Tereddüt, huzursuzluk, kararsızlık, mutsuzluk ve kimi zaman nefes alamama gibi belirtilerle kendini gösteren iç sıkıntısı, sanılanın aksine durup dururken olarak ortaya çıkmıyor.
İç sıkıntısının herkeste görülebileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Uzman Psikolog Selin Karabulut, "Özellikle kaygılı bir yapıya sahip olanların, detaycı ve takıntılı mizacı olanların, mükemmeliyetçi yapıda olanların bu durumla daha kolay karşı kaldıklarını görüyoruz." dedi.
Sanılanın aksine iç sıkıntısının durup dururken ortaya çıkmayacağını anlatan Karabulut, şunları kaydetti: "Tüm bu belirtiler yaşanılan bir olaya, takılıp kalınan bir düşünceye, çözülmekte olan veya bir türlü çözülemeyen bir probleme, bir sağlık problemine, ilişkilerdeki bir soruna bağlı olabilir. Aslında tüm bu durumlarda hissedilebilen iç sıkıntısının temelinde çözümsüzlük-çaresizlik duyguları olmakla birlikte asıl kök sebebin anksiyete yani kaygı olduğunu söyleyebiliriz."
İç sıkıntısının etkileri sebebiyle depresyonla karıştırılabildiğini söyleyen Karabulut, depresyonun en büyük farkının çok daha uzun sürmesi olduğunu söyledi. Depresyonun klinik bir tablo olduğunu hatırlatan Karabulut, "İç sıkıntısının en çok bir kaç gün sürdüğünü unutmamak gerekir, oysaki depresyon haftalarca hatta aylarca sürebilir. Depresyonda ciddi bir geri çekilme, içe kapanma, keyifsizlik, karamsarlık ve mutsuzluk hali hakimdir. İç sıkıntısında geri çekilme yoktur, sadece kararsızlıkla kendini belli eden gidip gelmeler, tereddütler vardır. İç sıkıntısında istek vardır kişinin bünyesi bir şeyler ister fakat ne istediğini bilmez. Depresyonda ise istek yoktur kişi hiç bir şeyi istemez ve elde edebileceği hiç bir şeyin kendine iyi geleceğine inanmaz." ifadelerini kullandı.
İç sıkıntısının kişide boşluk hissi oluşturduğunu söyleyen Karabulut, "Bu dönemlerde insanlar kayıp veya eksik olan bir şey varmış gibi hisseder ancak bunun ne olduğu da tam olarak bilinmez. Bunun gerilimi yaşanır." dedi. İç sıkıntısı uzadığında gerilim arttığını ve günlük yaşamı etkilemeye başladığını belirten Karabulut, "Bu durumlarda anksiyeteden, depresyondan veya başkaca bir psikolojik durumdan söz etmek uygun olabilir." diye konuştu.
İç sıkıntısı sorununu herkesin yaşayabileceğini belirten Karabulut, şunları aktardı: "Ancak özellikle kaygılı bir yapıya sahip olanların, detaycı ve takıntılı mizacı olanların, mükemmelliyetçi yapıda olanların bu durumla daha kolay karşı karşıya kaldıklarını görebiliyoruz." şeklinde konuştu. Karabulut iç sıkıntısının; sınav öncesi, bir şeyin sonucunu beklerken, toplantılardan önce, hastaneye gidildiğinde, gerilimin artması ve bilinmezlik gibi durumlarda ortaya çıkabildiğini söyledi. Böylesi durumlarda o sıkıntının ortaya çıkıp çıkmayacağı, ortaya çıktığında ne zaman ve nasıl son bulacağının kişiden kişiye göre değişeceğine değinen Karabulut, "Çünkü herkesin stresi ve gerginliği algılama düzeyi, başa çıkma becerileri, kişilik yapıları, kişisel öyküleri ve travmaları birbirinden oldukça farklıdır." şeklinde konuştu.
İç sıkıntısı hissedildiğinde bunun üzerine yoğunlaşmanın genelde işleri zorlaştırdığını söyleyen Karabulut, şunları kaydetti: "Kişi önce bu iç sıkıntısını kendi kendine tanımlamaya çalışmalıdır. Daha sonra geriye dönük araştırma yapabilir; 'hangi olayın üzerine bu sıkıntı gelişti, en son kiminle ne konuştum, ne için endişelendim?' gibi. Özellikle beklenilmesi gereken durumlarda, o bekleme süresini farklı bir iş ile geçirebiliyor olmak bu sıkıntının azalmasında faydalı olacaktır. Mümkünse bu sıkıntıyı bir yakınınızla paylaşmak, endişenizi anlatmak iyi gelecektir."
İç sıkıntısı sorunu yaşanların bazı durumlarda doktora danışması gerektiğini söyleyen Karabulut, bu durumları şu şekilde sıraladı: "Birkaç haftadan uzun sürmesi. Çalışamıyor-işe odaklanamıyor duruma gelmek. Sosyal ilişkilerininzde sınırlamalar ve problemlerin başlaması. Kederlenme, ağlama, huzursuzluk, korku gibi durumların artması. Bu durumların özellikle bedeninizde gözle görülebilecek ve/veya görülemeyebilecek şikayetlere sebep olması."