Güncel |
Engellilere din hizmeti |
ENGELLİLERE yönelik hizmetlerini arttıran Diyanet İşleri Başkanlığı, brail alfabesiyle Kur’ân-ı Kerim, elifba ile çocuklara yönelik olarak hazırlanan ‘’dinimi öğreniyorum’’ serisini brail alfabesiyle bastı. Engellilerin rahat ibadet etmesi için bin 500 camide düzenleme yapılırken, yaklaşık 350 Kur’ân kursu öğreticisine, engellilere yönelik Kur’ân eğitimi konusunda seminer verildi. Diyanet İşleri Başkanlığı Dinî Yayınlar Dairesi Başkanı Yüksel Salman yaptığı açıklamada, başkanlık olarak toplumda engellilerle ilgili bir bilinç oluşturmak için başlattıkları çalışmalara 2003 yılından beri hız verdiklerini söyledi. Bu kapsamda, ilgili kuruluşlarla işbirliğine gittiklerini, başkanlığın kendi hizmet alanı çerçevesinde bir dizi çalışma yaptığını anlatan Yüksel, yaklaşık bin 500 camide engellilerin rahatlıkla ibadet edebilmelerine imkân sağlayan düzenleme yapıldığını, yeni inşa edilen camilerde de bu konuya özellikle dikkat edildiğini dile getirdi. Salman, yaklaşık 350 Kur’an kursu öğreticisine engellilere yönelik Kur’ân eğitimi konusunda seminer verildiğini dile getiren Salman, görme engeliler için brail alfabesiyle elifba ve Kur’ân-ı Kerim bastıklarını ifade etti. Kur’ân-ı Kerim’in 2. baskısı için hazırlıkların sürdüğünü anlatan Salman, ikinci baskının 2011 yılında tamamlanmasının planlandığını dile getirdi. Salman, ‘’Böylece engelli kardeşlerimiz Kur’ân-ı parmaklarıyla görebiliyor’’ dedi. Dinî Yayınlar Dairesi Başkanlığı olarak ‘’Âyet ve Hadisler Işığında Engelliler’’ diye bir kitap hazırladıklarını, 276 bin kitabı engellilerle ilgili vakıflarla ve sivil toplum kuruluşlarına ücretsiz dağıttıklarını ifade etti. Salman, görme engelli iki gencin sohbetiyle İslâm dini hakkında bilgilere yer verilen ‘’Kalpten Görenler’’ CD’si hazırladıklarını da anlattı. Çocuk yayıncılığı konusunda ciddî bir çalışma yaptıklarını ve bu kapsamda ‘’inanıyorum’’ ve ‘’öğreniyorum’’ serisini minik okuyucularla buluşturduklarını belirten Salman, ‘’Büyük ilgi gören öğreniyorum serisini, aralarında Almanca, Rusça, İngilizce, Azerice ve Tatarca’nın da bulunduğu 20 dile çevirdik ve ilgili ülkelere gönderdik. Yurt içinde 1 milyonun üzerinde kitabı ücretsiz dağıttık. Dinimi, Peygamberimi, duâalarımı, kitabımı ve ibadetlerimi öğreniyorum kitaplarını CD ortamına aktardık. Böylece bu kitapları iphonelara, cep telefonlarına yüklemek mümkün hale geldi’’ diye konuştu. Bu çerçevede engelli çocukları da unutmadıklarını vurgulayan Salman, ‘’Öğreniyorum’’ serisini brail alfabesiyle bastıklarını dile getirdi. İlk etapta 250 bin takım basılan kitabı, Özürlüler İdaresi başta olmak üzere bu konuda çalışma yapan resmî kurumlarla engellilerle ilgili vakıf ve derneklerin kütüphanelerine göndereceklerini söyledi. |
23.10.2010 |
Nüfusumuz hızla yaşlanıyor |
AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan, Türkiye’deki 60 yaş üstü insanların nüfusa oranının halen 10,1 olduğunu belirterek, bu rakamın gelecek yıl yüzde 10,7’ye, 2014’te yüzde 14,3’e, 2020’de yüzde 20,3’e, 2050’de ise yüzde 30’a yükseleceğinin öngörüldüğünü kaydetti. Türkiye sessiz ve hızlı bir şekilde yaşlanıyor Prof. Dr. İsmail Tufan, Akdeniz Üniversitesi Olbia Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 3. Türk-Alman Geriatri-Gerontoloji Okulu’nda, ‘’Gerontolojinin Türkiye’deki Gelişimi’’ konulu sunum yaptı. Araştırma sonuçlarına ilişkin raporda, Türkiye’de de çok önemli bir sorun olan ancak maalesef her toplumun tartışmaktan çekindiği ‘’yaşlılara şiddet ve suistimali’’ de ortaya koyacaklarını vurgulayan Prof. Dr. Tufan, Türk toplumunun yaşlılara saygıyla övünen bir toplum olduğunu ancak bunun doğruluk derecesinin olmadığını savundu. Türkiye’de yaşlılara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulandığını iddia eden Tufan, yaşlı bakım evlerinde de kalifiye pensonel açısından bazı sıkıntılar yaşandığına işaret etti. Yaptıkları araştırma sayesinde, Türkiye’nin 7 bölgesinde, en küçük ilçesinden, en büyük şehrine kadar yaşlıların hangi durumda olduğunu bildiklerini anlatan Prof. Dr. Tufan, ‘’Elimizdeki veri tabanı son derece kıymetli’’ dedi. Prof. Dr. Tufan, ‘’Türkiye sessiz ve hızlı bir şekilde yaşlanıyor’’ dedi. Tufan, şimdiden önlem alınmazsa, gelecekte alınacak tedbirlerin yaşlıların rahat, huzurlu, onurlu bir dönem geçirmelerini sağlayamayacağı söyledi. Bazı kişilerin yaşlı anne-babalarını cami önüne terk ettiklerini bildiren Tufan, Türkiye’de yaşlı bakımı için aile bağlarının güçlendirilmesinin yanı sıra özel sektörün güçlendirilmesi gerektiğini anlatttı. |
