Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün paylaştığı fotoğraflar, Osmanlı ile bünyesinden çıkan onlarca devletin hafızası niteliğindeki birçok evrakın nasıl kurtarıldığını anlatıyor.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün, Anadolu Ajansı ile paylaştığı fotoğraflar, Osmanlı ile daha sonra bünyesinden çıkan onlarca devletin hafızası niteliğinde olan bazı evrakların yok olmaktan nasıl kurtarıldığını gözler önüne seriyor.
Fotoğraflarda, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra farklı binalarda ve depolarda tutulan kıymetli evrak ve belgelerin, 1980'e kadar adeta kaderine terk edildiği görülüyor.
Kağıthane'de son derece modern inşa edilen yeni Osmanlı Arşivi Binası'nda, geçmişte tahrip olan belgeler hem restore ediliyor hem de yurtiçi ve yurtdışından gelen araştırmacıların hizmetine sunuluyor.
Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç Dr. Uğur Ünal yaptığı açıklamada, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın talimatlarıyla sağlıklı ortamlarda korunmaya başlanan Osmanlı evrak ve belgelerinin, o yıllara kadar hangi ortamlarda, ne koşulda saklandığının fotoğraflarda da gözler önüne serildiğini belirtti.
Ünal, medyada zaman zaman fotoğraflar üzerinden "şimdiki Osmanlı Arşivi binasının dere yatağına kurulduğu ve bu nedenle evrakın rutubet ve nemden zarar gördüğünün ileri sürüldüğünü" hatırlatarak, bazı fotoğraflardaki belgelerin geçmişte kötü koşullarda kalan ve yok olmaktan kurtarılan belgeler olduğunu bildirdi.
Depolara girildi
Bu iddialara ilişkin Osmanlı Arşivi'nin tüm depolarının ve diğer bölümlerinin kapılarını açan Ünal, evrakın sağlıklı bir şekilde korunması konusuna ilk kez 1980'lerde el atıldığını anlattı.
Ünal, evrakı bu durumdan kurtaran arşivcilerin de çok büyük fedakarlıklarla çalıştıklarını kaydederek, şunları söyledi:
"1980'lerden sonra en çok konuşulan hususlardan birisi Türkiye'nin modern bir Osmanlı Arşivi binasına ihtiyaç hissettiğidir. Nisan 1998'de Türkiye'de ilk defa Milli Arşiv Şurası toplanır. Bu şura şu nedenle önemlidir, burada 13 değerli akademisyenimiz 4 temel karar almıştır. Bu kararlardan ilki aynen şöyledir: Osmanlı Arşivi, 1990'lar için söylüyorum, mevcut binalarında büyük bir risk altındadır ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Acilen Osmanlı evrakı için modern, bir bütün olarak, siteye, sisteme, külliyeye ihtiyaç vardır. Daha sonra 1990'ların sonunda 2000'lerin başında da bu tartışılmıştır. Kamuoyu, akademisyenler, araştırmacılar, Osmanlı Arşivi için böyle yeknesak bir külliye oluşması gerektiğinden hep bahsetmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız, o dönem Başbakanımız olan Recep Tayyip Erdoğan zamanında böyle muazzam bir sitenin yapılması kararı alınmıştır."
72 depo evrak ve belgeyle dolu
Osmanlı döneminin hafızasını barındıran arşivde, 95 milyon belge ve 400 bine yakın defter bulunduğunu anlatan Ünal, çalışanların yoğun şekilde belgelerin tasnifini yaptığını, aynı zamanda evrakı dijitalleştirmeye de uğraştığını bildirdi.
Uğur Ünal, Osmanlı Arşivi'ndeki en eski belgenin 1434 tarihli Arnavutluk tahrir defteri olduğunu ancak Kanuni dönemiyle muazzam bir evraka ulaşıldığını, bu belgelerin arşivde yer aldığını söyledi.
İstanbul Kağıthane'deki binanın külliye mantığıyla, Osmanlı ile Selçuklu mimarisinden esinlenilerek inşa edildiğini vurgulayan Ünal, binayla ilgili son dönemde gündeme getirilen iddialara ve eleştirilere de cevap verdi.
"Belgeleri ve defterleri yan yana dizdiğimizde 70 kilometrelik raf oluşabilir" diyen Ünal, şöyle konuştu:
"Biz burada 72 depoda bu evrakı muhafaza ediyoruz. 100'ün üzerinde depo var ama 72 depo tamamen evrakla dolu vaziyette. Burada arşivcilik sistemine göre son derece modern bir teknoloji uygulanıyor. Isı ve nem oranları sürekli otomasyon sistemiyle kontrol ediliyor. Isı olarak 18-21 derece, nem olarak da yüzde 45-55. Bugün dünya arşivciliğinin, gelişmiş ülkelerin kabul ettiği değerler burada korunuyor. En ufak bir sıkıntı da merkezi otomasyon sistemimizde görülüyor ve olaya anında müdahale ediliyor. Osmanlı evrakı tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar üst düzey koruma sistemine bu mekanlarda kavuşmuş durumdadır."
