24 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Öğrenci projesine harç engeli

TÜRKİYE Gönüllü Eğitimciler Derneği Genel Başkanı İbrahim Erdoğan, Türkiye’de yükseköğrenim gören yabancı öğrencilerin eğitim harçlarının büyük oranlarda arttırıldığını, bu durumun öğrencileri zor durumda bıraktığını belirtti.

Erdoğan, TEDAŞ misafirhanesinde bir grup yabancı öğrenciyle düzenlediği basın toplantısında, Afrika ve Türk Cumhuriyetlerinden Türkiye’ye yükseköğrenim için gelen öğrencilerin eğitim harçlarının 5-10 kat arasında arttırıldığını, ayrıca Türk asıllı öğrencilere yapılan yüzde 50 indirimin kaldırıldığını söyledi. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’de harç miktarlarının 10 bin-30 bin lira arasında değiştiğini bildiren Erdoğan, harçların bu denli yükseltilmesinin özellikle Afrika, Orta Asya, Orta Doğu ve Balkanlar’dan gelecek öğrenciler için hayalkırıklığına sebep olduğunu ifade etti. Yabancı öğrenci harçlarına yapılan zamların, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından başlatılan ‘’Öğrenci Projesi’’ ile çeliştiğini savunan Erdoğan, şunları kaydetti: ‘’YÖK aldığı bir kararla 21 Ocak 2010’da Yabancı Öğrenci Sınavı’nı kaldırdığını açıkladı. Böylece yabancı öğrenciler, önlerindeki en büyük prosedürden kurtulmuş oldu. 2011’den itibaren yabancı öğrenciler bu sınava girmeden Türkiye’de istediği üniversiteye başvurarak eğitim alabilecekti. Ancak 2010-11 akademik yılında belirlenen harç miktarları, yıllardır büyük hassasiyetle yürütülen Büyük Öğrenci Projesi’ne darbe vurmuştur.’’

HARÇLARI ÜNİVERSİTELERİN TESBİTİ, KEYFİLİĞİ DOĞURDU

HARÇLARIN tesbitinin üniversitelere bırakılması kararının son derece yanlış ve keyfi uygulamaların doğmasına sebep olduğuna işaret eden Erdoğan, Afrika, Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar, Kuzey ve Güney Pasifik ülkelerinden gelen çoğu dar gelirli öğrencilerin, bu harçları ödeyemez durumda olduğunu, harçların makul seviyelere düşürülmemesi halinde ise Türkiye’yi terk etmek zorunda kalacaklarını bildirdi. Yabancı öğrencilerin ‘’mazlûm durumuna düşürüldüğünü’’ iddia eden Erdoğan, haksızlığın giderilmesi için ilgili merciler hakkında hukuk mücadelesi vereceklerini sözlerine ekledi. İHH İnsanî Yardım Vakfı Ankara Şubesi Başkanı Zeynel Abidin Özkan da eğitimine devam eden yabancı öğrencilerin bu yıl yüksek harçlarla karşılaştığını, kazanılmış haklarının ellerinden alınmasının söz konusu olduğunu söyledi. Pakistanlı Kerimullah K. de ODTÜ’ye ön kayıt yaptırmasına rağmen harçlarının çok arttırıldığı için kesin kaydını yaptıramadığını belirterek, ‘’Babamı Pakistan’da 2005 depreminde kaybettim, çok yoksuluz. Türkiye’yi çok seviyorum, ama yüksek harç parasını ödeyecek durumumuz yok’’ dedi. Türkmenistanlı M. T. de ailesinin gelir durumunun Türkiye’ye göre çok kısıtlı olduğuna işaret ederek, ‘’Benim dışımda okuyan kardeşlerim de var. Harç fiyatları geri çekilmezse Türkiye’de eğitime devam etme şansımız kalmayacak, ülkemize döneceğiz’’ diye konuştu.

24.10.2010


 

Yaya geçidini kullanmadıkları için ‘aslî kusurlu’ çıktılar

İZMİR Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Hizmetleri A.Ş (İZULAŞ) şoförlerinden Hakan Türksever’in kullandığı otobüsün çarpması sonucu, Haziran ayında vefat eden baba-kız, karşıdan karşıya geçerken yaya ve okul geçidiyle kavşak giriş ve çıkışlarını kullanmadıkları, taşıt yoluna birdenbire çıktıkları için asli kusurlu bulundu.

