Spor |
Schuster'le olmuyor |
Hırs, kazanma azmi, iyi niyet, saha ve seyirci avantajı kazanmak için yeterli olmuyor. Beşiktaş Konyaspor karşısında kazanmayı çok isteyen bir takım görüntüsü ile maça başladı. Rakip sahaya yıkılmış, hücum ağırlıklı bir oyun, sonuçsuz ataklar veee.. Savunmanın gerisine atılan tek topla yenilen gol. Aslında biz bu filmi İnönü'de çok seyrettik. Sonra rakibin kendi kalesine attığı golle zar zor kazanılmış bir beraberlik ve Holosko ile gelen galibiyet golü. İlk yarıyı önde bitiren bir takım için ikinci yarı daha kolay olur diye bekliyorsunuz ama nafile. Takım gayretli, takım çalışıyor ama gol vuruşları etkisiz. Holosko, Tabata ve Nobre farkı ikiye çıkaracak golü atsalar 3 puan gelecek ama olmuyor. “Atamayan yer”kaidesi işliyor ve müzmin hastalık depreşiyor, kolay gol yeme hastalığının yeni bir örneği ile Beşiktaş öyle bir gol daha yiyor ki evlere şenlik. Topa sahip olma, topla oynama, kazanılan kornerler, ceza sahasına orta, gol pozisyonu gibi saha içindeki tüm verilerde üstünsün ama sonuç berabere. Rakip sadece 3 atak yapıp 2 gol atabiliyorsa orada durup düşünmesi gereken teknik direktörden başkası değildir. Yediğin 14 golün 10'unu kendi sahanda kendi seyircinin önünde, üstelik hepsini benzer şekilde yiyip sonrada “1960 yılların futbolu oynanıyor” diyorsan sormazlar mı adama: Takımın önde oynarken böyle bir savunma anlayışı tarihin hangi döneminde var? Oyunu tutamayan, aceleci ve dağınıklığa çare bulamayan takımını yedek kulübesinde o bildik asık suratı ile izleyen bay Schuster’e bakıyorsunuz takımdan ümidini kesmiş, yanındaki kişi ile şikayetvâri konuşurken görüyorsunuz. Sanki bu sonucun sorumlusu kendisi değil başkalarıymış gibi. Oyuncu değişikliği yaparken defans ağırlıklı oyunculardan medet bekliyorsun. Takım 2-2'nin şokuyla şuursuz ataklar geliştirip çaresizliği oynarken, yedek kulübesine bakıyorsunuz ne bir orta saha ne forvet var. Sahi Schuster’in maç kötü giderken bir hamle yapıp ta oyuna müdahale edip herhangi bir maçı lehine çevirdiğine şahit oldunuz mu? Guti cezalıymış, Bobo yokmuş, Quaresma ve Ersan’ın sakatlığı etkilemiş, Fatih Tekke niye oynamamış, şöyle olsaymış böyle olsaymış, bunların hepsi hikâye. Onların oynadığı zamanlarda da bu takım aynı şekilde kaybetti. Oysa problem belli. Taa baştan beri söyleyip,”kara delik” diye uyardığımız, Schuster’in çizgi defans anlayışı ve arkaya atılan toplarda tek hatta yakalanan savunmanın kolay gol yemesi. Beşiktaş İnönü’de aldığı bu beraberlikle şampiyonluk şansını Kaf Dağının arkasına atmıştır. Schuster, “Türkiye de böyle futbol oynandığını bilmiyordum” diyerek başarısızlığını örtmeye çalışmaktadır. Ama bu başarısızlıktaki en büyük pay kendisinindir. Beşiktaş taraftarı hak etmediği bir üzüntü yaşamaktadır ve ne yazık ki bu üzüntü ligde olduğu gibi kupa ve Avrupa maçlarında da sevince dönüşecek gibi görünmemektedir.
NADİ AKSOY |
22.11.2010 |