Aile-Sağlık |
Kadınlar, müstehcen görüntülerden rahatsız RADYO ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, kadınların televizyon yayınlarında rahatsız olduğu görüntülerin başında müstehcen görüntüler geliyor. Çocuklara, kadınlara ve güçsüzlere uygulanan fiziksel şiddet görüntüleri ile tecavüz mağdurlarının görüntüleri ise ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor. ‘Kadınların Televizyon İzleme Eğilimleri Araştırması - 2’ adlı kamuoyu araştırmasının sonuçları açıklandı.Toplantının açılışında konuşan Üst Kurul Başkanı Davut Dursun, kadınların neden ayrı bir izleyici kitlesi olarak kabul edildiğini, cinsiyet ve yaş faktörü gibi değişkenlerin izleme tercihlerini yönlendiren önemli fonksiyonlar arasında yer almasıyla açıkladı. Araştırmanın sonuçlarını açıklayan RTÜK üyesi Hülya Alp’in verdiği bilgiye göre, kadınların televizyonlarda en çok görmek istedikleri programlar yerli diziler, sağlık programları ve haberler. En beğenmedikleri programlar ise izdivaç, kadın, magazin ve spor programları. RTÜK tarafından 21 ilde, 18 ve daha yukarı yaştaki toplam 2 bin 523 kadının katılımıyla gerçekleştirilen araştırmada, kadınların televizyon izleme süreleri, en çok izledikleri kanallar, en beğendikleri program türleri, televizyon programlarıyla ilgili kanaatleri, reklâmları ne kadar izledikleri, programlarla ilgili istek ve beklentileri belirlendi. Yapılan araştırmada kadınların yüzde 60’ının yaklaşık olarak 2 ile 5 saat arasında televizyon izlediği ortaya çıktı. Evli kadınların bekârlardan, ilkokul mezunu kadınların yüksek eğitimlilerden, işsiz kadınların çalışanlardan, metropolde yaşayan kadınların taşrada yaşayanlardan, emeklilerin ve ev hanımlarının çalışan kadınlardan daha çok televizyon izlediği belirlendi.
KADINLAR, KADIN PROGRAMLARINDA EN ÇOK SAĞLIK, EN AZ GERÇEK HAYAT, SİYASET VE YARIŞMA İSTİYOR
Kadın izleyicilerin program türlerini izleme sıklıklarına bakıldığında; yerli dizi izleyenlerin oranı yaklaşık olarak yüzde 78, haberleri izleyenler yüzde 76, sağlık programlarını izleyenler yüzde 49, dinî programları izleyenler yüzde 42, müzik/eğlence programlarını izleyenlerin oranı ise yaklaşık olarak yüzde 36 düzeyinde oldu. Kadınların televizyonlarda en çok görmek istediği beş program türü ise sırasıyla yerli diziler, sağlık programları, haberler, dinî programlar ve belgeseller oldu. Araştırma sonuçlarına göre, kadınların kendilerine yönelik televizyon programlarında yer almasını istedikleri konuların başında sağlık geliyor. Eğitim, dinle ilgili konular, çocuk bakımı, yemek bilgileri, örgü/el işi ise kadınların programlarda en çok yer almasını istedikleri diğer konular arasında geliyor. Kadınlara yönelik programlarda en az yer alması istenen konular ise gerçek hayat, siyaset ve yarışma.
Yerli dizilerde ve reklamlarda kadının rolü: Anne, cinsel nesne...
Araştirmada yerli dizilerde ve reklamlarda kadının temsiline yönelik sorular da soruldu. “Yerli dizilerde kadın en çok hangi rolde yer almaktadır?” sorusuna ankete katılan kadınların yüzde 57’si anne, yüzde 22.9’u cinsel nesne, yüzde 18.6’sı şiddet gören, ezilen kadın, yüzde 9.9’u iş hayatındaki kadın yanıtını verdi. “Reklamlarda kadın en çok hangi rolde yer almaktadır?” sorusuna ise kadınların yüzde 58’i anne, yüzde 22.2’si cinsel nesne, yüzde 11.9’i iş hayatındaki kadın, yüzde 8.8’i eş olarak kadın yanıtını verdi.
