SUUDÎ ARABİSTAN’IN GELMİŞ GEÇMİŞ EN ÖNEMLİ LİDERLERİNDEN BİRİ OLAN KRAL FAYSAL TARİHÎ KUDÜS KONUŞMASINDA BÖYLE DEMİŞTİ. KUDÜS’ÜN İŞGALDEN KURTARILMASINI HAYATININ GAYESİ HALİNE GETİREN KRAL FAYSAL, PETROL AMBARGOSU İLE BATILI ÜLKELERİ DİZE GETİRMİŞ VE DAHA SONRA DA KARANLIK BİR CİNAYETE KURBAN GİTMİŞTİ.
Kral Faysal, Ağabeyi Kral Suud’dan görevi devraldığı zaman (1964) Suudî Arabistan henüz dünya ile entegre olmamış, kalkınma hamleleri eksik kalmış, petrol henüz bir güç vasıtası haline gelmemişti. Faysal başa geçer geçmez her alanda kalkınma hamleleri başlatmış, kısa sürede pek çok projeyi hayata geçirmişti. Büyük şehirlerde modern binalar yapılmış, Haremeyn-i Şerifeynin büyütülmesi ve deniz suyunun tatlı suya dönüştürme tesisleri gerçekleştirilmişti. Petrolün bir güç olarak kullanılması Faysal döneminde başlamıştı. Fakat Faysal’ın bu hususta aldığı karar ve uygulamalar ne yazık ki hayatına mal olmuştu. Faysal İslâm ülkeleriyle de iyi ilişkiler kurmak ve bu ülkelerin Sovyet komünizminin tesiri altına girmemesi için büyük gayretler sarf etmişti. Bu konuda pek çok Afrika ülkesine maddî yardım ve destekte bulunmuştu. İşte 13 ayrı dilde dünyaya yayın yapan güçlü Cidde Radyosunun kuruluşu da onun bu hamlelerinden biridir.
KRAL FAYSAL’DAN KUDÜS ÇAĞRISI
Kudüs’le alâkalı Kral Faysal’ı derinden etkileyen ilk mesele, 21 Ağustos 1969 tarihinde Avustralyalı fanatik bir Yahudi’nin Mescid-i Aksâ’yı kundaklaması oldu. Bu olaya karşı İslâm ülkelerinin ve dünya kamuoyunun ilgisizliği Kral Faysal’ı ciddi olarak üzmüştü. Öte yandan, hem 1967 savaşında Mısır ve Suriye ordularının mağlubiyeti, hem de 1973 savaşında Mısır’ın Sina Yarımadasını İsrail’den geri almasına karşın, bu savaşın da sonuçlarının ağır olması karşısında Kral Faysal bu duruma ciddi olarak öfkelendi ve Kudüs’ün işgalden kurtarılmasını hayatının gayesi haline getirdi. İsrail’in bölgede konumunu tahkim ettiğini gördü. Perde gerisinde durarak ve yumuşak diplomatik yaklaşımlarla bu mes’elenin çözülemeyeceğine kanaat getirerek hareket geçti. Dünyayı krize sevk edecek bir karar alarak petrol sevkiyatını durdurdu ve ambargo koydu.

MEŞHUR KUDÜS KONUŞMASI
Kral Faysal denilince ilk hatırlanan o meşhur Kudüs’le ilgili konuşmasıdır:
“Kardeşlerim! Neden bekliyoruz?
“Dünyanın vicdanının gelmesini mi bekliyoruz?
“Nerededir dünyanın vicdanı?
“Mukaddes Kudüs-ü Şerif sizi çağırıyor. Kendisini kurtarmamızı bekliyor.
“Neden korkuyoruz? Ölümden mi korkuyoruz?
“Allah yolunda cihad ederek ölmekten şerefli ve daha faziletli bir ölüm mü var?
“Ey kardeşlerim! Bizim istediğimiz İslâm milliyeti ve İslâmî uyanıştır.
“Milliyetçilik, ırkçılık veya bloklaşma değildir arzumuz. Çağrımız İslâmî çağrıdır. Allah yolunda cihaddır çağrımız.
“Dinimiz, inancımız, mukaddesatımız ve harîm-i İslâm içindir çağrımız.