Kaza ile ilgili bilirkişi raporunda şu görüşlere yer verildi: ‘’Yayalar Rahime Korkmaz ile Mehmet Kaya, bu kazanın oluşumunda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 68. maddesinin b bendinde belirtilen, ‘Taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasaktır’ bendini ihlâl ettikleri, yani çarpma noktasına 15 metre mesafede bulunan 1416 sokak kavşağını kullanmadıkları, yine aynı kanunun 84. maddesinde belirtilen yaya kusurları bölümünün ‘taşıt yoluna birdenbire çıkma’ bendi ihlâl ettikleri için asli kusurlu olduğu, sanık sürücü Hakan Türksever’in bu kazanın oluşumunda aynı kanunun 52. maddesinin ‘sürücüler hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorundadırlar’ bendini ihlâl ettiği ve dikkatini yeteri kadar seyir istikametine vermediğinden tali kusurlu olduğu kanaatine varmış bulunmaktım.’’ Bilirkişi, raporunda sanık Türksever’in olay günü alkollü olmadığının tesbit edildiğine de dikkati çekti.

24.10.2010


 

Göle Müftülüğü 4 bin adet kurban kitapçığı dağıttı

ARDAHAN’IN Göle ilçesinde müftülük, vatandaşları kurban konusunda bilgilendirmek için el kitapçığı bastırdı.

Müftülük tarafından hazırlanan ve ilçe esnafları tarafından bastırılan kitapçık vatandaşlar tarafından büyük ilgi gördü. Göle Müftüsü Yavuz Yıldız’ın hazırladığı risâlede kurbanla ilgili gerekli bütün bilgiler özet olarak anlatılıyor. Dört bin adet bastırılan kitapçıkta; “Neden kurban kesiyoruz, kimler kurban kesebilir, hangi hayvanlar kurban edilebilir vb.” başlıklar altında kurbanla ilgili bütün bilgiler yer alıyor.

24.10.2010


 

Sistem çöktü, hastalar ilâçlarını alamıyor

TÜRK Eczacıları Birliği (TEB) Genel Sekreteri Özgür Özel, eczane provizyon sistemindeki aksaklığa ilişkin, ‘’Şu anda çalışmayan sistem dolayısıyla hastalarımız ilâçlarını hiçbir eczaneden alamıyorlar.

Ne yazık ki buna acil hastalar da dahil’’ dedi. Özel, yazılı açıklamasında, eczanelerde kullanılan ve reçete onay sistemi denilen ‘’Medula Provizyon Sistemi’’nde Pazartesi gününden bu yana aksaklıkların meydana geldiğini, şu an ise sistemin tamamen çöktüğünü bildirdi. Çalışmayan sistem dolayısıyla hastaların ilâçlarını hiçbir eczaneden alamadıklarını, buna acil hastaların da dahil olduğunu vurgulayan Özel, şunları kaydetti: ‘’Pazartesi gününden beri, sistemden zor da olsa onay almayı başarabilen eczacılar, hastalarına ilâç ve danışmanlık hizmetlerini verebiliyorlardı. Ancak ne yazık ki sistem tamamen çökmüş durumda. Eczacılar hastaların ilâçlarını temin edebilmek için sistemin düzelmesini bekliyorlar, iki gündür eczanelerinde sabahlıyorlar. Artık bu altyapı sorunlarını yaşamak ve hastalarımızın mağduriyetine tanık olmak istemiyoruz.”

24.10.2010


 

Teknoloji ve eğitim ile,orman yangınları azaldı

ORMAN Genel Müdürlüğü’nün verdiği eğitim ve teknolojik yatırımlar orman yangınlarını azalmasını sağladı. Türkiye’de bu yıl meydana gelen bin 472 orman yangınında 2 bin 900 hektar alan zarar gördü.

Bu başarının temelinde, Orman Genel Müdürlüğü’nün sürdürdüğü eğitim çalışmaları yatıyor. Kurulan gezici eğitim ekipleri, yangınla mücadele ve bilinçlendirme çalışmaları kapsamında bu yıl 6 bin köyde 350 bin orman köylüsüne eğitim verdi. Çocukların çevre bilinci kazanması amacıyla oluşturulan ‘Sincap Orman Çocuk Tiyatrosu’ da, bu yıl yaklaşık 200 bin çocuğa ormanları anlattı. Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, 776 kule tarafından 24 saat boyunca ormanların izlendiğini, duman çıkar çıkmaz 15-20 saniye içerisinde yangının bildirildiğini ve erken müdahale ile yangını büyümeden söndürdüklerini belirtti. Kahveci, hızlı ve etkin mücadele için de ormanlar içerisine her 5 kilometrede bir bin 250 adet havuz ve gölet yaptıklarını dile getirdi.

24.10.2010


 

Elazığ’daki afet konutları Kasım’da tamamlanacak

ELAZIĞ’DA 8 Mart 2010’da meydana gelen depremden etkilenen Kovancılar, Karakoçan ve Palu ilçelerine bağlı 137 köy ve mezrada yapılan 876 afet konutun Kasım ayı itibariyle tamamlanması planlanıyor.

