Bediüzzaman’ın talebelerinden Abdulkadir Badıllı Ağabey vefatının 4.sene-i devriyesinde rahmetle anıldı.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin talebesi Abdulkadir Badıllı Ağabey, vefat yıl dönümü münasebetiyle yad edildi. Abdulkadir Badıllı 1936’da Urfa merkeze bağlı Akziyaret nahiyesi Şeyh Zeliha Köyü’nde doğdu. O zamanlar köylerinde okul olmadığı için kendi kendine okuma yazma öğrenerek Osmanlıca kitaplar okuyordu. Köy hocalarından Kur’ân, ilmihal ve tecvid gibi dinî konuları da öğrendi. Daha sonra Üstadın Urfa’ya gönderdiği talebelerinden Abdullah Yeğin Ağabey ve Hüsnü Bayram Ağabeyle görüştü. 1953 yılında Üstadın ziyaretine gitti ve duâsını alarak Abdullah Yeğin Ağabeylerin yanında Rıdvaniye Camii Medresesi’nde 7 yıl beraber kaldı. 25 Aralık 2014 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu. Badıllı Ağabey 23 Mart 2005’te gazetemize verdiği röportajda Üstad’la ilk görüşmesini şu şekilde anlatmıştı:
‘Sen bana şifa oldun’
“Çok heyecan içinde merdivenleri çıkıyordum. Evvelâ Zübeyir Ağabey huzur-u pâke girdi. Ben de arkasından. Koşup hemen ellerinden sarılıp öptüm, başıma koydum. O şefkat sultanı da beni ağuşuna kemâl-i alâka ile çekip başımdan öptü. Ve ‘Otur kardaşım’ dedi. Hemen diz çöküp oturdum. ‘Merhaba, safa geldin kardaşım’ dedi. Ben de mukabele ettim. ‘Senin adın nedir?’ dedi. Ben de, ‘Abdülkadir’ dedim. ‘Maşallah ben Abdülkadir ismiyle çok alâkadarım’ dedi. Ve ‘Ben birkaç gündür kimseyi kabul etmiyordum, hattâ yanımdaki talebelerimi de... Bana bir şey lâzım olduğu zaman yazıp kapının arkasından gönderiyordum. Fakat sen bana şifa oldun. Öyle değil mi Zübeyir’ diye sordu. Zübeyir Ağabey ‘Evet öyledir Üstadım’ dedi.”
Kalemini çıkarıp bir duâ yazdı
“Ben daha Urfa’dan dün mektup aldım. Senin için gelmeye lüzum yok, ben onu Abdülkâdir’lerin en birincisi olarak kabul edip duâma dahil ettim, dedim. Sen niye geldin?’ dedi. Fakat bunu söylerken inciterek, tenkit ederek değil, belki okşayarak şaka ederek söylüyordu. ‘Madem öyledir, ceza olarak seni bugün tekrar geri göndereceğim.’ ‘Peki, efendim’ dedim. Sonra yazdığım o kitabı çıkarıp kendilerine hediye getirdiğimi söyledim. O kitapla beraber Abdullah Ağabeylerin yazdıkları mektupları kendilerine sundum. ‘Maşaallah, bu senin hattın mıdır?’ dedi. ‘Evet, efendim’ dedim. ‘Ben bunu aldım, kabul ettim. Şimdi arkasına bir duâ yazıp benden sana bir hatıra olarak hediye edeceğim’ dedi. Ve kalemini çıkarıp bir duâ yazdı ve bana uzattı. Ben kalkıp aldım ve teşekkür ettim.”
Bu vesileyle Badıllı Ağabeye Cenâb-ı Hak’tan rahmet diliyoruz. Badıllı Ağabey’in kabri, Urfa’da Dergâh Camii’nde bulunan mezarlıktadır.
İstanbul – Yeni Asya
Haber Merkezi