13 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Balık tüketirken sağlığınıza dikkat

SAĞLIK Bakanlığı yetkilileri, insanların en eski besin kaynaklarının başında gelen balık ve diğer deniz ürünlerinin, sağlıklı beslenmede önemli bir yer tuttuğunu belirtti.

Protein içeriği bakımından oldukça zengin olan balığın, yumurta, et ve süt gibi iyi kaliteli protein kaynaklarından olduğunu vurgulayan yetkililer, vücudun bu proteinlerden faydalanma oranının yüksek olduğunu ifade etti. Yetkililerin verdiği bilgiye göre, balık eti, A vitamini, D vitamini, K vitamini ve B grubu vitaminler (B1, B2, B6, B12) açısından oldukça zengin. Ayrıca, iyot, selenyum, fosfor, magnezyum ve çinko mineralleri bakımından da iyi bir kaynak. İnsan vücudunda üretilemeyen ve bu sebeple mutlaka besinler yoluyla vücuda alınması gereken yağ asitlerinden olan çoklu doymamış yağ asitleri, EPA (eikosapentoenoik asit) ve DHA (dokosaheksaenoik asit)’nın en önemli kaynakları arasında bulunuyor. EPA ve DHA, Türkiye’de oldukça sık görülen kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı ve kanser gibi pek çok hastalıktan korunmada önemli yer tutuyor.

KIZARTILMASI BESİN

DEĞERİNİ DÜŞÜRÜYOR

Balık pişirmede en uygun ve sağlıklı yöntemler, buğlama, haşlama veya yağsız tavada pişirme olarak tavsiye ediliyor. Kızartma yönteminin ise balığın besin değerinin azalmasına ve zararlı maddelerin oluşumuna sebep olduğuna dikkat çekiliyor. Çiğ balık ve deniz ürünleri, parazitler, bazı bakteri ve virüsler açısından risk oluşturuyor. Ayrıca B1 vitamininin yetersizliğine yol açması dolayısıyla balığın çiğ veya az pişmiş şekliyle tüketimi tavsiye edilmiyor.

HAFTADA İKİ KEZ

BALIK tüketiminin vücuda olumlu etkilerinin sağlanabilmesi için, haftada en az 2 kez (300 gr) balık tüketilmesi tavsiye ediliyor. Ancak Türkiye’de balık tüketimi, önerilen miktarların oldukça altında bulunuyor. Türkiye’de kişi başına balık tüketimi yılda 8 kilogram iken, dünyada ortalama 16 kilogram, Avrupa Birliği ülkelerinde ise 22 kilogram. Özellikle gebelikten itibaren anne adaylarının ve 7. aydan itibaren tamamlayıcı beslenmeye başlayan bebeklerin, beyin gelişimi için balık tüketmesi tavsiye ediliyor. Balık, içerdiği yağ asitleri dolayısı ile bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine destek oluyor. Kış mevsiminde güneşten fazla yararlanılamadığı için, kemik ve diş sağlığında önemli olan D vitaminin karşılanmasında yine balık tüketimi önem kazanıyor.

SÜT ÜRÜNLERİ İLE

TÜKETİLEBİLİR Mİ?

PROTEİN muhtevası zengin olduğundan diğer besinlerde olduğu gibi balık tüketiminde, saklama, hazırlama ve pişirme kurallarına dikkat edilmesi gerekiyor. Bu kurallara uygun tüketim yapılmadığında balık çabuk bozularak, çeşitli sağlık risklerine yol açabiliyor. Halk arasında balık ile süt ürünleri (yoğurt, ayran gibi) ile bir arada tüketiminin zehirlenmeye sebep olacağına dair inanışın ‘’yanlış’’ olduğu vurgulanıyor. Balık ve yoğurdun her ikisinin de taze olması durumunda bir arada tüketilmesi, herhangi bir sağlık problemine sebep olmuyor.