Elazığ Bayındırlık ve İskân Müdürü Hamza Yıldız, yaptığı yazılı açıklamada, Karakoçan, Kovancılar ve Palu ilçe merkezleri ile köylerinde yapılacak olan tek ve iki katlı afet konutlarının yürürlükte bulunan deprem yönetmeliğine uygun, vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde 3 oda, antre, salon, mutfak, tuvalet ve banyodan oluştuğunu vurguladı. Yıldız, açıklamasında şunları kaydetti: ‘’Duvarları ısı yalıtımlı olan binada ıslak mekânlar seramik kaplama, mutfak mermer tezgâhı ile alt üst dolaplı ve oda tabanları laminant kaplama, pencereler plastik doğrama yapılacaktır. Ayrıca çamaşır makinesi yeri ile üst kısmına ahşap dolap yapılacaktır. Ahşap oturtma çatılı olan binada çatı kaplaması renkli galvanizli oluklu sac kaplama, çatı arası 8 santimetre izocam yalıtımlı ve tüm odaların tabanları 4 santimetre XPS ısı yalıtımlı olacaktır.’’

24.10.2010


 

İstanbullunun emeklilik tercihi Antalya oldu

AKDENİZ Üniversitesi öğretim üyelerince yürütülen araştırma, Antalya’ya en çok İstanbulluların göç ettiğini gösterdi.

Akdeniz Üniversitesi’nde Prof. Dr. Ali Koç, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Mert ve Araştırma Görevlisi Murat Belke tarafından hazırlanan, ‘’Antalya Kent Merkezi Sosyoekonomik, Demografik Yapı, İstihdam ve Yaşam Memnuniyeti Araştırması’’, şehirde yönelik ilginç veriler ortaya koydu. Proje Yürütücüsü ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Koç, 5 merkez ilçede 496 anket uyguladıklarını kaydetti. Antalya’nın demografik yapısı incelenirken öncelikle göç olgusunu araştırdıklarını anlatan Ali Koç, şehir merkezinin sanıldığı gibi Doğu ve Güneydoğu illeri değil, en çok Akdeniz Bölgesi’nden göç aldığını ifade etti. Antalya şehir merkezine göç eden hane halkı bireylerinin hangi illerden göç ettiğine de baktıklarını söyleyen Prof. Dr. Koç, yüzde 9,5 ile ilk sırada İstanbul’un geldiğini ifade etti.

24.10.2010


 

Bal tüketimini teşvik edecekler

ADANA Arı Yetiştiricileri Birliği’nin, yörede ve Türkiye’nin diğer illerinde, kişi başına 1 kilogramı bulan bal üretimini arttırmak amacıyla festival düzenleyip tanıtım çalışmaları yapacağı bildirildi.

Adana Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ahmet Turan Otlu, Türkiye genelindeki bal tüketiminin bölgelere göre farklılık gösterdiğini söyledi. Çukurova yöresinde ve Akdeniz sahil kesimlerinde meyve ve tatlı alışkanlığı daha fazla olduğu için bala beklenen oranda rağbet gösterilmediğini belirten Otlu, tüketimin daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz’de olduğunu ifade etti. Otlu, Türkiye’de kişi başı bal tüketiminin yılda bir kilogramı bulurken, bu rakamın Avrupa ülkelerinde 3 kilograma çıktığını belirterek, ‘’Türkiye genelinde 39 bin 796 kişi arıcılık kayıt sistemine dahil ve bunların ait 4 milyon 261 bin 196 adet aktif arı kovanı var. Türkiye genelindeki doğal bal üretimi ise 82 bin ton düzeyinde’’ dedi. Otlu, bal tüketimini teşvik etmek amacıyla festival düzenleme ve tanıtım çalışmaları yapma kararı aldıklarını bildirdi.

24.10.2010


 

AB BARIŞ PROJESİ TÜRKİYE İLE TAMAMLANIR

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB’nin insanlık tarihinin en büyük barış projesi olduğunu belirterek, bu barış projesinin tamamlanması için Türkiye’nin şart olduğunu söyledi. Egemen Bağış, Avrupa’nın İstanbul’suz eksik kalacağını vurgulayarak, insanlık tarihinin en büyük barış projesi olan AB sayesinde, Avrupa ulusları arasındaki savaşların sona erdiğini kaydetti.

