Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Millet İttifakı'nın bir koalisyon olmadığını, sadece seçim ittifakı olduğunu belirtti. Her partinin şuanda kendi programı olduğunu belirten Karamollaoğlu, "Genel seçimlere giderken elbette belki yeni ittifaklar çıkabilecek." dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Radyo Karakutu’da yayınlanan Bidebunuizle programında Yavuz Oğhan’ın sorularını yanıtladı. GazeteDuvar'ın yayınladığı ve SP liderine ait açıklamalarda yeni bir ittifakın ortaya çıkabileceği iddiası gündeme getirildi. Karamollaoğlu, önümüzdeki genel seçimlerde yeni bir ittifakın ortaya çıkabileceğini öne sürdü.
AVM’lerin açılmasının ekonomiyi düzeltmeye yetmeyeceğini belirten SAADET lideri, “AVM’ye giden çoluk çocuğuyla eğlenmeye gidiyor, eğlence mekanları da kapalı. Bu nedenle AVM açmak ekonominin derdini çözmez” dedi.
Karamollaoğlu’nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:
BELEDİYE YARDIMLARINA İZİN VERİLMEMESİ
Sağlık çalışanlarımız çok büyük bir gayretle bu işin üzerine gittiler. Ufak tefek eksiklikler yanlışlar olabilir. Ben en başta Sağlık Bakanımızı tebrik ediyorum. Bu badireyi en az hasarla atlatabileceğiz gibi görüyoruz ama bu da siyasi iktidar tarafından rant haline getirilmemeli. “Ben yaptım benim dışımda kimse yapmadı dışımda olanlara izin vermem”, “paralel devlet” yaklaşımı doğru değil. El koymayı, belediyelerin yardımını önlemeyi hakikaten hafsalam almıyor. Maksat halkın sağlığı, ihtiyaçların giderilmesi ise topyekün seferberlik haleti ruhiyesinde yapmamız lazım. Böyle olunca güvensizlik oluyor. “Biz Bize Yeteriz”… Yetmedi işte. Elin oğlunun dışarıda tek başına yaptığı kampanyalarla bizim iktidarın topyekün yapmaya çalıştığı yardıma bakın. Dışarıdakiler buradan çok daha başarılı görünüyor. Başkasının elini tutarak “aman ha sen yapma, buradan siyasi rant çıkacak, bu ranta seni ortak etmem” mantığını kabul etmem. Bu kutuplaşma iktidarın zaafa uğramasına yol açıyor. Muhalefin yardımını kesme çalışmaları iktidara daima zarar verir. Bu hata en sonunda kendilerine fatura edilecek. Mutlaka yeterli destek alamayan, aç kalan insanlar olacak. Bunlar da doğrudan doğruya iktidarı suçlayacaklar. “Siz belediyelerin önünü kesmeseydiniz bu yardımlar bana ulaşacaktı” diyecekler.
"BİR OYUN OYNANIYOR"
Belediyelerin çalışmalarını başarılı buluyorum. Bir oyun oynanıyor, tiyatro sahneleniyor gibi. İktidar “yapma” diyor, onlar da oturdukları yerden proje üretiyorlar. Ben şöyle yaparsam daha rahat bir duruma hitap etmiş olurum. Şu ödemelerden muaf tutarsam onların sempatisini kazanırım. Elbirliğiyle yapılacak bir kampanya, komedi diyemem trajedi de diyemem ama acayip bir durumla bizi karşı karşıya bıraktılar. Siz yardım yaparken başkasının yardım yapmasına engel olursanız bu sizin hanenize artı puan olarak yazılmaz. Paralel devlet dense bile. Böyle bir mantık hiçbir yerde kabul görmez. İnsanlar muhtaç. Bu sayının çok olduğu kanaatindeyim ama biz bunu henüz tam hissetmedik.
"BU YARDIM DEĞİL"
Sağlıkta başarı sağlandığı kesin. Ben bunu sağlık çalışanlarımızın özverisine bağlıyorum. İktidarın yapacağı bir şey yok. Kâr garantisi vererek yaptırdığı hastaneler bugün pandemide on paralık iş görmüyor. Yok böyle bir şey. Şu anda devletin kasasından milletin parası buralara akıyor. Bunu başarı olarak göstermek doğru değil. Bu onlara zarar veriyor. Muhtaçların adedi az değil. 4,5 milyona yakın insanın işsiz olduğu bir dönemde bu pandemiye yakalandık. Ayrıca çalıştığı halde ve emekli olduğu halde geçimini sağlayamayan insanlar da var. Bunlar lafla gemiyi yürütmeye çalışıyor. Lafla peynir gemisi yürümez. İcraat olması lazım. Böyle bir masalı kimse yutmaz. Verilen yardımlarda Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasının çok gerisinde kaldık. Bugün en kötü şartlarda 400-500 milyar liralık kampanyalar açılması lazımdı. Banka aylık yüzde 13 faizle kredi verecek deniyor. Bu yardım değil. Milletin soyulması. Bankalarda krediyi muhtaçlara değil yarın kendisine geri ödeme yapabilecek kişilere veriyor. Bana göre bu kredi ucuz bir kredi değil. Dünyanın neresine giderseniz “deli misiniz” derler yüzde 13’le kredi alana. Siz bunu başarı olarak sunuyorsunuz.
