Star yazarı Sibel Eraslan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, Fethullah Gülen için söylediği ' Fethullah Gülen Pensilvanya'dan Türkiye'ye, Humeyni'nin İran'a dönüşü gibi dönebilirdi' sözlerine itiraz etti.
Konuya ilişkin dünkü yazısında Bakan Bozdağ'la aynı fikirde olmadığını vurgulayan Eraslan, "Her ülkenin kendi tarihsel tecrübesi ve yaslandığı kendine has sosyolojisi var, ilkin bunun altını çizmek gerekiyor. İran ve Türkiye yakın komşu olabilirler lakin medeni birikimlerin sahiplenilmesi hakkında farklı iki toplumla karşı karşıyayız" diyerek, Türkiye ile İran'ın farklılıklarını kaydetti.
Eraslan'ın Bozdağ'ın iddiasına itiraz ettiği yazısında şu ifadeler yer aldı :
(...)
"Bizi İran’dan farklılaştıran diğer aks; Sünni bakış ile Caferi bakışın velayet, taziye ve muhalefet gelenekleriyle ilgili. İran’da muhalefet, Humeyni’den önce de sonrasında da hayatın her anında güncellenmiş taziye ve yas dinamiklerine bağlı olarak, devrime muhayyerdir. Bizim devlete itaat şeklinde önemsediğimiz medeni birikimse hem Sünni geleneğimizle, hem Hilafet geçmişimizle, hem de ne kadar kadim ve epik olsa da asla unutamadığımız Ergenekon’dan çıkıp gelmişliğimizle ilintilidir. Biz “ya devlet başa ya kuzgun leşe” der, sabrederiz. Bir Acem içinse, devlet, zaten Kerbela gününde göklere uçmuş bir hicrandır... Bizde devleti kuran şey; kaybetme korkusu... İran’da ise kaybetmişliğe tutulan yastır. Bizim güncemiz istikrarı, İran’ın güncesiyse isyanı yazar.
***
İmam Humeyni, yoksul ve ezilen kesimlerin adalet talebini dile getiren bir şahsiyetti. “İslam devleti” öngörüsünü hiçbir zaman gizlememiş, bu bağlamda yaptığı dini atıflar sebebiyle rejimlerin her zaman tehlikeli gördüğü bir isim olmuş, hayatı sürgünlerde geçmiştir.
Fethullah Gülen söylemindeyse devlet rejimi veya İslam devleti vurgusu yer almaz. En azından kamuya açık söylevleri ve kaleme aldığı metinlere baktığımızda böyledir bu. “Önce ahlak ve maneviyat” diyen Milli Görüş’le bile hiçbir zaman yakın durmamış bir profilden bahsediyoruz Gülen’den söz ederken. Bırakın Humeyni’yi, Erbakan’ı, Melek Cebrail parti kursa uzak duracağını söyleyen bir duruş... Nasıl olur da İslam Devrimi bağlamında bir geri dönüş hikayesine konu edilebilir?
İmam Humeyni’nin İslam Devleti alameti farikasına eşlik eden anti-american ve anti-israil duruşu da başlıktaki benzetmeyi diskalifiye eder. Gülen’e has söylem, anti’cilik arz etmeyen, diyaloğu ve verili nizama uygunluğu önceleyen bir söylemdi. En azından 17 Aralık’a kadar. Lakin Türkiye ve Erdoğan aleyhinde dış lobilerle gerçekleştirilen son atakları;anti-american ve anti-israil olmasalar da anti-Türkiye formuna evrilmiş halde. Humeyni ise Şah döneminde ve sürgündeyken bile anti-İran olmamış bir başka deneyim...
***
Dolayısıyla; Gülen’i Humeyni benzetmesi üzerinden tenkit çabasını, paradoks olarak görüyorum. Humeyni aleyhinde bilinçli şekilde inşa edilmiş genel İslam korkusuna yaslanmaya ihtiyacı yok AK Parti’nin.
Türkiye’de az kalsın İslam Devrimi olacaktı da bizim mi haberimiz yoktu bundan? İmam Humeyni; “tesettür füruattan mıdır?” sorusunu acaba nasıl karşılardı... İsrail ve itaatbahsiniyse bir kalemde geçelim... Konumuz yargıda ve bürokraside kurulmuş operasyonel vesayet şablonunun tespiti, İslam Devrimi ihtimali değil...