içedir, birbirleriyle ilişki halindedir. Biraz önce kullandığım dinamik sıfatını burada da kullanacağım, bu meselelerin her biri bir diğeriyle ilişki halinde yeni sorunlar üretecek niteliktedir. Kimse kimseyi aldatmasın, sığınmacıların bir sihirli değnek dokunuşuyla kısa sürede topyekûn ülkelerine dönmeleri gerçekçi bir beklenti değildir. Bu meseleyi en fazla seslendirenler ve topyekûn dönüşten söz edenler makul, gerçekçi ve ikna edici bir formül, bir çözüm, bir öneri ortaya koyamamışlardır. Önce şu tespiti yapalım; Ak Parti iktidarı sığınmacı akınını iki açıdan teşvik etmiştir. Hem Suriye krizinde birinci derecede belirleyici rol üstlenerek, hem de krizin başlangıcında Suriyeli sığınmacıları Esad rejimini zayıflatmak için bir araç olarak kurgulayarak. Suriyeliler faciasıyla karşı karşıya kalmamız bunun sonucudur. Yani bir suçlu aranıyorsa suçlu sığınmacılar değil, onları Türkiye’ye getiren Ak Parti iktidarıdır. Elbette Esad masum değildir. Suriyeliler başka komşu ülkelere de yönelmişlerdir ve oralarda yaşamaya başlamışlardır. Ama sığınmacı olayının Türkiye’de feci boyutlara ulaşmış olması iktidarın sorumluluğundadır. Bugün aşırı zecri tedbirlerle milyonlarca insanı silah zoruyla toplayıp otobüslerle Suriye’ye göndermeyi savunanlar ya bunun Türkiye açısından tetikleyebileceği sorunları idrak etmekten acizdirler, yahut doğruyu söylememektedirler. Bunu muhalefette olup da bu yaklaşımı iddiayla öne sürenler ve bazı siyasi rant avcıları açısından söylüyorum. İktidarın da sıkışınca göstermelik bazı geri yollama, toplu sınır dışı etme hamleleri aldatmacadan ibarettir. Suriyeli sığınmacılar şimdilik bu iktidarın siyasi çıkarlarına, ideolojisine, Türkiye vizyonuna hizmet etmektedir. Yani, Ak Parti Türkiye’nin geleceği tasavvurunda Suriyeli sığınmacıları önemli bir varlık olarak görüyor. Oysa, bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak amacıyla atılacak ilk adımlar için Suriye sorununa Esad’lı veya Esad’sız kalıcı bir çözümün sağlanması ve bunu takiben Suriye’de istikrarın temini yolunda gelişmeler olması gerekiyor. Ben onun için yıllardan beri rejimle görüşmelerin başlatılmasından söz ettim. Bu görüşmeler için hayli vakit yitirildi. Elimizde Suriye’ye istikrar getirecek ve sığınmacıların geri dönmesini sağlayacak siyasi bir çözüm formülü yok. Tek somut öneri BM Güvenlik Konseyi’nin 2015’te kabul ettiği 2254 sayılı karardır. Bu kararın mevcut koşullarda uygulanabilmesi gittikçe hayal haline geliyor. Bugünden bazı tedbirler alınamaz mı? Bazı caydırıcı tedbirler alınabilir. Örneğin Suriye vatandaşlarının Türkiye’de bir mülk edinmesi yasaklanabilir ki hâlâ geçerli mevzuatımız bunu zaten böyle öngörmektedir. Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verme uygulaması iptal edilebilir ve kerte kerte bazı önlemler alınabilir. Ancak atacağımız her adımın sahada yani Suriye’de ve Türkiye’de çıkarlarımız ve kırılgan hale gelen milli güvenliğimiz üzerinde sebep olabileceği sonuçlar titizlikle hesaplanmalıdır. Öyle bol keseden atarak olmaz. Suriyeli nüfusunun akıllı, hesaplı, ölçülü ve gerçekçi uygulamalarla azaltılması gerekiyor. Daha da önemlisi yeni göç dalgalarına yol açmayacak şekilde hareket etmek elzemdir. Suriye’nin kuzeyi, İdlib boyutu başta olmak üzere hem göç ihtimali, hem de başka birçok açıdan barut fıçısıdır.”

