Güncel |
Kayıp çocukların sayısı 1570 |
TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu Başkanvekili Necdet Ünüvar, Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2010 Mayıs ayı itibariyle Türkiye’de 1570 civarında kayıp çocuğun olduğunu bildirdi. Bin 570 kayıp çocuk var
TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu Başkanvekili Necdet Ünüvar, Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2010 mayıs ayı itibariyle Türkiye’de bin 570 civarında kayıp çocuğun olduğunu bildirdi. Ünüvar, yaptığı açıklamada, komisyonun kayıp çocuklar başta olmak üzere çocukların mağdur olduğu olayları araştırarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulduğunu hatırlattı. AKP İstanbul Milletvekili Halide İncekara’nın başkanlığında 16 milletvekilinden oluşan komisyonun çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Ünüvar, ‘’Kayıp çocukların büyük bir kısmını yurtlardan ayrılmış ve geri dönmemiş çocuklar oluşturuyor" dedi. Ünüvar, ‘’Bir kaçırılan, bir de kaybolan çocuklar var. Kaybolan çocukları araştırdığımızda ise anne-baba ile yaşanan sorunlar, çocuğun evinde aradığı huzuru bulamaması ile karşılaşıyoruz’’ dedi. |
08.10.2010 |
ÖNCE SİYASETİ DEMOKRATİKLEŞTİRMEK LÂZIM |
Türkiye'de başta CHP olmak üzere siyasî partilerin hiçbirinde demokrasi olmadığını söyleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Hangi siyasî partide demokrasi var? CHP'de var mı? Hiçbirinde yok. Siyasî Partiler Yasası 12 Eylül'ün ürünü. Bu yasa değişmedikce partilerde demokrasi olmaz” dedi. Kılıçdaroğlu önce siyasetin demokratikleştirilmesi gerektiğini söyledi. 12 EYLÜL YASALARININ HEPSİNİ DEĞİŞTİRELİM
“Gerçek anlamda demokrasinin gelmesi için partilerin içinde ön seçim yapılabilir” diyen Kılıçdaroğlu, “Gelin, 12 Eylül yasalarının hepsini değiştirelim dedik. Niye? Gerçek demokrasi gelsin diye” şeklinde konuştu. Kılıçdaroğlu, “CHP halkın partisi olmak ve halka gitmek zorunda. Halk bize oy vermek zorunda değil. Bizim de hatalarımız var. Artık halkla kucaklaşacağız” dedi.
CHP dahil hiçbir siyasî partide demokrasi yok
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de başta CHP olmak üzere bütün siyasî partilerde demokrasi olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Kanal D Televizyonu tarafından Eskişehir osmangazi Üniversitesi’nden canlı olarak yayınlanan ‘Genç Bakış’ isimli proğrama katılarak üniversitelilerin sorularını cevapladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye’de başta CHP olmak üzere bütün siyasî partilerde demokrasi olmadığını işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hangi siyasî partide demokrasi var? Siyasî partiler yasası 12 Eylül yasasının ürünü. Bu yasa değişmedikce, siyasî partilerde demorkasi olmaz. Gerçek anlamda demokrasinin gelmesi için partilerin içinde ön seçim yapılabilir, merkez yoklaması yapıbalir. Ama önce siyaseti demokratikleştirmek lâzım. Bakın gelin 12 Eylül yasalarını, hepsini değiştirelim dedik. Niye? Gerçek demorkrasi gelsin diye. Anayasayı dahi değiştirelim, oturalım demokrasiyi değiştirelim. Fakat birileri kaçıyor. Niye değiştirmiyorlar? CHP’de demokrasi var mı ya? gelince. Hiçbir partide demokrasi yok.” İktidara gelmeleri halinde ilk yapacakları işin YÖK’ü kaldırmak olacağını, öğrencilere asgarî ücret kadar burs vereceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “YÖK’ü neden kaldıracağız? Çünkü YÖK, askerlerin bize biçtiği bir kefen gömleğidir. Gençleri, üniversiteleri özgürleştireceğiz. Onlara asgarî ücret miktarı burs vereceğiz” dedi. Kılıçdaroğlu, bir özeleştiride bulunarak, CHP’nin halkın sorunlarını yeterince dinleyemediğini, sahip çıkamadığını, bu konuda kendilerinin hatalarının olduğunun altını çizerek, “CHP, halkın partisi olmalı ve halka gitmek zorundadır” dedi. YÖK’ün üniversitelerde polis denetiminin arttırılması yönündeki kararını da sert bir dille eleştiren Kılıçdaroğlu, “Çok vahim. Buraları cezaevi midir? Buralar özgür olsun diyoruz. Buna şiddetle karşıyız” dedi. Kılıçdaroğlu, “İktidara geldiğimizde ilk yapacağım şey YÖK’ü kaldırmak olacaktır. YÖK’ü mutlaka kaldıracağız ve üniversiteler özgürleşecek. YÖK’ü neden kaldıracağız? Çünkü YÖK, askerlerin bize biçtiği bir kefen gömleğidir. Oysa üniversiteler herşeyin özgürce dile getirildiği yerdir. Bir ülkede herkes konuşuyor, üniversiteler konuşmuyorsa bu ülkede özgürlük olmaz, olamaz. Özgürlüklerin olduğu yerde insanlar daha mutlu olur. Biz özgürlüğü vaat ediyoruz, bunu getireceğiz. Bu bizim sözümüzdür.”