23.10.2010 |
Eğitim-Bir-Sen: Okul kantinleri sağlıksız |
EĞİTİM-BİR-SEN Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM), 12 ilde, 300 okulda, 600 öğretmen ve bin 200 öğrenciye ‘Okul Kantinleri’ni sordu. Verilen cevaplar, öğrenci ve öğretmenlerin önemli bir kısmının yiyecek ve içecek ihtiyacını karşıladığı kantinlerin durumunun pek iç açıcı olmadığını ortaya koydu. Araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde 20,3’ü okullarındaki kantinin yeterince sağlıklı olmadığını, yüzde 30,2’si ise kısmen sağlıklı olduğunu düşünüyor. Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Halil Etyemez, okul kantinlerinin denetiminin; okul yönetimi, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve belediyeler tarafından koordineli olarak, belirli periyotlar halinde gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Etyemez, “Güvenli ve sağlıklı bir öğrenme ortamı olmazsa; öğretmenler öğretimde, öğrenciler de öğrenmede sıkıntılar yaşayacaktır.” |
23.10.2010 |
Kızlar töre engelini okuyarak aşacak |
VAN'DA töre dolayısıyla çocuklarını okula göndermeyen ailelerin yoğun olarak yaşadığı Akköprü Mahallesi’nde bir ilköğretim okulunun duvarına yazılı ‘’oku, ufkunu geliştir, töreleri sen değiştir’’ sözü dikkat çekiyor. Büyük bölümü terör dolayısıyla çevre il ve ilçelerden göç eden ailelerden oluşan, Akköprü Mahallesi’ndeki Akköprü İlköğretim Okulunun Müdürü Yakup Alhan, yaptığı açıklamada, okul duvarına büyük puntolarla ‘’Van Okuyor’’ kampanyasının sloganı olan, ‘’Oku ufkunu geliştir, töreleri sen değiştir’’ sözünü yazdırdığını belirtti. Okulun bulunduğu bölge itibarıyla, bu sözün önemli ve etkileyici olduğunu vurgulayan Alhan, ‘’Bu, özelikle törelerden dolayı okuyamayan kız çocuklarımızın, kadınlarımızın derdini anlatan bir sözdür. Bunu, öğrencilerimize de ders olsun diye büyük puntolarla duvarımıza yazdık’’ dedi. Alhan, okula gelen velilerin de bu sözden etkilendiğini anlattı. Okulun 7. sınıf öğrencilerinden Gamze Aşkan, “Biz bu töreleri, okuyarak ve onlara karşı çıkarak yok edeceğiz’’ dedi. |
23.10.2010 |
THK'nın gözü yine kurban derisinde |
Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Osman Yıldırım, kurban ve kurban derisi bağışında doğru adresin THK olduğunu savunarak, ‘’Verecekleri bir deri, yangınlarda su, kuracağımız üniversiteye ve eğitime katkı demektir’’ dedi. THK’nın gözü kurban derilerinde TÜRK Hava Kurumu Genel Başkanı Osman Yıldırım, kurban ve kurban derisi bağışında doğru adresin THK olduğunu savunarak, ‘’Verecekleri bir deri, yangınlarda su, kuracağımız üniversiteye ve eğitime katkı demektir’’ dedi. Yıldırım, THK’nın halktan aldığını halka veren bir kurum olduğunu, bağışları doğru yerlerde kullandıklarını ve halka daha iyi hizmet verebilmenin yollarını aradıklarını söyledi. Havacılık ve Uzay Üniversitesi kurma hazırlıkları yaptıklarını ve YÖK onayının ardından çalışmaları hızlandıracaklarını belirten Yıldırım, bunun için ihtiyaçları olan ekonomik güce halkın desteğiyle ulaşabileceklerini ifade etti. Halkın desteğiyle THK’nın yaşatılabileceğini dile getiren Yıldırım, ‘’25 yılda 81 ilde havacılık eğitim merkezi açmayı hedefliyoruz’’ dedi. |
23.10.2010 |
Sağlıkta özürlüye özel hizmet geliyor |
