Güncel |
Aynı üniversitede farklı uygulama |
İstanbul Üniversitesi Bakırköy Sağlık Meslek Yüksekokulu öğrencileri Hilal Koruyan ve Mürüvvet Ünlü, İstanbul Üniversitesinde okudukları halde okula başörtüleriyle alınmıyorlar. Üniversitelerde başörtüsü yasağına son vermek için YÖK’ün hazırladığı genelgede, başörtülü öğrencilerin dersten çıkarılmayacağı, sadece yönetmeliğe göre tutanak tutulacağı, talimata uymayan öğretim üyelerine soruşturma açılacağı duyurulmuştu. İÜ merkez kampüsünde buna uyulurken, Sağlık Meslek Yüksekokulunda yasak sürüyor. BİLİNDİĞİ gibi YÖK üniversitelerde başörtüsü yasağına son vermek için bir genelge hazırladı. Başörtülü öğrencilerin dersten çıkarılmayacağını, sadece yönetmeliğe göre tutanak tutulacağını belirten yazıda, talimata uymayan öğretim üyelerine soruşturma açılacağını duyurulmuştu. Bazı rektörler genelgeyi uyguladı bazıları ise yasakçı zihniyeti devam ettirdi. İstanbul Üniversitesi öğrencileri tartışmaları değerlendirdi.
Kimseden tepki almadık İstanbul Üniversitesi Eczacılık bölümünde okuyan Nurgül Kurtulmuşlar, sınıfa başörtülü girebildiklerini söyledi. Hocaları ve arkadaşları tarafında da bir tepki almadıklarını ifade eden Kurtulmuşlar, derse giren bazı hocalarının birebir olmasa da ima ile rahatsızlıklarını dile getirdiklerini kaydetti.
Ateistim, ama başörtüsü beni rahatsız etmiyor Bengisu Ergenç, İstanbul Üniversite Uluslar arası ilişkiler bölümünde okuyor. Kendisini “ateist” olarak tanımlayan Ergenç, başörtülü insanların kendini rahatsız etmediğini ifade ederken şöyle dedi: “YÖK’ün ferman gibi tepeden inme böyle bir genelge hazırlamasını eleştiriyorum. Kemalist çerçeveden bakınca başörtüsü yasağının kaldırılması olumsuz gözükebilir, ama geniş bir perspektiften bakarsak kadınların sorunlarının sadece başörtüsü meselesinden ibaret olması tuhaf geliyor. Bunun için başörtüsü sorunu çözülmeli ki; kadınların farklı sorunları ele alınsın. Sınıfımızda başörtülü öğrenciler var. Bana herhangi bir zarar vermiyor. Başörtüsünün özgürlük olup olmadığı konusunda tartışmalı bana göre, ama insanların sınıfa başörtülü girmesi beni rahatsız etmiyor.”
Yaşanan tartışmalar boşunaymış Ebrar Erkus ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi: Böyle bir yasak hiçbir zaman olmamalıydı, genelge mantıklı oldu. Arkadaşlarımız sene başından beri başörtülü olarak sınıflara giriyordu. Hocalar da sınıftaki diğer arkadaşlar da hiç böyle bir sorun yaşanmamış gibi davranıyor. ‘Başörtüsü serbest olursa, ayrımcılık olur, mahalle baskısı olur’ gibi polemikler olmuştu. Şimdi arkadaşlarımız başörtülü sınıfa giriyorlar, ama hiç böyle tartışmalar yaşanmadı.
Aynı üniversitede farklı uygulama İstanbul Üniversitesi Bakırköy Sağlık Yüksekokulu öğrencileri Hilal Koruyan ve Mürüvet Ünlü ise İstanbul Üniversitesinde okudukları halde okula başörtüleriyle alınmıyorlar. Rektörlüğün okula resmi yazı gönderdiği gerekçesiyle, okul bahçesine dahi başörtülü alınmadıklarını söyleyen öğrenciler, “Basında olayı duyduktan sonra okula girmeyi denedik, ama güvenlik görevlisi okul idaresinin yazı gelmeden öğrencilerin başörtü ile okul bahçesine dahi alınamayacaklarını belirtti. Çapa Tıp Fakültesindeki dersimizde arkadaşlarımızdan bir tanesi başörtü ile derse girmeyi denedi. Hoca, arkadaşımızdan numarasını ve adını istedi. Arkadaşımız da başını açmak zorunda kaldı. Üst sınıftaki öğrenciler okul bahçesinde başörtülerini taktıkları için okul idaresinden büyük tepki almışlar. Biz de stajda başörtülü çalışmayı denedik. Hastane idaresinin iznine rağmen hocamız okul müdürümüzün başörtülü olmamamız konusunda sıkı tembihleri olduğunu söyledi” şeklinde konuştular. Okullarında başörtülü öğrencilerin oldukça fazla olduğunu belirten Sağlık Yüksekokulu öğrencileri, “Özgürlüğümüz artık şahısların vicdanına bırakılmamalı. Başörtüsü meselesinin hemen çözüleceğini düşünmüyoruz, ama zamanla çözüleceği konusunda ümitvarız” dediler.
ELİF NUR KURTOĞLU - İstanbul |
07.11.2010 |
Sözleşmeli öğretmenler için eylem |
TÜRK Eğitim-Sen, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmemesini, Millî Eğitim Bakanlığının önünde yedi katlı siyah yaş pasta keserek protesto edecek. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, yaptığı yazılı açıklamada, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, sözleşmeli öğretmenlere 24 Haziran 2009’da bir söz verdiğini, sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçireceğini ve bundan sonra sözleşmeli öğretmen alınmayacağını açıkladığını ifade eden Koncuk, sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi ile ilgili kanun taslağının da hazırlandığını belirtti. Bu konuda hiçbir gelişme sağlanamadığını kaydeden Koncuk, ‘’Sözleşmeli öğretmenler, tam 500 gündür umutsuzca kadroya geçirilmeyi bekliyor. Ne yazık ki MEB Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın da 18. Millî Eğitim Şûrâsı’nda, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi ile ilgili hazırlanan kanun taslağının yasalaşmasının zor olduğunu söyleyerek, MEB’in bu işi kotaramadığını ortaya koymuştur’’ dedi. 18. Millî Eğitim Şûrâsı’nda, tüm öğretmenlerin kademeli olarak sözleşmeli hale getirilmesi yönünde karar alınmak istendiğini, bu kararın Türk Eğitim-Sen’in gayreti ile Genel Kurulda iptal edildiğini savunan Koncuk, 700 bin öğretmene böyle bir istihdam modelinin kabul ettirilmesinin mümkün olamayacağını ifade etti. Koncuk, Türk Eğitim-Sen olarak, Bakan Çubukçu’nun tutamadığı sözünün 502. gününü, 8 Kasım Pazartesi günü Millî Eğitim Bakanlığı önünde 7 katlı siyah bir yaş pasta keserek kutlayacağız. MEB önünde sözleşmeli öğretmenlerle birlikte Millî Eğitim Bakanlığını protesto edeceğiz” dedi. |
07.11.2010 |
Kurban kesim yerlerinde ehil kasap bulunmalı |
TÜRKİYE Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Kurban Bayramında istenmeyen olayların yaşanmaması için kurban kesim yerlerinde ehil kasapların bulundurulması gerektiğini bildirdi. Kurban kesiminin acemi kasaplara yaptırılmaması gerektiğini de belirten Palandöken, açıklamasına şöyle devam etti: “Oluşturulan kurban kesim merkezlerinde mutlaka tecrübeli kasapların bulundurulması gerekir. En önemlisi Et Balık Kurumuna ait hayvan kesim merkezlerinde de vatandaşa kurban kesim hizmeti verilmelidir. Aksi halde kesilen 1 milyon 750 bin kurbanın derisi ve diğer organları başta ayakkabı sanayii olmak üzere birçok alanda kullanılamaz hale geliyor. Bu da millî ekonomimize büyük zarar veriyor.” |
07.11.2010 |
Kurbanlıklar yakın takipte |
DOĞU Anadolu bölgesini batı bölgelerine, Karadeniz’i Akdeniz bölgesine bağlayan yolların kesiştiği Yozgat’ta yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde kurbanlık nakillerinin yoğunlaşmasına bağlı olarak güvenlik birimleri kontrollerini arttırırken, Canlı Hayvan Pazarları da hem güvenlik açısından hem de sağlıklı kurbanlıkların pazarda satılması açısından yakın takibe alındı. Yozgat Valisi Necati Şentürk, Türkiye’nin önemli tarım bölgelerinden olan Yozgat’ta hayvancılığında oldukça yaygın olduğunu hatırlatarak, bölgedeki hayvanların salgın hastalıklardan etkilenmemesi için tarım müdürlüklerinde görevli veteriner hekimlerce sürekli kontrol edilip, aşılarının zamanında yapıldığını, bugüne kadar ciddî boyutlara ulaşan bir salgının yaşanmadığını bildirdi. Yaklaşan Kurban Bayramı dolayısıyla Yozgat’tan diğer il ve ilçelere kurbanlık naklinin yapıldığı gibi, Yozgat’a da çevre illerden kurbanlık nakillerinin bulunduğuna dikkat çeken Vali Şentürk, Yozgat’ın merkezi konumda bulunması sebebiyle Doğu-Batı, Güney-Kuzey eksenin yapılacak hayvan nakillerinde sağlıksız, veteriner raporu ve kulak küpesi bulunmayan kurbanlıkların nakillerinin önüne geçebilmek amacıyla güvenlik birimlerinin belirli noktalar konuşlandırıldıklarını, gerekli denetimleri yaparak sağlıksız bulunan hayvanlarla ilgili yasal işlem yaptıklarının altını çizdi. |
07.11.2010 |
Marmara’da etkili sis |
ÖZELİKLE Marmara Bölgesinde etkili olan yoğun sis, deniz ve kara ulaşımında aksamalara sebep oldu. İstanbul’da sisli hava gece saatlerinde başlayarak etkili olurken, görüş mesafesi bazı yerlerde 20 metrenin altına düştü. Yoğun sisten İDO seferleri de nasibini aldı. Marmara genelinde, sabah saatlerinde bazı şehir hatları ve dış hat deniz otobüsü ile feribot seferleri iptal etti. Beş günden beri yoğun pus ve sisin etkisi altında olan Balıkesir ve çevresinde, sisin iki gün daha etkili olacağını kaydetti. Görüş mesafesini 20 metreye kadar düşüren yoğun sis sebebiyle sürücülerin çok dikkatli olması gerektiği belirtilirken, flaşörlerin yakıp hız yapmadan seyretmelerini tavsiye ediliyor. |
07.11.2010 |
Bayramda köprü ve otoyollar ücretsiz |
KURBAN Bayramı’nda, köprü ve otoyol geçişleri ile belediyelerin toplu taşıma hizmetleri ücretsiz olacak. Konuya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı, Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Buna göre, köprü ve otoyollarda ücretsiz geçişler 15 Kasım Pazartesi günü saat 00.00’da başlayacak. Belediyelerin toplu taşıma araçlarına ise 16 Kasımdan itibaren bayram süresince ücretsiz binilebilecek. Karara göre, ‘’Kurban Bayramı tatili nedeniyle, 15 Kasım Pazartesi günü saat 00.00’dan başlayarak 19 Kasım Cuma günü saat 24.00’e kadar otoyollar ve boğaz köprülerinden ücretsiz yararlanılacak. 16 Kasım Salı günü saat 00.00’dan başlayarak 19 Kasım Cuma günü saat 24.00’e kadar belediyelerle bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmelerce yürütülen toplu taşıma hizmetlerinden yararlananlardan da ücret alınmayacak.’’ |
07.11.2010 |
Şeb-i Arus’a dâvet edildiler |
Konya Büyükşehir Belediyesi, Hz. Mevlânâ’nın 737. Vuslat Yıl Dönümü Uluslar arası anma faaliyetleri için birçok ünlüye dâvetiye gönderdi. Bu yıl 11 günde 16 sema programının gerçekleştirileceği törenlere az bir zaman kala Konya Büyükşehir Belediyesi, törenlere katılmaları için dünyaca ünlü sporcu, aktör ve şarkıcıya dâvetiyeler göndermeye başladı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Konya’nın bir sevgi ve hoşgörü şehri olduğunu söyledi. Bunu da Hz. Mevlânâ’nın çağları aşan evrensel anlayışına borçlu olduklarını ifade eden Akyürek, ‘’Şehrimizde her yıl Aralık ayında yapılan törenlerde binlerce yerli ve yabancı misafiri ağırlıyoruz. Onlara, Mevlânâ ikliminde yetişmiş insanların misafirperverliğini en güzel şekilde gösteriyoruz’’ dedi. Akyürek, Şeb-i Arus törenlerinin, içeriği, katılımcı sayısı ve verdiği mesaj bakımından şu anda dünyanın en önemli kültür faaliyeti konumunda olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: ‘’Bu yıl Aralık ayında yapılacak törenlere de geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da yine birçok yerli ve yabancı devlet adamı, dinî lider, büyükelçi ve san'atçı katılacak. Törenler için Robert De Niro, Will Smith, Fransız düşünür Roger Garaudy, dünyaca ünlü basketbolcu Shaquille O’Neal, İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair’in eşi Cherie Blair’in Müslüman olan kız kardeşi Lauren Booth, Yusuf İslam, Zinadine Zidane, Nicolas Anelka’ya dâvetiye gönderildi’’ dedi. |
07.11.2010 |
Sahnede Surre Alayı |
Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihî Türk Müziği Topluluğu Şefi İhsan Özer, 12 Kasım Cuma günü Cemal Reşit Rey Konser salonunda verecekleri konserin konusunun, Osmanlı Padişahı Çelebi Mehmet zamanında uygulanmaya başlanan ve son Padişah Vahdeddin’e kadar zirveye ulaşarak devam eden Surre Alayı olduğunu ifade etti. Özer, Surre Alayı’nın, dinî bayramları içerisine alan ve hac zamanı bitene kadar devam eden bir süreç olduğunu dile getirerek, ‘’Bu konu çok orijinal. Zaman itibariyle de Kurban Bayramına yaklaşıyoruz ve bu da konuyla örtüşüyor’’ dedi. Konseri, çok kısa bir zaman önce, topluluklarında görev yapan ancak beyin tümörü yüzünden genç yaşta vefat eden arkadaşlarına adadıklarını kaydeden Özer, ‘’Biraz buruk bir konser olacak bizim için. Bir kaç senedir mücadele ettiği beyin tümörü sonucunda vefat etti. Çok genç ve başarılı bir insandı’’ şeklinde konuştu.
AMACIMIZ O ANI, O SÜRECİ YAŞATMAK İhsan Özer, ‘surre’nin kelime olarak ‘hediye’ anlamında olduğunu ve bunu Osmanlı Devleti’nin gelenek haline getirdiğini belirtti. Surre Alayı’nın Padişah Vahdeddin’den sonra, haramilerin yol kesmelerinden dolayı engellenmiş ve ondan sonra da ortadan kalkmış olabileceğini ifade eden Özer, ‘’Biz kısaca bu süreci müzik ve görsel materyallerle, konser anında mekânları ve konuyu anlatarak, çeşitli yazı ve resimlerle, repertuvardaki eserleri de ona göre seçerek, insanlara hem duyarak hem de görerek o anı, o süreci yaşatmak istiyoruz’’ dedi. Özer, Surre Alayı’nın, 6 ayı dolduran bir süreç olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti: ‘’Bu süreç, dinî bayramları içerisine alır ve hac zamanı bitene kadar devam eder. Hacı adayları yavaş yavaş çeşitli merkezlerde toplanıyorlar. Bu insanlar Mekke ve Medine halkına ve oradaki mekânlara da katkı sağlamak amacıyla mal ve paraları hediye olarak götürüyor. Surre Alayı’nın yolculuğu Recep ayının 12. gününde başlıyor. Sarayburnu’ndan, hacıların Üsküdar’a geçişiyle başlayan süreç, Selami Çeşme, Bağdat Caddesi üzerinden devam ediyor. Bu alay 3 koldan ilerliyor. Alay yola devam ederken kutlamalarla ilerliyor. Bir kol İznik, Bursa, Eskişehir’den, bir kol Karadeniz tarafından, bir kol da ayrı yol izleyerek devam ediyor. Her uğradığı mekânda alaya yeni hacı adayları katılıyor. Onların yanında yeni hediyeler de alaya ekleniyor. Ramazan’ın 20. gününde bütün kollar birleşip Şam’da buluşuyorlar. Orada Ramazan Bayramı’nı kutluyorlar. Buraya ayrıca Kahire’den, Bağdat’tan, Bakü’den ekipler de katılıyor. Bayramdan sonra, Medine’ye ve Mekke’ye hep beraber devam ediyorlar. Bu yolculuk daha da bir uzun sürüyor. Demek ki artık iyice duraklaya duraklaya devam ediyorlar.’’
MEDİNE VE MEKKE, ARDINDAN KURBAN BAYRAMI
Surre Alayı başlıklı konserin iki bölümden oluşacağını anlatan Özer, birinci bölümde Ramazan Bayramını kutlayacaklarını, ikinci bölümün Medine ve Mekke yolculuğu ardından Kurban Bayramı ile son bulacağını ifade etti. Özer, topluluk olarak konserlerinde hep bir konu üzerine odaklanıp, onu gündeme getirmeye çalıştıklarını ve bunu da müzikle ifade etmeye çalıştıklarını kaydetti. Özer, Surre Alayı başlıklı konserin repertuvarının hacca niyet etmekle başlayacağını ifade ederek, ‘’Recep ayının geldiğini göstereceğiz. İllerimize uğrayacağız. Arada Mi'rac Kandilini ifa edeceğiz. Ondan sonra, Ramazan ayını karşılayacağız. Sonra ona elveda deyip, bayrama gireceğiz. İlk bölüm bu şekilde bitecek’’ dedi. İkinci bölüme de salâvatlarla başlayacaklarını anlatan Özer, şöyle devam etti: ‘’Bu bölümde Peygamber Efendimize (asm), Medine’ye doğru bir yolculuk başlıyor. Medine’den bahsedeceğiz, Efendimizi hatırlatan ve O’nu yücelten, O’nun özelliklerini anlatan ilâhiler söyleyeceğiz. Oradan yavaş yavaş Mekke yoluna çıkacağız. Lebbeyk’ler okuyacağız. Mekke’yi ve Kâbe’yi göreceğiz. Ondan sonra hac hadisesini anlatacağız ve Kurban Bayramıyla bitireceğiz. Bizim topluluk normalde 75 kişi ancak burada iki bölüm halindeyiz. Biz o gün sahnede 30 kişi kadar olacağız. Artı Konya’ya gelince, orayla özdeşleşen, Semazenler tarafından Semazen gösterimi sunulacak. Biraz daha renklenecek.’’ Konser, 12 Kasım Cuma akşamı Cemal Reşit Rey konser salonunda san'atseverlere sunulacak. |
07.11.2010 |
YHT hatlarına deprem erken uyarı sistemi |
TCDD Genel Müdürlüğü ile Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Yüksek Hızlı Tren (YHT) hatlarına ‘’deprem erken uyarı sistemi’’ kurulması yönünde çalışma başlattı. Depremi anında algılayacak olan sistem, YHT’leri otomatik olarak durduracak. Proje kapsamında, YHT hatlarına belirlenecek aralıklarla depremi anında tesbit edecek cihazlar kurulacak. Bu cihazların depremi tesbitinin ardından YHT’lere uyarı sinyali gönderilecek ve YHT’ler, makinistlerin müdahalesinin dışında otomatik olarak duracak. Böylece, deprem anında rayların eğilmesi, hatların yarılması, raydan çıkma gibi sebeplerle oluşabilecek kazaların önüne geçilecek. Şu anda sadece Japonya’da kurulu olan sistemin, çok sayıda YHT projesinin hayata geçirileceği Türkiye’de de kullanılmasının önemine işaret eden yetkililer, böylece pek çok kazanın önüne geçilmesinin amaçlandığını kaydetti. |
07.11.2010 |
Seralar, geçim kaynakları oldu |
BartIn’In merkeze bağlı Derbent köyünde yaşayan vatandaşlar tarafından kurulan bin civarındaki serada, yılda yaklaşık 2 bin 500 ton domatesin yanı sıra salatalık, patlıcan, biber, soğan ve marul gibi sebzeler üretiliyor. Köyde ikamet eden Mustafa Sarıgül (68), 15 yıl önce sebze-meyve ticareti yaptığı sırada gittiği Antalya’da gördüğü sera ilgisini çekti. Köyünde de sera kurmak isteyen Sarıgül, bunların nasıl yapıldığını araştırdı, temin ettiği sera demirlerini köyüne getirerek ilk serasını kurdu. Serasında ilk olarak domates üreterek iyi verim alan Sarıgül, diğerlerini de kurarak yetiştirdiği sebzeleri çeşitlendirdi. Komşularının da seracılık yapmak istediklerini söylemesi üzerine Sarıgül, bu konuda köy halkına yardımcı oldu. 84 haneli köyde 3-5 adet bulunan sera sayısı bugün bine yaklaştı. Köyde her hanenin ortalama 8-10 serası bulunuyor. Üretiminin büyük çoğunluğunu domates üzerine yapan köy halkı, şehrin ihtiyacının da yarısından fazlasını karşılar duruma geldi. |
07.11.2010 |
Sudan yansıyanlar kadrajına yansıyor |
Trabzon’da 40 yıldır tabiat fotoğrafçılığı yapan ve aynı zamanda Anadolu Ajansı Yurt Muhabiri olan Fazıl Saraç, martıların ve ördeklerin denize düşen yansımaları üzerine sürdürdüğü çalışmasıyla, bakmak ve görmek arasındaki ince çizgiyi en iyi şekilde anlatıyor. Doğu Karadeniz’in eşsiz tabiatını fotoğraf kareleriyle yansıtabilmeyi kendine amaç edinen Fazıl Saraç, her insanın çektiği fotoğraf ile aslında bir yerde kendi ruh halini ve duygularını yansıttığını söyledi. Saraç, ‘’Yansımalarla ilgili çok sayıda deneme çalışması yaptım. Teknelerin sarı, mavi ve kırmızı gibi birbirinden farklı renkleri, martılar ile birleşince, bazılarının, ‘foto-montaj’ sandığı fotoğraflar ortaya çıktı’’ dedi. Bu yansımaları yakalayabilmek için belirli saatlerin bulunduğunu ifade eden Saraç, ‘’Karadeniz’de genellikle hava bulutludur. Bu yansımaların çekilebilmesi için sabah ya da öğleden sonraki saat dilimleri çok önemli. Fotoğraf çekmek için havanın güneşli olmasını dört gözle bekliyorum’’ diye konuştu. |
07.11.2010 |
Reformlar olumlu, ama yeterli değil |
Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasının önüne geçilmesi olumlu; ama üst düzey yargı ve ordu mensuplarının önemli dâvâlarla ilgili açıklamaları yargının tarafsızlığını tehlikeye düşürüyor. Orduya siyasete müdahale için manevra alanı bırakan TSK İç Hizmet Kanunu da hâlâ değişmedi. AYM'DE HÂLÂ İKİ ASKERî HAKİM VAR AYM'nin üye sayısının artması ve Meclisin ilk kez Sayıştay ve baroların gösterdiği adaylardan mahkemeye üye seçmesi Türkiye'yi AB'deki uygulamalara yaklaştırdı. Buna karşılık AYM'nin iki üyesi hâlâ asker. Demokraside anayasal yargı sivillerin işi olduğu için askerî hakimlerin varlığı sorgulanabilir .
Reformlar olumlu, ama yeterli değil
AB Komisyonu’nun 9 Kasımda yayımlayacağı 2010 Türkiye İlerleme Raporu’nun taslağında Anayasa değişikliğiyle HSYK’nın üye sayısının arttırılması “olumlu adım” olarak nitelendirildi. İlerleme Raporu taslağında, HSYK’nın üye sayısının 7’den 22’ye çıkarılarak, hakim ve savcılara doğrudan seçimlerle ilk kez Kurul’a üye gönderme imkânı tanınmasıyla HSYK’nın yargıdaki temsil gücünün arttırıldığı belirtildi. Taslak belgede, Anayasa değişikliğiyle daha önce HSYK tarafından meslekten ihraç edilen hakim ve savcılara dönüş yolunun açılması olumlu bulunurken, bu kapsamda savcı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihracıyla sonuçlanan “Şemdinli hadisesinin” hala çözüme kavuşturulmadığı ifade edildi. Anayasa değişikliğiyle sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçilmesini de olumlu karşılayan AB Komisyonu, “üst düzey yargı ve ordu mensuplarının önemli davalarla ilgili yaptıkları açıklamaların yargının tarafsızlığını tehlikeye düşürdüğü” kaydedildi. Taslakta, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması ve devamında HSYK’nın, Cihaner’le ilgili soruşturmayı yürüten Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın özel yetkisini geri almasından bahsedilerek, bu süreçte üst düzey yargı mensuplarının HSYK’ya destek veren açıklamalarının, yargının adil yargılama kapasitesi hakkında şüphe oluşturduğu görüşü dile getirildi.
SUÇ DUYURULARI TAKİPSİZ KALDI Taslakta, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yetkisi dışındaki siyasi konulara doğrudan ya da dolaylı etkide bulunduğu vaka sayısı azalmıştır. Buna karşın Genelkurmay Başkanı, devam eden dava ve soruşturmalarla ilgili pek çok fırsatı kullanarak yorum yapmıştır. Bu açıklamalarla ilgili vatandaşlar ve sivil toplum örgütleri birçok suç duyurusunda bulunmuştur. Halbuki yargı bunların takipçisi olmamıştır. Ordunun medyada seçici akreditasyon uygulaması devam etmiştir” denildi.
TSK İÇ HİZMET KANUNU HÂLÂ DEĞİŞMEDİ Taslak belgede, güvenlik güçleri üzerindeki sivil gözetim bağlamında 12 Eylüldeki Anayasa değişikliğiyle, Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) ihraç edilen askeri personele temyiz yolunun açılması ve 1980 darbesinin faillerinin yargılanması önündeki engellerin kaldırılması gibi olumlu adımların atıldığı belirtilirken, “orduya siyasete müdahale konusunda manevra alanı bırakan” TSK iç hizmet kanununun hala değiştirilmemesi eleştirildi.
ANAYASAL YARGI SİVİLLERİN İŞİ İlerleme Raporu’nun taslağında, Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısının artırılması ve TBMM’nin ilk kez Sayıştay ve baroların gösterdiği adaylar arasında mahkemeye üye seçmesinin Türkiye’yi AB’deki uygulamalara yakınlaştırdığı ifade edildi. Belgede, “Buna karşın Anayasa Mahkemesi’nin iki üyesi hâlâ askerî yargıç. Demokratik bir sistemde anayasal yargı sivillerin işi olduğu için askeri yargıçların varlığı sorgulanabilir” ifadesine yer verildi.
SEÇİM BARAJINA ELİŞTİRİ Taslak raporda, 12 Eylüldeki halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa paketinin, AB katılım sürecinde Türkiye’den beklenen birçok önceliği karşılayan, “doğru yönde atılmış bir adım olduğu” belirtilirken, anayasa paketiyle getirilen değişikliklerin Avrupa standartlarına uygun, şeffaf ve kapsayıcı bir şekilde uygulanmasının “kilit” önemde olduğu vurgulandı. Belgede, Türkiye’nin yüzde 10 seçim barajını koruması ve milletvekili dokunulmazlığının geniş kapsamlı kalmaya devam etmesi eleştirildi.
İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ TEHDİT ALTINDA Taslak raporda, basın ve kamuoyunun Kürt meselesi, ordunun rolü, azınlık hakları ve Ermeni meselesi gibi geçmişte hassas kabul edilen konuları daha açık ve özgürce tartışabilmesi övülürken, Ergenekon davasıyla ilgili haber yapan basın mensuplarına sık sık dava açılması eleştirildi. Belgede bu kapsamda, “Ergenekon davasıyla ilgili haber yazan gazetecilere çok sayıda dava açılması endişeye sebep oluyor. Gazeteciler soruşturmanın gizliliğini ihlal etmekle suçlanarak soruşturuluyor ve yargılanıyor. Bu durum oto sansüre neden olabilir” denildi. Türkiye’de internet sitelerine sık sık ve orantısız şekilde erişim yasağını eleştirilen belgede, Türkiye’deki yasaların ifade özgürlüğünü “yeterince garanti altına almadığı” savunuldu. Raporda, siyasi nüfuz kullanılmasının ve yasal belirsizliklerin basın özgürlüğünü olumsuz etkilediği ileri sürüldü.
KIBRIS SORUNUNDA AKTİF DESTEK BEKLENİYOR İlerleme Raporu taslağında, Türkiye’nin, Kıbrıs’taki kapsamlı çözüm müzakerelerine destek açıklamalarına devam ettiği belirtilerek AB’nin Türkiye’den “aktif destek beklediği” kaydedildi. Türkiye’nin Ek Protokol yükümlülüklerini hala yerine getirmediği Kıbrıs Rum kesimiyle ilişkilerini normalleştirme yolunda ilerlemediği not edilerek AB Komisyonu’nun bunu yakından izlemeyi sürdüreceği dile getirilen taslak belgede, Türkiye’nin dış politika hamleleri ve özellikle Balkanlar’da barış için gösterdiği çabalar ise övüldü. |
07.11.2010 |
Gül: Füze kalkanında kararımızı verdik |
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nde yapılan toplantıda, Türkiye’nin füze savunma sistemi konusundaki tutumunun belirlendiğini açıkladı. Füze kalkanında tutum belirlendi Cumhurbaşkanı Gül, İngiltere’ye hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin füze savunma tartışmalarını hatırlatarak, ‘’Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen NATO Hazırlık Toplantısında Türkiye’nin tutumuna ilişkin bir kararın ortaya çıkıp çıkmadığını’’ sorması üzerine Gül, Portekiz’in başkenti Lizbon’da 19-20 Kasım tarihlerinde NATO zirvesinin toplanacağını, NATO’nun gündeminde çeşitli konuların bulunduğunu, NATO-AB ilişkileri, füze savunma sistemleri, NATO’nun savunma sistemleri, NATO’nun yeni strateji konseptinin tüm bu konuların arasında yer aldığını söyledi. Gül, ‘’Bütün bu konularla ilgili ülkemizin tutumu ve tavrını belirlemek için hükümetimiz, sayın Başbakanımız, sayın Genelkurmay Başkanımız, Dışişleri Bakanımız, Millî Savunma Bakanımız, ilgili bürokratlarımız önemli bir toplantı yaptık, orada tutumumuzu belirledik’’ diye konuştu. Türkiye’nin, NATO’nun en önemli üyelerinden biri olduğunu dile getiren Gül, bugün NATO’nun üye sayısı ve müttefikleri çok olsa da, 1952’den beri NATO’nun üyesi olan Türkiye’nin, soğuk savaş döneminde en büyük fedakarlıkları yapan ve hür dünyayı koruyan bir ülke olduğunu ifade etti. Gül, ‘’Dolayısıyla NATO ile ilgili her gelişmede, yeni stratejilerin belirlenmesinde, Türkiye’nin hep söyleyecek sözleri vardır. Zaten bunlar diplomat ve askerlerimiz tarafından yapılan müzakerelerde hep dile getirilmektedir. Bu geziden önce, son bir tutumumuzun gözden geçirilmesiyle ilgili toplantı yaptık’’ diye konuştu. |
07.11.2010 |
Başbakan: Provokasyonlarla çözüm süreçleri baltalandı |
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır Türkiye’de her açılım, demokratikleşme girişiminin sabote edildiğini belirterek, ‘’Çözüme en fazla yaklaşıldığı anlarda, provokasyonlarla çözüm süreçleri baltalandı. Terör örgütünün sabotaj amaçlı insanlık dışı saldırıları karşısında hemen geri adım atıldı. Biz geri adım atmayacağız’’ dedi. Başbakan Erdoğan, parti genel merkezinde düzenlenen AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP), sadece o bölge ya da Türkiye’yi değil, tüm bölgeyi hatta bütün dünyayı etkileyecek kadar büyük ve önemli olduğuna dikkati çekti. Bbu büyük projeyi tamamlarken hiç taviz vermeden terörle mücadelenin de sürdüğünü belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ‘’Üzüldüğüm bir konu var. Sorumluluk noktasındayız. İnanıyorum ki halkım da buna üzülüyor. MHP lideri çıkıyor ‘Taksim’deki canlı bomba neyse açılım da aynısıdır’ diyor. İşte kalkıp oralara, o illere gitmezseniz, oraları görmezseniz, GAP’ın o bölge için ne ifade ettiğini bölgedeki yatırımların orayı nasıl değiştirdiğini hissetmezseniz, böyle hezeyan cümleleri sarf edersiniz. Ben MHP’ye gönül vermiş kardeşlerime tekrar sesleniyorum, bu hezeyanı iyi takip edin değerli kardeşlerim, iyi değerlendirin. Bu ülkeye efendi olmaya değil hizmetkar olmaya soyunmuş bu kadroyu bu tür bir teröristle aynı kefeye koyan bu anlayışa artık sizler de gereken dersi verin.’’
HEZEYANIN KAYNAĞINI BİLİYORUM
“Bu hezeyanın kaynağını bildiğini’’ ifade eden Erdoğan, ‘’Ancak Taksim’de insanlığa kast eden canlı bombanın ve onun arkasındaki zihniyetin tek bir hedefi var, açılımı sabote etmek, kardeşliği sabote etmek, birlik ve bütünlüğü sabote etmek. Doğu’da Güneydoğu’da güvenlik güçlerimize, sivillere, hatta imamlara, hatta çocuklara kast eden terörün tek bir hedefi var; millî birlik ve kardeşliğimizi çökertmek bunu zaafa uğratmak, demokratikleşmeyi sabote etmek, huzuru ve iç barışı sabote etmek. Eğer çıkar da Taksim’deki bombalama olayından sonra ‘bu açılımın bir neticesidir’ derseniz çok büyük bir yanlış yapmışsınız’’ dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 12 Eylül halk oylaması öncesi terörle aynı hizada duranların, 12 Eylülden sonra da bu hizayı bozmadığını söyledi. |
07.11.2010 |
Atalay: Kimse terör örgütüyle müzakere yapmaz |