‘DOĞUYA, GÜNEYDOĞUYA GİTMEDİK’ ÖZELEŞTİRİSİ
BİR özeleştiride bulunan Kılıçdaroğlu, CHP’nin halkın sorunlarını yeterince dinleyemediğini ve sahip çıkamadığını, bu konuda kendilerinin de hatalarının olduğunun altını çizdi. Kılıçdaroğlu, “CHP halkın partisi olmak ve halka gitmek zorundadır. CHP, halk bize (oy vermediler) demek zorunda değildir. Bizim de hatalarımız var ve vardır. Daha fazla onların sorunları ile ilgilenmeli ve bunları yapmalıyız. Belki bunu yapmadık. Doğuya, Güneydoğuya gitmedik. Oradaki insanlarla kucaklaşmadık, sorunlarını dinlemedik. Ama şimdi gideceğiz, dolaşacağız sorunlarını dinleyeceğiz, kucaklaşacağız.” açıklamasını yaptı. |
08.10.2010 |
‘’85 can için 3,5 yıl hapis cezası’’ |
Yargitay 9. Ceza Dairesi, Bingöl’de, 1 Mayıs 2003 tarihinde meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki depremde yıkılan Çeltiksuyu Pansiyonlu İlköğretim Okulu (PİO) dâvâsında, ‘’taksirle ölüme neden olma’’ suçundan 3.5 yıl hapse mahkûm edilen müteahhit Şeref Bozkuş ile 2.5 yıl hapis cezasına çarptırılan Mühendis İsmet Elhakan hakkında verilen yerel mahkeme kararını onadı. Bingöl’deki depremde yıkılan ve 84 öğrenci ile 1 öğretmenin ölümüne neden olan Çeltiksuyu PİO Okulu ile ilgili Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu dâvâsı açılmış ve 6 yıl süren dâvâ sonucunda Çeltiksuyu PİO Müteahhidi Şeref Bozkuş’a 3.5 yıl, Kontrol Mühendisi Şadiye Topçu ve Mühendis İsmet Elhakan’a da 2.5 yıl hapis cezası verilmişti. Dâvâda yargılanan 6 sanık da beraat etmişti. Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 9. Ceza Dairesince görüşüldü. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, suç tarihinde yürürlükte olan eski Türk Ceza Kanunu’nun 102/4. maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin sanıklar Mahmut Bozaba, İbrahim Ekici, Halil Alkan, İzzet Davran ve Şadiye Topçu yönünden sorgu ve karar, Rahmi Üzümcü, Selim Aksoy ve Ufuk Nurullah Bilgin yönünden ise sorgu ve inceleme tarihleri gözönünde bulunduğunda, dolduğunun anlaşıldığına işaret ederek, bu sanıklar hakkındaki dâvânın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verdi. Akul enkazında ölen öğrenci aileleri, Bölge İdare Mahkemesinde Millî Eğitim Bakanlığı aleyhine tazminat dâvâsı açmıştı. |
08.10.2010 |
İSEDAK 26. toplantısı, İstanbul’da başladı |
İslÂm Konferansı Teşkilâtı (İKT) Ekonomik ve Ticarî İşbirliği Daimi Komitesinin (İSEDAK) 26. toplantısı, İstanbul’da başladı. Toplantının açılışında konuşan Cumhurbaşkanı İSEDAK Başkanı Abdullah Gül, diğer gelişmekte olan ülkelere nazaran İslâm ülkelerinin küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerine daha fazla maruz kaldığını belirterek, ‘’Bu ve benzeri krizlere karşı dayanıklılığımızın artması ve dünya üzerinde hak ettiğimiz yeri alabilmemiz, İslâm dünyasının kronikleşen yapısal sorunlarına çözüm bulmamıza bağlıdır’’ dedi. İstanbul Kongre Merkezi’ndeki toplantıda, basın mensuplarının fotoğraf çekiminin ardından Kur’ân-ı Kerim okundu. Toplantıda, İKT üyesi ülkeler bağlamında dünyadaki ekonomik gelişmeler, İKT 10 yıllık eylem programı ve İKT üye devletleri arasında ekonomik ve ticari işbirliğinin güçlendirilmesi, tarımsal ve kırsal kalkınma üzerine görüş alış verişi, İKT helal gıda standartları ve prosedürlerinin geliştirilmesi gibi konular detaylı bir şekilde ele alınıyor. |
08.10.2010 |
İHH, 125 ülkede kurban kesecek |
İHH İnsanî Yardım Vakfı, Kurban çalışmasını başlattı. Vekâlet yoluyla Kurban kesen İHH, bağış bedelini 300 TL olarak belirledi. 19 yıldır hayırseverlerin bağışladıklarıyla yurt içinde ve yurt dışında Kurban keserek ihtiyaç sahibi insanlara dağıtan İHH bu yıl 125 ülke ve bölgede Kurban çalışması yapacak. İHH İnsanî Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, vakıf olarak Kurban bağışlarını almaya başladıklarını belirtti. Kurbanları kesilen bağışçılara kısa mesaj atılıdığını belirten Yıldırım, “Bağışçılarımızın kurbanlıklarını İslâmî usûllere göre kesiyoruz” dedi. |
08.10.2010 |
ADANA’DA GÜNEŞLİ VE NURLU BİR GÜN |
BEDİÜZZAMAN Tanıtım ve Hizmet TIR'ı Adana’da yakıcı güneşin altında muhteşem bir programa imza attı. İki gece ve bir gün Adana’da konaklayan ve Adanalıların büyük sevgisiyle ağırlanan Hizmet TIR'ı, TCDD İstasyonu’nun önünde aşırı sıcağa rağmen yoğun katılımlı ve renkli bir program gerçekleştirdi. Gerek şemsiyelerle, gerekse başlarının üstüne gazeteleri tutarak, güneşten korunmak suretiyle programı takip eden Adanalılar Bediüzzaman Said Nursî’nin şahsı manevisine verdikleri değeri böylece göstermiş oldu. Önceki gece Adana’ya geldikten sonra, TCDD İstasyonu’nun önünde düzenlenecek programa hazırlanan Hizmet TIR'ı ekibi, Adana’nın mevsim normallerinin üstünde seyreden sıcağına rağmen ilginin üst düzey olduğunu görünce şaşırdı. Adana’nın merkezinden, ilçelerinden ve çevre iller Mersin ve Hatay’dan kafilelerin de iştirak ettiği program öğleden sonra saat 2’den sonra başladı ve bir kaç saat sürdü.
Taşcı: Projeler devam edecek
SUNUCULUĞUNU Melih Atom’un yaptığı programın ilk konuşmasını Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürü Recep Taşcı gerçekleştirdi. Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ı projesinin geride kalan güzergâhına bakıldığında oldukça isabetli ve başarılı bir hizmet gerçekleştirildiğini açıklayan Taşcı, Adanalılara da büyük ilgilerinden dolayı teşekkür etti. Yeni Asya Medya Grup olarak Bediüzzaman’ın görüşleri ekseninde ve bu görüşlerin yaygın medya gücüyle yayılması maksadıyla faaliyet yürüttüklerini hatırlatan Taşcı, sürekli yeni ve yenilikçi projeler üreterek hizmete katkı sağlamayı amaçladıklarını ve gerçekleştirilen her hedef sonrası daha bir aşkla ve şevkle hizmete sarıldıklarını ifade etti. Yeni Asya Medya Grup’un geleceğe dair büyük planları ve hizmet projeleri olduğunu da hatırlatan Taşcı, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ını uluslar arası zemine taşımanın ve Türkiye turu bitiminde bu projenin fikirsel hasılatıyla yeni ve yenilikçi bir takım projeler üreteceklerinin işaretlerini verdi. Her projeye çok yönlü ve geniş perspektifte hedefler çizerek başladıklarını söyleyen Taşcı, Bediüzzaman’ı ve Risâle-i Nurları vatan sathını adeta bir mektep haline getirmek suretiyle, her yere ulaştırmak için azimle çalıştıklarını söyledi. Medyanın neredeyse her alanında bulunduklarını ifade eden Taşcı, ancak “Bediüzzaman Türkiye yollarında” sloganıyla çıktıkları bu yolculukta, muhteşem bir tanıtım hizmeti ve fırsatı yakaladıklarını, şimdi ise bu tür projelere devamlılık kazandırmayı hedeflediklerini belirtti.
Üçüncü bölge tamamlanıyor
BEDİÜZZAMAN Tanıtım ve Hizmet TIR'ı iki gecelik Adana konaklamasının ardından Nevşehir ve Kayseri de yoğun iki program yapmak üzere sabahın çok erken saatlerinde tekrar yollara koyuldu. Nevşehir ve Kayseri programlarının tamamlanmasıyla Hizmet TIR'ı projesinin Üçüncü Bölge serüveni de tamamlanmış olacak. Risâle-i Nur’la ebedîleşmenin sırrı Adana Bediüzzaman Hizmet TIR'ı programında Yeni Asya Medya Grup Genel Müdürü Taşcı’dan sonra sözü devralan Araştırmacı-Yazar İslâm Yaşar, Said Nursî’nin birinci hedefinin insan olma ve insanları insan yapma, ikinci hedefinin ise insanları İslâm’la müşerref kılma, Müslümanlaştırma hedefi olduğunu söyledi. “Bu bir sevgi hareketidir, iman hareketidir ve ihya hareketidir” diyen İslâm Yaşar, Said Nursî’nin 80 küsûr yıllık ömrü boyunca bu uğurda büyük baskı ve zulümler gördüğünü hatırlattı. Yaşar konuşmasına şöyle devam etti: “Bediüzzaman bugün şahsı manevisiyle ilk kez Adana’ya geliyor. Peki neden daha önce gelmedi? Çünkü elini kolunu sallaya sallaya gelme imkânı verilmedi ona. En çok bulunduğu yerler hapishanelerdir, sürgün yerleridir... O memleketin hapishanelerini ve sürgün sınırlarını pek fazla aşma imkânı bulamadı. Ama pek tabiî ki ilim ve hareket cihetiyle onu hiçbir hapishane ve duvar engelleyemedi. Bu açıdan Said Nursî Adana’ya gelmeden önce, kendi başlattığı çığır ve bu hareket buraya geldi. Burada bir Nur hareketi hizmeti başladı. Bunu rahat rahat da yapmadılar, kolay olmadı. Herkes onları kırmızı halı sererek karşılamadı. Üzerlerinde kırmızı kitaplardan herhangi birisi bulunduğu zaman apar topar karakola götürüldüler, sorguya çekildiler ve hiçbir savunma hakkı tanınmadan hapishanelere koyuldular. Bu bakımdan, Adana’da Risâle-i Nurlar ile en çok muhatap olan yer neresi diye sorulduğunda, karşımıza Adana Hapishanesi çıkar. Ancak burada insanlar Risâle-i Nurları rahat rahat okuyabiliyordu. O insanlar bir dünya sıkıntıya, işkenceye, eziyete ve hapisliğe rağmen dâvâdan vazgeçmediler. İnsanların gönlüne bu iman ve sevgi hareketini nakşetmek için ellerinden geleni yaptılar. Bu noktada ‘Acaba başarılı oldular mı?’ diye bir soru aklına geliyor insanın zihnine. Eğer bugün bu meydanda Bediüzzaman Hizmet TIR'ı varsa başarılı olmuşlardır diyoruz. Eğer bugün bu meydanda sizler Bediüzzaman sanki buradaymış gibi bir hisle buraya gelmiş ve yerinizi almışsanız demek ki bu insanlar bu çabalarında başarılı olmuşlardır. Sizler yoğun işlerinize ve hayatınıza rağmen, herşeyi terk ederek, gelip bu sıcağın altında burada duruyorsanız bu sevgiden, bu hizmetten payınız var demektir, bu harekette yeriniz var demektir. Bu sevgiden payı olan insanlar, bu harekette yeri olan insanlar, bu hareket ve bu sevgi ile birlikte ebedileşirler. Sevgi ve iman hareketi ebedîdir. Kim bu hareketin yanında bulunmuşsa o da ebedîleşir. Ebedîleşmenin sırrı oradadır. Peygamberimiz (asm) bunun en güzel örneğidir. Sahabeler ve diğer İslâm büyükleri bunun en güzel örnekleridir.” Misafirlere ikram ve hediye Gerek meydana tanıtım programını izlemek için gelen Adanalılar, gerekse o sırada tren istasyonundan çıkan yahut meydandan gelip geçen vatandaşlar ve trafik akarken merak edip duran araçlardaki insanlar programa büyük bir ilgi gösterdiler. Dâvete icabet edip gelen bütün vatandaşlara kitap, broşür ve gazetenin yanı sıra, kek, çikolata, şekerleme, su ve meyve suyundan müteşekkil ikramlarda bulunulurken, aynı zamanda Yeni Asya Gazetesi’nin ilâve olarak verdiği “Adana eki” de ücretsiz dağıtıldı. Kurulan Yeni Asya Neşriyat standı da ilgiden nasibini alırken, program bitiminde İslâm Yaşar okuyucularıyla buluşarak, kitaplarını imzaladı. Öte yandan sıcak havaya aldırmadan hizmetlerde koşturan, ikramları takdim eden, kitap, broşür ve gazete dağıtan, stand görevlisi olan kadın-erkek, genç-yaşlı bütün Adanalıların azmi ve gayreti dikkatlerden kaçmadı. Ali Kanıbir’den teşekkür İSLÂM Yaşar’ın büyük alkış alan bu konuşması sırasında meydanda bulunan izleyicilerden bir çoğunun gözlerinin yaşarması dikkatleri çekti. İslâm Yaşar’ın ardından Işık Doğudan Yükselir adlı sinevizyon gösterimi yapıldı. Filmin ardından, Adana’da yaşayan Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kanıbir de Adana temsilciliği adına bir teşekkür konuşması yaptı. Kanıbir şu şekilde konuştu: “Bu anlamlı günde sizlerle beraber olabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu program süresince Anadolu’yu karış karış gezerek programlarını icra eden Yeni Asya Medya Grubu’na ve TIR ekibine de en derin teşekkürlerimi sunuyorum. Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ını Adana’da ağırlamaktan dolayı gururluyuz. Bundan sonraki duraklarında Hizmet TIR'ının yolu açık olsun diyorum.” “Bediüzzaman Geldi Şehrimize” Kanıbir’in konuşmasının ardından ise Adanalı bir ilköğretim okulu öğrencisi olan Hasan Hüseyin Uçar, Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet TIR'ı için yazmış olduğu bir şiiri bizlerle paylaşmak istedi. Bu akıllı ve zekâ dolu Adanalı küçük kahraman, büyük bir özgüven ve sevimlilik ile çıktığı sahnede kendi yazdığı “Bediüzzaman Şehrimize Geldi” başlıklı şiiri başarıyla okudu: İşte Hasan Hüseyin Uçar’ın o şiirinden bazı bölümler: “Bediüzzaman geldi şehrimize, Huzur doldu içimize, Müjdeler olsun bizlere, Hoşgeldin Aziz Üstadım! Bu tır geldi Türkiye değişti Türkiye’yi gezdi Adana’ya geldi Bizler de bu dâvete uyalım Bu Nurlu yolun yolcuları olalım”
BEDİÜZZAMAN TIRI NE GÜN, NEREDE?
DÖRDÜNCÜ BÖLGE:
8 Ekİm 2010 Cuma, Saat: 10:00 Aksaray Somuncubaba Camii karşısı Konuşmacı: İslâm Yaşar
8 Ekİm 2010 CUMA, Saat: 14:00 Konya Kültür Parkı Konuşmacı: İslâm Yaşar
9 EKİM 2010 CUMARTESİ, Saat: 14:00, Isparta İYAŞ Parkı karşısı Konuşmacı: İslâm Yaşar
10 EKİM 2010 PAZAR, Saat: 10:00, Burdur Cumhuriyet Meydanı Konuşmacı: İslâm Yaşar
10 EKİM 2010 PAZAR, Saat: 15:00, Denizli İncilipınar Parkı önü Konuşmacı: İslâm Yaşar
11 EKİM 2010 PAZARTESİ, Saat: 10:00, Tire Portakal Pazarı mevkii Konuşmacı: İslâm Yaşar
11 EKİM 2010 PAZARTESİ, Saat: 15:00, Ödemiş Hükümet Konağı önü Konuşmacı: İslâm Yaşar
12 EKİM 2010 SALI, Saat: 10:00 Bayındır-Torbalı Konuşmacı: İslâm Yaşar
12 EKİM 2010 SALI, Saat: 15:00 Bornova / İzmir Konuşmacı: İslâm Yaşar BEŞİNCİ BÖLGE: 13 EKİM 2010, ÇARŞAMBA Saat: 10:00, Turgutlu Saat Kulesi yanı 13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 13:00, Uşak. Belediye önü 13 EKİM 2010 ÇARŞAMBA, Saat: 17:00, Afyonkarahisar. Anıt Park önü 14 EKİM 2010 PERŞEMBE, Saat: 11:00, Eskişehir. Odunpazarı Meydanı 15 EKİM 2010 CUMA, Saat: 11:00, Sakarya. Kent Meydanı |
UMUT YAVUZ / ADANA 08.10.2010 |
Bediüzzaman Hizmet TIR'ını Denizli de, heyecanla bekliyor |
BEDİÜZZAMAN ve Risâle-i Nur eserlerini tanıtmak amacıyla yola koyulan Hizmet TIR'ını Denizlililer de heyecanla bekliyor. 10 Ekim Pazar günü şehrimize gelecek olan TIR, İncilipınar Vali Recep Yazıcıoğlu Parkı önünde 16:00-19:00 saatleri arasında konaklayacak. Temsilciliğimiz TIR ile ilgili el ilânı ve afişlerle TIR'ın geleceğini duyurmaya gayret gösteriyor. 1943 yılında mahpus olarak kaldığı Denizli şehri 2010 yılında Bediüzzaman ve Risâle-i Nuru tanıtan TIR için gönüllerini ve kalplerini açarak bekliyor. İslâm Yaşar'ın konuşma yapacağı, broşür ve eserleri ile tanıtım yapılacak olan alanda Üstad'ın hayrına lokma tatlısı ve Küçük Sözler kitabı yanı sıra o günkü Yeni Asya gazetesi de dağıtılacak. Ayrıca İslâm Yaşar kitaplarını imzalayacak. |
08.10.2010 |
Başörtüsü yasağı Türk gazetecilere |
Başörtülü gazetecilere basın kartı verilmemesinin sebebini Ahmet Tezcan açıkladı: “Sarı Basın Kartı Yönetmeliğinin 23. maddesindeki açık yüz ve açık başlı fotoğraf şartı yüzünden başörtülü gazetecilere kart verilmiyormuş, ancak bu yasak sadece Türk gazeteciler için geçerliymiş, çünkü Mısırlı bir bayan televizyoncuya başörtülü olmasına rağmen sarı basın kartı verilmiş.” Başörtüsü yasağı Türk gazetecilere
SARI Basın Kartı Yönetmeliği’nin 23. maddesindeki açık yüz ve açık başlı fotoğraf şartı yüzünden başörtülü gazetecilere kart verilmezken bu yasağın sadece Türk gazeteciler için geçerli olduğu ortaya çıktı. Başbakanalık eski Basın Müşavir Ahmet Tezcan Habertürk TV’de Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Müdürlüğü’nün Mısırlı bir bayan televizyoncuya başörtülü olmasına rağmen Sarı Basın Kartı verildiğini söyledi. Sarı Basın Kartı almak üzere Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Müdürlüğü’ne başvuran başörtülü gazetecilerin başvurusu, 2001 yılında düzenlenen “Basın Kartı Yönetmeliği” gerekçe gösterilerek geri çevriliyor. Örtülü gazetecilerden başı açık resim isteniyor. Yönetmeliğin 23. maddesinde başvurularda başı açık fotoğraf verilmesi şart koşuluyor. Başbakanalık eski Basın Müşavir Ahmet Tezcan ve Doğan Satmış’ın Habertürk TV’de birlikte sundukları ‘MedyaKritik’te ilginç bir gerçek ortaya çıktı. Tezcan, başörtülü gazetecilerin Sarı Basın Kartı problemlerini gündeme getirdi. TGC Yönetim Kurulu Üyesi de olan Doğan Satmış ise, TGC Balotaj Kurulu’nun başörtülü bir gazetecinin başvurusunu reddettiğini açıkladı... Tezcan, Türkiye’nin gündemine oturan başörtüsü sorununu, sadece üniversitedeki kız öğrencilerin değil, medyada başörtülü gazetecilerin de yaşadığını, başörtülü gazetecilere sarı basın kartı verilmediğini söyledi. “Basın Yayın Enformasyon eski Genel Müdürü Salih Melek ile görüştüğünü belirten Tezcan, “Sarı Basın Kartı Yönetmeliği’nin 23. maddesindeki açık yüz ve açık başlı fotoğraf şartı yüzünden başörtülü gazetecilere kart verilmiyormuş, ancak bu yasak sadece Türk gazeteciler için geçerliymiş, çünkü Mısırlı bir bayan televizyoncuya başörtülü olmasına rağmen Sarı Basın Kartı verilmiş” dedi.
BAŞÖRTÜLÜYSEN BASIN KARTI YASAK Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Müdürlüğü, başvuru formlarının teslimi sırasında verilen 2 adet fotoğrafın başörtülü olması durumunda, işlem geçersiz sayılarak talepte bulunan gazetecinin evrakları Basın Kartı Komisyonu’na gönderilmiyor. Mağduriyetin sebebi ise ANASOL-M hükümetinin Basın Kartı Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikten kaynaklanıyor. 23 Mart 2001’de yapılan düzenlemede, Basın Kartı başvurularında başı açık fotoğraf ibraz etme zorunluluğu getirilmişti. Yapılan düzenlemenin 23. maddesinde, “Beyannameye ekli fotoğrafların önden, baş ve yüz açık olarak çekilmiş olması zorunludur” ibaresi yer alıyor.
MAĞDURLAR NE DİYOR? Yasağın mağdurlarının görüşleri şöyle: Vakit gazetesi yazarlarından Sibel Eraslan, “Mağdur edilen onlarca gezeteci arkadaşımız var. Bir kısmı başı açır fotoğraf göndererek sorunu aşmaya çalışıyor. Büyük çoğunluğu ise benim gibi başvuru dahi yapmıyor” dedi. Yeni Şafak Gazetesi muhabiri Kezban Bülbül ise, başörtülü olduğu için başvurusunun reddedildiğini belirterek, “1 yıl önce başı açık resim vermek zorunda kaldım” dedi. Zaman gazetesi muhabiri Emine Dolmacı da girdiği son komisyonda başörtüsüz resim vermesine rağmen kart alamadığını, bunun üzerine hukuk mücadelesine girerek Basın Kartı alabilmiş. TV NET muhabiri Sümeyye Ertekin de açık fotoğraf vererek kartını alanlardan. Mağdur hanım gazetecilerin ortak dileği, "yasakçı yönetmeliğin kalkması.” |
08.10.2010 |
“Sorun başörtüsü değil, akıl örtüsü sorunudur” |
MEMUR-SEN Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Sorun başörtüsü değil, ideolojik saplantılarla dokunmuş ‘akıl örtüsü’ sorunudur” dedi. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Ahmet Gündoğdu, çözülmesi gereken bir sorundan çok, hukuksuz bir yasağın varlığına dikkat çeken Gündoğdu, “Esasen, ortada bu yönüyle çözülecek bir sorun değil, kaldırılması gereken hukuksuz bir yasak var. Bazılarının ‘biz çözeriz’ derken başörtülü kızlarımızın yaşadıkları sorunu mu başörtülerini çözmeyi mi kastettikleri konusunda tereddüt içerisindeyiz. Çünkü geçmiş yıllarda ‘ikna odaları’nda genç kızlarımızın başörtülerini açmayı çözüm olarak görüyorlardı” diye konuştu. Başörtüsünün siyaset zeminine, siyasi çekişmelere ve siyasetçilerin söylemlerine malzeme yapılmamasını istemediklerini de ifade eden Gündoğdu, başörtüsünün siyasetle değil insan hak ve özgürlükleriyle ilgili ele alınmasının gerekli olduğunu vurguladı. Yaşanan sorunu “başörtüsü sorunu” olarak isimlendirmeyi doğru bulmadıklarını söyleyen Gündoğdu, “Sorun başörtüsü değil, ideolojik saplantılarla dokunmuş ‘akıl örtüsü’ sorunudur” dedi. Siyasetçilerin, yargı mensuplarının ve yükseköğretim kurumu yöneticilerinin görevinin, yükseköğrenim gören başörtülü kızlarımızın “niyetlerini okumak” değil onların “okuma niyetlerini korumak” olduğunu ifade eden Gündoğdu, yükseköğrenim gören kızların başlarını açtırmak için çaba gösterenleri, yükseköğrenim gençliğinin ufkunu açmak için çaba göstermeye davet etti. |
08.10.2010 |
Çeltik üreticisi destek istiyor |
TÜRKİYE'DE üretilen çeltiğin yüzde 50’sinin üretildiği Edirne’de çeltik hasadı bütün hızıyla devam ederken çeltik üretimine dikkat çekmek için Sezon Pirinç tarafından Edirne İpsala’da Beyaz Geceler Hasat Yolculuğu programa gerçekleştirildi. Tarlada görüştüğümüz üreticiler, yetkililerden destek istedi. Bazı çiftçiler, gemilere mazot desteği veren hükümetin çiftçiye de aynı desteği vermesi gerektiğini söyledi. İpsala Sultan Beldesi yaklaşık 10 bin dekar arazide çeltik ekimi yapılıyor. Altınyazı Karasaz Sulama Birliği Başkanı Mustafa Çetin, İpsala Keşan ve Uzunköprü ilçelerine bağlı 18 köyün 65 bin dekar arazinin bu sulama birliği sınırları içinde yer aldığını belirterek, tamamına yakınında çeltik ekilen bu arazilerde bir dekarda (dönümde) 700-800 kg çeltik elde ettiklerini kaydetti. Çetin, bu sene çeltik ekim alanlarının yüzde 10 oranında arttığını belirterek, üreticilerin 1 TL 20 kuruşluk bir taban fiyatı az bulduklarını