11 Ağustos 2014, Pazartesi
Demokrasiyi içselleştirmeyi bir türlü başaramayan Türkiye’de medyanın; yasama, yürütme ve yargı erkinden sonra 4. kuvvet olarak görülmesi tamamen sun’îdir.
Medyanın sahiplik yapısı, sermaye ilişkileri ve kendi içinde başka alan ve sektörlerle yatay, dikey ve çapraz tekelleşmeye gitmesi kamu yararı adına doğru değil. Bu durum çoğulcu demokratik sistemin, haber, bilgi ve düşüncenin özgürce dolaşımının önünde büyük bir engel oluşturuyor.
1980’den sonra uygulanan neoliberal politikalar ve 1990’larda televizyon ve radyo yayıncılığının da devlet tekelinden çıkması ile büyük holdingler bu alana da hükmettiler. Alternatif medya ve editoryal bağımsızlık kanadı zayıflatılarak, kamusal alan radikal bir dönüşüme sokuldu. Medya, iktidar/Güç ilişkileriyle örülü mesajların verilmesinde bir araç rolü üstlendi. Çeşitli güçlerin tekeline girip, haber verme disiplinini kaybeden medya ile iktidar arasında organik ilişkiler oluştu. Devlete, iktidara, çok milletli şirketlere, kanaat önderlerine, reklâm verenlere karşı bağımsız olmayan bir medyanın 4. kuvvet olması söz konusu olamaz. Hele ki bizim demokrasimiz içinde böyle bir şeyin mümkünlüğünü savunmak tam bir safsatadır. Ticarî bir kuruma dönüşen medyanın bu saydığımız kişi ve kuruluşlara karşı bağımsız olması mümkün de değil. Medyanın ticarî bir kurum olarak kâr elde etmek istemesi, reklâm gelirlerine ihtiyaç duyması, enformasyon akışını metalaştırma gibi hedefleri öncelikli bir sırada. Liberal çoğulcu yaklaşımın medyaya biçtiği 4. güç nosyonu bu sebeplerden dolayı yanlış ve temelsizdir. Şöyle soralım: Tekelleşip, homojenleşmesinin en büyük sebebi ekonomik gelişmeler olan, tekdüze muhtevaya sahip, başka grup ve şirketlerle kartel kurup, paralel iktidar mekanizmasına hizmet eden ve herhangi bir kanun ve yasal düzenleme ile net sınırları belirlenmeyen iktidar güçleri ile söz konusu medya grupları arasında ‘‘al gülüm ver gülüm’’ alış verişleri olurken, kalkıp medya için 4. güç demek doğru mu?
Öte yandan ana-akım medyanın başından beri devletin resmi vesayet anlayışına karşı çeşitli sebeplerden ve zihniyetlerinden dolayı bağımlı olmaları, haber söylemlerini ona göre şekillendirmeleri, dayatmacı, dışlayıcı ve ötekileştirmeyi ortaya çıkaran bir özellik taşıması dolayısıyla özgür bir medyadan söz etmek abes olur. Althusser’in dediği ‘‘Devletin ideolojik aygıtları’’ (DİA) olan bu kanallara, Türkiye’de; vesayetin ideolojik aygıtları demek yanlış olmayacak. Çünkü DİA’ların amacı egemen ideolojiyi üretmek ve idame ettirmektir. Yani demokrat olmayan, özgürlük anlayışları bencil, hayat tarzlarının dışındaki hayatlara tepeden bakan, bir ana akım medya.
17 Aralık süreci ile oluşturulan havuz medyasının hunharca karalama kampanyaları, imaj bozma operasyonlarıyla ‘‘paralel devlet, paralel polisler, paralel yargı, paralel medya’’ ve daha uzun uzadıya sıralayacağımız ithamlarla hazırlanan asparagas haberlerle hizmet hareketine yönelik linç girişimlerinin, medyanın nasıl bağımlı bir sahanın kontrolünde olduğunun açık örnekleri. Diğer taraftan karşıt medyanın da fevri hareket etmemesi, doğruyu çarpıtmaması, hakikati ağzını ekşitmeden yazmaya devam etmesi lâzım. Çünkü özgürlük, demokrasi kültürü, şüphesiz bağımsız bir medya ortamının sinerjisinden inşa olunacak…
Okunma Sayısı: 7168
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.