Türk-ABD ilişkileri bazen bir bahar havasında, bazen krizler şeklinde devam ediyor. İsrail-Hamas savaşı başladığında, Türkiye’ye ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a Ankara’da vali yardımcısı düzeyinde soğuk bir karşılama yapılmıştı.
Türk-ABD ilişkileri bazen bir bahar havasında, bazen krizler şeklinde devam ediyor. İsrail-Hamas savaşı başladığında, Türkiye’ye ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a Ankara’da vali yardımcısı düzeyinde soğuk bir karşılama yapılmıştı. İsrail’e şartsız desteğini açıklayan ve Yahudi olarak Netanyahu ile görüştüğünü söyleyen Blinken’in bu tavrına karşılık, Ankara’nın soğuk karşılama tutumu kulislerde konuşulmuştu. Diplomasi, her zaman akla dayanılarak yapılan ve sonuçları kazanımlar şeklinde olan, asla hislere yer olmayan davranışlar bütünüdür. Bunu hatırlattıktan sonra, Türk-ABD ilişkilerine dönelim.
Türkiye, Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay verirken, İsveç’in üyeliğini ise zamana yaymıştı. Türkiye, bu kozunu ortaya koyarken, Türk-ABD ilişkileri de yeni bir boyut kazanmıştı. ABD Dış İlişkiler Komitesi eski başkanı Bob Menendez, Türkiye’ye F-16 satışları için ret oyu veriyordu. 2023'teki BM toplantısı sonrası, rüşvet alma suçlaması ile başkanlığı bırakmak zorunda kaldı. Türkiye açısından bu gelişme pozitif sayıldı ve F-16 projesinde daha atak bir diplomasi başlatıldı. İsveç’in NATO’ya üyeliğinin kabulü, diplomatik kazanımlarla olmalıydı. Fakat İsveç’te, İslam karşıtlığı ve Kur’an’a saldırılar, PKK’nın burada konuşlanması, Türkiye kamuoyunda rahatsızlıklar oluşturuyordu. Türkiye bu gelişmeleri öne sürerek, direkt evet vermek istemediğini diplomatik bir dille anlatmaya başladı. ABD Başkanı Biden ise yaptığı konuşmalarda, İsveç’in NATO’ya mutlaka üye olması gerektiğinin altını çiziyor ve Türkiye’ye F-16 projesinin, Kongreden geçmesinin buna bağlı olduğunu söylüyordu. İsveç’ten, özellikle PKK ve terörle bağlantılı şahısların teslim edilmesi yönünde ciddi adımlar atması bekleniyordu.
Türkiye, bu süreçte İsveç’ten kazanımlar sonrası, ABD’nin de F-16 projesinin önünü açmasını bekliyordu. ABD, net bir şekilde NATO’nun genişleme sürecini öne sürüyor ve F-16’yı projesini bu gelişmeye endeksliyordu. İsveç’in TBMM’de NATO üyeliğinin kabul edilmesi ve Resmî Gazete'de yayımlanması üzerine, ABD tutumunu değiştirdi. F-16 satışları Senato'dan geçecek mi, diye beklenirken, F-35 projesine de dönüş sinyalleri verilince, enteresan bir gelişme olarak algılandı. Türk-ABD ilişkilerine bu zaman diliminde damga vuran gelişmelerin arka planında, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliğinin, Biden tarafından çok önemseniyor olmasıydı. ABD’de Kasım 2024'te başkanlık seçimleri var ve Biden bu gelişmelerle seçime gitmek istiyordu. Bu süreçte Türkiye, Finlandiya ve İsveç’le üçlü mutabakat metni imzaladı. Buna göre, FETÖ ve PKK’ya destek vermeyecekler, bununla ilgili olarak ta anayasal değişiklikleri hızlandıracaklardı.
İsveç’in üyeliğinin onaylanması sonrası, İHA ve SİHA’larda kullanılan yedek parçaların ithal edilmesinde, Kanada, Türkiye’ye uyguladığı ambargoyu kaldırdı. Bununla birlikte diğer NATO üyesi ülkelerde Türkiye’ye karşı uyguladıkları açıktan ya da gizli ambargolarını bir bir kaldırdılar. Türkiye’nin savaş filosuna katmak istediği, Alman menşeli EuroFighter savaş uçaklarının da önü açılmıştı.
ABD bu gelişmeler üzerine yeni bir taktikle 4. Nesil ve 1974 den beri üretimde olan F-16’ları birazda mecburiyetten bize satıyor havası, kulislerde dolaşmaya başladı. F-16 olmazsa, Türkiye’nin Eurofighter almasının önünde bir engel kalmamıştı. Hal böyle iken teknolojik olarak 5. Nesil olmayan bu uçakları ABD, hem elden çıkarmış hem de Türkiye’nin gönlünü almış olması muhtemel bir gelişmeydi.