Herkesin heyecanla beklediği, ne de olsa bizde yok diye gırgır geçtiği koronavirüsü sonunda Türkiye’ye teşrif etti. An itibarî ile virüsün ulaşamadığı tek yer Antarktika. Bundan yıllar önce, üniversite sınavına hazırlanırken grip olmuştum. Herkesin sınava hazırlık senesi olduğundan ve derslerimden de geri kalamayacağımdan dolayı okula maskeyle gidip geliyordum. Sonuç olarak kimseye hiçbir mikrop bulaştırmadım ve bütün arkadaşlarım çok iyi puanlarla üniversiteye yerleştiler. Aynı özveriyi Çinlilerden de beklerdim. Resmen bütün dünyaya yaydılar virüsü. Şaka gibi, ama gerçek. Pazarola okumayan ve büyük resmi görmeyi öğrenemeyen vatandaşlarımız maalesef bu salgından işte tam da bu şekilde Çinlileri sorumlu tutuyorlar. Hâlbuki bizler çok iyi biliyoruz ki ortada kötü sonuçlar oluşturan bir şey varsa bu fiilin faili mutlaka bu işten çıkarı olanlardır. 

EYÜP SABRİ TUNCER Mİ?

Geldiğimiz durumda bu durumdan kârlı çıkanlar kolonya üreticileri oldu. Evet, çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki bu virüsü titizlikle laboratuvarlarında üretip tüm dünyaya nüfusu en geniş ve en gezgin ülke olan Çin üzerinden yayan şahıs Eyüp Sabri Tuncer’dir. İngiltere’deki mağazalarda bile limon kolonyasının “anti-bakteriyel sıvı” etiketiyle satıldığını düşünürsek, çok kısa bir süre içerisinde tüm dünyanın kolonyalarımıza olan ihtiyaçlarından ötürü bize bağımlı olacağı aşikâr. Pek yakında bütün Avrupa ülkeleri “Eyüp Sabrimyookbeniiim” diye kapılarımıza dayanacak. 

Geçtiğimiz hafta sınır kapılarımızı açmıştık, ama virüsün ülkede yayılmasını engellemek için tüm okulları 2 haftalığına tatil eden hükümet, sınır kapılarını da kapatır her halde. Okulların tatil edilmesiyle evine dönen gençlerden biri de benim. Kıtalar arası bir yolculuk yaptım ve dershaneden evime döndüm. Merak etmeyin dershaneden çıktığım andan eve girene kadar hiçbir yere dokunmadım ve asla ellerimi yüzüme sürmedim. Aktarma yaptıkça da okuldan yürüttüğüm dezenfektanla temizledim. Tüm mağazalardaki kolonyalar ve dezenfektanlar ve ıslak mendiller, Korona’nın Türkiye’ye geldiğinin duyurulduğu günün sabahı tükenmişti. Ben de okulumdaki dezenfektanları küçük bir seyahat şişesine doldurdum. Bana başka bir çare bırakmadınız, üzgünüm. 

İYİLEŞEMEMEKTEN KORKMAK

Beni üzen bir başka şey de canım ülkemin bu güne kadar şu an toplu taşımalarda ve ortak kullanım alanlarında gösterdikleri özeni ve titizliği, şu ana kadar göstermiyor olmasıydı. Bu titizliği normal zamanda göstermemek de pek çok hastalığa sebep oluyor hâlbuki. Korona’nın bu türlü çeşit hastalıklardan tek farkı henüz aşısının bulunamamış olması. Demek ki bizim halkımız hastalanmaktan korkmuyor. İyileşememekten korkuyor. Aşısı olan hastalıklara yakalanmaktan ya da mikroplarla içli dışlı olmaktan hiç çekinmiyorlar. Bu virüs gelir, gider. Allah’ın izniyle tedbirlerimizi alıp, sosyal medya uygulamalarında Ayça’nın Jeoloji mühendisi abisinin yaptığı mesnetsiz açıklamalarla paniğe kapılmadan, sakin ve temkinli hareket edersek, kimseye bir şey olmaz. Tek temennim, bu virüsü atlattıktan sonra da insanların ellerini yıkamaya devam etmesi ve ağzını burnunu kapatmadan ortalığa öksürüp hapşırmaması. Çünkü bu zaten pandemi ilân edilmese de ihtiyaç duyduğumuz azamî temizliktir. Haftaya daha güzel haberlerle görüşmek üzere, esen kalın!