15 Haziran 2014, Pazar
Gayri münteşir mektuplar arasında, çocuk yaşta hizmetine girdiği Üstadın en yakın kurmayları arasında yer alan ve ondan 3.5 yıl sonra 34 yaşında manevî şehit olarak berzaha göçen Ceylan Çalışkan’ın, risaleleri sadeleştirerek yayınlayan ”Büyük Doğu Mecmuası Neşriyat Müdürlüğüne” gönderdiği yazı da var:
“Memleket muvacehesindeki kudsî cihadınızı tebrik eder, hürmetlerimizi arz ederiz.
“Hakikaten asrımızdaki bütün fenalıklar, hususen hayat-ı içtimaiyeyi kökünden sarsan fuhuş aleyhindeki hüsn-ü niyete makrun neşriyatınızdan dolayı şayan-ı takdirsiniz.
“Hassaten şunu tebarüz ettirmek isteriz ki; intişar eden son nüshalarınızdan birisinde, bir sütun açıp dercetmek vazifeperverliğini gösterdiğiniz Bediüzzaman Hazretlerinin müdafaatından ve Risale-i Nur’dan parçalar neşretmek meselesine gelince: Çok memnun olmakla beraber, memleket çapında satışını tezayüd ettireceğinize şüphe etmediğimiz kıymetli mecmuanız için medar-ı şeref olan bu mukaddes vazifeyi yaparken, onun yarım milyonu mütecaviz hakikî vârislerini tahattur edip, çok muhterem müellifine mahsus üslûb-u belâgat, fesahat ve tarz-ı beyanın aynen hıfzıyla, hakikatlerin—fehme takrib hüsn-ü niyetine müstenid— tahrifini kaldırmanızı çok rica ederiz.
“Bu hususta göstereceğiniz titizlik ve muhafazakârlık manevî mevkiinize bir o kadar daha ilâve edilmesine inşaallah vesile olacaktır.”
Görüldüğü gibi, Büyük Doğu’da Üstadın müdafaalarından ve risalelerden bölümler neşredilmesini memnuniyetle karşılıyor Çalışkan, ancak bu yayının, Üstada has “üslûb-u belâgat, fesahat ve tarz-ı beyan” aynen korunarak yapılmasını rica ediyor; iyiniyetle hakikatlerin anlaşılmasını kolaylaştırmak gibi bir gerekçeyle de olsa, orijinal ifadelerin değiştirilip “sadeleştirilmesi”ni “tahrif” olarak değerlendiriyor.
Ve dergi yönetimine yazdığı mektupla ilgili olarak Üstada gönderdiği bilgilendirme notunda da aynı endişesini şöyle dile getiriyor:
“Büyük Doğu Mecmuasının birkaç nüshadır neşretmekte olduğu Risale-i Nur parçalarını yeni hurufa tercüme ederek Risale-i Nur ve kudsî Üstadım sayesinde verdiğim cevapla birlikte takdim ediyorum. (...) Şayet ikinci bir cevaba lüzum varsa, işaret buyurunuz ki muktedir ve âlim kardeşlerimiz cevap versinler. Çünki tahrife yol açılmak ihtimali mevcuttur.”
Aynı konuda Zübeyir Gündüzalp başta olmak üzere Üstadın talebelerince de ortaya konulan hassasiyet gösteriyor ki, sadeleştirme meselesi “Ben yaptım, oldu” mantığıyla savunulup geçiştirilebilecek ve bunca itiraza rağmen ısrarla devam ettirilebilecek bir husus değil.
Çünkü tahrifin yolunu açıyor.
Okunma Sayısı: 3455
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.