SAĞLIK kurumlarında özürlülerin daha kolay hizmet alması için düzenlemeler yapılacak. Buna göre, özürlüler için otoparklarda yer ayrılacak, tuvalet ve lavabo yapılacak, özel bankolar oluşturulacak, fizikî yetersizlik nedeniyle özürlülerin girip çıkamayacağı yerlere konulacak çağrı zili vasıtasıyla özel görevliler hizmet verecek. Sağlık Bakanlığı, bürokrasinin azaltılması ve idarî basitleştirme çalışmaları çerçevesinde sağlık kurumlarında bir takım tedbirler aldı. Bu yılın sonuna kadar bütün ülkeye yaygınlaştırılacak aile hekimliği hizmet birimlerini de kapsayacak şekilde yürütülecek çalışmalarda, özürlülerin hizmete erişiminin kolaylaştırılması ve kırtasiyeciliğin önlenmesine de odaklanılacak. Bu amaçla Sağlık Bakanlığınca yayımlanan genelgeye göre, bütün aile hekimleri, hem kendilerine yapılan müracaatlarda, hem de gezici hizmette uygulayacakları standartları oluşturacaklar. Bu standartlarda, hizmetin ne kadar sürede tamamlanacağı ve müracaat mercilerine dair hususlar yer alacak. Bu standartlar aile sağlığı binalarında görünür bir yere de asılacak. Ayrıca, Sağlık Bakanlığına bağlı bütün birimlerde, özürlülerin hizmete erişimini kolaylaştırıcı tedbirler alınacak. |
23.10.2010 |
Dinler arası işbirliği artsın |
ALMANYA Cumhurbaşkanı Christian Wulff, tüm dinler arasında diyaloğun gelişmesini arzu ettiğini belirterek, “Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm dinleri arasında diyaloğun artmasını istiyorum” dedi. Eşi Bettina Wulff ile Fener Rum Patrikhanesi’ne gelen Cumhurbaşkanı Wulff’u, Almanya metropoliti Augustinos, peder Dositheos ve diğer patrikhane yetkilileri karşıladı. Patrikhane bahçesindeki Aya Yorgi Kilisesi’nde eşiyle birlikte mum yakan Wulff, ardından kiliseyi gezerek bilgi aldı. Wulff çiftinin kiliseyi ilgiyle izledikleri görüldü. Konuk Cumhurbaşkanı Wulff daha sonra, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile basına kapalı görüştü. Yaklaşık 50 dakika süren görüşmenin ardından Bartholomeos ile konuk Cumhurbaşkanı Wulff ve eşi Bettina Wulff el sıkışarak, beraberlerindeki heyetle basın mensuplarına poz verdi. Burada konuşan Cumhurbaşkanı Wulff, Almanya’daki Rum Ortodoks kilisesinin rolüyle ilgili konuştuklarını belirterek, Rum Ortodoks kilisesinin rolünün Almanya’da giderek arttığını ve Almanya’daki çeşitliliğe katkı sağladığını söyledi. Wulff, ‘’Bütün dinler arasında diyaloğun gelişmesini arzu ediyorum. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm dinleri arasında diyaloğun artmasını istiyorum. Az sonra müftü ile görüşeceğim ve İslâm dünyasının bu konuya bakış açısını öğrenmekten mutluluk duyacağım’’ diye konuştu. Konuk Cumhurbaşkanı Wulff, diyalog ortamının sürmesi durumunda dünyada ilerlemeler sağlanacağını sözlerine ekledi. Bartholomeos da konuk Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinin, Türkiye için büyük önem arz ettiğini söyledi. Dini özgürlüklerle ilgili sorunlar gibi konular üzerinde konuştuklarını anlatan Bartholomeos, işbirliklerini, insanlığın iyiliği için sürdüreceklerini söyledi. Bu arada Almanya Cumhurbaşkanı Wulff, basın mensuplarının karşısına çıkarken ayağı platforma takıldı. Bartholomeos, Christian Wullf ve eşini araçlarına kadar uğurladı. |
23.10.2010 |
Başörtüsü konusunda referandum olmaz |
AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, din, vicdan ve insan özgürlüklerinin referanduma sunulmasını arzu etmediklerini söyledi. CHP Grup Başkanvekilleriyle yaptıkları görüşmeyi değerlendiren Elitaş, ‘’CHP Grup Başkanvekilleriyle Çarşamba günü yaptığımız görüşmede gördük ve anladık ki, CHP’nin genel merkezinde zihinsel bir karmaşa var. Sayın genel başkanla, genel başkan yardımcıları ve grup başkanvekilleri arasında anlaşmazlık olduğu ortaya çıkıyor. Başörtüsü konusunda toplumsal mutabakat var zaten. Olmayan tek şey, CHP’nin zihin kodlarındaki şifreleri çözebilmek. CHP bu konuda net olmalı, samimi olmalı, dürüst olmalı’’ diye konuştu. Başörtüsü konusunda toplumda bir mutabakat olduğunu, din, vicdan ve insan özgürlüklerinin referanduma sunulmasını arzu etmediklerini dile getiren Elitaş, ‘’Bu yanlış bir şeydir. Yani inanç meselesi özellikle referanduma sunulup da Türkiye’de yaşayan insanların yüzde 50’si inançlı, yüzde 50’si inançsız, ya da yüzde 50’si kişisel özgürlükleri istiyor, yüzde 50’si istemiyor gibi sonuçların ortaya çıkarılması vahamet olur. Böyle bir düşüncemiz söz konusu değil, kimsenin de bu konuda referandum düşündüğünü zannetmiyorum’’ ifadesini kullandı. |
23.10.2010 |
BÖYLE YASAK OLMAZ |
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından düzenlenen ‘’Dünya Üniversiteler Kongresine” katılan Uluslararası Üniversiteler Birliği (IAU) Başkan Yardımcısı Pier Ugo Calzolari, Türkiye gündemindeki başörtüsü yasağını ‘’Bu konu tartışmaya bile değmez, üniversiteye herkes nasıl istiyorsa öyle gelebilir’’ diye yorumladı. Calzolari, İtalya’da bir insanın kapalı olmasının önemli olmadığını da söyledi. BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI DAYATMASI ÇAĞDIŞI Öte yandan STK’ların yasak tepkisi sürüyor. Memur-Der Genel Başkanı Cengiz Özbay, pozitif hukuk açısından, ‘’başörtüsü yasağının’’ temelsiz olduğunu belirterek, ‘’Kılık kıyafet dayatması çağ dışıdır ve artık son bulmalıdır’’ dedi. AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ise başörtüsü konusunda toplumda bir mutabakat olduğunu, din, vicdan ve insan özgürlüklerinin referanduma sunulmasını arzu etmediklerini belirtti. Uluslararası Üniversiteler Birliği (IAU) Başkan Yardımcısı Pier Ugo Calzolari, Türkiye’nin gündeminde tartışılan konulardan biri olan başörtüsü sorununu ‘’Bu konu tartışmaya bile değmez, üniversiteye herkes nasıl istiyorsa öyle gelebilir’’ diye yorumladı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından düzenlenen ‘’Dünya Üniversiteler Kongresi’’ için şehre gelen Calzolari soruları cevapladı. Türkiye’de öğrencilerin üniversitelere başörtüsüyle gitmek istemelerinin, tamamen geleneklerle ilgili olduğunu belirten Calzolari, “Bunu ancak böyle açıklayabiliriz’’ dedi. İtalya’da bir insanın kapalı olmasının önemli olmadığını, yüzün görünmesi durumunda bir problemin bulunmadığını vurgulayan Calzolari, ‘’Bu konu tartışmaya bile değmez. Herkes nasıl istiyorsa öyle gelebilir üniversiteye. Ama Afganistan’da kadınların giydiği Burka faklı bir şey. Burka burada kadınların baskı altında olduğunu gösteriyor’’ diye konuştu.
MEMUR Dernekleri Federasyonu (Memur-Der) Genel Başkanı Cengiz Özbay, pozitif hukuk acısından, ‘’başörtüsü yasağının’’ temelsiz olduğunu belirterek, ‘’kılık kıyafet dayatması çağ dışıdır ve artık son bulmalıdır’’ değerlendirmesinde bulundu. Özbay, yaptığı yazılı açıklamada, yasağın kaldırılması yolunda atılan adımların engellenmesini ‘’çağ dışı’’ olarak nitelendirdi. Sorunun halk tarafından çözüldüğünü kaydeden Özbay, şunlara kaydetti: “Ahlâkî ve hukukî dayanağı olmayan, tamamen keyfiliğe dayanan zulmü sürdürme gayreti kadınlara yönelik en büyük ayrımcılıktır. Başını örten hanımlara yönelik yıllardır uygulanan ayrımcılık hukuk devleti ilkesine aykırıdır. İnsan haklarına aykırı olan kılık kıyafet dayatması artık son bulmalıdır.” Pozitif hukuk açısından değerlendirildiğinde başörtüsü yasağının temelsiz olduğunun altını çizen Özbay, şöyle devam etti: “Anayasada yer alan maddelere göre, Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına saygılı bir devlettir ve insan hakları üzerine kurulmuştur. Herkes doğal temel haklara ve özgürlüklere sahiptir, din ve inanç özgürlüğü garanti altına alınmıştır. O zaman her yetişkin insan kamu güvenliği ve genel ahlâk gibi zorunluluklar dışında kıyafetini seçmekte özgürdür. Buna saygı duymak her bireyin görevidir. Başka anlamlar yükleyip, evrensel ilkeleri hiçe sayıp ideolojik takıntılarla hareket etmek kabul edilemez bir durumdur.” |
23.10.2010 |
Herkes kendi işini yapsın |
