“Sadece terör ve darbe konuşulup, demokrasi, hukuk ve adalet ikinci plana itilmesin” diyen Eski Milli Eğitim Bakanı Başbakanlık Müsteşarı Dinçer, bu sarmaldan bir an önce çıkılsın çağrısında bulundu.
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer dünkü Habertürk'te yayınlanan köşe yazısında Türkiye’nin içinde bulunduğu sancılı durumları geçmişten örnekleriyle değerlendirdi. ‘Ülkenin tek gündemi terör ve FETÖ’ oldu diyen Dinçer, “Bu sarmaldan bir an önce çıkmak, hukukun zedelenmemesine, hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesine ve dolayısıyla ekonominin ihtiyacı olan güven ve umuda dönmek gerekiyor. Çünkü güvenlik gerekçesiyle sadece terör ve darbe konuşmak, demokrasiyi, hukuk ve adaleti, ekonomiyi, kamu yönetimi reformunu ikinci plana itmek umut ışığını zayıflatır” dedi.
AB’ye uyum süreci yangınları söndürmüştü
Yazıda Türkiye’nin 2002 yılındaki sancılı durumunu anlatan, bu durumlardan demokrasi ve adaletle çıkıldığı belirten Dinçer, “AK Parti iktidara geldiğinde, Türkiye’de siyasi istikrarsızlık, ekonomik kriz ve sosyal huzursuzluk vardı. Milli gelir 30 bin doların altına düşmüş, enflasyon ve faiz oranları yükselmiş, borçlanma ihtiyacı artarken borç senetlerinin vadesi neredeyse 45 güne inmiş, üretim ve istihdam düşmüş, fakirlik çoğalmış ve gelir-gider dengesi altüst olmuştu. Ama daha önemlisi, güvenlik gerekçeleriyle demokrasi rafa kaldırılmış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hak ihlalleri dosyaları birikmiş ve OHAL şartları tüm ülkeye hâkim olmuştu. AK Parti iktidara geldikten hemen sonra siyasi ve ekonomik alandaki çözüm stratejilerine öncelik verdi. Siyasi alanda iki temel proje hayata geçirilmeye çalışıldı: ‘Avrupa Birliği’ne Uyum’ ve ‘Kamu Yönetimi Reformu’. Ekonomide ise yangını söndürecek ve halka umut verecek tedbirlere öncelik verildi” tespitlerinde bulundu.
Uyum süreci hep olumlu sonuçlar verdi
AB uyum sürecinin Türkiye’nin lehine sonuçlar verdiğini belirten Dinçer, “Hiç şüphesiz demoratikleşme ve özgürlüklerin artması ekonomik büyüme ve yaşam kalitesini yükseltmeyle sonuçlanıyor. Aynı dönemde demokrasi, hak ve özgürlükler gelişmeseydi, ekonomide alınan tedbirler beklenen sonuçları verebilir miydi? Girişimciler yönetime güven duymasaydı, özel sektör yatırımları artar mıydı? AB’ye uyum süreci her alanda Türkiye’nin lehine sonuçlar vermiştir. Bütün terör ve güvenlik sorunlarına rağmen hükümetin, tercihini AB standartlarını arkasına alarak demokrasiden yana kullanmasıyla, dış itibarımız ve dolayısıyla dış ticaret artışı ve yabancı sermaye girişleri söz konusu olmuştur” dedi.
Siyasette ve adalette standartları korumalıyız
Dünya Ekonomik Özgürlük Endeksi verilerini de yazısında paylaşan Dinçer, “dünya genelinde ülkeler sıralanırken ekonomik özgürlüğü destekleyen politikaları baz alan ölçütler kullanılıyor; kişisel tercih hakkı, gönüllü mübadele, serbest rekabet ve özel mülkiyet hakları ekonomik özgürlüğün köşe taşlarıdır. Son yayımlanan 2015 raporunda (2013 yılı verilerine göre) Türkiye 6.92 puanla 157 ülke arasında 82. sırada yer aldı. Birinci sırada bulunan Hong Kong’u, Singapur ve Yeni Zelanda takip ediyor. Son sırada Venezüella var. Ortadoğu’da Batı ile çıkarların çatışması, AB ile ilişkileri de gerdi. AB’nin Türkiye’ye bakışı kendi hukuki normlarından uzaklaşıp siyasileştikçe, Türkiye’nin AB’ye ilgisi azaldı. Hiç şüphesiz AB Türkiye’nin olmazsa olmazı değildir. Ancak siyasi hayatta, adalet sisteminde, ekonomik özgürlükte AB standartları yerine koyacağımız evrensel ilkeleri hayata geçirmek şartıyla...” diyerek adalet vurgusunda bulundu.