Risale-i Nur’un doğuş ve neşir yıllarında önemli hizmetleri bulunan saff-ı evvel talebelerden Albay Hulusi Yahyagil’i vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.
Risale-i Nur’da Hulusi Bey unvanı ile anılan Hulusi Yahyagil, Said Nursî ile ilk tanışmasından itibaren Risale-i Nur’un doğuş ve neşir yıllarında önemli hizmetleri bulunan saff-ı evvel talebeler, diğer bir ifade ile Barla Sıddıkları arasında yer almıştır.
Hulusi Yahyagil kimdir?
Barla sıddıklarından olan Hulusi Bey, 1896 yılında Elazığ/Harput’ta dünyaya gelmiştir. Hulusi Yahyagil, ilk tahsilini Elaziz Çarşı Camii imamından almış. Sonra Elaziz Askerî Rüştiyesi’ne kaydolmuştur. Askerî lisedeyken üç günde bir Kur’ân’ı hatmetmiş. 1915’te Çanakkale Savaşı’nda bulunmuş. Albay İbrahim Hulusi Yahyagil, Harp okulu mezunu, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gazisi, dinî ve manevî ilimlere aşina ve Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle “yüksek bir mertebe olan imamlık şerefiyle şereflenen” bir zattır. Bediüzzaman ile 1928’de Eğirdir’e tayin edildiğinde tanışmıştır. Bediüzzaman’ın ifadeleriyle Mektubat’ın çoğu, Lem’alar’ın bazıları ve Sözler’in son kısmı Hulusi Ağabey’in iştiyak ve gayreti ve çok yerinde pek önemli sorularının cevapları olarak kaydedilmiştir. Özellikle “ilmin anahtarı” olan sorularıyla Mektubat başta olmak üzere, pek çok hakikatin vücut bulmasına vesile olmuştur. Bediüzzaman, onu “Nur’un birinci talebesi” olarak adlandırmakta ve diğer talebelerine örnek göstermektedir.
Nur hizmetindeki yeri
Bediüzzaman, Hulusi Yahyagil’in Nur hizmetindeki yerini şöyle belirtmiştir: “Hulûsi Bey, benim yegâne manevî evlâdım ve medar-ı tesellîm ve hakikî vârisim ve bir dehâ-yı nuranî sahibi olacağı muhtemel olan biraderzadem Abdurrahman’ın vefatından sonra, Hulûsi aynen yerine geçip o merhumdan beklediğim hizmeti, onun gibi ifâya başlamasıyla ve ben onu görmeden epey zaman evvel Sözler’i yazarken, onun aynı vazifesiyle muvazzaf bir şahs-ı mânevî bana muhatap olmuşcasına, ekseriyet-i mutlaka ile temsilâtım onun vazifesine ve mesleğine göre olmuştur. Demek oluyor ki, bu şahsı, Cenâb-ı Hak bana hizmet-i Kur’ân ve imanda bir talebe, bir muin tayin etmiş. Ben de bilmeyerek onunla onu görmeden evvel konuşuyormuşum, ders veriyormuşum.” Hulusi Ağabey 25 Temmuz 1986’da 91 yaşında vefat etmiştir. Bu vesileyle vefat yıl dönümünde duâlarla anıyoruz.
İstanbul – Yeni Asya