15 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Çocuklarımız hatalı beslenmesin

AMERİKAN Hastanesi Diyet ve Beslenme Bölümü Diyetisyen Zuhal Güler Çelik, okulların açılması ile birlikte çocukların beslenmesinin büyük önem kazandığına dikkati çekti.

Bu dönemin ileriki yıllar için sağlıklı beslenmenin temelini oluşturacak bir dönem olduğunu belirten Diyetisyen Çelik, “Çocuğun okul çağlarında edindiği beslenme alışkanlıkları gelecekte de süreklilik göstermektedir. Bu dönem de çocuk kadar anne ve babanın da beslenme konusunda bilinçli davranması gerekmektedir” dedi.

Hatalı beslenme alışkanlıklarının çok sayıda sebebi olduğundan bahseden Diyetisyen Çelik şunları kaydetti: “Bunların başında çocukların besin gereksinimlerinin bilinmemesi, ailenin beslenme alışkanlıkları ve okul çağındaki çocuklar için en iyisini yapmak isteyen annelerin kendi bilgilerine göre en iyi bildiği besinlerden çocuğuna fazla miktarda yedirmek istemeleri gelmektedir. Bunların dışında fiziksel aktivite azlığı; özellikle ailenin akşamları veya evde olduğu günler içerisinde televizyon-bilgisayar karşısında oturmaları, çocukları ile oyun oynamamaları, yürüyüşler yapmamaları, sözlerden daha kalıcı izler bırakan olumsuz mesaj ya da mesajlar bırakabilmektedir. Ayrıca öğün atlama, şeker, tuz ve yağ muhtevası yüksek yiyecek-içecek tüketimi özellikle ileri yaşlardaki beslenme alışkanlıklarını kötü yönde etkilemektedir. Bu hatalı beslenme şekli, özellikle çocukluk dönemindeki şişmanlık (Obezite) riskini arttırmaktadır.”

Çocukların beslenmesinde bu dönemde görülen en sık değişiklik kahvaltı yapmamak olduğunun altını çizen Çelik, kahvaltı günün en uzun açlığı olan gece açlığını takip etmesi dolayısıyla biten enerjinin tekrar alınabilmesi için en önemli öğün olduğunu kaydetti. Bu konuda yapılmış bazı çalışmalar da bulunduğunu aktaran diyetisyen Çelik, “Bu araştırmalarda, kahvaltı yapan çocuğun sınıf içerisindeki başarısının daha fazla olduğu, problem çözme yeteneklerinin diğerlerine göre daha gelişmiş olduğu, kavrama yeteneklerinin daha iyi olduğu gözlenmiş, bazı araştırmalarda ise kahvaltı yapan çocukların beslenme yetersizliğinden oluşan hastalıklara daha az yakalandıkları rastlanmıştır. Yine bu araştırmaların sonucunda kahvaltı yapmayan çocukların daha şişman oldukları belirlenmiştir” şeklinde konuştu.

DİYETİSYEN Çelik, yetersiz beslenme ile ilgili olarak da şunları kaydetti: “Aile içerisinde ve okulda beslenme bilgisinin yetersiz verilmesi, okul yemeklerinin sevilmemesi ve çocukların % 90’ının kantinlerde hamburger, tost, kızarmış patates, cips kola gibi yağ ve karbonhidrat bakımından yüksek olan fast-food besinleri tüketmeleri; günlük almaları gereken vitamin ve özellikle kalsiyum minerali bakımından yoksun beslenmeleri büyüme ve gelişmelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun yanı sıra besin endüstrisinde özellikle bu yaş gruplarına yönelik reklamlar/kampanyalar (çikolata, fast-food, cips gibi abur cubur

besinler) hatalı beslenme alışkanlıklarının kazanılmasına sebep olmaktadır. Böylece erken yaşlarda kazanılan alışkanlıkların ileriki yaşlarda değiştirilmesinde zorluklar yaşanmaktadır. Çocukların okul ve evde çeşitli yiyecekleri tüketmeleri ve temel beslenme ilkeleri konusunda bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Özellikle; öğünlerin atlanmaması, kahvaltının önemi, ara öğünlere önem verilmesi, okul yemeklerinin fast-food yemeklerinden daha sağlıklı olduğu konusunda çocukların bilinçlenmeleri ileriki hayatlarında yaşam kalitelerini arttıracaktır. Okul çağı çocuğunun beslenmesi ve bu dönemde beslenme alışkanlıklarında meydana gelebilecek değişiklikler bu nedenle çok büyük önem taşımaktadır. Hem daha sağlıklı, hem de daha başarılı nesiller yetiştirmede ailenin ve öğretmenlerin beslenme konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi bu sebeple önemlidir.”

15.09.2010


Sağlık Bakanlığı herkesi uyardı

SAĞLIK Bakanlığı, öğrenci, öğretmen ve veliler için birer mektup hazırlayarak; sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini anlattı.

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik beslenme ile ilgili mesajları içeren mektuplar hazırlandı. Okul çağı çocuklarında yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin sık görüldüğüne dikkat çeken Bakanlık; bu problemlerinin arasında en sık rastlanılanların vitamin- mineral yetersizlikleri (demir yetersizliği anemisi, iyot yetersizliği hastalıkları, raşitizm), diş çürükleri, zayıflık ve şişmanlık olduğunu bildirdi. Çocuklara yönelik mektuplarda, sağlıklı büyümek ve gelişmek için yeterli ve dengeli beslenmenin önemi anlatıldı. Kahvaltı yapmadan güne başlamamak gerektiği, okul çevresinde kontrolsüz şartlarda üretilen ve açıkta satılan besinlerin satın alınmaması, TV ve bilgisayar başında fazla zaman harcanmaması, şeker ve yağ muhtevası yüksek besinler yerine besleyici değeri yüksek ve sağlıklı besinlerin tercih edilmesi, günde en az iki kez dişlerin fırçalanması gerektiği belirtildi. Bakanlık tarafından eğitimciler için hazırlanan mektuplarda ise “Beslenme uzmanlarının her zaman okulunuzu ziyaret etmesi mümkün olamayabilir. Bu sebeple öğrencilerimizin daha sağlıklı, daha zeki ve daha üretken bireyler olması için sizden aşağıdaki aktivitelere zaman ayırmanızı rica ediyoruz” denildi. Bu kapsamda eğitimcilerden öğrencileri yeterli ve dengeli beslenmeye yönlendirmeleri istendi.

15.09.2010


Çocukların sorunlarına ilgisizlik kötü sonuçlar doğurur

OSMANİYE Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Maksut Tor, intihar etmek isteyenlerin yüzde 80’inin öncesinde bunu çevresine veya ailesine belli ettiğini söyledi.

Sağlık İl Müdürlüğü’nün düzenlediği ‘İntiharların Önlenmesi’ konulu seminerde konuşan Tor, öğretmenler ile ailelere intiharın önlenmesi konusunda büyük görevlerin düştüğünü, intihara teşebbüs eden insanların iç ve dış sebeplerden çok etkilendiğine dikkat çekti. İntihar vak'alarının en çok görüldüğü yaş gruplarının 14–24 olduğunu hatırlatan Tor, bu yaşlarda aile ve okul çevresinde istediği ilgi ve alâkayı göremeyen çocukların kurtuluşu yalnızlıkta, sigara ve uyuşturucuda gördüğünü, bununda ileri süreçlerde karşımıza intihar olaylarını çıkardığını anlattı. Belirli sıkıntılar yaşananların bunu etrafına anlatarak ‘bana destek olun, beni dinleyin, beni koruyun, bana yardımcı olun’ demek istediğini ifade eden Tor, “Aslında ‘kendime, aileme, çevreme zarar vereceğim’ mesajı verirler. Bu desteği göremedikleri zaman psikolojik olarak etkilenirler, kendilerini yalnızlığa iterek sonucunda intiharı seçerler. Özellikle gençlerdeki intihar vak'alarında onlar yaşadıkları sorunlar karşısında ‘öleyim de kurtulayım’ gibi düşüncelere kapılabiliyorlar. İntiharı kafasından geçiren kimselerin yüzde 80’i bunu çevresine bir şekilde belli etmektedirler” şeklinde konuştu. Dr. Maksut Tor, bir toplumsal sorun haline gelen intihar olaylarının önlenmesinde anne babalara, öğretmenlere ve çevreye büyük görevler düştüğünü sözlerine ekledi.

15.09.2010


Sevva krem ağrılara iyi geliyor

UZUN laboratuvar çalışmaları sonucunda üretilen sevva naturel rahatlatıcı kremin muhtevası tamamen tabiî bitkilerden oluşuyor.

Teknolojinin günümüzde insanına verdiği rahatsızlıklar, insanlarda hareketsizliklerden dolayı vücutlarında meydana gelen ağrılar oldukça artmış durumda. Özellikle romatizmal ağrılar, kol, bacak, el, eklem ağrıları, tutulma, burkulma, kasılma gibi sorunlardan kaynaklanan ağrıların giderilmesinde Sevva rahatlatıcı bitkisel krem, düzenli kullanıldığında fark edilebilecek şekilde vücudu rahatlatarak ağrı sorunlarını çözmeye yardımcı oluyor. Ayrıntılı bilgi için

www.sevva .com.tr

İstanbul / Bülent Tokmak

15.09.2010


Klorlu havuzlar sağlığa zararlı

İSPANYA'DA yapılan bir araştırmada, kapalı ve dezenfektan olarak klorun kullanıldığı havuzlarda yüzmenin sağlık için olumsuz etkileri bulunabileceği ve yüzücülerde genetik düzeyde toksik etki yapabileceği tesbit edildi.

İspanya’nın Del Mar Hastanesi Araştırma Enstitüsü (Imim) ve Salgın Hastalıklar Araştırma Merkezi (Creal) tarafından yürütülen ortak araştırmada, havuzlarda dezenfeksiyon için kullanılan kimyasal ürünler ile bunların yüzücülerin DNA’larında kalıcı mütasyona yol açan ‘’mütajen’’ etkileri arasındaki ilişki incelendi. İspanyol araştırmacılar bunun için birinde klor, diğerinde brom kullanılan iki havuz suyu numunesini inceleyerek kıyasladı. Sonuçları Amerikan Environmental Health Perspectives (EHP) dergisinde yayınlanan araştırmada ayrıca, bu havuzları kullananlarda genetik toksik belirleyecilerdeki ‘’kısa dönemli değişiklikler’’ incelendi. Araştırmacılar, klorla dezenfekte edilen havuzda 40 dakika yüzen 49 sağlıklı yetişkinde genetik düzeyde toksik etki gözlemledi. Yüzdükten sonra, suyun dezenfeksiyonunda kullanılan klorun, solunan havada yoğunlaşmasıyla bu yüzücülerde iki genetik toksik belirleyicinin düzeyinde artış görüldü. Creal araştırmacıları, bu belirleyicilerden birinin, sağlıklı bireylerde kanser riskini gösteren unsurlardan birisi olduğunun altını çizerken, buna paralel olarak diğer ölçümlerin bu yüzücülerde, akciğer hücrelerinin bir tipinde geçirimliliğin arttığına işaret eden etkiler gösterdiğini kaydettiler. Araştırmacılar, ancak bu son noktadaki bulgularla ilgili klinik önemin açıklığa kavuşturulması için başka araştırmalar yapılması gerektiğine işaret ettiler. İspanyol araştırmacılar, klorun toksik etkisini azaltmak için etkin tedbirler alınmasını, yüzücülerin antrenmandan önce duş almalarını ve bone kullanmalarını önerdiler.

15.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.