Başörtüsü konusunda uygulama ve siyasete yönelik kısımların kendilerinin dışında kaldığını, kurumların, kendi işini en iyi şekilde yapmasının da en önemli sorumlulukları olduğunu vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bir başkasının alanında ahkâm kesmenin doğru olmayacağını belirtti. Bardakoğlu, ‘’Diyanet İşleri Başkanlığı, kendi işini yapma sorumluluğu bilinci içerisindedir’’ dedi. DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, başörtüsü konusunda uygulama ve siyasete yönelik kısımların kendilerinin dışında kaldığını belirterek, bir başkasının alanında ahkâm kesmenin doğru olmayacağını söyledi. Bardakoğlu, Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından yaptırılan İlahiyat Fakültesi Araştırma Uygulama Camisi’nin temel atma töreni için geldiği Isparta’da, Vali Ali Haydar Öner’i ziyaret etti. Ziyarette gazetecilerin, ‘’ilköğretim okullarında başörtüsü tartışmalarına’’ ilişkin sorularını cevaplayan Bardakoğlu, bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı olarak üzerlerine düşen görevi yaptıklarını belirtti. Başörtüsü konusunda uygulama ve siyasete yönelik kısımların kendilerinin dışında kaldığını, kurumların, kendi işini en iyi şekilde yapmasının da en önemli sorumlulukları olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, bir başkasının alanında ahkam kesmenin doğru olmayacağını belirtti. Bardakoğlu, ‘’Diyanet İşleri Başkanlığı, kendi işini yapma sorumluluğu bilinci içerisindedir’’ dedi. Başörtüsü konusunun daha az konuşulması ve daha az irdelenmesi gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu, ‘’İnsanların günlük hayatına ilişkin tercihlerini, etnik kimliklerini, inançsal tercihlerini konuştukça kimlikler derinleşiyor ve saflar bloklaşıyor’’ diye konuştu |
23.10.2010 |
Yurtiçi Gazeteci Değişim Protokolü imzalandı |
TÜRKİYE Gazeteciler Federasyonu (TGF) ve Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de şahitliğinde “Gazeteci Değişim Programı”na imza attı. Türkiye Gazeteciler Federasyonu 31. Başkanlar Konseyi Toplantısı, Kayseri Gazeteciler Cemiyetinin ev sahipliğinde yapıldı. Başkanlar Konseyi Toplantısı’nın onur konukları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu oldu. Toplantı’da Türkiye’deki gazetecilerin farklı şehirleri ve gazeteleri görmesine imkân tanıyacak “Gazeteci Değişim Programı” da imzalandı. TGF Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel, 2 yıllığına imzalanan protokolle yerel basında çalışan gazetecilerin diğer şehirlerdeki gazetecilerle tanışma ve kaynaşma imkânı bulacağını belirtti. BYEGM Genel Müdürü Murat Karakaya da programla sosyal ve kültürel faaliyetlerin tanıtılması, iller arasında basın alanında işbirliği ve koordinasyonun tesis edilerek meslekî standartlarının yükseltilmesini amaçladıklarını kaydetti. |
23.10.2010 |
HSYK seçimlerine iptal başvurusu |
ESKİ YARSAV Başkanı Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, HSYK üyeliği seçimlerinin iptali talebiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvuruda bulunduğunu bildirdi. Eminağaoğlu, Yargıtay’daki İlhan Cihaner’in duruşmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. Eminağaoğlu, ‘’HSYK seçimlerinin tam kanunsuzluk gerekçesiyle iptalini talep ettiğini’’ belirtti. Seçimlerin adlî ve idarî yargı yönünden Türkiye genelinde iptal edilmesi gerektiğini kaydeden Eminağaoğlu, ‘’Ortada açık bir maddî vak'a vardır. Bir karine hali vardır. Seçimden günler öncesinde varolduğu iddia edilen ve yalanlanan bir liste, bütünlük içerisinde sandıktan bir liste halinde çıkmıştır. Bu asla göz ardı edilemez maddî gerçekliktir’’ iddiasında bulundu. Yüksek Seçim Kurulu’nun bu durumu değerlendireceğini belirten Eminağaoğlu, iptalin zorunlu olduğunu savundu. |
23.10.2010 |
Kıbrıs’ta 25 bin mayın imha edildi |
KIBRIS'TA görevli Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü (UNFICYP), Ada’da temizlenen mayınların 25 bine ulaştığını bildirdi. BM’den yapılan açıklamada, BM Mayın Hareket Merkezi takımlarının, 1974’te döşenen mayınları, 2004’ten beri temizlediği ve 180 kilometre uzunluğundaki tampon bölgedeki (ara bölge) çalışmalara bugüne dek 14.3 milyon avro harcandığı kaydedildi. Kıbrıs’taki mayın temizleyicilerinin bugüne kadar 25 bin mayını bulup imha ettiği belirtilen açıklamada, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü Misyon Şefi Lisa Buttenheim’ın, ‘’BM’nin mayınsız ara bölge ve mayınsız bir ada hedeflendiğine’’ ilişkin sözlerine yer verildi. Açıklamada, temizlenen mayınların 17 bininin anti-personel, 8 binininse anti-tank mayını olduğu ve Ada’da halen 2 milyon metrekarelik alanda tahmini 15 bin mayın bulunduğu belirtildi. |
