Ehl-i sünnet ve'l Cemaat...
Peygamberimiz (asm) “Fitne zamanında size ‘Sevad-ı Azamı’ tavsiye ederim” (Aliyyu’l-Muttakî, Kenzu’l-Ummal, 1:1030; Mecmau’z-Zevaid, 5:218.) buyurmuşlardır. Sevad-ı Azam ise İslâm bilginleri tarafından ümmetin ekseriyeti olarak yorumlanmıştır.
Sevad-ı azam siyasî olarak yorumlanamaz. Zira siyasetçiler ellerinde devlet gücü ve medya gücü ile insanları korkutarak veya yalan yanlış bilgilerle propaganda vasıtası ile aldatarak veyahut ümit verip beklenti içine sokarak çoğunluğun desteğini alabilirler; ancak bu geçicidir. Zaman içinde gerçekler ortaya çıkar ve halk aldatıldığını anlar.
Sosyal hayat bakımından sevad-ı azam, "ekseriyet-i masumun maişeti basittir. Tegaddi besatetiyle onlara tâbi olmak sevad-ı azama tabi olmaktır." (Bediüzzaman, Sözler) Bunun için Hz. Ömer (ra) ve Hz. Ali (ra) sofralarında kuru ekmek ve bir çeşit yemek bulunduruyor ve “Biz maişet cihetiyle ümmetin ekseriyeti olan sevad-ı azama tabi olmakla emrolunduk. Bu gün ümmet-i Muhammed sofrasında iki çeşit yemek bulundurmuyor ve çoğunun sofrasında bal şerbeti gibi içecekler yoktur” demişlerdir.
İnanç ve itikad bakımından sevad-ı azam ise ifrat ve tefritten uzak orta yol ve istikamet olan “Sırat-ı Müstakim” Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaattir. Nitekim Bediüzzaman Said Nursî (ra) “Sevâd-ı âzama ittibâ edilmeli. Ekseriyete ve sevâd-ı âzama dayandığı zaman, lâkayt Emevîlik, en nihayet Ehl-i Sünnet Cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salâbetli Alevîlik, en nihayet az bir kısmı Râfızîliğe dayandı.” (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, 805.) buyurmaktadır.
M. Ali Kaya