SATIN ALIRKEN

VE PİŞİRİRKEN

NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

BALIK satın alırken, gözlerinin parlak ve lekesiz, solungaçlarının kırmızı-pembe, pulları ve yüzgeçlerinin diri, derisinin gergin olması ve sert etli kısmına parmak ile basıldığında parmağın bıraktığı izin hemen düzelmesi gerekiyor. Her balığın bol bulunduğu mevsimde satın alınması isteniyor. Konserve balık satın alırken, mutlaka etiket bilgisi okunmalı, son kullanma tarihi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından üretim/ithalat izni bulunmasına, kutuda delik, hasar veya bombeleşme olmamasına dikkat edilmesi önem taşıyor. Taze balıkların, satın alındıktan sonra iki saatten fazla oda sıcaklığında bekletilmemesi, pişirilinceye kadar pulları ve içinin hemen temizlendikten, yıkanarak iyice kurulandıktan sonra uygun bir kapta buzdolabı ısısında muhafaza edilmesi gerekiyor. Balıkların, buzdolabında 1-2 gün, derin dondurucuda ise 3-6 aydan fazla saklanmaması isteniyor.

13.11.2010


Bayramda sigara ikram etmeyin

SİGARA ile Savaşanlar Derneği Nevşehir Şube Başkanı Şahin Güneş, vatandaşlara Kurban Bayramında sigara ikram etmemeleri çağrısında bulundu.

Yeşilay Derneği İl Temsilcisi de olan Şahin Güneş, 20 Kasım tarihinin sigara bırakma günü olduğunu hatırlatarak, yapılan araştırmalara göre Türkiye’de 23 milyon sigara içicisi olduğunu, sigaraya başlama yaşının on ikiye kadar indiğini ifade etti. Güneş, yaklaşık 15 milyar TL’nin sigaraya harcandığına da dikkat çekti. Kurban Bayramında misafirlere sigara ikram edilmemesini isteyen Güneş, ‘’Kurban Bayramında sigara ikram aracı olmasın. Şimdi dumansız hava sahası için el ele vermek zamanıdır. Gençliğimize sahiplenen kurum ve kuruluşlarımızı toplum polislerimizi, jandarma teşkilâtını, kurum ve kuruluşlarımızın ilimizdeki sigara ikram etmeyen, içmeyen sivil toplum örgütlerinin duyarlı olan temsilcilerini de kutluyoruz’’ diye konuştu.

13.11.2010


El işi, akıl hastalarının tedavi sürecini kısalttı

KAYSERİ'DE hizmet veren Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı Merkezi’nde tedavi gören hastalara el işi ve ahşap tasarım eğitimi verildi. Eğitim sonrasında birbirinden güzel takı ve ahşap tasarımlar yapan akıl hastalarının çalışmaları düzenlenen sergiyle tanıtıldı.

Merkezin doktoru Dr. Canan Gül Kılıç, bu eğitim sonrasında bir meşguliyet kazanan akıl hastalarının tedavi sürecinde de kısalmalar olduğuna dikkat çekti. Dr. Kılıç, el işi yapan hastaların, hastaneye tedavi amaçlı geliş ve gidiş sayısının azaldığını, ev ortamındaki hal ve hareketlerinin iyiye gittiği yönünde bilgi sahibi olduklarını dile getirdi. Kılıç, hastaneyi, hastaların sadece tedavi amaçlı gelip gittikleri ve boş boşuna kaldıkları mekan olmaktan çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. Akıl hastaları için bir uğraşın onların tedavilerinde de etkili olacağını düşündüklerini dile getiren Kılıç, “Verilen eğitim sonrasında 2 aylık bir süreçte bu el işleri yaptılar. Bu süreçte hastalarımızın tedavileri ile ilgili verimli sonuçlar da aldık. Hastanın eskiye göre hal ve tavırlarında ciddi değişiklikler oldu. Hastalarımızın hastaneye gelişlerinde bile süreler azaldı. Ev ve bulundukları toplumda da ciddî anlamda iyileşmeye yönelik düzelmeler tesbit edildi. Bu çalışmalarımız devam edecek” dedi.