Osmanlı hafızası geçmişte sahipsiz kalmış
Daha önceki dönemlerde Osmanlı evrakının sahipsiz kaldığına ve eski medrese binalarında korunmaya çalışıldığına dikkat çeken Ünal, şöyle devam etti:
"Devlet merkezi Ankara'ya gidince Osmanlı'dan kalan bürokratik evrak yer değiştirmemiş. Alfabe de değişince bunları okuyanlar azalmış ve bunları çeşitli medrese binalarına koymuşlar ancak buralar kullanılmadığı, arşiv fonksiyonu taşımayan yerler olduğu için maalesef evraklar yağmur görmüş, sıkıntılar yaşamış. Devlet arşivlerinin yeniden toparlanma döneminde belgeler korunmaya başlanmış. Medyada, bazı mekanlarda çekildiği iddia edilen fotoğraflar yer aldı. Bunların depolarımızla, evrakın bulunduğu mekanlarla en ufak bir ilişkisi yok.
İlk defa size izin veriyoruz bütün mekanlarımızı geziniz. Depoları geziniz. Dünyanın hiçbir yerinde arşivleri bu kadar açık, şeffaf görme şansı yoktur. Tek tek hepsini görün, en ufak bir sıkıntı, nem var mı bunları kendi gözlerinizle görün istedik. Evraka gelince, evrak üzerindeki rutubetlenme yeni değil Osmanlı evrakı 80'lerden önce ve 80'lerde bir çok farklı mekanda bulundu. Hastal'da, Bayezıt'ta, Pertevniyal Lisesi'nde, Sultanahmet'te ve Süleymaniye'de ve bu evrak orada ister istemez rutubete, toza, neme, yağmura maruz kalmış."
Evrakı tamir ediyoruz
Uğur Ünal, evrakın, yeni bina yapılana kadar istenilen ortamda muhafaza edilmediği için zarar gördüğünü belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Biz bu evrakı tamir ediyoruz. Restorasyon ünitemizi her geçen gün daha da geliştiriyoruz ve büyük bir hassasiyetle tamir edip kamuoyunun hizmetine açmaya çalışıyoruz. Her gün, her deponun ısısı, nemi ve güvenliği otomasyon sitemiyle kontrol ediliyor, depolara ilişkin raporlar tüm idari birim yöneticilerine tek tek ulaştırılıyor. Bu iddiaların hepsi asılsızdır. Haberlerde yer alan fotoğraflar, zor şartları atlatarak bugünlere kadar gelmiş ve bizim restore etmemizi bekleyen evraktır. Burada evrak hiçbir şekilde zarar görmemektedir ve şunu iddia ediyoruz; Osmanlı evrakı, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar istenilen mükemmel ortama bu mekanlarda kavuşmuştur. Halkımız müsterih olsun."
Ünal, Osmanlı Arşivi Binası'nın inşasından önce DSİ'den ve İSKİ'den görüşler, raporlar alındığını da bildirdi.
Bu raporlarda alanın uygunluğu konusunda hiçbir sıkıntı bulunmadığının belirtildiğini anlatan Ünal, "Bu raporlara sonuna kadar riayet edildiği de bugün bizim kayıtlarımız altındadır" dedi.
Binadaki ısı, nem ve güvenlik anlık kontrol ediliyor
Ünal, merkezi otomasyon sistemiyle ve 800 kamerayla binanın içi ve dışı olmak üzere 122 bin metrekarelik alanın tamamını kontrol ettiklerini kaydetti.
Arşivde kamera bulunmayan hiçbir yer olmadığına işaret eden Ünal, bu kayıtların da saklandığını bildirdi.
Binanın içindeki havanın ısı ve neminin tamamen teknolojik alt apıyla kontrol altında tutulduğunu vurgulayan Ünal, depoların ve çalışma mekanlarının sıcaklık ile nem oranlarının aralıksız takip edildiğini belirtti.
Ünal, bina içindeki depolara ve idari birimlere sadece parmak izi ve kartla girilebildiğini ifade etti.
-Restoratör sayısı 3 kat arttı
Uğur Ünal, restorasyon bölümünde tarihi belgelerin ve defterlerin tamiratlarının yapıldığını kaydetti.
Sultanahmet'te 250 metrekarelik bir bodrumda olan restorasyon ünitesinin şu anda bin metrekareden daha büyük bir alanda bulunduğunu söyleyen Ünal, personel sayısını da 3 kat arttırdıklarını bildirdi.
Ünal, bundan sonra da sayıyı peyderpey arttırarak tarihi evrakı tamir etme konusunda her geçen gün hızlanmaya gayret göstereceklerinin altını çizdi.
AA