15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan 100 binden fazla kişiyle ilgili hazırladığı raporla gündeme gelen Uluslararası Af Örgütü’nden Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu temel insan hakları sorununu yorumladı.
Gardner, OHAL’in milli güvenlik amaçlı olmaktan çıktığını ve AKP’ye yönelik muhalefeti susturmaya yönelik suiistimal edildiği görüşünde. Artıgerçek’e konuşan Gardner şunları söyledi; “Özellikle darbe girişiminden sonra, OHAL döneminde işkence iddiaları üzerinde araştırma yaptık. Maalesef darbe girişiminden sonra işkence iddialarında çok büyük bir artış oldu. Tabii ki bu sıfırdan başlayan birşey değil. Özellikle Güneydoğu’da sokağa çıkma yasakları sırasında işkence iddialarının sayısı çok artmıştı. Ancak, özellikle İstanbul, Ankara gibi şehirlerde polis nezarethanelerinde vaka sayılarında büyük artış olduğunu gördük. Bunlarla birlikte hapishanelerde çok daha fazla keyfi uygulama başladı. Tecrit sorunu ağırlaştı.
İnsanlar, somut delil gösterilmeden tutuklandı
Var olan tüm sorunlar OHAL’le birlikte daha da kötü oldu. Ancak sayı yok elimizde. Avukatlarla görüşerek hapishanelerdeki sorunları tespit ettik. İnsanlar somut delil gösterilmeden tutuklanmış vaziyette. Aylardır orantısız bir şekilde iddianameler hazırlanmadan cezaevinde tutuluyor. Tutukluluğa etkin bir şekilde itiraz etme imkânlarına sahip değil. Yargı tarafsızlığı Türkiye’de çok eski bir sorun. 2013’te başlamadı bu sorun. Daha önce çok büyük bir sorundu ama özellikle son dönemlerde çok sayıda hâkim savcı görevinden edildi, tutuklandı. Türkiye genelinde büyük bir korku iklimi var. Yargıda da durum böyle.
OHAL, AKP’ye yönelik eleştirileri kesmek için kullanıldı
Hep umutluydum Türkiye’nin geleceğine dair. Türkiye başka ülkelere kıyasla aktif ve mücadele veren bir sivil topluma sahipti. Hala da öyle. Kısa vadede bir iyileşme beklemek çok gerçekçi değil. OHAL, AKP’ye yönelik eleştirileri kesmek için kullanıldı. Haftasonu da OHAL’in uzatılacağı yönünde mesajlar verildi. Bu tabiî ki olumsuz birşey. OHAL sürerken insan haklarında gelişme beklemek mümkün değil. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin aktif, mücadeleci bir sivil topluma sahip olduğunu unutmamak lâzım.