Gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Ahmet Battal, 4 Kasım Cumartesi günü İzmir İZKİTAP kitap fuarında Yeni Asya yayınları standımızda 14:30’dan itibaren okuyucularımızla buluşacak. Okuyucularımız yazarımıza kitaplarını imzalatma imkanı bulabilirler. 

5 Kasım Pazar günü saat 15:00’de ise yazarımız fuar alanı Dairo Moreno Salonunda “Adalet” konulu bir konferans gerçekleştirecek. Herkesi fuar alanına ve standımıza davet ediyoruz. 

Yapılacak programlar vesileyle yazarımız ile gerçekleştirdiğimiz röportajı nazarlarınıza sunuyoruz:

Bir müddet hakimlik yaptım

Uzun yıllardır çeşitli seminerleriniz ve Yeni Asya gazetesinde yayınlanan yazılarınız ile okurlarımız tarafından ilgiyle takip ediliyorsunuz. Bu vesileyle kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1983 İstanbul Hukuk Fakültesi mezunuyum. Bir süre hakimlik yaptıktan sonra 1991’de akademiye intisap ettim. Dicle, Gazi ve Turgut Özal Üniversitelerinde görev yaptım. Halen Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinde Hukuk Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Bir yandan da avukatlık mesleğini sürdürmeye gayret ediyorum. Güzel düşünceleriniz inşallah dua hükmüne geçer. Muhterem ve muhlis okuyucularımızın duasına mazhar olabilirsek ne mutlu bize. Bir de müdakkik okuyucularımızın hizaya çekmesine elbette ihtiyacımız var. Bu vesileyle “memnuniyetinizi dostlarınıza, şikayetlerinizi müessesemize bildiriniz” kuralını da hatırlatmak isterim. 

2020 yılında yayınlanan “15-20 Temmuzların ilacı “Adalet ve Hürriyet” kitabınızla ilgili olarak; sizi bu kitabı hazırlamaya sevk eden hususlardan bahseder misiniz?

Türkiye’de 2008’den itibaren ETÖ davalarıyla ve sonra FETÖ davalarıyla birlikte sistematik hukuksuzluklar ayyuka çıktı. Sevmediğiniz bir gruba mensup olanları sadece bu özellikleri sebebiyle suçlayıp yargılayıp mahkûm edemezsiniz. Bu adil değildir. Bu gidişe sessiz kalmak, ehl-i vicdan insanlar ve bilhassa hukukçular için “başını kuma gömmek” demektir. Kur’an’ın dört esasından biri adalettir. Adaleti istemek ve adaleti aramak hem şahsi mesleğimizin ve hem de içtimai mesleğimizin ana esası. Bu sebeple 2010’dan itibaren biz de konu ile ilgili olarak Yeni Asya’daki Akıl Misafiri köşemizde çok sayıda yazı yayınladık. Sonra bu yazıların kitap haline getirilmesi ve böylece derli toplu şekilde ulaşılabilir olması ihtiyacı gündeme geldi ve Muhterem İbrahim Özdabak’ın fevkalade orijinal kapak tasarımı ve karikatür süslemeleriyle güzel bir kitap ortaya çıkmış oldu. Değeri yeni yeni anlaşılıyor. Umarız faydalı da oluyordur.

GENÇLERİN GÖZÜ AVRUPA’DA

Geçmişten günümüze tecrübelerinize de dayanarak, ülkemizdeki hukuk sisteminin gelişimi ve gidişatı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Görünüşe bakarsak hızla kötüye gidiyoruz. Ama musibetzede mükafat ister. Ümitliyiz. İdeolojilerin devri geçiyor. Jakobenizm çürüdü. Milliyetçilikler biçim değiştiriyor. Son on senede bürokratik İslamcılık akımının da siyasal İslamcılık akımının da foyası döküldü, boyası aktı. Bilhassa genç nesil artık liyakat ve adalet esasıyla hareket eden bir devlet ve yargı istiyor. Gözden kaçırılsa da gençlerin gözü Batıda ve Avrupa Birliğinde. Daha iyiye ulaşmak hususunda herkes üzerine düşeni yapmalı. 

Hakim ve savcı korkmamalı

Özellikle son zamanlarda mahkemelerde ya da uygulamalarda, üst mahkemelerin yanında Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin de karar veya görüşlerine uygun olarak hareket edilmediği yönünde haberler görüyoruz. Bu nasıl mümkün olabiliyor? Mümkün ise ülkemiz için nasıl bir anlam teşkil eder?

Et kokarsa tuz basarsın da tuz kokarsa ne yapacaksın? Yargı tuzdur. Kokutmamamız ve korkutmamamız lazımdı. Hâkim korkarsa hakim değil mahkumdur, korkusunun mahkumudur. Son dönemde maalesef korkanların hakim olduğu garip bir yargı var. Siyasi partilerle doğrudan ilişkili kişiler savcı ve hakim oluyor. Bir de Türkiye’yi ortak Avrupa değerlerinden koparmak isteyen ve bunun için bütün güncel konuları da alet eden sinsi bir komite var ve sıkı çalışıyor. Bu tehlikeli bir gidiş. Çare kamuoyu baskısını artırmak ve insan haklarına uygun kararlar çıkmasını sağlamak. 

Toplumumuzda adalet sistemimize güvenin güçlenmesi için yapılan çalışmalar yeterli mi? Ne gibi çalışmalar yapılmalı?

Meclisi, medyayı ve sosyal medyayı güçlendirmek ve desteklemek lazım. Hukuk fakültelerindeki kaliteyi artırmak lazım. Canı yananın yurt dışına kaçtığı bir ülke olmak bizi geri bırakıyor. Bu aynen Nasreddin Hocanın samanlıkta kaybettiği iğneyi aydınlıkta aramasına benziyor. Burası bizim memleketimiz. Terk etmeyi değil, iyileştirmeyi düşünmeliyiz. Başarabiliriz. 

OKUYUCU ELEŞTİRİSİ ÖNEMLİ

Son olarak, önümüzdeki pazar günü İzmir kitap fuarında okuyucularımızla buluşacaksınız ve fuar alanında herkese açık “Adalet” konulu bir konferansınız olacak. Fuarların ve bu tarzdaki etkinliklerin sizin nazarınızda önemi nasıldır?

Okuyucularımızla yüz yüze gelip onları dinlemek ve eleştirilerinden faydalanmak çok kıymetli oluyor. Bu tür organizasyonlar da işte bu sebeple kıymetli. Zaten Yeni Asya’nın alamet-i farikalarından biri de kitap fuarlarındaki öncülüğüdür. Bütün okuyucularımızı ve bilhassa adalet ve hürriyet aşıklarını şahsen de beklerim. Sizlere de organizasyonunuz için şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum. 

YENİ ASYA - İZMİR