söyledi. Geçen sene hasad başında taban fiyatın 1 TL 20 kuruştan başladığını ve 1 TL 35 kuruşa kadar çıktığını ifade eden Çetin, bu sene oluşmaya başlayan 1 TL 10 kuruş civarıdaki alım fiyatlarının çiftçileri hayal kırıklığına uğrattığını kaydetti. Bun sene Türkiye’de toplam çeltik üretimi ekim alanlarının yüzde 10 oranında artması sebebiyle üretimin 850 bin tondan 1 milyon tona çıkmasının beklendiğini belirten Çetin, Bu çeltikten elde edilecek pirincin ise 650 bin ton civarında olacağını böylece Türkiye’de üretimin tüketimi karşılayacağını gibi az da olsa arz fazlasını olacağını anlatttı. OLUŞMAYA BAŞLAYAN FİYATLAR YETERSİZ Sultanköy Tarmsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Alaaddin Kaya ise çiftçinin üretim maliyetlerinin bazı girdi kalemlerinde iki katına çıkmasına rağmen hasad döneminin başında oluşmaya başlayan fiyatların üreticiyi tatmin etmenin çok gerisinde olduğunu anlattı. Bir kilo çeltiğin çiftçiye maliyetinin 85 kuruş olduğu anlatan Kaya, borcu olan küçük üretilerin yeni hasad ürünlerini 1 TL 10 kuruştan satmaya başladığını söyledi. Biçerdövercilerin geçen sene 1 dönüm çeltik tarlasını 30 TL’ye biçtiklerni bu sene ise 45 TL’ye biçtilerini anlatan Kaya, geçen sene 4 TL olan dönüm başı ilaçlama maliyetlenin de 7/8 TL’ye çıktığını, sulamada kullanılan elekrik maliyetlerinin arttığını ancak çeltik fiyatlarırn geçen senenin gerisinde kaldığını anlattı.
Ortadoğu’da odak noktası haline geldik
MEHMET Erdoğan, “Mısır’ın uluslar arası pirinç ticaretinden çekilmeye başlaması ile pirinçte yüzde 100 dışa bağımlı olan ve geleneksel olarak ihtiyacını Mısır’dan karşılayan Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan başta olmak üzere tüm Ortadoğu ülkeleri için Türkiye lojistik avantajının da etkisiyle bir odak noktası haline gelmeye başlamış ve özelliklere – export yöntemiyle bu ülkelerin pirinç piyasasında önemini arttırmıştır. Türkiye, pirinç işleme kapasitesi olarak bölgenin en önemli ülkesi olup, özellikle dahilde işleme rejimi kapsamında sağlanacak kolaylıklarla Ortadoğu pirinç ticaretinde hakim duruma geçebilecek potansiyele ulaşabilir” diye konuştu. Türkiye’nin en fazla pirinç ithal ettiği ülkeler arasında ABD, Mısır, İtalya, Rusya, Uruguay ve Pakistan’ın yer aldığını söyleyen Erdoğan, Mısır’ın pirinç ihracat yasağını Ekim 2011’e kadar uzatması da pirinç fiyatları üzerinde etkili rol oynayacak. Yaşanan olumsuz hava koşullarından dolayı büyük çeltik üreticisi ülkelerden Pakistan ve Çin”in üretimlerinde kayıplar yaşandı. Özellikle sel felâketinden dolayı Pakistan’ın ihracatının yüzde 25 oranında azalması bekleniyor” şeklinde konuştu. |
MUSTAFA GÖKMEN / EDİRNE/İPSALA 08.10.2010 |
Tarıma yabancı ilgisi artıyor |
SEZON Pirinç A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, perakende, turizm ve finans kesimlerinde yoğunlaşan yabancı sermaye yatırımlarının hızla tarım sektörüne kaymaya başladığını kaydetti. İpsala Sultan Beldesi’ndeki fabrikada gazetecilere hasad dönemini değerlendiren Sezon Pirinç A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, Dünyada yaşanan gıda krizi ve küresel ısınmaya bağlı olarak tarım sektörünün öneminin eskiye oranla birkaç kat daha arttığına da dikkati çekti. Mehmet Erdoğan, bu yıl değişken iklim şartları ve yaşanan tabiî felâketler dolayısıyla birçok üründe tüm dünyada düşük rekolteler yaşandığına dikkat çekti. Bu yıl Çin, Kanada, Rusya gibi büyük tarım ülkelerinde yaşanan tabiî felâketler sebebiyle başta buğday olmak üzere birçok üründe dünya genelinde düşük rekolteler yaşandığına dikkat çeken Mehmet Erdoğan “Pirinç özelinde ise büyük bir sıkıntı yaşanmadı. Hatta Türkiye, değişen iklim koşullarından en az etkilenen ülkeler arasında yer aldı” dedi. Erdoğan, Türkiye’de üretilen çeltiğin yüzde 50’sinin Edirne’de yetiştirildiğini belirterek, 2010 yılında Türkiye genelinde 1 milyon dekar alanda çeltik ekimi yapıldığını ve yaklaşık 750-800 bin ton civarında üretim beklediklerini kaydetti. Beklenen rekoltenin 450 -500 bin ton pirince karşılık geldiğini söyleyen Mehmet Erdoğan “Türkiye’nin toplam tüketiminin yaklaşık 600 bin ton civarında olması, pirinç ithalatının azalmaya devam edeceği sinyallerini veriyor” dedi. Yıllar itibariyle bakıldığında pirinç üretiminin önemli miktarda artış gösterdiğine dikkati çeken Erdoğan, “Türkiye’de ciddî bir tarım politikası uygulanır ve stratejik bir hedef haline getirilirse, 15 – 20 yıl boyunca tüm hükümetler tarafından takip edilen bir millî güvenlik politikası gibi düşünülürse, pirinçte ihracatçı ülke olma potansiyelimiz var. En azından bu konuda şanslı ülkelerden biri olduğumuzu söyleyebiliriz” diye konuştu. |