“Ne zaman hatırlasam, Harem-i Şerifimiz (Kudüs) ve mukaddesatımız işgal ve tecavüz altındadır ve aşağılanmaktadır. Ve orada günahla Allah’a isyan ve ahlâkî çöküntüler sergilenmektedir. İşte o zaman Allah’a halisâne yalvarıyorum, eğer bana cihad etmek ve mukaddes topraklarımızı kurtarmak nasip olmayacaksa, beni bu dünyada bir an bile yaşatmasın.”
KİSSİNGER’E VERDİĞİ TARİHÎ CEVAP
Faysal’ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ’nın hürriyetine kavuşması idi. Hatta “Mescid-i Aksâ kurtulmadan canımı alma Ya Rab!” diye dua etmesi manidardır. Fakat onun bu gayretlerinin aksine gelişmeler yaşanmış, 1967’de Mısır-İsrail savaşı başlamış ve bu savaşta Mısır, Sina Yarımadasını kaybetmişti. Sina’yı geri almak ve Mescid-i Aksâ’nın hürriyetine kavuşması için 1973’de yapılan ikinci savaşta ise Mısır, Sina yarımadasını geri almayı başarmıştı.

Batı ülkelerinin İsrail’i desteklemesi üzerine Kral Faysal Amerika ve Avrupa ülkelerine petrol ambargosu uygulayarak o ülkelere petrol satışını durdurmuştu. Bu uygulama sonunda söz konusu ülkelerde hayat adeta durmuş, insanlar sokaklarda bisikletle dolaşmak zorunda kalmışlardı. Faysal’ın beklenmeyen bu çıkışı karşısında Amerika’nın Yahudi asıllı Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ambargoyu kaldırmak için, önce önemli İslâm ülkelerinde mekik diplomasisiyle bir dizi temaslarda bulunmuştu. Bu girişimlerden sonuç alamayınca bilahare bizzat kendisi Riyad’a gidip Faysal’la görüşüp ambargoyu kaldırtmaya çalışmıştı.
ÇÖLDE ÇADIRDA KABUL ETTİ
ABD Dışişleri Bakanının geleceği gün Faysal Riyad’daki Yemame Sarayını terk ederek, dinlenmek için 90 km. uzakta çölde bir vahada bulunan çadırına gitmişti. Kissinger Riyad’a indiğinde kendisine Faysal’ın çölde olduğu söylendi. Görüşmekte ısrarlı olunca çöldeki çadıra götürüldü. Kral onu çadırında kabul etti. Faysal İngilizceyi çok iyi bilmesine rağmen tercüman vasıtasıyla Arapça konuşmayı tercih etti. Kissinger, “Eğer ambargoyu kaldırmazsan, bölgedeki bütün petrol tesislerinizi havaya uçururuz!” tehdidinde bulundu. Bunun üzerine Faysal, “Sayın Kissinger görüyorsunuz ki bizim esas yerleşim yerimiz çöldür, çadırdır. Atalarımız hayatlarını buralarda hurma ve deve sütü ile geçirmişlerdir. Biz bu hayata yeniden yine dönebiliriz, ama siz petrolsüz yaşayamazsınız” diye karşılık verdi. Bunun üzerine görüşme sona erdi. Faysal’la diplomasi ile başa çıkamayacağını anlayan Kissinger geri döndü. Fakat bu görüşmeden bir müddet sonra, Kraliyet ailesi mensuplarını kabulü sırasında Amerika’da okuyan öz yeğeni tarafından kalbine isabet eden tek bir kurşunla şehit edildi. (25 Mart 1975)
İslâm âlemi Faysal’ın ölümü ile geniş ufuklu, hamiyetli, şuurlu bir Müslüman liderini kaybetmişti. Bu olayı bize Suudî Kraliyet Divanında çalışan bir yetkili ve Dünya İslâm Birliği kurucu üyelerinden merhum Salih Özcan Ağabey anlatmıştı. Her ikisinin de ruhları şad olsun.
Onun bu talihsiz ölümü İslâm dünyasını yasa boğdu. Büyük protestolara sebep oldu. O yıllarda biz üniversitede okuyorduk, arkadaşlarla bir protesto yürüyüşü yaptığımızı hatırlıyorum.
(Muhammed Nur Sungur, Bekir Berk’le Unutulmaz Hatıralar, Yeni Asya Neşriyat)