13.11.2010


Bakanlık: Türkiye’de bayat aşı kullanılmaz

SAĞLIK Bakanlığı, Türkiye’nin hiçbir bölgesinde ‘’bayat aşı’’ kullanılmasının söz konusu olmadığını bildirdi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bazı gazetelerde, ‘’SSPE (Subakut Sklerozan Panensefalit) Vak'alarındaki Artış ve 10 Yıl Önce yapılan Bayat Aşı Muş’lu 40 Çocuğun Hayatını Kararttı’’ şeklinde haberler yayımlandığı belirtildi.

Haberler üzerine Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden bilgiler alındığı belirtilen açıklamada, ‘’Ülkemizde kullanılan aşılar Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen ve onaylanan GMP (İyi Üretim Prosedürleri) kurallarına uygun üretilerek uluslar arası referans laboratuvarlarında test edilmiş olan aşılardır. Haberlerde iddia edildiği gibi; ülkemizin hiçbir bölgesinde ‘bayat aşı’ kullanılması kesinlikle söz konusu değildir. Muş ilimizdeki SSPE vak'a sayısı da 40 değil 12 olarak tesbit edilmiştir’’ denildi.

13.11.2010


Süt, içilmeden önce iyice kaynatılmalı

MARDİN’İN Kızıltepe Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Özcan Deveci, sokak ve pazarlarda satılan iyi kaynatılmamış süt ile taze peynirin halk sağlığını tehdit ettiğini söyledi.

Deveci, kaynatılmadan ya da pastörize edilmeden tüketilen süt ve süt ürünleri ile brucella hastalığının bulaşabildiğine dikkat çekti. Hayvanın iyi pişmemiş etinin de hastalık için risk oluşturduğuna değinen Deveci, titreme, yükselen ateş, gece terlemesi, halsizlik, başağrısı, bel ağrısı gibi belirtiler gösterenlerin doktora başvurmasını tavsiye etti. Deveci, brucellanın antibiyotiklerle tedavi edilebildiğini belirterek, “Süt ve süt ürünlerinin kaynatılarak ya da pastörize edilerek hazırlanması, hijyenik tedbirlerin alınması gereklidir. Özellikle bölgemizde bruselloz hastalığı sık görülmektedir” dedi.

13.11.2010


Organ bağışı konusunda halk bilinçlendirilmeli

KARS Devlet Hastanesi Organ ve Doku Koordinatörü Op. Dr. Tülay Diken, organ ve doku nakil hizmetlerinde yaşanan en önemli sorunun, organ ve doku bağışının temini olduğunu söyledi. Diken, “Organ ve doku bağışının temininde halkı bilgilendirmek ve bilinçlendirmek önemli bir rol oynamaktadır” dedi.

Diken, tedavisi sadece organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıkların bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu, organ ve doku nakli bekleyen hastaların sayısının her geçen gün arttığını anlattı. Özellikle kalp ve karaciğer nakli bekleyen hastalara uygun organ bulunamadığı takdirde bu hastaların hayatlarını kısa sürede kaybettiklerini söyleyen Op. Dr. Tülay Diken, ülkemizde bugün 18 bin 500 kronik böbrek yetmezliği hastasının diyaliz cihazlarına bağlı olarak bir gün böbrek nakli olabilmek umuduyla yaşamakta olduğunu kaydetti. Diken organ nakli için çağrıda bulunarak şunları söyledi: “Organ bağışında bulunabilmek için; 18 yaşını doldurmuş olmak, organ bağış senedini iki tanık huzurunda doldurup imzalamak yeterlidir. Hayati önem taşıyan organ bağışı, İl Sağlık Müdürlüğünde, hastanelerde, emniyet müdürlüklerinde, organ nakli yapan merkezlerde, organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir.”

13.11.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.