İman ve Küfür Muvazeneleri - page 319

– N –
NEMRUT:
Hz.
İ
brahim’in peygamber olarak gönderildi
ğ
i bölgede saltanat sürdü
ğ
ü rivayet edilen
Babil’in kurucusu ve hükümdarı; Cenab-ı Hakka kar
ş
ı kibir taslayarak isyan eden ve Hz.
İ
brahim’i ate
ş
e
attıran kâfir hükümdar.
– Ö –
ÖMER HAYYAM:
İ
sminin tamamı Gıyaseddin Ebu’l-Feth b. Ibrahim el-Hayyam’dır.
İ
ranlı olan Ömer
Hayyam 1048 yılında Horasan’da do
ğ
du 1122 yılında öldü. Selçuklu hükümdarı Melik
ş
ah zamanında
ya
ş
adı. Daha çok
ş
air olarak bilinen Ömer Hayyam aynı zamanda büyük bir filozof, matamatikçi ve
astronomi bilginiydi. Ya
ş
adı
ğ
ı dönemde ve ülkesinde yaptı
ğ
ı bilimsel çalı
ş
malarla ün yapmı
ş
sa da daha
çok rubaileriyle me
ş
hur olmu
ş
tur.
Ş
iirlerini farsça yazmı
ş
tır.
Ş
iirlerinde genellikle insanın tabiat
kar
ş
ısındaki acizli
ğ
i, hayatın ve ölümün manası gibi felsefi konuları i
ş
leyen Ömer Hayyam a
ş
k,
ş
arap
ve kadın tasvirlerine de sıkça yer vermi
ş
tir. Dünyanın fani güzelliklerinin keyfinin çıkarılmasını ve
nefsani arzuların tatminini öneren Hayyam Hedonizm olarak bilinen ‘haz felsefesi’ ne sahipti.
– R –
RUFAÎ (Ö. 578/M. 1182):
Rıfaiyye tarikatının kurucusudur. H. 512’de do
ğ
an Ahmet er-Rıfai,
atalarından Rıfaa el-Hasanü’l-Mekkî’den dolayı Rıfai nisbesini aldı. Rufaî’nin babası ölünce, devrin büyük
Ş
afiî âlimlerinden olan dayısı Mansur Bataihi onu himayesine aldı ve e
ğ
itimiyle ilgilendi. Rufaî, devrin
önemli alimlerinden ve mutasavvıflarından Vasıti ve di
ğ
er bazı alimlerden
İ
slâmî ilimleri ö
ğ
rendi ve
yine Vasıtî tarafından icazet aldı. Âlim, muhaddis,
Ş
afiî fakihi ve müfessir bir sûfî olarak Ahmet Rufai’nin
menkıbe ve eserlerinde görülen tasavvuf ve tarikat anlayı
ş
ı kitap ve sünnete tamamen uygundur. Dört
büyük kutuptan biri olarak kabul edilen Ahmet Rufai’nin kutbiyet makamına Abdülkadir-ı Geylânî’den
sonra yükseldi
ğ
ini kaynaklar yazar. Eserleri: Hikemü’l-Rifaiyye; Bürhanü’l-Müeyyed; Mecalisü’s-Seniyye
Erbaune Hadisen; Haletü’l-Ehli’l-Hakika Maallah; Nizamü’l-has li Ehli’l İhtisas; Eş’ar; Ahzab ve’l-Evrad.
– Ş –
ŞAZELÎ (1196-1258):
On üçüncü asırda ya
ş
amı
ş
büyük
İ
slâm alimlerindendir. Önce fen bilimlerine
merak salmı
ş
ve bu alanda önemli bir birikime sahip olmu
ş
, daha sonra tasavvufa yönelmi
ş
tir. Kuzey
Afrika’da ya
ş
amı
ş
tır, müntesipleri çok geni
ş
bir alana yayılmı
ş
tır.
Ş
azili tarikatının kurucusu olarak kabul
edilmektedir. Soyu, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) torunu Hazreti Hasan’a (r.a.) dayandırılmaktadır.
Asıl adı Ali’dir. Kendisine Nureddin lakabı da verilmi
ş
tir. Künyesi Ebü’l-Hasan Ali bin Abdullah bin
Abdülcebbar
Ş
azilî
ş
eklindedir. Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde ismi, imamlar ve aktablar arasında
zikredilmekte, insanlık âlemini nurlandıran mümtaz
ş
ahsiyetlerden biri olarak telâkki edilmektedir. Ali,
1196 yılında Tunus’un
Ş
azile kasabasında do
ğ
du. Do
ğ
du
ğ
u
ş
ehre nisbeten
Ş
azilî ünvanıyla me
ş
hur oldu.
E
ğ
itimine küçük ya
ş
tan itibaren memleketinde ba
ş
ladı. Fen ilimlerine ilgi duyarak bu alanda e
ğ
itim
gördü. Özellikle kimya ile ilgili bilgiler üzerinde yo
ğ
unla
ş
tı ve bu alanda önemli bir birikime sahip oldu.
İ
lmi tahsil noktasında önemli bir gayret gösterdi
ğ
i gibi, daha fazla bilgi sahibi olmak için Cenab-ı Hakka
dua ve niyazda bulundu. Müspet ilimlere ilgi duyan ve bu alanda yeti
ş
en Ali, bir süre sonra tasavvufa
merak salmaya ba
ş
ladı. Dinî ilimlerden tefsir, fıkıh, hadis, usul, nahiv, sarf ve lügat ilimlerini tahsil etti.
Gitti
ğ
i yerlerde bulunan âlimlerden dersler aldı. Ebü’l-Hasan Ali, memleketine döndükten sonra
ö
ğ
rendiklerini insanlara anlatmaya ve onları do
ğ
ru yola davet etmeye çalı
ş
tı. Kısa zamanda
ş
öhretinin
yayılması ve çevresinde büyük toplulukların olu
ş
maya ba
ş
lamasına paralel olarak büyük baskılara
maruz kalmaya ba
ş
ladı. Büyük sıkıntılar çekti. Bir süre sonra da memleketini terk etmek zorunda kaldı
ve Mısır’ın
İ
skenderiye
ş
ehrine hicret etti. Halk arasındaki itibarı giderek arttı. Birçok tanınmı
ş
âlim
kendi ilminden istifade etmek ve kendisiyle görü
ş
mek için yanına geldi. Ebü’l-Hasan Ali defalarca Hacca
gitti. Yine bu gaye ile çıktı
ğ
ı 1258 yılındaki yolculu
ğ
u sırasında Mısır’da bulunan Hamisre’de (Homaysira)
vefat etti.
ŞAH-I GEYLÂNÎ:
Bakınız ABDÜLKADIR GEYLÂNÎ.
ŞEDDAT:
Yemen’deki Âd Kavminin hükümdarlarındandır. Nemrut ve Firavun gibi ilâhlık davasında
bulunan zalim bir hükümdardır. Cennete benzetmek amacıyla “
İ
rem Ba
ğ
ları” denilen bir ba
ğ
yaptırmı
ş
HİDAYET VE DALÂLET MUKAYESELERİ
| 319 |
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
1...,309,310,311,312,313,314,315,316,317,318 320,321,322,323,324,325,326,327,328,329,...412
Powered by FlippingBook