Beğenilmeyen programlar
Araştirma bulgularına göre kadınların en fazla izdivaç, magazin, kadın kuşağı, spor ve şiddet/korku içeren programlardan rahatsız oldukları ortaya çıktı. Bunun başlıca sebebleri sorulduğunda; ‘aile değerlerinin zedelenmesi’, ‘evliliğin şova dönüştürülmesi’, ‘katılanların özel hayata ilişkin konuşmaları’, ‘sunucuların laubali konuşmaları’ olduğu belirlendi. Kadın izleyicilerin en çok fiziksel şiddet ve cinsellik içeren görüntülerden rahatsız oldukları; tecavüze uğrayanlara ilişkin görüntüler ile cinayet görüntülerinin de yüksek oranlarda rahatsızlık veren konuları oluşturduğu görüldü. |
26.10.2010 |
4 milyon astım, 5 milyon KOAH hastası var YAŞLILARDA maliyeti en yüksek 10 hastalık içinde ilk sırada yer alan KOAH’a yakalananlardan ancak 10 kişiden biri hastalığının farkında. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, ülkemizde ise 4 milyon astım, 5 milyon KOAH hastası bulunduğuna dikkat çekti. Adana Hekimevi’nde Astım Hastaları Derneği tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, astım ve koah hastalarının mutlaka sigarayı bırakmaları gerektiğini, bu konuda sağlık bakanlığı hastanelerinde kurulan Sigara Bıraktırma Merkezlerinden destek alınabileceğini kaydetti. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Torks Derneği’nin astım ve koah ile ilgili çok etkin programlar uyguladığına dikkat çeken Prof. Dr. Yorgancıoğlu, “Dünyada 300 milyon astım hastası var. Her yıl 255 bin kişi astımdan ölüyor. Astım hastalarının ve ölümlerinin yüzde 80’i düşük ve orta gelir düzeyli ülkelerde meydana geliyor. Önlem alınmazsa 10 yıl içinde astım hastalığı ve ölümlerinde yüzde 20 artış bekleniyor. Dünyada 210 milyon kişi koah hastası. 3 milyon kişi ise bu hastalıktan ölüyor. 2030 yılında koah en sık ölüm sebebi olan 3. Hastalık olacak. Ülkemizde ise 4 milyon Astım, 5 milyon koah hastası bulunuyor.” diye konuştu. Bütün insanların rahat nefes alabildiği bir dünya oluşturarak, küresel akciğer sağlığını geliştirmek amacında olduklarını dile getiren Yorgancıoğlu, temel hedeflerinin kronik solunum hastalıklarıyla savaşta çok kapsamlı bir yaklaşım geliştirmek olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, kronik solunum hastalıklarına bağlı ölümleri ve hastalık yükünü azaltmak istediklerini ifade etti. Prof. Yorgancıoğlu, Türkiye’de 2010 yılında koahtan 40 bin 831, astımdan ise 3 bin 308 ölüm beklendiğine dikkat çekti. |
26.10.2010 |
Ameliyat psikolojiyi bozuyor MEVLANA Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ahmet Kuzgun, yapılan her cerrahi operasyonun, kişide stres ve psikolojik gerginlik oluşturduğunu söyledi. Ahmet Kuzgun, açık kalp ameliyatı, büyük karın ameliyatları, akciğer ameliyatları ve beyin ameliyatları gibi operasyon süresininde uzun olduğu ameliyatlarda, bu etkinin çok daha fazla olduğunu belirtti. Hastaya ameliyat olması gerektiği söylendiğinden itibaren kişinin sosyokültürel seviyesi, hekimin hastaya olan yaklaşımı ve hastanın çevresindeki kişilerin yönlendirmelerinin hastada streslerin boyutunu belirlediğini ifade eden Kuzgun, hekimin hastaya güven vermesinin önemli olduğuna dikkat çekti. Başarılı bir operasyonun ardından, orta yaş üzeri hastalarda genellikle sevinç ve mutluluğun hakim olduğunu kaydeden Kuzgun, gençlerin ise aksine sıkıntılı olduğunu ve hastalığın niçin kendisini yakaladığına takıldığını dile getirdi. Hekimler olarak her türlü stres yaratan sorunun kendileri tarafından cevaplandırılması gerektiğni bildiren Op. Dr. Ahmet Kuzgun, “Gerekirse hastaların aile ve yakınları ile diyalog kurulmalıdır. Psikolog ve psikiyatri desteği alınmalıdır. Kalp sağlığı, ruh sağlığı ile desteklenmelidir” dedi. Açık kalp ameliyatları ile bazı beyin, akciğer ve karın ameliyatlarının, kalıcı yada geçici komplikasyonlar açısından risk taşıdığını dile getiren Kuzgun, hasta ve yakınlarının, risk ve olası komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bu konuda duyarlı olunması gerektiğini aktaran Kuzgun, şunları söyledi: “Bilgilendirme yapılırken hastanın ve ailesinin sosyokültürel düzeyi dikkate alınmalıdır. Anlaşılır bir lisan kullanılmalıdır. Hekimler bilgilendirme konusunda inandırıcı olmalıdır. Bu da hekimin samimiyetiyle mümkün olur.” |
26.10.2010 |
Aşırı sınav stresi boyunda ağrı yapıyor UZMANLAR, öğrencilerde boyun ağrısı sıklığının artmasının uzun süre aynı pozisyonda ders çalışmak, yatarak televizyon izlemek, uzun süre bilgisayar başında vakit geçirmek ve stresten kaynaklandığını bildirdi. Boyun ağrısına yakalanmamak için bilgisayar başındayken ve ders çalışırken 20-25 dakikada bir hafif boyun hareketi yapılmasını öneren uzmanlar, stresten uzak durulması, düzenli boyun egzersizi yapılması ve uzun süre bilgisayar başında vakit geçirilmemesi konusunda uyarıyor. Konya Fizikon Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Uzmanı Dr. Nagihan Yararoğlu, Öğrencilerin art arda sınavlara tabi tutulması, velilerin ve çevrenin baskısı yüzünden öğrencilerin stresinin arttığını belirtti. Bu stresin boyun ağrısına sebep olduğunu dile getiren Yararoğlu, “Boyun omurgası normalde C harfi şeklindedir. Stresle omurların etrafındaki kaslar kasılarak boyun düzleşir ve boyun ağrısına sebep olur” dedi. |
26.10.2010 |