ESAD İLE GÖRÜŞMEK İÇİN GEÇ KALINDI

Esad ile görüşmek için çok geç kalındığını, olası bir görüşmenin Esad’ın daha zayıf olduğu dönemlerde yapılması gerektiğini ifade eden Aydın Sezgin, sığınmacıların geri dönüşleri hakkında şunları söyledi: “Ak Parti iktidarının Suriye’de baş rol oynama hamlesinin milli menfaat kavramından, mefhumundan uzak olduğunu belirttim az önce. Bu tavır 2023’e kadar sürdü. TBMM’de 27. Dönem boyunca ‘Esad rejimi kendisini tahkim ediyor, uluslararası alanda rehabilite oluyor, bir an önce harekete geçin’ çağrısı yaptım. Ama başka alanlarda olduğu gibi uluslararası ilişkilerde de iktidar ancak birkaç kez duvara tosladıktan sonra gerçeği idrak ediyor. Esad’ın resmi görüşme taleplerine verdiği cevap malum. (Cevap net, net olduğu kadar da gerçekleşmesi imkansız koşullar içeriyor. Bu durum da ister istemez acaba Esad şimdilik mevcut statükoyu tercih mi ediyor sualini gündeme getiriyor.) Şam Rejiminin zihniyeti; savaş halindeki bir yönetimin ayakta kalma çabası, Suriye halkının heterojen yapısı, mevcut ekonomik koşullar, Rusya’nın Suriye’deki öncelikli çıkarları ve bilhassa siyasi iktidarın son dönemlere kadar izlemiş olduğu tutum gibi muhtelif unsurlar çerçevesinde Esad’ın zihninde birçok farklı senaryo oluştuğu muhakkaktır. Bu senaryolara tam olarak hakim değiliz. Ama ben Esad’ın görüşmelerin başlatılması konusundaki pozisyonunu kısa vadede değiştireceğini sanmıyorum.  Mamafih son dönemde Suriye’de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Suriye krizinin başlangıcından beri Suriye’deki Dürzi azınlık tarafsız bir tutum izlemişti. Son iki hafta içinde bu azınlığın yaşadığı bölgede rejim karşıtı ciddi bir hareketlenme yaşanıyor. Göste-rilerde Esad gitsin çağrısı yapılıyor. Keza Halep’te de rejime tepki ifadesi olan gösteriler var. Lazkiye bölgesinden de böyle bilgiler geliyor. Bunların sebebinin esas itibariyle geçim sıkıntısı, ekonomi olduğu anlaşılıyor. Güvenlik güçleriyle çatışma düzeyine varan hareketlilik daha da kitlesel bir hal aldığı takdirde Şam’ın hesapları değişebilir.

Ayrıca, PKK’nin Suriye kolunun öncülük yaptığı Suriye Demokratik Güçleri içinde yer alan bazı Arap kabilelerle PKK militanları arasında kayda değer bir gerilim ve çatışma yaşanmaya başlandı. Bunun neye evrileceğini de görmek gerekir.  Yine de ben kısa vade açısından iyimser değilim. Bugünkü şartlarda askerimizin Suriye’nin kuzeyinde bulunduğu bölgelerden çekilmesi milli güvenliğimiz açısından kabul edilebilecek bir durum değildir. Aynı şekilde çok karmaşık ve riskli bir yapı olan kontrolümüzdeki ÖSO–SMO’nun akıbeti de çok büyük bir sorun olacaktır. Rusya Şam’a görüşmelere başlayın, bu şekilde oluşacak güven ortamında askerin çekilmesi daha kolay gerçekleşir formülünü teklif etti. Bu öneri de masadadır. Her halükarda Moskova’nın Şam’ı ikna edip edemeyeceği hususunda aceleci bir tahminde bulunmaktan kaçınmak gerekir diye düşünüyorum.”

SÜMEYYE IŞIKÇI - İSTANBUL

 

Okunma Sayısı: 8955
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı