Aile-Sağlık |
Çocukla oynamak zihin geliştiriyor Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hatice Kumcağız, çocukların zihinsel gelişiminde oyunun önemli rolü olduğunu zihinsel gelişimlerine katkı için ebeveynlerin de çocuklarının oyunlarına katılması gerektiğini söyledi. Kumcağız, çocuk için oyun sürecinin, önemli bir öğrenme aracı olduğunu belirtti. Çocukların oyun aracılığıyla düşünmeyi, kendini tanımayı, ifade etmeyi öğrendiklerini anlatan Kumcağız, oyunun, çocuğun fiziksel, zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden gelişimini hızlandırdığını kaydetti. Oyun sürecinin özellikle 3 yaş civarındaki çocuklar için önemli olduğunun altını çizen Kumcağız, şu bilgiyi verdi: ‘’Bu dönemde kız çocuklar anneyle, erkek çocuklar ise babayla özdeşim kurmaktadırlar. Çocuklara sağlıklı model olmak için hem annenin hem de babanın çocuğuyla vakit geçirerek oyun oynaması, kaliteli bir paylaşım yaşanmasına neden olacaktır. Bu durum çocuğun öğrenmesini arttırdığı gibi çocuğun psikolojisi açısından da çok büyük önem arz etmektedir.’’
EBEVEYNLER OYUNUN ÖNEMİNİN FARKINDA DEĞİL
Oyun oynamanın çocuk gelişimindeki öneminin ebeveynler tarafından farkına varılmadığını dile getiren Kumcağız, ebeveynlerin çocuklarıyla oyun oynamalarının ilk adımının fikirlerini empoze etmek yerine, çocuğun liderliğini, fikirlerini ve hayal gücünü takip etmelerini sağlamak olduğunu söyledi. Çocuklar sessizce oyun oynarken pek çok ebeveynin tabiî olarak bu durumu kendi işlerini tamamlamak için bir fırsat olarak gördüklerine işaret eden Kumcağız, şöyle devam etti: ‘’Çocuklar kendi kendilerine oynarken genellikle ebeveynler bunu yemek yapmak ya da gazete okumak için bir fırsat olarak görürler. Bunu yaparak, çocuğa sessizce oyun oynamasını ne kadar takdir ettiğinizi gösterememiş olursunuz. Sonuç olarak çocuğunuz tek başına oyun oynadığında kendini görmezden geliniyor hisseder ve sadece gürültü çıkardığında ya da dikkat çekmek için bilinçli bir şeyler yaptığında ilgi toplayabildiğini düşünür. Eğer oyuna ilgi gösterirseniz, sizin dikkatinizi çekmek için uygunsuz yollar bulmaya daha az ihtiyaç duyar.’’ Oyunun çocuğun dil gelişimini de olumlu etkilediğini ifade eden Kumcağız, ebeveynlere şu tavsiyelerde bulundu: ‘’Çocuğunuzun oyunuyla ilgili olduğunuzu göstermek için çocuğunuzun ne yaptığı hakkında destekleyici yorumlar ve açıklamalar yapmalısınız. Bu yaklaşım dil gelişimini de aktif şekilde destekler. Bazen ebeveynler yardımcı olmaya çalışırken, çocukların nasıl problem çözüleceğini ve kendi başına oyun oynanacağını öğrenmesini zorlaştırırlar. Ebeveynin çok fazla yardım etmesi ya da işin tamamını üstlenmesi çocuğun kendine güven hissini azaltır ve yetişkine bağımlılığı teşvik eder.’’ |
27.10.2010 |
Ağız kokusu boşanma sebebi olabiliyor Atatürk Üniversitesi (AÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Varol Çanakçı, ağız ve diş hijyeninin önemine vurgu yaparak, ağız kokusunun çiftlerin boşanma sebebi olabildiğini söyledi. Periodontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Çanakçı, ağız ve diş sağlığına çok dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, diş eti hastalıklarının bir çok olumsuz sonuçları beraberinde getirdiğini belirtti. Diş hastalıklarının, böbrek hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığı tetiklediğini anlatan Çanakçı, ‘’Ağız hijyenine her yaşta, çocukluk, gençlik, hamilelik, ihtiyarlık her dönemde mutlaka çok dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü diş eti hastalıkları, dişin çürümesi, sallanması, dişin