ELLİ YILDIR KAPIDA BEKLETİLİYORUZ

Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Ancak bu barış projesinin tamamlanması için Türkiye şart. Bizim büyük resmi görmemiz gerekiyor. Biz sabırlıyız. Sabırlı olmak zordur ve sabrettiğiniz takdirde de bunun meyvelerini toplarsanız. Ama hiçbir ülke 51 yıl bekletilmedi. Hâlâ da fasılların yüzde 50’den fazlası alâkasız nedenlerle bloke ediliyor. O nedenle her iki tarafın gerçek çıkarlarını tahlil etmeye başlamanın zamanı geldi de geçiyor bile... Devlet Bakanı ve Başmüzekereci Egemen Bağış, AB’nin insanlık tarihinin en büyük barış projesi olduğunu belirterek, bu barış projesinin tamamlanması için Türkiye’nin şart olduğunu söyledi. Egemen Bağış, Belçika Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Steven Vanackere ve AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle ile kahvaltıda biraraya gelmesinin ardından, British Council, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘’Türkiye-AB: Geleceği Şekillendiriyor’’ temalı 7. Boğaziçi Konferansı’nın ilk oturumuna katıldı. Bağış, konuklarının İstanbul’da gezmek ve alışveriş yapmak yerine toplantıya katılmalarından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, ‘’Gelmişken alışveriş de yapın. Yüzde 11’lik büyüme bize yeterli gelmedi, yüzde 12’ye çıkalım’’ ifadesini kullandı. “TÜRKİYE, AB’NİN YAŞADIĞI GÜÇLÜKLERİN ANAHTARI” Konuklarını ‘’Bizans, Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının eski başkenti ve Avrupa’nın mevcut kültür başkentine hoş geldiniz’’ şeklinde selamlayan Bağış, İstanbul’un katılımcıları ağırlamaktan dolayı çok gururlu olduğunu söyledi. Türkiye sözcüğünün İngilizcesinde, Türkçe anlamı anahtar olan ‘’key’’ hecesinin yer aldığını hatırlatan Bağış, ‘’Türkiye, AB’nin yaşadığı güçlüklerin anahtarıdır. AB’nin geleceğinin anahtarı Türkiye’de. Avrupa’nın geleceği Türkiye’de. Çünkü bu kazan kazan temelinde bir ilişki ve birbirimize ihtiyacımız var’’ dedi. “AB , TÜRKİYE’NİN DİYETİSYENİ” Seçmenlerin, 8 yılda 12 bin kilometrelik yeni yollar yaparken, okulların üçte birini modernize ederken, hastane, havaalanı inşa ederken, kişi başına geliri 3 katına çıkarırken, böyle bir ekonomik büyüme yaşarken, AB fonlarının olmadığını ifade ederek, ‘’O zaman AB’yi niye bu kadar önemsiyoruz?’’ diye sorduklarını belirten Bağış, onlara, “AB’nin, Türkiye’nin diyetisyeni olduğunu, AB’nin, belli kurallar verdiğini, bunlara riayet edildiği takdirde Türkiye’nin daha zinde, formda bir ülke haline geleceğini söylediğini” kaydetti. “AVRUPA, İSTANBUL’SUZ EKSİK KALIR” Egemen Bağış, Avrupa’nın İstanbul’suz eksik kalacağını vurgulayarak, insanlık tarihinin en büyük barış projesi olan AB sayesinde, Avrupa ulusları arasındaki savaşların sona erdiğini kaydetti. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Ancak bu barış projesinin tamamlanması için Türkiye şart. Bizim büyük resmi görmemiz gerekiyor. Biz sabırlıyız. Sabırlı olmak zordur ve sabrettiğiniz takdirde de bunun meyvelerini toplarsanız. Ama hiçbir ülke 51 yıl bekletilmedi. Hala da fasılların yüzde 50’den fazlası alâkasız nedenlerle bloke ediliyor. O nedenle her iki tarafın gerçek çıkarlarını tahlil etmeye başlamanın zamanı geldi de geçiyor bile...”

24.10.2010


 

AB için sivil anayasa şart

AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, sivil bir anayasanın, Türkiye’nin AB standartlarıyla uyumlu bir demokrasi sistemini güçlendirmesi için en önemli hareket noktası olduğunu belirterek, bütün siyasî güçlerin ve sivil toplumun, daha geniş bir kamu istişaresi içerisinde biraraya gelmesinin, yeni bir sivil anayasa konusunda uzlaşmayı güçlendireceğini kaydetti.