23.10.2010 |
EMASYA hortlatılıyor mu? |
Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığının karşılıklı imzalarıyla kaldırılan Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü (EMASYA) 6. Kolordu Komutanlığı’nda yeniden hortladı. EMASYA’yı iptal eden protokülün altında imzası bulunan Korgeneral Mehmet Eröz’ün komutanlığını yaptığı 6. Kolordu’da böyle bir girişimin gerçekleşmiş olması dikkat çekti. Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın karşılıklı imzalarıyla kaldırılan Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü (EMASYA) 6. Kolordu Komutanlığı’nda yeniden hortladı. EMASYA’yı iptal eden protokülün altında imzası bulunan Korgeneral Mehmet Eröz’ün komutanlığını yaptığı 6. Kolordu’da böyle bir girişimin gerçekleşmiş olması dikkat çekti. Genelkurmay ile İçişleri Bakanlığı arasında 28 Şubat sürecinde yürürlüğe giren ve toplumsal olaylarda askere müdahale yetkisi veren EMASYA protokolü 4 Şubat 2010’da kaldırıldı. EMASYA’yı yürürlükten kaldıran protokole dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Osman Güneş imza attı. Ancak 7 Ekim 2010 tarihinde 6. Kolordu Komutanlığı, emrindeki birliklere bir talimat göndererek şehir merkezlerine yönelik bir çalışma yapılmasını istedi. Bugün’ün haberine göre, talimat muhtevasının iptal edilen EMASYA protokolünde yer alan içerikle benzer olması kafaları karıştırdı. Altında Albay Emin Erim ile Kurmay Albay M. İhsan Tavazar’ın imzalarının bulunduğu ‘GİZLİ’ gizlilik dereceli mesaj formunda Kolordu Komutanlığı’na bağlı bütün birliklerden Akdeniz Bölgesi’ndeki kışlaların acil müdahale mangaları ve hazır kıta mevcutları ile metin ve krokileri dâhil bölgedeki bütün şehirlerin planlarını istedi. 18 Ekim’e kadar gönderilmesi istenen bilgilerin Balyoz darbe planları bünyesinde kullanılan strateji planları ile aynı istekleri içeriyor olması dikkat çekti. Plan, darbe ve olağanüstü hal sonrası gerekli envanterin tesbiti ile mevcut durumun belgesini içeriyor. Darbe yapılması için hazırlık çalışması olarak nitelendirilen EMASYA planlarının tekrar hazırlanması ile Adana, Osmaniye ve Gaziantep bölgelerinde çıkartılması planlanan olaylara müdahale etmek için EMASYA’nın tekrar yürürlüğe girmesi gerektiğinin gündeme getirileceği iddia ediliyor. DÖRTYOL OLAYLARI, EMASYA KAPSAMINDA MI DEĞERLENDİLDİ? Hatay-Dörtyol’da Jandarma yetkilileriyle görüşmesi sonrası aracı teröristlerce gasp edilen Bestami Kılınç’ın 6. Kolordu Komutanlığı’nda dönemin Kolordu Komutanı Nejat Bek ile görüşmesi dikkatleri buraya çekmişti. Dörtyol olaylarında polisin müdahalede yetersiz kalarak jandarmayı çağırmasının toplumsal olaylarda hassas olan bölgenin, EMASYA kapsamında değerlendirildiğinin bir göstergesi olduğu belirtiliyor. |
23.10.2010 |
Türkiyesiz AB fakirdir |
Bir panele katılmak amacıyla Ankara’da bulunan Polonya eski Cumhurbaşkanı ve AB Düşünce Grubu üyesi Lech Walesa, Türkiye’siz bir AB’nin fakir olacağını söyledi. Walesa, “Biz Türkiye’yi az tanıyoruz. Daha yakından tanınması halinde, Türkiye’nin AB üyeliğine kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum” dedi. Eskİ Polonya Cumhurbaşkanı ve AB Düşünce Grubu üyesi Lech Walesa, Türkiye’siz bir AB’nin fakir olacağını söyledi. Walesa, “Demokratikleşme, Haklar, Özgürlükler ve AB: Solidarnosc’ten AB üyeliğine Polonya Deneyimi” konulu panele katılmak üzere geldiği Ankara’da, Devlet Bakanı Ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile Rixos Otel’deki çalışma kahvaltısında biraraya geldi. Kahvaltıya Bakan Bağış ve Walesa’nın yanı sıra Avrupa Birliği Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Bozkır, Polonya’nın Ankara Büyükelçisi Marcin B. Wilczek ve diğer konuklar katıldı. Bakan Bağış, Walesa’yı Ankara’da ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Lech Walesa da kahvaltı öncesi yaptığı konuşmada, Türkiye’nin AB üyeliği sürecine değindi. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile özel bir ilişkisi olduğunu belirten Walesa, Sarkozy’nin kendisinin sözünü dinleyeceğini kaydetti. Bazı kesimler tarafından dile getirilen “Türkiye’nin AB’de yer alamayacağı” yorumlarına anlam veremediğini ifade eden Walesa, “Türkiye’siz bir AB fakirdir. Biz Türkiye’yi az tanıyoruz. Daha yakından tanınması halinde, Türkiye’nin AB üyeliğine kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum” dedi. Türkiye’ye daha önce tatil için de geldiğini anlatan Walesa, Türkiye’de yaptığı çamur banyolarının romatizmalarına iyi geldiğini ve ağrılarının dindiğini belirtti. Tatil için yine Türkiye’ye geleceğini ifade eden Walesa, ‘’Ben Türkiye’nin dostuyum. Benim yapabileceğim katkılardan yararlanın” diye konuştu. |
23.10.2010 |
Hatip Dicle’den, Kürtçe savunma |
DİyarbakIr 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen KCK dâvâsında tutuklu yargılanan Hatip Dicle, hakkındaki başka bir dâvâ dolayısıyla Diyarbakır Adliyesi’nde Kürtçe savunma yaptı. Muş’taki bir konuşması sırasında “Sayın Öcalan” dediği için hakkında dâvâ açılan Dicle, dün sabah Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi’de talimatla ifade verdi. Lozan Anlaşması’nın 39/5 maddesi ve anayasanın 90. maddesini gerekçe gösteren Dicle, savunmasını Kürtçe yaptı. |
23.10.2010 |
3. köprü için ihaleye çıkılıyor |
KarayollarI Genel Müdürü Cahit Turhan, İstanbul’a yapılacak 3. Boğaz Köprüsü’nü de içeren Kuzey Marmara Otoyolu Projesinde Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile ihaleye çıkmak için Yüksek Planlama Kurulu’ndan (YPK) yetki beklediklerini belirterek, ‘’Yıl sonuna kadar ihale ilânına çıkmayı umut ediyoruz’’ dedi. Turhan, yaptığı açıklamada, YPK’dan izin gelir gelir ihale ilânına çıkabilecek durumda olduklarını belirterek, şartnamelerin hazır olduğunu söyledi. İhalede, firmalardan gelecek yapım ve işletme süresi tekliflerinin yaklaşık 20 yıllık olacağını öngördüklerini ifade eden Turhan, ‘’Bunun 3 aşağı 5 yukarısı makul tekliftir. İhalede, projenin azamî yapım süresini 5 yıl olarak belirlemeyi düşünüyoruz. Firmalar inşaatı önce bitirirlerse, süre işletme süresine eklenir’’ diye konuştu. |
23.10.2010 |
Ergün: AB üyeliğini en çok hak eden ülkeyiz |
Sanayİ ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin ekonomik kriterler açısından AB üyeliğini en çok hak eden ülkelerin başında geldiğini belirtti. Bakan Ergün, Atlanta’da Güneydoğu Türk-Amerikan İşadamları Derneği ve İstanbul Center tarafından düzenlenen toplantıya katıldı. Bakan Ergün, Rum kökenli olduğunu söyleyen bir işadamının ‘’Kıbrıs problemini çözmeden AB’ye girecek misiniz?’’ şeklindeki sorusu üzerine Türkiye’nin bu konuda üzerine düşeni yaptığına işaret etti. Ergün, şöyle konuştu: ‘’Ülkeler, kurumlar ve uluslar arası organizasyonlar imzalarına sadık olmalılar ve güveni sarsmadan yola devam etmeliler. Biz bu konuda üzerimize düşeni yaptık, yapıyoruz da. AB’nin bu konuda Yunanlıları ve Rumları teşvik etmesi gerekiyor. Tabi ABD’nin de...’’ Türkiye’nin ekonomik kriterler açısından AB üyeliğini en çok hak eden ülkelerin başında geldiğini belirten Nihat Ergün, Türkiye’nin bu alanda birçok AB ülkesinden ileride olduğunu kaydetti. |
23.10.2010 |
Yargıda rüşvet operasyonu |
Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün yürüttüğü bir operasyon kapsamında aralarında iki Yargıtay eski daire başkanının da bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri bir ihbarı değerlendirerek, İstanbul’da görülen, Dünya Ticaret Merkezi (DTM) ve bir fuarcılık şirketi arasındaki dâvâ ile ilgili rüşvet alındığını tesbit etti. Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili soruşturma başlatılması talimatı verdi. Operasyon çerçevesinde dâvânın takibini yaptıkları belirtilen iki Yargıtay eski daire başkanı, avukatlar, halen görevde bulunan bir yazı işleri müdürü ve mübaşirin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. İstanbul polisi de operasyon kapsamında 13 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında Dünya Ticaret Merkezi Finans Müdürü ile eski genel müdürünün bulunduğu, Ankara’dan İstanbul’un yanı sıra Kırıkkale, Zonguldak ve Sakarya illerine de ekiplerin gönderildiği bu illerde şu ana kadar 2 kişinin gözaltına alındığı, bazı kişileri de yakalama çalışmalarının devam ettiği öğrenildi. İstanbul ‘da gözaltına alınan şüphelilerin Ankara’ya gönderildi. Emniyet yetkilileri operasyon kapsamında, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş’ın da ifadesinin alınacağını bildirdi. Yalçıntaş’ın şu anda yurt dışında bulunduğunun tespit edildiğini, yurda dönüşünün ardından savcılığın talimatı doğrultusunda ifadesine başvurulacağı kaydedildi. Öte yandan, soruşturma kapsamında halen yurt dışında olan ve İstanbul’un ünlü eğlence mekanlarından birinin sahibi olduğu belirtilen bir kişinin de ifadesine başvurulacağı öğrenildi. Bu arada İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Şekip Avdagiç, Yalçıntaş’ın Türkiye’ye dönüş biletini iptal ettirdiği haberlerinin gerçeğini yansıtmadığını, Yalçıntaş’ın ABD’de devam eden programını yarıda keserek, uçak biletini öne aldırdığı ve bugün Türkiye’ye döneceğini bildirdi. |
23.10.2010 |
Bayraktar: İstanbul’un yarısı yenilenecek |
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, ‘’İstanbul’daki 3,5 milyon konutun yarısını yenileyeceğiz’’ dedi. İstanbul’un Esenler İlçesi Oruç Reis Mahallesi Kentsel Yenileme Projesi protokolünün imza töreninde konuşan Bayraktar, kentsel dönüşüm, gecekondu dönüşümü ve deprem dönüşümünün artık Türkiye’nin olmazsa olmazı olduğunu dile getirdi. Bayraktar, devletin fakirden alıp zengine vermek gibi bir şey yapmayacağını vurgulayarak, ‘’Evlere şenlik. Bu mantığı ortaya koyan, ileriye süren... TOKİ’nin 8 yılda yaptığı kentsel dönüşümlere bir bakalım. 177 yerde kentsel dönüşüm yaptık. Dünyanın en zor işidir bu. Devlet olmadan, Hükümet olmadan, mahalli idareler olmadan, millet olmadan olmaz” dedi. Erdoğan Bayraktar, 31 Ekim Pazar günü İstanbul’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında deprem dönüşümüyle ilgili bir toplantı yapılacağını bildirerek, ‘’Yani devlet bu işe ciddi el atıyor” dedi. Ankara’da, İstanbul’da kentsel dönüşüm projeleri yaptıklarını çok sayıda gecekondu yıktıklarını anlatan Bayraktar, ‘’Bu kez dalga dalga İstanbul’daki 3,5 milyon konutun yarısını yenileyeceğiz’’ açıklamasında bulundu. Halkın desteği olursa İstanbul’u dönüştürebileceklerini, burada ‘’yandaşlığın’’ olmayacağını ifade eden Bayraktar, ‘’Bunu söyleyenlerin lafını kendisine iade edin’’ diye konuştu. |
23.10.2010 |
Başsavcılık halktan özür dilemeli |
Genç Siviller, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, başörtüsü konusunda yaptığı açıklamayı derhal geri çekmesini ve halktan özür dilemesini istedi. Genç Siviller adına yapılan açıklamada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasıyla yeni bir yargı darbesi hedeflendiği kaydedildi. Açıklamada, şöyle denildi: “Bugüne kadar yaptıkları gibi, yaptıkları bir açıklama ile herkesi istedikleri gibi hizaya sokabileceklerini zannediyorlar. Anayasa Mahkemesi de 2008’de, Meclis’ten 411 oy ile geçen ve başörtüsünü serbest bırakan yasayı iptal etmiş ve başörtüsü takan kadınların eğitim görmesine ve çalışmasına engel olmuştu. Ancak artık o günler geçti. Halk, 12 Eylül’de yapılan anayasa değişikliği referandumunda, darbe düzenine son verilmesini istediğini gösterdi. Ufukta özgürlük göründü derken, Yargıtay harikalar diyarından ‘ne oluyoruz’ demesin mi! Yargıtay, Cumhuriyet Başsavcısı ya da başka herhangi bir kurum ya da bireyin, ‘devrim yasalarını ve laikliği’ korumak adına başörtüsü takan kadınların eğitim hakkını elinden almaya hakkı yoktur. Eğitim alma ve çalışma hakkı insan hakkıdır ve kimse bu hakkı kimsenin elinden alma yetkisine, gücüne sahip değildir. Ey Yargıtay, üniversiteye giden öğrencilerin başörtüsü takması laikliğin teminatı değil mi? “Haydi kızlar okula ama başörtüsüyle asla” demek, eğitim hakkını engellemek demek değil mi? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yaptığı açıklamayı derhal geri çekmeli, halktan özür dilemeli ve üniversitelerde ve kamu kurumlarına başörtüsü yasağına derhal son verilmelidir.” |
23.10.2010 |