İngiltere eski Başbakanı Tony Blair’ın eşi Cherie Blair’ın, 2010 yılında Müslümanlığı seçen kız kardeşi Lauren Booth ile, 14 Nisan Cuma günü Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde İslamofobi hakkında verdiği konferans verdi.

Dünya Hak İhlâlleri İzleme Merkezi’nde (UHİM) konuşan Lauren Booth, “Başta Hollywood olmak üzere, uluslar arası kültür-sanat mecralarının ihlâlleri meşrûlaştırıcı bir misyonla hareket ettiği fikrine katılır mısınız?” sorusuna cevap veren Booth, “Şimdi ihlâllerin meşrûlaştırılması onların normalizasyonu ile ilgili özellikle bunları çocukların oynadığı şiddet muhtevalı oyunlarda görebiliyorsunuz. Bunlar şiddet üzerinden meşrûlaştırılıyor. Şimdi buna örnek vermek istiyorum. Bu beni çok şaşırtmıştı ilk duyduğum zaman. 7 yaşında bir Müslüman çocuk bir atari oyunu oynuyor ve bu oyunda yerde bir Kur’ân-ı Kerîm var ve onu hedef olarak ateş etmeye çalışıyor. Bu şekilde insanlık dışına çıkartılan bir yapıya sürükleniyor. Bu ihlâller bu ortamlar sayesinde elde ediliyor” açıklamasında bulundu. 

Kültürdeki bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor

“Burada özellikle zihnin kolonize edilmesi ile ilgili bir süreçten bahsediyorum özellikle duyulara hitap eden bir yönüyle bu ortaya çıkıyor artık istihzanın ve şakacılığın, empatinin, duyarlılığın ve entelektüelliğin yerini aldığını görüyoruz” diyen Booth, “Bu da Batı tarafından pompalanıyor. Ben burada Allah Resulünün (asm) bir hadisini zikretmek istiyorum. ‘Eğer benim bildiğimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz’ hadisi söz konusu. Burada kast ettiğim gülmek, fakat ben gülmekle mutluluktan kaynaklanan bir insanî durumdan bahsetmiyorum. Bu mutluluğunun insanı taşlaştıran temayülünden bahsediyorum ki, bu da insanı kendine daha da yabancılaştırıyor. Ve aslında kültürel bir hastalık olarak karşımıza çıkartıyor” şeklinde konuştu.

Ekonomik çöküş ötekini suçlamaya itiyor

“Şu an gelişmekte olan İslamofobi ile ilgili temel sebep başta İngiltere, Fransa ve Amerika olmak üzere Batı dünyasındaki iktisadî çöküştür” tesbitini yapan Booth, “Böyle zamanlarda yabancılar ve mülteciler konusu gündeme gelmeye başlıyor. Bunlar bir problem gibi düşünülmeye başlanıyor. Çalışmalar bize İngiltere’de 4 çocuktan birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığını ortaya koyuyor. Ekonomik-siyasi çöküşe girilince insanlar ötekini, kendinden olmadığını düşündüğünü suçlamaya başlıyor” dedi. 

Değerler sürekli değişiyorsa bu da bir problem

İslamofobiyi arttıran etkenlere kimlik krizini de eklemek gerektiğini belirten Booth, “Bu da küresel bir fenomen bildiğiniz gibi. Eğer devletiniz inanç prensipleri veya ahlâkî değerler seti üzerine kurulmamışsa veya değerler sürekli değişiyorsa bu da bir problemdir. Bu da insanlar arasında değerler krizine yol açıyor. Kendisinin değerleri değişirken karşı taraftaki “öteki”nin değişmez değerlere sahip olması bir tehdit olarak algılanıyor” ifadelerini kullandı. 

HABER: ÜLKER YILMAZ CABA