Füle: AB için sivil anayasa şart Brıtısh Council, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘’Türkiye-AB: Geleceği Şekillendiriyor’’ temalı 7. Boğaziçi Konferansı” dün yapıldı. İlk oturumunda konuşan AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, sivil bir anayasanın, Türkiye’nin AB standartlarıyla uyumlu bir demokrasi sistemini güçlendirmesi için en önemli hareket noktası olduğunu belirterek, bütün siyasî güçlerin ve sivil toplumun, daha geniş bir kamu istişaresi içerisinde biraraya gelmesinin, yeni bir sivil anayasa konusunda uzlaşmayı güçlendireceğini kaydetti. Füle, ayrıca, “Türk toprağındaki her bir terör faaliyetini de kınadığımı ifade etmek isterim. Bu bizi birleştiren bir nokta’’ dedi.Brıtısh Council, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘’Türkiye-AB: Geleceği Şekillendiriyor’’ temalı 7. Boğaziçi Konferansı” dün yapıldı. İlk oturumunda konuşan AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, sivil bir anayasanın, Türkiye’nin AB standartlarıyla uyumlu bir demokrasi sistemini güçlendirmesi için en önemli hareket noktası olduğunu belirterek, bütün siyasî güçlerin ve sivil toplumun, daha geniş bir kamu istişaresi içerisinde biraraya gelmesinin, yeni bir sivil anayasa konusunda uzlaşmayı güçlendireceğini kaydetti. Füle, ayrıca, “Türk toprağındaki her bir terör faaliyetini de kınadığımı ifade etmek isterim. Bu bizi birleştiren bir nokta’’ dedi.

24.10.2010


 

CHP net değil

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başörtüsü konusunda uzlaşma sağlanamamasıyla ilgili olarak, ‘’Uzlaşamama, kimden kaynaklanıyor? Benim meydanlarda söylediğim belli. Her söylediğimizin arkasındayız.

CHP başörtüsü konusunda net değil Ama meydanlarda söz verip de sözlerinin arkasında durmayan kim?” diye sordu. Öte yandan, CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise, CHP’nin tek başına sadece ‘’Türban konusunu çözeceğiz’’ diye bir ifadesinin olmadığını, Kılıçdaroğlu’nun, bu konunun bir paket içinde ele alınması gerektiğini kastettiğini söyledi. ŞAHİN MENGÜ: CHP’NİN SÖZÜ YOK CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise Manisa Öğretmen Evi’nde düzenlediği ‘’Referandum sürecinde uyum yasaları çerçevesinde yargı’’ konulu konferansa ‘’türban tartışmaları’’na değindi. CHP’nin tek başına sadece ‘’Türban konusunu çözeceğiz’’ diye bir ifadesinin olmadığını savunan Mengü, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, bu konunun seçim barajı, dokunulmazlıklar ve YÖK’ün yer aldığı bir paket içinde ele alınması gerektiğini kastettiğini söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başörtüsü konusunda meydanlarda söylediğinin belli olduğunu, her söylediğinin arkasında olduğunu söylerken, CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, CHP’nin tek başına sadece ‘’Türban konusunu çözeceğiz’’ diye bir ifadesinin olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu, Pembe Köşk’teki ‘’İsmet İnönü, Defterlerle Bir Yaşam’’ konulu fotoğraf ve belgeler sergisinin açılışı öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin başörtüsü konusunda uzlaşma sağlanamamasıyla ilgili sorusu üzerine şunları kaydetti: ‘’Uzlaşamama, kimden kaynaklanıyor? Benim meydanlarda söylediğim belli. Her söylediğimizin arkasındayız. Ama meydanlarda söz verip de sözlerinin arkasında durmayan kim? Öncelikle bunun sorgulanması gerek. Ne söylediysem Kemal Kılıçdaroğlu olarak, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Ama bir de dönsün Sayın Başbakan kendisine sorsun bakalım. Meydanlarda ne söyledi? Verdiği sözün arkasında duruyor mu, durmuyor mu? Kimse yargısız infaz yapmasın. CHP öteden beri dik duruyor. Her söylediği sözün de arkasındadır. Hiç kimse bunun aksini kanıtlayamaz. Ama ben sayın Başbakan’ın verdiği sözlerin arkasında durmadığını, her yerde, her ortamda sayın Başbakan’ın önünde de kanıtlayabilirim.’’

24.10.2010


 

Erdoğan da yasaktan yakındı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’Kadınları, genç kızları, kılık kıyafetine göre, inancına, aidiyetine veya aile yapısına göre üniversite eğitiminden mahrum bırakmak, üniversitenin özgürlükçü niteliğini aşındıran ilkel ve gerici bir tutumdur’’ dedi.

