Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, siyasi iktidara göre Türkiye'nin ileri demokrasi döneminde olduğunu ancak ileri demokrasi denilen bir dönemde olağanüstü hal dönemlerinde olan uygulamalar yaşandığını söyledi.
Adana Barosu tarafından düzenlenen 'Yargının Kurucu Unsurları Yargıyı Değerlendiriyor' konulu panelin açılışında konuşan Çıtırık, Türkiye'nin hiçbir döneminde yargının bu kadar yara aldığı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının bu kadar tartışılır hale geldiği bir dönem olmadığını anlattı.
Ara rejim ve darbe dönemlerinde hukuk askıya alındığı için hukuk tanımazlıklar sergilenebildiğinin altını çizen Çıtırık, "Ama çeşitli iddialara göre ve özellikle de ülkeyi yöneten siyasi iktidara göre bugün Türkiye bir asrı saadet döneminde, bir ileri demokrasi dönemindedir. O zaman ileri demokrasi döneminde olağanüstü hal dönemlerinde olan uygulamaları görmememiz ve yaşamamamız gerekir. Ama üzülerek görmekteyiz ki bir daha Türkiye'de özellikle 12 Eylül 2010 referandumundan sonra eşitler arasında önde gelmesi gereken, Türk milleti adına bağımsız mahkemeler eliyle kullanıldığı iddia edilen yargı yetkisinde, yargının rejimi dönüştürmenin ve iktidar mücadelesinin bir aracı haline getirildiği ve yetmemekle birlikte artık Türkiye'de kişi güvenliğinin, can güvenliğinin, hukuku güvenliğin kalmadığı ve hukukun bizzat kendisinin muhalifleri susturma anlamında bir tehdit aracı haline geldiği bir sürecin içinden geçmektedir." dedi.
Yaşanan süreç içerisinde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının ortadan kaldırıldığını vurgulayan Çıtırık,
"Bu dönemde anayasaya göre mahkemelerin bağımsızlığı, yargı yetkisinin kullanılmasında hiçbir makam, organ ve merciinin yargıya emir talimat veremeyeceği, telkinde bulunamayacağı, hakimlerin azlonulamayacağı, hakimlerin rızaları dışında anayasada öngörülen 65 yaşından önce emekliye ayrıltılamayacağı ve yine hakimlik teminatına ve mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre çalıştıklarının hepsi anayasa 138-139-140'ta kalmıştır. HSYK'yı düzenleyen 159. maddede de her ne kadar mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına göre kurulduğu belirtilmişse de 12 Eylül 2010 referandumuyla birlikte yargının genleriyle ciddi bir şekilde oynanmıştır ve HSYK net bir şekilde siyasi iktidarın güdümünde, emrinde ve vesayetinde olduğunu ortaya koymaktadır. 16 aylık zaman diliminde 68 hakim ve savcının açığa alındığını, 14 hakim ve savcının ihraç edildiğini ve 1000'e yakın hakim ve savcımızın da sürgün edildiğini gözlemlemekteyiz. Hakimlerimizin vermiş oldukları kararlarla, cumhuriyet savcılarımızın da iddianame yada çeşitli yasal uygulamalarından dolayı, HSYK'nın görevleri içerisinde hakimlerin ve savcıların vermiş oldukları kararların doğru yada yanlışlığını tartışma makamı yada böyle bir yetkileri bulunmadığı halde, çok net bir şekilde HSYK 3. Dairesi'nin vermiş olduğu soruşturma iznini alır almaz HSYK 2. Dairesi savunma bile almadan, tanık bile dinlemeden ve delilleri toparlamaksızın hakim ve savcılarımız hakkında açığa almayı uygulamaktadır." ifadelerini kullandı.