Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden Salih Özcan vefat etti. Özcan uzun süredir yoğun bakımda tutuluyordu.
1929 Şanlıurfa Akçakale doğumlu olan Salih Özcan uzun süredir yoğun bakımdaydı. Dün gece yarısı vefat eden Salih Özcan'ın cenaze programı daha sonra belirlenecek.
Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Salih Özcan kimdir?
Salih Özcan, 1929 yılında Şanlıurfa’nın Akçakale kasabasında doğdu. Lise eğitimini tamamladığı 1949 yılında Salih Özcan’a Hulusi Yahyagil’in Risale-i Nurdan parçalar okuduğunu ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’ni ziyaret etme hususunda teşvikte bulunduğunu kendi hatıralarından öğrenmekteyiz.
Yaz aylarında Emirdağ’a giden Salih Özcan, bir gün dedesinden Bediüzzaman’ı ziyaret etmek için izin alır. Önce Mehmed Çalışkan’a gider. Çalışkan da onu Bediüzzaman Hazretlerine götürür.
Bediüzzaman Salih Özcan’ı; “Gel Seyyid Salih gel” hitabıyla karşılayıp kucaklar. “Ben yüz binlerce seyyidi beklerken sen geldin” der. Salih Özcan, Bediüzzaman’a seyyid olup olmadığını sorar.
Bediüzzaman; “Annem Hüseyni, babam Haseni’dir” karşılığını verir. Akabinde tebessümle, “Ben de seyyid sayılır mıyım?” diye sorar. Salih Özcan da, hem anne, hem baba yani çift taraftan seyyid olduğunu söyler.
Salih Özcan'ın dilinden önemli bir hatıra;
''Menderes'i desteklemek lâzım"
"Bir ara ben, 'Bu Menderes çok münafıktır' diyerek aleyhinde konuşmaya başladım. Üstad hiddetle, 'Sus, keçeli! Menderes'e böyle deme. O çok hizmet etmek istiyor. Fakat mâni olanlar var.' cevabını verdi. Bunun üzerine ben, 'Biz bir parti kuralım. Biz başa geçelim' dedim. Üstad,
'Eğer bugün Bayar bana dese, 'Said gel, buraya otur,' ben şiddetle reddederim. Bir cemiyette yüzde yetmiş dindar olmazsa, İslâmiyet nâmına başa geçmek cinayet olur. Memuru, mebusu senden olmadıkdan sonra İslâmiyete büyük zarar olur. Biz bütün kuvvetimizle Menderes'i desteklememiz lâzım ki, Halk Partisi iktidara gelmesin. Halk Partililerin yüzde doksan beşi masumdur. Kabahat yüzde beşindir.'
"Üstad Millet Partisinden bahsederek, 'O partide çok münafık var. Kuvvet dindarların elinde değil' dedi. Üstad bunları anlatırken bana da takılıyordu:
'Sen benim yanıma geldiğin zaman, bütün siyasî damarlarımı oynatıyorsun. Benim param olsa, seni her sene hacca gönderirim. Sen Kutb-u Âzamın elini öpüp, ona Risale-i Nur'dan bahsedeceksin.'
"Daha sonraki yıllarda Seyyid Alevî Mâlikî'ye Üstad'dan bahsettim, Beşinci Şuâ'yı okudum. 'Hâzâ sahih,' yani, 'Bu gerçekten doğrudur' dedi. Üstadı sordu, vefat ettiğini söyledim. 'Hayatta olsaydı, ziyaret eder elini öperdim' dedi. Beni nerede görse, Bediüzzaman'ın talebesi olarak iltifat eder, yanına oturturdu.