08.10.2010 |
‘Bin yılın soğuğu’ iddiası abartılı |
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Adem Taşcı, bazı bilim adamlarının son bin yılın en soğuk kışının yaşanacağı yolundaki açıklamalarına ilişkin olarak ‘’(Bin yılın soğuğu) önermesi çok iddialıdır’’ dedi. Taşcı, son birkaç gündür gazete ve internet sitelerinde ‘’Son bin yılın en sert kışı kapıda’’ başlığı altında haberler yapıldığını söyledi. Bu iddialı açıklamaların, Gulf Stream akıntısının debisinin azalmasına ve bu konuda Polonyalı bilim insanlarının yaptıkları çalışmalara dayandırıldığını belirten Taşcı, şöyle konuştu: "(Bin yılın soğuğu) önermesi çok iddialıdır. Çünkü, pek çok gelişmiş ülkedeki sıcaklık kayıtları ancak birkaç yüz yıllıktır. Gulf Stream akıntısı Meksika Körfezi’nden itibaren Kuzeybatı Avrupa’yı etkileyen sıcak su akıntısıdır. Okyanusta daha az yoğun olan sıcak su kütlesi, Atlantik Okyanusu üzerinden Kuzeybatı Avrupa denizlerine kadar ulaşır ve etkili olduğu bölgelerde iklimin daha ılıman olmasına neden olur. Örneğin Kuzeybatı Avrupa ülkeleri ile aynı enlemde bulunan Sibirya söz konusu ülkelere nazaran daha soğuktur.’’ |
08.10.2010 |
İpekyolu canlanıyor |
DAKA bölgesinin (Van, Bitlis, Muş, Hakkâri) sahip olduğu güzellikleri ve ekonomi içindeki güçlü yerini göstermek amacıyla 16 yıldır Van’da aralıksız yapılan Van-Asya İpekyolu Uluslararası Turizm, Ticaret ve Sanayi Fuarı’nın bu yıl 17’ncisi gerçekleştiriliyor. Her yıl gittikçe zenginleşen fuarın konsepti özellikle son yıllarda Türkiye’deki
kültürel zenginliklere vurgu yapıyor. Bu amaçla fuar faaliyetleri dahilinde bu yıl, İstanbul’dan başlayarak Kocaeli, Ankara, Muş, Bitlis gibi illeri kapsayacak ve Van’da son bulacak bir deve kervanı organizasyonu gerçekleştiriliyor. Kültürler arası iletişime ve Türkiye’deki zengin kültür yapısı ile farklı kültürlerin ülke coğrafyasında binlerce yıldır barış içerisinde varlıklarını sürdürdüğüne vurgu yapılmak isteniyor. Ajans Asya Organizasyon tarafından Daka illerimiz olan (Van, Bitlis, Muş, Hakkâri) illerin tarihî, turistik ve kültürel güzelliklerini tanıtmak ve yapılacak organizasyon sonucunda; bu illerimiz için ekonomik fırsatlar oluşturmak, Van’da düzenlenecek olan Van Asya İpek yolu fuarını bütün Türkiye’ye tanıtmak, bölge ekonomisinin canlanması ve gelişmesine katkıda bulunmak amaçlanıyor.
6 İLDE FAALİYET
Bu yıl, ‘medeniyetin beşiği, ticaretin başkenti oluyor’ sloganıyla düzenlenen faaliyette yurt içindeki sektör üreticilerinin, özellikle yurt içi ve yurt dışı alım heyetleri ile bir araya gelip, sektörel bazda ticarî bir platform oluşturması hedefleniyor. Hedefler arasında ayrıca, 2010 Van Asya İpek Yolu Fuarına en az 40 yabancı büyük firmanın katılımını sağlamak ve ziyaretçi sayısında da 100 bin civarına ulaşmak yer alıyor. Sektörlerin yerli ve yabancı bütün aktörlerini bir araya getirecek olan fuara başta
İran, Irak, Suriye, Gürcistan, Kazakistan, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan’dan getirilecek alım heyetleri ve birçok Avrupa ülkelerinden gelecek olan firma temsilcileri ile ayrı bir hareketlilik kazandırılacak. Van, Muş, Bitlis, Hakkâri’nin tarihî ve turistik güzelliklerinin yanında İpekyolu Fuarını da bütün Türkiye’de tanıtmayı amaçlayan faaliyetin kapsadığı iller, İstanbul, Kocaeli, Ankara, Muş, Bitlis ve Van.
İstanbul programı: 9 Ekim / İstanbul Ticaret Odası önü. Fuar tarihi: 20 – 24 Ekim / Altaylı Fuar Alanı, Erciş yolu 5. km., Van.
FUAR HAKKINDA
VAN Asya İpekyolu Ticaret Sanayi Fuarı, 1993 yılından itibaren her yıl düzenli olarak Van Valiliği, Van Belediyesi, Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) tarafından desteklenip TOBB’un izniyle organize edilen genel kapsamlı bir fuar olup Doğu Anadolu Bölgesinin tek ve Doğu ve Güney Doğu Bölgesi’nin de en kapsamlı ticaret ve sanayi fuarı olma özelliğini taşımakta. Gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında her yıl fuara katılan firma ve ziyaretçi sayısında yoğun bir artış var. Fuar, katılım ve ziyaretçilerin artan ilgisi, alım heyetlerinin yoğun katılımı ile uluslar arası bir düzeye geldi. 2009 yılında gerçekleştirilen fuara 20’si yabancı olmak üzere toplam 115 firma katılmıştı. |
SEDAT SERDAR 08.10.2010 |
VAN GÖLÜ HAVZASI |
YEDİ bin yıllık tarihî bir geçmişi olan Van, dünyada eşi ve benzerine az rastlanır kültürel bir mirasa sahip. Çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Van Gölü Havzası bütün bu medeniyetlerin izlerini binlerce yıl geçmesine rağmen kendi bünyesinde büyük bir zenginlik olarak saklamayı başarmış bir yer. Bir yandan İslâm kültürünün önemli değerlerini, öte yandan Hıristiyan kültürünün eserlerini, bunlarla birlikte başta Urartu olmak üzere birçok tarih öncesi medeniyetin eserlerini kültürel miras olarak taşıyan Van Gölü Havzası, bu eşsiz tarihî mirası muhteşem tabiat yapısı ile süslüyor. Kaleleri, havzaya hayat veren binlerce yıllık kanalları ve değişik inançlara ait tarihî eserlerinin oluşturduğu bu zengin kültür ile birleşen eşsiz tabiî güzellikleriyle bölge, Türkiye’nin Asya ve Ortadoğu’ya açılan kapısı konumunda. Son yıllarda büyük bir ivme kazanarak büyüyen bölge ekonomisi ve bunu destekleyen toplumsal yapısı ile Van Gölü Havzası; bölgenin merkezi konumundaki Urartulara başşehirlik yapmış Van, tabiî güzellikleri ile göz kamaştıran Hakkâri, dünyanın en büyük anıtsal mezarlarını taşıyan Bitlis ile bölgenin tarımsal ekonomisinin can damarı olan Muş illerini kapsıyor. Geçmişte ticaret yollarının merkezinde olan ve tarihî İpekyolu üzerinde bulunan Van Gölü Havzası, globalleşen dünyanın ticarî merkezi olma yolunda önemli avantajlara sahip. |
08.10.2010 |
İlk hacı kafilesi yarın yola çıkıyor |
İLK hacı kafilesi 9 Ekim Cumartesi günü yola çıkacak. Diyanet İşleri Başkanlığından edinilen bilgiye göre, bu yıl kutsal topraklara hac farizasını yerine getirmek üzere 700 kafile hacı adayı gidecek. Kafileleri taşıyan ilk uçaklar yarın Ankara ve İstanbul’dan Medine’ye hareket edecek. Kutsal topraklara gidiş 10 Kasım’a kadar sürecek. Hacıların dönüş yolculuklarının ise 20 Kasım’da başlaması ve 20 Aralık’a kadar bütün hacıların yurda dönüş yapması bekleniyor. |
08.10.2010 |
Araçların egzoz gazları göğüs kanserini tetikliyor |
SOLUNUM sistemi üzerinde olumsuz etkileri daha önce belirlenen araçların saldığı egzoz gazlarının, göğüs kanseri riskini arttırdığı açıklandı. Kanada’nın Montreal şehrindeki McGill ve Montreal üniversitelerinden bilim adamlarının tamamladıkları araştırma, Environmental Health Perspectives isimli tıp dergisinde yayımlandı. McGill Üniversitesi Sağlık Araştırmaları Merkezi’nden Dr. Mark Goldberg, “trafiğin ve trafikteki araçların saldığı nitrojen dioksit (NO2) gazının yoğun olduğu bölgelerde, göğüs kanseri vak'alarının yüksek olduğunu saptadık” dedi. Araştırma ekibinde yer alan Montreal Üniversitesi bilim adamlarından Dr. France Labreche ise, “bu araştırma ile trafikteki araçların neden olduğu kirliliğin göğüs kanserine yol açtığını söylemiyoruz. Ulaştığımız sonuç, bu kirliliğin, göğüs kanseri riskini arttırdığıdır” dedi. |
08.10.2010 |
Cidde’ye dev tramvay sistemi |
SUUDİ Arabistan’ın Cidde şehrindeki farklı konut bölgelerini birbirine bağlayacak yeni tramvay sisteminin 5.7 milyar dolara malolacağı bildirildi. Yerel medyaya konuşan Mekke Valisi Prens Halid El Faysal’a göre tramvaylar şehirdeki 12 ana caddeden geçecek ve sistemin yıllık işletim maliyeti 100 milyon doları aşacak. Ulaştırma Bakanlığı’nın yeni planına göre ayrıca 816 otobüs ile şehrin farklı bölgeleri birbirine bağlanmış olacak. Projenin ne zaman hayata geçirileceğine dair ise bilgi verilmedi. |
08.10.2010 |
Çin malı sigara üç kat zehirli |
ÇİN’DEKİ bazı sigaraların, Kanada’da üretilenlerden üç kat daha fazla ağır metal içerdiği bildirildi. Sonuçları “Tobacco Control” dergisinde yayımlanan araştırma, bazı Çin sigaralarının, Kanada sigaralarında bulunandan 3 kat daha fazla kurşun, arsenik ve kadmiyum ihtiva ettiğini ortaya koydu. Araştırmanın başında bulunan ABD’deki Roswell Park Kanser Enstitüsü’nden Richard O’Connor, ve ekibinin, popüler Çin sigaralarının 78 versiyonunu inceledikleri ve bunları Kanada sigaralarıyla karşılaştırdıkları, bazılarının, Kanada sigaralarından üç kat daha fazla kurşun, kadmiyum ve arsenik içerdiğinin belirlendiği belirtildi. Sözkonusu ağır metallerin tüketilmesinin sağlığa zararlı olduğu bilinirken, bunların nefesle içeri çekilmesinin etkisi konusunda çok az araştırma bulunuyor. |
08.10.2010 |
Balarıları neden yok oluyor? |
ARAŞTIRMACILAR, ABD genelinde balarılarının esrarengiz şekilde yok olmasının sorumlusunun virüs ve mantar olabileceğini belirledi. PLoS ONE dergisinde yayımlanan bir araştırma, arıların yok olmasının, birçok bitkinin polenlerinin taşınamaması ve bu yüzden döllenmenin meydana gelemeyişine yol açtığına dikkati çekti. Bu durumdan etkilenen kovanlardan örnekler alan araştırmacıların, arılarda virüs ve mantara rastladığı, sendromdan etkilenmeyen örneklerde ise bu iki sorunun var olmadığını tesbit ettikleri belirtildi. Montana Üniversitesi’nden Jerry J. Bromenshenk, “koloni çöküşü bozukluğu” (CCD) adıyla tanımlanan sendroma, belirlenen iki nedenin mi sebep olduğunun yoksa CCD sendromuna yakalanan arıların virüs ve mantar oluşumuna yatkın hale mi geldiklerinin henüz kesinlik kazanmadığını kaydetti. |
08.10.2010 |