İÇİŞLERİ Bakanı Beşir Atalay, kimsenin terör örgütüyle müzakere yapmayacağını belirterek, ‘’Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet. Bir hükümlüyle kimin nasıl görüşeceği çok bellidir’’ dedi. Atalay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin soru ve eleştirilerini cevapladı. Milletvekillerinin konuşmalarında, ‘’terör örgütüyle müzakere’’ konusuna çokça değindiğini belirten Atalay, şöyle devam etti: ‘’Bu konuda çok uzun bir tartışma içine girmek istemiyorum. Şöyle bakmak lâzım; Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet. Bir hükümlüyle kimin nasıl görüşeceği bellidir. Türkiye, bir göçebe devleti değildir. Türkiye’nin kendi geleneğinde hangi sorunları nasıl çözeceği bellidir. Burada kurumsal soru soruyorsunuz. Jandarma zaten adada güvenlikten sorumlu bir kuruluşumuzdur. Kimse terör örgütüyle falan müzakere yapmaz. Bize sorarken de bunların yapılmadığını biliyorsunuz aslında. Hükümetin bu konudaki tavrını Başbakan çok net olarak açıkladı.’’ MHP’li milletvekillerinin, açıklamalarını tatmin edici bulmayarak itiraz etmeleri üzerine Bakan Atalay, ‘’Başbakan söyleyeceğini söyledi, ‘müzakere’ falan sözü geçmez oralarda. Kiminle nasıl görüşeceği... Devletin kurumları mekanizmaları vardır, o görüşmeleri yapar. Siz olsanız başkası da olsa, bunlar devletin geleneği içerisinde yürür. ‘Jandarma adanın güvenliğinden sorumludur’ diyorum, onun dışında bir şey söylemiyorum. Bunun dışında spekülatif şeylere gerek yok’’ diye konuştu. |
07.11.2010 |
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Önder Sav’a teşekkür |
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin Genel Sekreteri Önder Sav’a teşekkür mektubu gönderdiği bildirildi. CHP’den yapılan açıklamada, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin yeni yönetimi belirlendikten sonra Perşembe günü Genel Sekreter Sav’a bir teşekkür mektubu gönderdiği belirtildi. Kılıçdaroğlu, mektubunda şu ifadelere yer verdi: ‘’Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16 Ekim 2010 günlü yazısı ve Parti tüzüğünün 39.maddesi uyarınca Merkez Yönetim Kurulu üyeliklerine görevlendirme yaptım. Genel Sekreter olarak Parti Meclisi Üyesi Süheyl Batum’u görevlendirdim. Partimizin en kıdemli üyelerinden birisi olarak, her kademede yaptığınız hizmetlerden ötürü teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan böyle de CHP iktidarı için birlikte çalışacağımızı umuyorum.’’ Kılıçdaroğlu, Erdal İnönü için düzenlenecek anma törenine katılmak için İstanbul’a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorular üzerine CHP’de taşların yerine oturduğunu söyledi. Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun 9 Kasım Salı günü il başkanlarını toplantıya çağırdığı bildirildi. |
07.11.2010 |
15 asırlık sorun, 15 ayda çözülmez |
Hükümetin Alevi açılımı çalışmalarını yürüten Devlet Bakanı Faruk Çelik, 15 asırlık bir konunun 15 ayda çözülemeyeceğini söyledi. Çelik, yazar ve düşünürlerden çalışmaların geciktiğine dair açıklamaları dinleyince hayretler içinde kaldığını belirterek, “Konunun içeriğini bilmiyorlar. Televizyon ekranlarından saatlerce anlatıyoruz. 15 asırlık bir konu 15 ayda çözülmez. Bazı şahıslar yanlış, acımasız, temeli olmayan değerlendirmeler yapıyorlar” diye konuştu. 15 asırlık sorun, 15 ayda çözülmez Hükümetİn Alevî açılımı çalışmalarını yürüten Devlet Bakanı Faruk Çelik, 15 asırlık bir konunun 15 ayda çözülemeyeceğini söyledi. Aleviler gibi Sünnilerin de sorunlarının bulunduğuna dikkat çeken Çelik, toplumun bütün kesimlerinin üzerinde mutabık kalacağı bir çözümden yana olduklarını kaydetti. Devlet Bakanı Faruk Çelik, Alevi sorununun çözümüne ilişkin adımların geciktiğine yönelik eleştirileri değerlendirdi. Alevilikle ilgili çalışmaların ciddî bir konu olduğunu, 3-5 ayda çözülemeyeceğini belirten Bakan Çelik, “Yazar ve düşünürlerden çalışmaların geciktiğine dair açıklamaları dinleyince hayretler içinde kaldım. Konunun içeriğini bilmiyorlar. Televizyon ekranlarından saatlerce anlatıyoruz. 15 asırlık bir konu 15 ayda çözülmez. Bazı şahıslar yanlış, acımasız, temeli olmayan değerlendirmeler yapıyorlar” dedi. Alevilerle bir araya geldiğinde susup onları dinlediğini anlatan Bakan Çelik şöyle konuştu: “Biz ne yaptık 15 ayda? Bizden talep edilenlerin tümünü sosyal kesimlerle paylaştık. Çalıştayları bitirdik, raporları hazırladık, komisyonlar kuruldu. Hukuk komisyonu cem evleriyle ilgili çalışmayı tamamladı. Eğitim komisyonu din öğretimi ve eğitimi çalışmalarını Ocak ayına kadar tamamlayacak. 2011-2012 döneminde din eğitimi ve öğretimini nasıl vereceğiz, anne babanın talebine bağlı bir eğitim ile dinler kültürün anlatıldığı din öğretimini kapsayan bir çalışmayı sonuçlandırmak üzereyiz.”
ALEVİLERİN SORUNLARI İLK KEZ KONUŞULUYOR
MadImak Oteli’nin kamulaştırılmasının 23 Kasım’da sonuçlanacağını anlatan Devlet Bakanı Çelik, konuyla ilgili mahkeme kararını beklediklerini söyledi. Alevi açılımıyla ilgili geç kalan, yürümeyen bir konunun olmadığını dile getiren Çelik, bugüne kadar Alevilerin önüne çözüm konmadığının altını çizdi. Aleviliğin sorunlarıyla ilgili ilk kez çözümün konuşulduğunu vurgulayan Bakan Çelik, bunu yadırgayanların olduğunu söyledi.
