Baba tarafından Rize’nin Çayeli ilçesi, Çukurluhoca Köyünden olan Kemal Ural, tedavi gördüğü hastaneden taburcu edildikten sonra 30 Nisan 2016 tarihinde evinde vefat etmişti.
Kemal Ural’ın cenazesi, 1 Mayıs 2016 Pazar günü Üsküdar Şakirin Camisi’nde ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığında defnedilmişti. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden 1950 yılında Ziraat Yüksek Mühendisi olarak mezun olan Kemal Ural, Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde görev yaptıktan sonra, 1980 senesinde İstanbul’a yerleşti. Kemal Ural, 1956 senesinde Risale-i Nur’dan Sözler kitabını ilk defa yeni harflerle matbaada tab ettiren rahmetli Atıf Ural’ın ağabeyidir. Kemal Ural, o dönem Erzincan Lisesinde okuyan kardeşi Atıf Ural’a, bir “Küçük Sözler” göndererek Risale-i Nur’u tanımasına vesile olmuştur. Kemal ağabey, Bediüzzaman hazretlerinin “İmana fedakârane hizmet eden bir hanımın manzumesidir” takdimiyle, şiirini, “Hanımlar Rehberi”ne koyduğu Bolvadinli rahmetli Şahide Yüksel hanımın kızı Ülker hanımla evliydi. Kemal Ural, aynı zamanda gazeteci-yazar Nuriye Akman’ın ve şair yayıncı Ali Ural’ın da babasıdır. Kemal Ural, birçok defa Üstad Bediüzzaman Hazretleriyle ile görüşmüş ve dualarını almıştır.
Bediüzzaman’ı o dönemde tanıdım
Kemal Ural, Altınoluk dergisinin Şubat-1995 tarihli 108. sayısında kendisiyle yapılan bir röportajda, “Efendim, sizden, önce bir Kemal Ural biyografisi istirham ediyoruz?” sorusuna şu cevabı vermişti: “1927 yılında Erzincan’da bir bebek dünyaya gelmiş... Miraç gecesi diye, deftere not düşülmüş. Baba Rize’li bir hakim; anne Erzincan’lı bir muallime ve ev hanımıymış. Böylece dört yıl geçmiş. Beş vakit namaz kılan yazmalı büyükanne, bu çocuğun ilk feyiz kaynağıymış. Bu çocuk, bir köşeye çekilir, büyük bir dikkatle, namaz kılan ninesini izlermiş. “Sonra sıra ‘Eğer Sübhaneke’yi ezberlersen sana yüz para (yani ikibuçuk kuruşu) vereceğim’ pazarlığına gelmiş. Yüz para cazip para. ‘Dondurma!’ diye dışarıda bağırıyor satıcı.. Ezberleme böylece ‘Kevser’, ‘İhlas’ ve ‘Fatiha’ süreleriyle, Salli ve Barik’lerle coşku içinde sürmüş. O ne güzel günlermiş... “Üniversiteden sonra memuriyet hayatı. Sırasıyla Türkiye Şeker Fabrikaları, Köyişleri Bakanlığı, Milli Prodüktivite Merkezi, DSİ Genel Müdürlüğü ve Devlet Planlama Teşkilatı... “Bediüzzaman’ı ve eserlerini bu dönemde tanıdım. Ayrıca İmam-ı Gazali’nin “İhya” sı, Seyyid Kutub’un “Fi Zılali’l- Kur’an”ı ön planda ruhumu besleyen pınarlardı...”
Seyhan Şentürk - Yeni Asya