altındaki kemiğin çürümesi yaşlılıkta daha da artabilir’’ dedi. Ağızdaki bakterilerin vücudun her tarafında faaliyet gösterdiğini belirten Çanakçı, şunları kaydetti: ‘’Bu gün baktığınız zaman, ağız kokusu bir boşanma nedeni bile oluyor. Ağız kokusu, o kişinin toplumdaki konumunu da belli ediyor. Bunun için tabiî insanlar ağız ve diş hijyenine çok önem vermelidir. Batıda ağız kokusu iyi görülmüyor. Ama ülkemizde normalmiş gibi görüldüğü için bu sayı fazla. Halbuki bunların kötü olduğunu, böyle şeylerin uyarılması gerektiğini herkes birbirine anlatsa bu hastalıklar bu kadar da artmaz. Son yıllarda bazı çiftler ağız kokusu şikâyetiyle bize geliyorlar. Ağız kokuları olduğu için tedavi olmak istiyorlar. Bunlar çok önemli.’’ Çanakçı, ağız ve diş sağlığının, hem insan sağlığı hem de sosyal yaşantısı açısından önem arz ettiğini dile getirdi. |
27.10.2010 |
Havalar soğuyor, beslenmenize dikkat edin HavalarIn soğumasıyla birlikte hastalıklar da daha sık göstermeye başlıyor. Vücut direncinin azaldığı infeksiyon hastalıklarının yaşandığı bu dönemde yeterli ve dengeli beslenme büyük önem taşıyor. Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü Uzman Diyetisyen Tuğçe Aytulu Ersin her besin grubundan gereken miktarda alınması gerektiğini söylüyor. Sonbaharla birlikte özellikle kış aylarının, grip ve soğuk algınlığına en çok yakalandığımız dönemler olduğuna dikkat çeken Diyetisyen Ersin, “Dünyanın en önemli sağlık sorunlarından sayılan infeksiyon hastalıklarının yaşandığı bu dönemde vücut direnci azalır. Özellikle infeksiyon ile immün sistem (bağışıklık sistemi) ilişkileri düşünüldüğünde; artan metabolik hıza karşılık; hücrelerin ihtiyacı olan enerji, dengeli bir beslenme ile sağlanabilir. Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde metabolizmamızı koruma altına alıp, daha da güçlendirmenin en etkili yollarından biri yeterli ve dengeli beslenmedir. Bu her yaş grubu için geçerlidir. Özellikle infeksiyonlara karşı daha duyarlı olan çocuklar, gebeler, emziren anneler ve yaşlılar için beslenme daha da önem taşır” dedi. VİTAMİNLER VE HASTALIKLAR Vitaminler hakkında da bilgi veren Diyetisyen Ersin, şunları söyledi: “A ve C vitaminleri, antioksidan vitaminlerdir. Bu vitaminler, bağışıklık sistemimizi güçlendirerek, hastalıklara karşı daha dirençli olmamızı sağlar. Turunçgiller, havuç, brokoli, kabak, Brüksel lahanası, yeşilbiber, karnabahar, mandalina, maydanoz, roka, tere gibi sebzeler, vitaminler açısından zengin besinlerdir. Burada önemli olan, meyvelerin sıkıldıktan hemen sonra içilmesidir.” Çay ve kahve yerine bitki çayları veya C vitamin yönünden zengin olan kuşburnu çayının tercih edilebileceğini belirten Ersin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yemeklerde veya öğün aralarında tüketilen bol miktardaki salata da bize ihtiyacımız olan vitaminleri sağlayacaktır. C vitamini kaybını önlemek için salatalar da meyve suları gibi hazırlandıktan kısa bir süre sonra yenmelidir. Ayçiçeği, mısırözü, bitkisel sıvı yağlar, omega-6 yağ asitleri (çoklu doymamış yağlar), deniz ürünleri ve omega-3 yağ asitleri (çoklu doymamış yağ), zeytinyağı, fındık yağı ile omega-9 (tekli doymamış yağ) yağ asitleri açısından zengin besinlerdir. Dengeli beslenmenin bir diğer şartı da yeterli protein alımıdır. Doku yapımı ve onarımındaki güçlü etkileri nedeniyle proteinler, günlük beslenmeden eksik edilmemelidir. Özellikle süt, yoğurt, peynir, yumurta, et, tavuk ve balık gibi gıdalar proteinlerin en iyi kaynağıdır.”
RECEP BOZDAĞ /RECEP BOZDAĞ |
27.10.2010 |