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Kadınları, genç kızları, kılık kıyafetine göre, inancına, aidiyetine veya aile yapısına göre üniversite eğitiminden mahrum bırakmak, ilkel ve gerici bir tutumdur” dedi. Erdoğan, Conrad Otel’de düzenlenen ‘’Kadının Güçlendirilmesi ve Beşeri Güvenliğin İnşası’’ konulu Küresel Eylem İçin Parlamenterler 32. Yıllık Forumu’nda yaptığı konuşmada, kadın erkek ayrımcılığında, özellikle kadınların kendi arasındaki eşitsizliğe dikkat çekmeye çalıştığını söyledi. Bu bağlamda kadınların eğitimi konusuna da ayrı bir parantez açmakta fayda gördüğünü belirten Erdoğan, kadın erkek eşitliği veya eşitsizliği konuşulurken, burada özellikle kadınların kendi aralarında eşitlik ve eşitsizlikte de dayanışmalarını çok önemsediğini kaydetti. Başbakan Erdoğan, ‘’Eğer kadınlar kendi aralarında eşitlik veya eşitsizliği halledemiyorlarsa, kadın erkek arasındaki eşitlik veya eşitsizliğin ne anlamı var. Önce bunun halledilmesi gerekir. Fakat bu unutturuluyor. Bu gündeme getirilmiyor’’ şeklinde konuştu. ‘’Dünya genelinde, üniversite eğitiminde, kadınların karşı karşıya kaldığı ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği çok ciddî ve gelecek nesilleri de ilgilendiren bir boyuta ulaştı’’ diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Şunu açıklıkla ve samimiyetle ifade etmek istiyorum: Kadınları, genç kızları, kılık kıyafetine göre, inancına, aidiyetine veya aile yapısına göre üniversite eğitiminden mahrum bırakmak, üniversitenin özgürlükçü niteliğini aşındıran ilkel ve gerici bir tutumdur. Aynı şekilde, kılık kıyafetlerinden, inançlarından ya da geldikleri ülkelere bakarak, kadınları, çeşitli hizmetleri almaktan mahrum bırakmak, demokrasinin ve insan haklarının özüyle çelişmektedir.‘’

24.10.2010


 

Basın kartında Başörtüsü yasağı kalktı

ÜNİVERSİTELER ve KPSS sınavlarından sonra basın kartı başvurusunda da aranan başörtüsü yasağı kalktı.

Basın Kartı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Basın Kartı Yönetmeliği’ne eklenen geçici maddeyle, belli şartları taşıyan ilköğretim (ortaokul) mezunlarına da bir kereye mahsus olmak üzere bugünden itibaren üç ay içinde basın kartı almak için başvuru hakkı tanındı. Mensuplarına basın kartı verilebilecek bir yayın organında en az 36 ay bilfiil çalıştıklarını Sosyal Güvenlik Kurumundan alınacak prim döküm cetveliyle belgeleyen ve halen çalışan basın mensuplarında lise mezuniyeti şartı aranmayacak.Basın kartı talebinde bulunacaklardan istenen belgelerle ilgili yapılan düzenlemede de daha önceden, ‘’beyannameye ekli fotoğrafların önden, baş ve yüz açık olarak çekilmiş olması’’ zorunlu iken, yeni düzenlemede yalnızca ‘’iki adet vesikalık fotoğraf’’ ibaresi yer aldı. Böylece basın kartına başörtülü gazetecilerin de başvurmasının önünde engel kalmadı. Değişiklikle, yurt dışında Türkçe yayın yapan medyada çalışan gazetecilere de basın kartı verilebilecek. Ayrıca, kamu kurum ve kuruluşlarındaki basın ve halkla ilişkiler sorumluları da basın kartı sahibi olabilecek.

24.10.2010


 

Hukukçular: İller İdaresi Kanunu değişmeli

nBugün gazetesinde yer alan haberde, Genelkurmay ve İçişleri Bakanlığının karşılıklı olarak imzalarıyla iptal ettikleri Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokü (EMASYA) 6. Kolordu’da canlandırılmak istendi. Girişim sonrası İller İdaresi Kanununa eleştiri getiren hukukçular, “EMASYA iptal edilse de İller İdaresi Kanunu değişmezse benzer girişimler” sürer yorumu yapıldı.

GÜLEÇYÜZ 9 AY ÖNCE DİKKAT ÇEKMİŞTİ

GENEL Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz, 6 Şubat 2010 tarihli “Derin tuzaklar” başlıklı yazısında EMASYA protokolünün kaldırılmasına rağmen İl İdaresi Kanunu 11/D maddesinin hâlâ yürürlükte olduğuna dikkat çekmişti. Güleçyüz, yazısında şunları kaydetmişti:

