27 Ocak 2012, Cuma
İran Sasani Hükümdarı olan Nûşirevân’ın hayatı hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. İran Sasani hükümdarı Kubad’ın oğludur. Nakledilen bilgilere göre, Kubad iyi bir yönetim sergilememiştir. Döneminde, bazı bozuk fikirler ortaya atılmış ve bu fikirler toplum hayatını olumsuz yönde etkilediği halde herhangi bir tedbir almadığı gibi, yaşantısıyla toplum hayatının yozlaşmasına sebep olmuştur.
Sasani hanedanının on dokuzuncu hükümdarı olan Kubad döneminde ortaya atılan fikirlerle; tembellik, serserilik, kadına düşkünlük teşvik gören alışkanlıklar olmuştur. Ateşe tapma, “her şey herkesin malıdır” fikrinin ortaya atılması, şahsî tasarrufların olmayacağı, bütün insanların eşit ve her şeyde ortak oldukları tarzı sapık fikirler ortaya çıkmıştır. Bütün bu fikirler Mejdek adını taşıyan bir kimse tarafından ileri sürülmekteydi. Bu bozuk düşünce ve fikirler Sasani hükümdarı Kubad döneminde ülke içinde yer etmişti.
Devlet ve toplum düzeninin dejenere olduğu Kubad’ın hükümdarlığından sonra, yerine oğlu Hüsrev geçti. Yani Nûşirevân babasının yerine hükümdar olup 531 yılında tahta oturdu. Böylece hiç de iyi olmayan bir yönetim ve toplumsal yapıyı devraldı. Hükümdarlığının ilk yıllarında iyi bir idare sergilemediği, insanlara karşı sert davrandığı, zulmettiği şeklinde menkıbe şeklinde, idaresi hakkında bazı nakiller yapılmıştır:
Nûşirevân, hükümdarlığının ilk yıllarında halka zalimce ve gaddarca yanaşmış, milleti canından bezdirdiği halde kimse sesini çıkarmamıştır. Bütün bunların farkında olan akıllı veziri durumu izah etmek için uygun bir ortam aramış. Ava çıktıkları bir gün, baykuşların nağmelerinden hoşnut kalan hükümdar aralarındaki iletişimi ve baykuşların ne konuştuklarını merak etmiştir. Bunun üzerine vezir, kuşların dilini anladığını belirterek aralarında geçen konuşmayı aktarmaya başlamıştır:
Kuşlardan biri oğluna diğerinin kızını istiyormuş. Kızı istenen başlık parası olarak bir harabe istiyormuş. Bunun üzerine erkeğin babası, Nûşirevân hükümdar olduğu müddetçe bir değil, on harabe verebileceğini söylüyormuş. Kuşların konuşmalarını bu şekilde aktaran vezirin ne demek istediğini çok iyi anlayan hükümdar sarayına dönmüş, memleketinde tek bir tane harabe kalmayıncaya kadar çalışmış ve adaletle ülkesini yönetmiş.
Babasının yerine Sasani Hanedanının yirminci hükümdarı olarak tahta geçen Nûşirevân, hükümdarlığı boyunca çok önemli başarılara imza atar. Başta en büyük rakipleri olan Romalılar olmak üzere, Hunlar, Hintliler ve diğer komşularıyla yaptığı bir çok savaştan galip olarak çıkar. Sasani Devletinin sınırlarını genişleterek bir taraftan Akdeniz, diğer taraftan Karadeniz’e kadar vardırır. Ayrıca Maveraünnehir bölgesinin önemli bazı yerlerini ülkesine katar.
Nûşirevân döneminde Roma İmparatorluğu ile aralarındaki savaş devam eder. Bir ara Romalılar fazla ilerler. İmparator Justinianos’un ilerlemesinden endişe eden Nuşirevan hemen tedbir almaya başlar. Roma İmparatoruna savaş ilân eder. Yapılan savaşta Romalıları ağır bir yenilgiye uğratır. Savaş sonunda yapılan anlaşma ile, Romalılar Sasanilere elli yıl boyunca her yıl otuz bin altın vergi vermek zorunda kalır. Ayrıca, Yemen ve Dara alındığı gibi, Kapadokya’ya da girilir.
Nûşirevân, sadece savaşlardan galip çıkmakla yetinmez. Babası zamanında bozulmuş bulunan toplumsal yapıyı yeniden düzeltmek ve toplumsal huzuru sağlamak için çaba gösterir. Bozuk fikirli Mejdek ve adamlarını ortadan kaldırır. Böylece, toplum içine yaymış oldukları zararlı fikirlerin önüne geçme yoluna gider. Elli yıla yakın Sasani hükümdarlığı yapan Nûşirevân, ülkeyi büyük bir maharetle yönetir. Dönemi boyunca adaletle hükmeder. Adı Nûşirevân-ı Adil olarak zikredilmeye başlanır ve bu lâkapla meşhur olur. Devlet idaresinde önemli değişikliklere gider. Askerî alanda reformlar gerçekleştirir. Yeni bir vergi toplama sistemi geliştirir. Başarılı bir idare sergilemesinde, yakın çevresindekilerin de olumlu etkisi olur. İlim ve irfan sahibi kişilerle birlikte çalışır. Bu tür insanları yanında bulundurmaya gayret gösterir. İmar işlerinde de önemli çalışmalar yaptırarak kale, köprü vb. yapıları inşa ettirir.
Risâle-i Nur’da, Hüsrev’in adı bir haşiyede Nûşirevân-ı Âdil olarak geçmektedir. İsrafın hırsı netice verdiği, hırsın da yol açtığı zararlı neticeler izah edilirken, söz konusu adil hükümdar ve akıllı, âlim vezirinin ismi geçmektedir; “İran’ın âdil padişahlarından Nuşirevân-ı Âdil’in veziri, akılca meşhur âlim olan Büzürcmehr’den (BüzürgMihr) sormuşlar: “Neden ulema, ümera kapısında görünüyor da, ümera ulema kapısında görünmüyor? Halbuki, ilim emâretin fevkindedir.” Cevaben demiş ki: “Ulemanın ilminden, ümeranın cehlindendir.” Yani, ümera, cehlinden ilmin kıymetini bilmiyorlar ki, ulemanın kapısına gidip ilmi arasınlar. Ulema ise, marifetlerinden, mallarının kıymetini dahi bildikleri için, ümera kapısında arıyorlar. İşte Büzürcmehr, ulemanın arasında fakr ve zilletlerine sebep olan zekâvetlerinin neticesi bulunan hırslarını zarif bir surette tevil ederek nâzikâne cevap vermiştir.” (Lem’alar, 1998, s. 207).
Âdil bir hükümdar olarak ün yapan ve Peygamber Efendimizin (asm) iltifatına mazhar olan Nûşirevân-ı Adil 579 yılında vefat etti. İyi bir miras devralmamış; ama iyi bir isim ve devleti miras bırakmıştır.
Okunma Sayısı: 6117
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.