BİR HADİS BİR YORUM
Yrd. Doç. Dr. ATİLLA YARGICI
“Güzelce giyinip kuşanınız; kılık kıyafetinizi düzeltiniz. Tâ ki insanlar arasında siyah üzerindeki beyaz gibi görünesiniz.”
(Camiü’s-Sağir, s. 100)
Güzel ve temiz giyinmek, İslâmiyet’in önemli tavsiyelerinden birisidir. Mü’min; ahlâkı güzel, yaşayışı düzgün olan kimse olduğu gibi elbiseleri de temiz ve güzel olan kimsedir. Bu, pahalı ve markalı giyinmek demek değildir. Bugün insanlarda bir “marka” düşkünlüğü var. Hadisin kasdettiği, imkânına göre insanın giydiği şeyin temiz ve düzgün görünümlü olması demektir. Burada önemli olan insanın giyim kuşam dolayısıyla kibir ve gurura kapılmamasıdır.
Birgün Peygamberimiz Efendimiz (asm), “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan bir kişi Cennete giremez” buyurduğunda, ashabdan bazıları, “İnsan elbisesinin, ayakkabısının güzel olmasını sever” deyince,
Resûlullah (asm) da şöyle buyurmuşlardı:
“Allah Cemîl’dir, Güzeldir, güzelliği sever. Kibir; hakkı beğenmemek, şımarmak ve insanları küçümsemektir.” (Kenzü’l-Ummal, 3: 528)
Burada tehlikeli olan; insanın, kılık kıyafeti bir üstünlük vasıtası olarak değerlendirmesidir. Bazı kadınlar ve erkekler vardır ki, özellikle giydikleri elbiselerin, ayakkabıların markalarını insanlara söyleyip dikkat çekerek onunla diğerlerinden daha zengin olduklarını ima eder ve giydikleri ile övünürler. Halbuki bu bir övünme meselesi olmamalıdır. Çünkü Allah insanların ne giydiğine bakmaz. Allah insanların kalbine, niyetine ve takvasına bakar. Allah katında üstünlük takva iledir, elbise ile, kılık kıyafet ile değildir.
Peygamberimiz (asm) “Allah, kibirli kibirli elbisesini çekiştirip duran kişinin yüzüne bakmaz. O elbise ister helâl yoldan, ister haram yoldan temin edilmiş olsun” buyurmaktadır. (Kenzü’l-Ummal, 3: 536)
Diğer taraftan güzel giyinmek, tertipli düzenli olmak israf etmek değildir. Kimileri kendisine yetenden çok daha fazlasını alıp bir giydiğini bir daha giymeyerek büyük bir israfın içine sürükleniyor.
Allah, yeme-içmede olduğu gibi giyinmede de israflı olanları sevmez. Burada önemli olan; kişilerin davranışlarıyla olduğu gibi giyimleriyle de itici olmamaları ve sempatik olmalarıdır. Ama kılık kıyafetin sadece bir araç olduğunu unutmamak gerekir. Onu bir amaç haline getirdiğimizde, ahlâk, fazilet, takva gibi insanı gerçekten insan yapan değerleri küçümser ve giyilen elbisenin ya da ayakkabının “markasını” değer ölçüsü alırız.
Halbuki Cenâb-ı Hakk’ın bize güzel bir elbise giymeyi nasip etmesinden dolayı ona şükredersek, kulluk görevimizi yerine getirmiş oluruz. Bu anlamda güzel giyinmek, “Allah, verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek ister” hadisinde anlatılan hakikate de uygun hareket etmek demektir.
İnsanın yüksek, ulvî bir amacı olmazsa zihni hep şekil üzerinde döner durur. Kendisinin ve başkasının elbiseleriyle, giyim kuşamlarıyla ilgilenir. Bunu aşmak için yüksek bir gaye için çalışmak gerekir. Bu yüksek gaye de İslâma ve Kur’ân’a herkesin kabiliyeti ölçüsünde hizmet etmesidir.