“Peki, şimdi ne olacak? EMASYA kalktı, ama dayanağını oluşturan İl İdaresi Kanunu 11/D maddesi hâlâ yürürlükte. Ve EMASYA sonrasında bu maddenin etkinleştirileceği ifade ediliyor. Oysa bu maddenin Refahyol hükümetince değiştirilen ve hâlâ o şekliyle devam etmekte olan halinde yine gayet sıkıntılı düzenlemeler mevcut. ‘Askerî kuvvetin müstakilen görevlendirilmesi durumunda; verilen görev askerî kuvvet tarafından kendi komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre TSK İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkiler kullanılarak yerine getirilir’ gibi. Yine aynı fıkrada yer alan ve EMASYA protokolünü netice veren cümle de aynen duruyor. 4.9.96’da Resmî Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girdikten sonra iptali için CHP’lilerin yaptığı başvuru AYM tarafından küçük rötuşlarla reddedilen bu fıkra bu haliyle uygulamada kalmaya devam ettiği müddetçe işin içinden çıkılamaz. Ve EMASYA’yı kaldırıp bu maddeyi etkinleştirmek, sıkıntının artarak devamını netice verir. Dolayısıyla, 11/D’nin de mutlaka ıslâhı şart.”

İller İdaresi Kanunu değişmeli

GENELKURMAY ve İçişleri Bakanlığının karşılıklı imzalarıyla iptal edilmesine karşılık Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolünün (EMASYA) 6. Kolorduda canlandırılmak istenmesi tepki çekti. Skandal girişimde İller İdaresi Kanununa dikkat çeken hukukçular, “EMASYA iptal edilse de İller İdaresi Kanunu değişmezse benzer girişimler” olur yorumunda bulundu.

BÜTÜN BİRLİKLERDE OLABİLİR

Bugüne konuşan Emekli Askerî Hâkim Faik Tarımcıoğlu, EMASYAnın 28 Şubat post modern darbesi zamanında gerekli şartları oluşturmak için yapılmış bir protokol olduğunu belirterek, “Böyle bir protokol olmasaydı dahi İller İdaresi Kanunu ve İç Hizmet Kanununun 35. maddesi ‘Bana bu yetkiyi vermiştir’ şeklinde değerlendirmeler yapılarak gerekli şartlar oluşturtacaktı” dedi.

Demokratik mantalitenin gelişmediği bir ortamda gayriresmî arayışların olacağını belirten Tarımcıoğlu, “Bu tarz protokoller sadece yazılı şekillerde ve 1 adet olmadığından da EMASYA kaldırıldığında fazla gürültü olmamıştı. Kendi algılamalarına göre birilerinin kendi EMASYA’ları olabilir. Bunun sadece 6. Kolorduda olduğunu sanmam tüm birliklerde de olabilir” diye konuştu.

“BİZ YAPARIZ BİZ EDERİZ

ANLAYIŞI HÂLÂ DEVAM EDİYOR”

Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır da EMASYA’nın kaldırıldığını ancak İl Özel İdaresi Kanunu’nda EMASYA protokolüne yakın hükümlerin olduğunu söyledi. Çalışır, “Faaliyetler bu çerçevede yapılmış olabilir. Yasama organının bu tür olaylara mahal vermeyecek şekilde düzenleme yapması gerekir. Kamu görevlilerinin de bu düzenlemelere göre uyması gerekecek bir anlayışa sahip olması gerekiyor. Uymayanların da mutlak suretle cezalandırılmalı. Çünkü biz yaparız biz ederiz anlayışı hâlâ devam ediyor” diye konuştu.

BAŞBUĞ AÇIKLAMIŞTI

Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek ise protokolün kaldırılmasının gündemde olduğu dönemlerde dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Yetkileri İl Özel İdaresi Kanunundan alıyoruz” açıklaması yaptığını hatırlattı. Gerektiğinde İl Özel İdaresi Kanunundaki bazı düzenlemelerin askeri makamlarca faydalanma imkanı olduğunu anlatan Petek, “EMASYA kaldırılırken İl İdaresi Kanunundaki bazı hükümler de düzenlenmeliydi” diye konuştu.

“DÜZENLEME YAPILMALIYDI”

Kendi alanında basan sağlayamayan TSKnın sivil alanda basan arama gayretlerinin kabul edilemez olduğunu belirten Hukukçular Demeği Başkanı Cahit Özkan ise şunlan kaydetti: “Maalesef yapay gerekçelerle EMASYA yeniden gündeme getirilmek isteniyor. Emniyetin gayet başarılı olduğu ve çok daha iyi neticeler aldığı alanlarda askere ihtiyaç yok. Bu durumda EMASYA protokolünün yeniden uygulanması sebebi olmayan bir girişim olur. Türkiye EMASYA’nın çilesini çok çekti. Daha fazla çekmek istemiyor.”

24.10.2010


 

Başörtüsü için yasal düzenleme yapılmalı

SAKARYA Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, başörtüsü sorununun daha da karmaşık hale getirildiğini, sorunun ancak ifade özgürlüğü çerçevesinde yasal düzenleme ile çözülebileceğini bildirdi.