"PROBLEMİ ÇÖZECEK YAKLAŞIM GÖRMÜYORUM"
Türkiye’nin problemleri var. Birincisi kutuplaşma. Diğeri adalet, liyakat ve en önemlisi şeffaflık. Siz denetlenebilir değilseniz sizin söylediğinize nasıl itimat edeyim? Denetlenmeye neden açık değilsiniz? Bu insanların zihninde tereddüt oluşturuyor. Cumhurbaşkanının yaklaşımında üslup olarak bir değişiklik görmedim. Muhalefeti ve belediyeleri bile dışlamak mantıklı yaklaşım tarzı değil. En isabetli kararı bir sağlık kurulu oluşturması oldu. Ben sayın cumhurbaşkanının üslubunda, tavrında değişiklik görmüyorum. Halbuki bunda değişikliğe ihtiyaç var. Şu anda Cumhur İttifakı olarak iki partinin birbirlerinden farkı yok gibi. Kendi politikaları farklı ama herkes uygulamadan memnun. Bahçeli Akşener’in kendi karşısında güçlenmesini arzu etmez. Bu yüzden aynı masaya oturacağını düşünmüyorum. Buna aslında ihtiyaç var, zor da değil. Bundan sonra iktidar sürekli olarak güç kaybedecek. Bunu önlemenin yollarından bir tanesi muhalefetle dirsek temasına geçip, “bazı yanlışlıkları birlikte yapıyoruz” demekle olabilir. İktidar bunun farkında değil. Sevap da suç da kendisine ait. Ben Türkiye’nin problemini çözecek bir yaklaşımı görmüyorum.
"TAYYİP BEY TEK PARTİ SİSTEMİNE ÖZENİYOR"
Şu anda bütün harcamalar durdurulup bütün kaynaklar insanların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik desteğe ve ikincisi üretime dönük yatırımlara ayrılmalı. Başta da tarım ve hayvanacılık geliyor. Yollara ayrılmamalı kaynak. Kutuplaşma dediğimiz insanların düşünmesine fırsat vermemek. Kutuplaşmayı kamplaşmayı körükleyen çevreler insanların düşünmesini arzu etmeyen çevrelerdir. İnsanlar düşündüğü zaman doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü görür. CHP iktidardayken hatalarıyla ortaya çıkar. Şu anda CHP’yi tenkit etmek mümkün. Erdoğan 70 sene önceki uygulamalarıyla tenkit ediyor. Doğru ben de tenkit ediyorum. Ama aradan 70 sene geçmiş. Tayyip bey onların tek parti sistemine özeniyor. Hoşuna gitmiş. Tek parti olursa istikrar olur!
"YENİ İTTİFAKLAR ÇIKABİLECEK"
Millet İttifakı bir koalisyon değil. Bu bir seçim ittifakı. Her partinin kendi programı var. Seçime giderken yüzde 10 barajı engel olduğu için biz böyle bir ittifakın içinde yer aldık. Bir de başkanlık sistemi Türkiye’ye tam uymadı, bunu değiştirmek için ittifakta yer aldık. Seçime giderken bu ittifak sağlandı. Şimdi her partinin kendi programı var. Mahalli seçimlere giderken Cumhur İttifakı şehirleri kendi aralarında paylaştı. Orada başka bir koalisyon gibi bir hava oluştu. Aynı şey Millet İttifakı’nda da oldu. Bazı yerlerde İYİ Parti, bazı yerlerde CHP girmedi. Ama biz Türkiye’nin bütün bölgelerinde seçime girdik. Onun için orada bir seçim ittifakından söz etmek doğru olmaz. Genel seçimlere giderken elbette belki yeni ittifaklar çıkabilecek. Ama iktidar bu ittifakını devam ettirmekte. Çünkü bu bir ittifak değil sadece, bir koalisyon gibi aynı zamanda. Çünkü Bahçeli; doğrudan doğruya bazı kararlarda etkili. Bazı tayinlerde etkili. Bu yüzden orada bir koalisyon var diyebiliriz. Cumhur İttifakı dışındakiler için zaman geldiğinde mutlaka o günkü siyasi şartlara göre ittifaklar yapılacaktır. Mutlaka ortaya çıkacak. Yeni patiler de de mutlaka bir ittifakta yer almak isteyecek. Seçime tek başına girmek istemeleri bana göre çok zayıf bir ihtimal.
"AK PARTİ MUHAFAZAKAR DEĞİL"
(DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nihat Ergün’ün ‘kendimize çeki düzen vermezsek bir çok insan dindarlara selam bile vermeyecek’ açıklaması): Bana göre biraz abartılı olmuş. AK Parti kendine göre misyon çizdi. Bu belli. Avrupa Birliği Türkiye’nin bütün politikalarını etkileyen muhafazakarlığı ortadan kaldıran bir anlaşma. AK Parti’yi muhafazakar bir parti olarak kabul etmiyorum. AK Parti muhafazakarlığı kullanmak isteyen bir parti. Yoksa adaletsiz bir davranışı nasıl izah edeceksiniz? İnançlı bir insan adaletsiz olabilir mi? Siz liyakate önem vermemeyi nasıl izah edeceksiniz? Dürüst olmamayı, rüşvet almayı nasıl izah edeceksiniz? Bu vasıflar olduğu için insanlar bugünkü AK Parti’ye güvenmez. Siz İslam’ın sizden beklediği bütün değerleri yok sayacaksınız sonra da “ben Müslüman’ım”. Onun için ben şunu söylüyorum: Özellikle sosyal demokratların, liberallerin, milliyetçi duygulara sahip olanların İslam’la barışma zamanı geldi geçiyor. Bu tabii karşılıklı olacak. Bir barışma çabası var. Olmak mecburiyetinde. Çünkü bunların tarif ettiği İslam, İslam olmaz. İslam’ın içinde yalan, iftira olmaz, soygun, rüşvet olmaz. Diğergamlık olur, herkesi kucaklama gayreti olur. “Sen hainsin” dersen o insan senin yanına nasıl gelsin? O yüzden şu anda buna ihtiyaç var. İslam adaleti emreder. Ben adaletten yanayım, liyaketten yanayım. Ben bu ülkenin malını kimseye peşkeş çekmem.