Afyonkarahisar Milletvekili ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Halk Tv’de katıldığı “Bütçe” programında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin son 17 yılda AKP iktidarıyla neleri kaybettiğini anlatan Uysal, “Tanzimat’la beraber başlayan süreçle kurumlarıyla, hukuk, demokrasi gibi değerleriyle modern manada bir devlet teşekkülünü oluşturmuş, vatandaşlık temelinde demokrasi ve adalet şemsiyesi altında insanların birlikteliğini sağlamış bir ülkeyiz. Bugün en temelde bunları kaybetmeye yüz tutuyoruz (…)Türkiye’nin yeniden demokrasi rayında ilerlemeye, hukuk, adalet temelinde kendi birlikteliğini pekiştirecek ve bu yaşanan süreçlerin akabinde mağdur olmamış hiçbir siyasal kesimin kalmadığı ülkede her bir vatandaşın hukukundan emin olduğu bir Türkiye portresine ihtiyacı var. İktidarın tekilleşen iradesi, tek kişilik bir devlet teşekkülü, bir kişinin şahsında, nefsinde tüm kuvvetleri toplama gayreti işlemeyen bir sistemi, yönetilemeyen bir ülkeyi ortaya çıkardı. Bunun bedelini vatandaş olarak ödüyoruz” ifadelerini kullandı.

İnsanlar yoksulluğa mahkûm edildi

Son dönemlerde uygulanan ekonomik politikaları eleştiren Uysal, “Türkiye’nin çok uzun süredir uyguladığı bir ekonomi pratiği var. Maalesef bu pratiğin ücretli, dar gelirli, emekli, işçiden başlayarak toplumun geniş kitlelerine yansıması var (…) Bir yanda devletin güncelleme oranlarına bakın, yapılan zamlara bakın. Vatandaşa birebir yansıyan köprü, tünel geçiş ücretlerine bakın. Vatandaşın enflasyon yoluyla haksız bir şekilde bütçesinden bir kaynağın çekilip alınması gerçeği var. İşçiye yüzde 5,5 civarında, memura, memur emeklisine yüzde 4,5 civarında enflasyon farkıyla beraber bir zam verdiniz. Sadece doğalgaza, elektriğe son 6 ayda yapılan zamlara baksanız bunun vatandaşın bütçesinden kat be kat alıp götürdüğünü görüyoruz. Tabi bu 17-18 yıldır iktidarın tercih ettiği bir politika. 2002 yılında tarım kesiminin, çiftçinin 3,5-4 katrilyon borcu varken, bugün borçlar 105 katrilyonlara dayanmış. Çok bilinçli bir tercihle, insanlar yoksulluğa mahkûm edildi” dedi. 

Demokrasi yoksa yatırım beklenemez

“Bugün artık ekonomilerin en temel girdisi hukuk ve demokrasi” diyen Uysal şöyle devam etti: “Hukuk ve demokratik güvence, öngörülebilirlik olmadan Türkiye gibi tasarruf, yatırım, kaynak açığı olan ve tabi çıktısı işsizlik olan bir ülkeye, bırakın yabancı sermayeyi çekmeyi, kendi yerli sermayenizin bile kendini güvende hissetmediği bir ortamda yatırım yapmasını bekleyemezsiniz. Türkiye’de iki kesimin rekabeti var. Bir tarafta hukuk ne demek demokrasi ne demek, birey olmak, vatandaş olmak ne demek farkında olan, piyasadan hayatını kazanan, ödediği vergilerle beraber devleti finanse eden bir kesim. Öte tarafta ise eko-politik tercihleriyle beraber iktidarın çalışmamaya teşvik ettiği, sosyal yardımlarla geçinmesini sağladığı, siyasi sadakatini satın aldığı ve kadrolu seçmen haline getirdiği bir kesim var. Tabi bu durum Türkiye’nin Gayri Safi Millî Hasıla’sına (GSMH) yansıyan maalesef üretmeden tüketen, kazanmadan harcayan bir Türkiye portresi ortaya koyuyor.”

Gerçek gündemlerle ilgilenilsin

İktidarın bir an önce kutuplaştırma siyasetini bırakıp, vatandaşın derdiyle ilgilenmesi gerektiğini belirten Uysal, “Maalesef çok uzun süredir dar gelirli vatandaşın, memurun, emeklinin, işçinin meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) ana gündemi haline gelemiyor. Bu çarpık siyasal düzen, kutuplaşma üzerinden Türkiye’nin ortak değerlerini siyasî rekabette bir cephaneye dönüştürüyor.(…)Türkiye kaynaklarını kötü kullanan bir ülke. Eğer Türkiye kendisini, demokrasisini, hukukunu, eğitimini önümüzdeki asrın gerektiği icaplarla kodlayamazsa, bu rekabette kendi varlığını koyamazsa, sadece üreten bir Türkiye değil, ürettiğiyle beraber yurtdışından bir refah transfer eden ülke haline gelemezse rekabette kaybeden, millî güvenlik anlamında da müdahaleye maruz kalan bir ülke portresi ortaya çıkar” şeklinde konuştu.

HABER: NURSEZA OKUR