Bir grup platform üyesi Adapazarı Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaptı. Platform adına basın bildirisini okuyan Selman Şanalmış, başörtüsü sorununun siyasilerin gündemini birden bire işgal etmesinin kendilerini hem mutlu ettiğini, hem de kaygılandırdığını belirtti. Şanalmış, “Ankara İlahiyat Fakültesi’nde 1968 yılında başlayan başörtüsü sorununun halledilmesi şöyle dursun, daha da karmaşık bir sorun yumağı haline getiriliyor. Bu konun çözümü için hukuki bir düzenleme yapılması gerekir. İfade özgürlüğü çerçevesinde, başörtülü hanımların başlarını örtebilmeleri, sadece okullarda değil, okullarını bitirdikten sonra da mesleğini icra edeceği ve hizmet vereceği her alanda bu hakkın kullanılması yönünde hukuki bir düzenleme yapılması gerekir. Aksi halde söylenenler siyasi şovdan öteye geçmeyecektir.” diye konuştu.CHP’nin başörtüsü konusundaki tutarsızlığını ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasını da eleştiren Şanalmış, Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya ile ilgili hukukun işletilmesi gerektiğini kaydetti.

24.10.2010


 

Kavaf: Devlet, çocukları mahkeme kararıyla alır

Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’un, çocuklarını başörtüsüyle ilköğretim okullarına gönderen ailelerin tutumunun, çocuğun öğrenim özgürlüğünü engellemesi halinde, devletin çocukları alabileceğine ilişkin açıklamasıyla ilgili olarak, ‘’Biz mahkemenin tedbir kararından sonra çocukları korumamız altında alabiliriz.

O konuda hiçbir engel yok, sebebi ve gerekçesi ne olursa olsun’’ dedi.

Kavaf, Küresel Eylem İçin Parlamenterler (PGA) Kuruluşunun Conrad Otel’de düzenlenen ‘’Kadının Güçlendirilmesi ve Beşeri Güvenliğin İnşası’’ konulu 32. Yıllık Toplantısında verilen arada basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin Üskül’ün açıklamalarını nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Kavaf, şunları kaydetti:

‘’Biz mahkemenin tedbir kararından sonra çocukları korumamız altına alabiliriz. O konuda hiçbir engel yok, sebebi ve gerekçesi ne olursa olsun. Aileler çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getiremiyorlarsa yasalar da buna izin veriyor. Çocukların, devletin koruma ve kollama altına alınması için yasalar izin veriyor. Zaten çocukların orada hırpalanması söz konusuysa ve hırpalanmaya devam edecekse, tabii biz koruma altına alabiliriz.’’

24.10.2010


 

“Rüşvet operasyonu”nda ek gözaltı süresi

Bır fuarcılık şirketi ile Dünya Ticaret Merkezi arasındaki davayla ilgili rüşvet alındığı iddiaları üzerine başlatılan operasyonu kapsamında 26 kişi için ek gözaltı süresi alındı.

Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ile Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen rüşvet iddiasıyla ilgili gözaltına alınan 26 kişi, Gazi Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünde geçirildiler. Aralarında Yargıtay eski Daire Başkanı, yargıtay çalışanları, avukat ve Dünya Ticaret Merkezi çalışanlarının da yer aldığı 26 kişiyle ilgili ek gözaltı süresi alındı. Gözaltında bulunanların önceki gün öğleden sonra ifadeleri soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Kocabey ve Mehmet Tamöz tarafından alınmaya başlandı. Her iki savcı dün sabahta Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne gelerek ifade almaya devam ettiler. Olayla ilgili halen yurt dışında bulunduğu bildirilen İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’ında yer aldığı 12 kişinin yakalanması çalışmalarının devam ettiği bildirildi.

24.10.2010


 

Vanackere: Birbirimizi suçlamayı bırakalım

AB Dönem Başkanı Belçika’nın Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Stefan Vanackere de Türkiye ve AB arasındaki ilişkinin çok yönlü olduğunu, bunun zaman zaman unutulduğunu ifade etti.

İslamafobi konusuna da Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin çok yönlü olduğu unutulmadan bakılmasını isteyen Vanackere, çok yönlü olmanın, iki ortağın da birbirine katkısını iyi analiz etmekle anlaşılacağını kaydetti. ‘’Zaman zaman Türkiye-AB sürecinde ben de karamsarlığa kapılıyorum’’ diyen Vanackere, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Türkiye ile AB katılım sürecinde birbirimizi suçlamayı bırakalım. ‘Şu hareket etsin, ondan sonra ben bunu yaparım. Sen önce hareket et, ben sonra adım atarım’ gibi bir karşılıklı suçlama oyununu bir tarafa bırakalım. Bizim amacımız, Türkiye ile AB’yi mümkün olduğunca birbirine yaklaştırmak.

24.10.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.