UZMANLAR, “İMAR AFFI” İLE DENETİMSİZ HALE GELEN RİSKLİ BİNALARIN YIKILMA
TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUNU BELİRTEREK UYARDI: DENETİMSİZ AF OLMAMALI.
DAHA BÜYÜK TEHLİKELER SÖZKONUSU
Şehir Planlamacıları Odası Başkanı Orhan Sarıaltun, “İmar barışı düzenlemesinin 9'uncu maddesine göre, kaçak ve denetimsiz yapıların temize çıkması için bina sahibinin ‘Binam güvenlidir, sorumluluğu alıyorum’ beyanı yeterli. İmar affından sonra Türkiye’yi riskli binalarla ilgili çok daha büyük sorunlar bekliyor” dedi.
İKİ BİNADAN BİRİ RİSK ALTINDA
Sarıaltun, “Tüm kentlerde büyük miktarda kaçak yapı varken, kentsel dönüşüm için yoğun kaçak yapı olan yerler değil, ranta uygun şehir merkezleri seçildi” derken, İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Tuna da, “Her iki binadan biri risk altında ve her türlü tehlikeye açık” diye konuştu.
***
Denetimsiz af yıkım getiriyor
İstanbul Kartal’da çöken ve 21 kişiye mezar olan Yeşilyurt Apartmanı ‘riskli konut’ tartışmasını alevlendirdi. Uzmanlara göre kaçak yapılarda ‘İmar Affı’, yeni yıkımların önünü açabilir.
İstanbul Kartal’daki Yeşilyurt Apartmanı 6 Şubat’ta çökmüştü. Geçen hafta İstanbul’un Kartal ilçesinde çöken Yeşilyurt Apartmanı, ardında enkaz altında kalmış bedenler ve Türkiye’nin bir türlü çözüm bulamadığı ‘riskli konutlar’ tartışmasını bıraktı. Yeşilyurt Apartmanı’nın 3 kaçak kata sahip olması ve buna rağmen bina için ‘imar barışı’ kapsamında yapı kayıt başvurusunda bulunulmuş olması ise, “İmar barışı uygulaması ne kadar doğru?” sorusunu gündeme getirdi. Hükümetin 24 Haziran seçimleri öncesinde yürürlüğe koyduğu ve ‘imar affı’ olarak da adlandırılan İmar Barışı düzenlemesi ile kaçak ve denetimsiz binalara af yolunun açıldığına işaret eden uzmanlara göre, bugün İstanbul’da her iki binadan biri Yeşilyurt Apartmanı ile aynı kaderi paylaşma tehlikesi ile karşı karşıya. Uzmanlara göre kaçak yapılarda denetimi ortadan kaldıran ‘İmar Affı’, yeni yıkımların önünü açabilir.
10 milyon başvuru yapıldı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından Ocak ayı başında açıklanan verilere göre, İmar Barışı düzenlemesine başvuran kişi sayısı 9 milyon 722 bini aşarken, bu başvurulardan 1 milyon 813 bin 768’ine Yapı Kayıt Belgesi verildi. Peki bir yandan deprem ülkesi Türkiye’deki riskli binaları ‘kentsel dönüşüm’ politikalarıyla yıkmak üzere harekete geçen hükümet, neden diğer yandan ‘imar barışı’ ile riskli ve kaçak binaların affedilmesinin yolunu açıyor? Şehir Planlamacıları Odası Başkanı Orhan Sarıaltun, bu soruya “Hükümetin kentsel dönüşümde önceliği rant alanları olunca, sistem baştan yanlış uygulanmış oldu” cevabını veriyor. Türkiye’nin tarihi boyunca defalarca deprem ve riskli konut gerçeği ile yüz yüze geldiğini ve çok ağır bedeller ödediğini ifade eden Sarıaltun, “Yaşanan her felâketten sonra hükümetler ‘dersimizi aldık’ deyip yeni yasalar çıkarsa da, pratikte ne yazık ki önemli bir mesafe kat edilmedi” diyor.
Her iki binadan biri riskli
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, bu tablonun başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde çok ciddî bir tehlike oluşturduğunu söylüyor. Özhaseki’nin verdiği rakamların İstanbul ölçeğinde hesaplanması halinde, şehirdeki yaklaşık 1 milyon yapının kaçak, iskânsız ve ruhsatsız olduğunun ortaya çıkacağını kaydeden Nusret Suna, “Bu da demek oluyor ki yaklaşık 2 milyon konutun bulunduğu İstanbul’da her iki binadan biri risk altında ve her türlü tehlikeye açık” diyor. DW’de yer alan habere göre, bütün bu binaların yıkılmasının ve yerine yenilerinin yapılmasının mümkün olmadığını dile getiren Suna, “Aslında hükümetin birkaç yıl önce rafa kaldırıldığı Deprem Master Planı’nda önerilen yöntem uygulanmalıydı. Yapılar risk derecesine göre sınıflandırılmalı ve acil yıkılması gerekenler yıkılmalı, yalnızca güçlendirme ihtiyacında olanlara güçlendirme yapılmalı” şeklinde konuşuyor. Riskli konutlara karşı ev sahiplerini ve kiracıları da uyaran Suna, şunları söylüyor: “Türkiye’de ev alırken veya ev kiralarken önce ‘Mutfağı güzel mi, salonu geniş mi’ diye bakıyoruz. Oysa bir deprem ülkesiyiz ve yaşayacağımızın evin önce zemin etüdü yapılmış mı, kolonlarında hasar var mı diye bakmalıyız. Tüm vatandaşlarımız bu konuda başta kendi canları için çok hassas olmak zorunda.”