Doğu’nun her mekanında bir derinlik, bir ulvi ruh kendini hissettiriyor. Hangi şehrini ele alsanız sizi mutlu edecek pek çok değerin sizi beklediğini görüyorsunuz. Urfa, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Van… Ve diğerleri.
Van’ı görmek, gezmek için güzel bir vesile; Van mevlidi
Temmuz ayında 46 kişilik bir toplulukla Şanlıurfa’dan Van vilayetimize Bediüzzaman Mevlidine katılmak üzere yollara düştük. Doğrusu bu tür programlar her haliyle güzel oluyor. Yolculuğu bir ayrı, yol boyu sohbetleri, muhabbetleri bir ayrı, farklı farklı illerden bir araya gelmiş ağabey ve kardeşlerle kucaklaşmak, hasret gidermek daha bir ayrı oluyor. Yani nurun âlâ nur oluyor.
Büyük bir otobüsle ailelerin, öğrencilerin bulunduğu yolculuk tam bir kardeşlik atmosferi içeriyordu. Bu tür ortamlar mü’min kardeşliğinin nasıl olması gerektiğinin de antrenmanları olutyor. Büyükler tecrübelerini, nasihatlerini paylaşırken, gençler ifade edilen hayat dolu nasihatleri dikkatle dinliyor, çocuklar da kardeşlik atmosferinin huzurunu yaşıyorlar.
Emekli büyüklerimizin çoğunlukta olduğu topluluk haliyle bir olgunluk, bir derinlik, bir bilgelik içeriyor, yolculuk seyyar medrese gibi netice veriyordu.
İnsanlar o kadar farklı topluluklarla, farklı amaçlar etrafında geziler tertip ediyorlar, turlara katılıyorlar ki, onların yanında, iman ve Kur’an davası etrafında amaç birliği etmiş bu topluluğun birlikteliği doğrusu tam bir nümune-i imtisal oluyor. Yol boyunca cemaatle namazlar, tesbihatlar, namaz dersleri, tatlı musahabeler, dertleşmeler, hoş paylaşımlar ayrı bir tatlılık içeriyor.
Memleketleri farklı, kültürleri farklı, ırkları, renkleri, dilleri farklı iman kardeşleri birbirlerine maddi ve manevi fedakarlıklar yapıyor. Bir kişide meydana gelen bir rahatsızlık nedeniyle hemen birkaç cihetten haplar uzatılıyor, adeta maddeten de imdada koşuluyor. Bir anlamda okunan Risale-i Nur satırlarının hayata intibakı yaşanıyor. Böylece yolculuk boyunca yaşananlar birer ibadet ruhu taşıyan kardeşlik manzaralarına dönüşüyor.
Nurun etrafında yaşananlar da nurani oluyor
Programa katılanlar bile adeta nasipliler olarak değerlendiriliyor. Bir kardeşimizin anlattığına göre, hiç gündeminde olmadan, planın da yer almadan bir de bakmış, arkadaşından gelen telefon vesilesiyle kendisini programın içinde bulmuş. Bir başka kardeş de, daha programın ilan edildiği ilk günden kendisinin ismini programa katılmak üzere yazdırmış. Heyecanla son güne kadar gelmiş, programa gidişe saatler kala bir gelişme programa katılmasına mani olmuş.
Böyle durumlarda cemaatin şahs-ı manevisinin dualarının sizi celbettiğini, karar vermenizi kolaylaştırdığını, size bir şekilde duyurulduğunu hissediyorsunuz.
Güzel niyetlerle çıkılan yolculuklar, içinde pek çok maddi manevi hikmetler de taşıyan birer meyveli neticeye dönüşüyor.
Doğu’da her bir şehir, birer manevi tedavi ünitesi gibi
Doğu’nun her mekanında bir derinlik, bir ulvi ruh kendini hissettiriyor. Hangi şehrini ele alsanız, sizi mutlu edecek pek çok değerin sizi beklediğini görüyorsunuz. Urfa, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Van… Ve diğerleri. Birisinin ismini yazmasanız, ona haksızlık ettiğinizi hissediyorsunuz.
Van yolculuğumuz Diyarbakır’dan geçti. Diyarbakır şehrimiz de maneviyatı yüksek şehirlerimizden birisi. Tarihi dokusu itibariyle özellikle zaman ayrılması gereken bir şehir. Toprağına dokunduğunuzda sizleri üzerinde barındırdığı pek çok kadim medeniyetlerle tanıştıracak ve kültürel zenginliğini bir çırpıda sizinle paylaşacaktır.
Buralarda manen doyduğunuzu, içlerinizde bir şeylerin onarıldığını hissediyorsunuz. Tabii manevi tedavi, manevi kanallar açılarak, hissedilerek olur. Bu da ancak ihtiyaç hissetmekle mümkündür. Önce kişi hasta olduğunu kabul etmesi lazımdır ki, tedaviye sağlıklı cevap versin. Hasta bile olduğunu bilmeyen nereye, neden tedavi için başvursun.
Van yolculuğumuzun ilk durağı, Diyarbakır'dan sonra Veysel Karani türbesi oluyor. Burada sabah namazı kıldık. Muharrem abi ile türbe önünde hatıra resim çektirdik.
Veysel Karani türbesinde sabah namazı
Diyarbakır’dan sonra, peygamber sevgisinin, onun sevdalısı olmanın yaşanmış bir örneği olan Veysel Karani türbesine uğruyoruz. Sabah namazını burada kılıyoruz. Bu mekanın da ayrı bir manevi hazzı var. Peygamberi görmek için razı edilen anne ve onca yolculuktan sonra, anneye verilen sözün yerine gelmesi için peygamberi göremeden geri dönülen bir hassasiyet dersi var burada. Doğu’da her mekan pek çok dersler içeriyor.
Ne peygamber sevgisi için anneye verilen sözden, ne de anne için peygamber sevgisinden vazgeçiliyor. Veysel Karani türbesinde, peygamber sevdalılarının dünyanın her bir tarafına dağılmış olduklarını ve gittikleri mekanları birer cazibe merkezi haline getirdiklerini görüyoruz.
Doğrusu böyle manevi mekanlarımız ayrı bir zenginlik kaynağı. Ama gelin görün ki, bu mekanların, bu yüksek değerlerin, maneviyat büyüklerinin türbeleri, hatıraları layık-ı veçhile korunuyor diyemiyoruz.
Şanlıurfa'dan Van mevlidine giden topluluğumuz Van girişinde, Van gölü kenarında toplu halde bir fotoğraf çektirdik.
İnsanllık değeri mekanlar
Peygamberlerin, sahabelerin, öldükten sonra da tasarrufları devam eden zatların, evliyaullahın, mücedditlerin bulunduğu maneviyatı yüksek bu mekanlar aslında insanlık değerleridir.
Böyle mekanların etrafının tertemiz, düzenli, planlı ve saygın tutulması icap eder. Burada aslolan onların taşıdıkları davalarıdır. Onların ön plana çıkarılması gerekir. Yani böyle manevi cazibe merkezleri maddi gelir sağlasın diyerek alış verişler ön planda tutulurken, manevi dinamikler, onların davaları da göz ardı edilmemelidir ki, onların ruhları incinmemiş olsun.
Veysel Karani türbesinde dualarımızı ediyoruz. İsteklerimize, arzularımıza Karani’yi vesile ediyoruz ve yolumuza devam ediyoruz. Anlayacağınız o vesileyle birlikte, daha da güçlenmiş olarak, yolculuğumuza motivasyon katarak ilerliyoruz.
HABER: SEBAHATTİN YAŞAR
Haber Merkezi