SADECE ALEVİLERİN SORUNLARI YOK, SÜNNİLERİN DE VAR
Bakan Faruk Çelik, toplumda inanç bakımından sadece Alevilerin sorunları olmadığına vurgu yaparak, Sünnilerin de sorunları olduğunu ifade etti. Bakan Çelik sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bunları birlikte aşmamız gerekiyor. Birlikte sorunları çözmeye çalışıyoruz. Türkiye’de çocukların 15 yaşına kadar din eğitimi almaya hakkı yok. Bunların hepsi sorun alanımız. Bir bir çözülmesi gerekiyor.” Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmalara önemli katkı verdiğini aktaran Çelik, “Haksız yere, klasik ön yargılarla Diyanet’i suçlayanları kınıyorum. Çalıştay sürecinde Diyanet olumsuz bir tavır almadığı gibi bizzat uzmanlarıyla sürece destek oldu.” dedi. Muhalefeti de sert dille eleştiren Devlet Bakanı Faruk Çelik, Türkiye’de muhafelet sorununun bulunduğunu kaydetti. Çelik, iktidara alternatif olduğunu düşünen bir muhalefet anlayışının olmadığını savundu. |
07.11.2010 |
TSK’daki hantal yapı modernize edilmeli |
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, Türk Silahlı Kuvvetlerin (TSK) yapısını hantal bulduğunu, bunun modernize edilmesi ve hareket kabiliyeti yüksek bir duruma getirilmesini gerektiğini söyledi. Topçu, Taksim’deki terör saldırısı sebebiyle, Emniyet Teşkilatı Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni (EMŞAD) ziyaret etti. Ziyaretinde Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün, ‘’sözleşmeli er’’ açıklamalarıyla ilgili değerlendirmede bulunan Topçu, TSK’nın, Türkiye’nin göz bebeği ve Türk Milleti tarafından Peygamber ocağı olarak görüldüğünü söyledi. Topçu, şöyle konuştu: ‘’TSK’daki hantal yapı modernize edilmeli, hareket kabiliyeti yüksek bir hale getirilmelidir. Bununla ilgili düzenlemelere karşı değiliz. Bizim önerimiz eşkiya ile mücadelede polis ve askerlerden oluşacak mobilize bir ekibin oluşturulmasıdır. Özel özlük hakları olan bu birlik gayri nimazi harp sanatını bilen bir ekip olsun. Biz bunu öneriyoruz. Biz, tek tip askerliğe karşıyız. Yedek subaylığın devam etmesinden yanayız. Uzman onbaşı ve uzman çavuş modelleri daha öncede uygulandı. Bizim önerilerimiz dikkate alınırsa başarılı olunacağından eminiz.’’ |
07.11.2010 |
TRT koordinatörlerine dâvâ |
TRT’den 3 koordinatöre, “görevlerini kötüye kullandıkları’’ iddiasıyla dava açıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Nadi Türkaslan’ın, CHP ile CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün suç duyurularının ardından yürüttüğü soruşturma sonucu hazırladığı iddianame, gönderildiği asliye ceza mahkemesince kabul edildi. TRT 1 Koordinatörü Bülent Ata, TRT Haber Koordinatörü Ali Ahmet Böken ve TRT 6 Koordinatörü Fethullah Kırşan’ın ‘’halk oylaması sürecindeki yayınlarda, ağırlıklı olarak Anayasa değişikliğinin lehindeki görüşlere yer vererek, görevlerini kötüye kullandıkları’’ savunulan iddianamede, 3 TRT koordinatörünün 1’er yıldan 3’er yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları istendi. |
07.11.2010 |
Burdur ve Manisa'da kaza: 7 ölü, 10 yaralı |
Burdur ve Manisa’da meydana gelen 2 ayrı trafik kazasında 7 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, Manisa -İzmir karayolunun 14. kilometresinde meydana gelen kazada, Hamdi Güzel (22) yönetimindeki mandalina yüklü 35 SCB 87 plâkalı kamyon, freninin boşalması sonucu 8 araca çarptıktan sonra devrilerek durabildi. Kazadan kamyon sürücüsü Hamdi Güzel yara almadan kurtulurken çarptığı otomobillerde bulunan İrfan Uysal (35) olay yerinde, İbrahim Urak (18) ile karayolunun trafiğe açılması çalışmaları sırasında araçların birinin altında yaralı olarak bulunan İbrahim Tekbudak kaldırıldıkları Merkez Efendi Devlet Hastanesi’nde hayatların kaybetti. Yaralı 10 kişi ise Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Sudrettin Alpkaya’nın kullandığı 07 AAS 83 plâkalı otomobil, Isparta’dan Antalya istikametine gelirken Bucak ilçesine bağlı Kızılali Köyü yakınlarında, Barbaros Kovacı idaresindeki 28 K 0812 plakalı TIR’la çarpıştı. Kazada, otomobil sürücüsü Sudrettin Alpkaya (35), yanında bulunan kızı Kardelen (12) ve kardeşi Halil Alpkaya (38) ile Tuğba Duran (32) vefat etti. |
07.11.2010 |
Maganda kurşununu jandarma da soruşturacak |
Jandarma Genel Komutanlığı, Safranbolu’da, 4 yaşındaki Edanur Avcı’nın vefat etmesi olayıyla ilgili idarî soruşturma başlatıldığı bildirdi. Komutanlığın internet sitesinde yer alan açıklamada, üzücü olayın ilk belirlemelere göre ateşli silâh yaralanması neticesinde meydana geldiği belirtilerek, şunlar kaydedildi: ‘’Olayın, adlî soruşturması Safranbolu Cumhuriyet Savcılığı, idarî soruşturması Komutanlığımız tarafından yapılmaktadır. Soruşturma sonucunda elde edilen bilgiler kamuoyu ile paylaşılacaktır. Bu üzücü olayda vefat eden kızımız Edanur ’a rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz.’’ |
07.11.2010 |
Temsilcilerimiz Toplandı |
2010 yılı sonbahar dönemi umumî temsilciler toplantısı İstanbul-Güneşli tesislerimizde gerçekleştirildi. 29 Mayıs-6 Kasım tarihleri arasını kapsayan son altı aylık dönemde müessesemiz çalışmaları ile diğer hizmet birimlerimizin faaliyetlerinin gözden geçirildiği toplantı verimli görüşmelere sahne oldu. Faaliyet raporlarının okunduğu toplantıda, önümüzdeki yayın ve hizmet dönemine ilişkin proje ve hedefler üzerinde de müzakereler yapıldı. |
07.11.2010 |