13 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Ev hanımlarına büyük görev

Edİrne Esnaf ve Sanatkârları Odaları Birliği Başkanı Emin İnağ, bilinçsiz tüketim dolayısıyla Türkiye’de üretilen her 10 ekmekten birinin çöpe gittiği bildirerek, ‘’ekmek israfı ve yol açtığı ekonomik kayıpların azaltılmasında ev hanımlarına önemli görevler düşüyor’’ dedi.

Emin İnağ, ekmeğin, zengin ve yoksul ayırt etmeksizin günde üç kez sofralara konulduğunu söyledi. İnağ, kokusu, bereketi ve tadıyla bütün dinlerde kutsal nimet sayılan hatta ‘’Evime bir parça ekmek götüreceğim’’, ‘’Ekmeğimin peşindeyim’’, ‘’Ekmeğimin mücadelesini veriyorum’’ denilen ekmeğin, ülkemizde aşırı bir israfla karşı karşıya olduğunu belirtti. ‘’Ekmeğimizin yeri sofralarımızdır, Edirne çöplüğü değil’’ diyen İnağ, ekmek israfıyla ilgili hazırlanan raporlarda Türkiye’de üretilen her 10 ekmekten 1’inin israf edildiğini ifade etti.

HERGÜN 12 MİLYON

EKMEK ÇÖPE GİDİYOR

Günde üretilen 120 milyon ekmeğin yaklaşık 12 milyonunun çöpe gittiğini anlatan İnağ, şöyle devam etti: ‘’Ekmek israfıyla ilgili hazırlanan raporlar çok çarpıcı. Bu raporlara göre, ülkemizde her yıl yaklaşık 44 milyar adet ekmek üretiliyor. Bu ekmeklerin yaklaşık 40 milyarının tüketildiği, 4 milyarının de israf edildiği kaydediliyor. En fazla ekmek İstanbul’da israf ediliyor. İstanbul’da her gün 2 milyon ekmek çöpe atılıyor. İstanbul’u, Ankara ve İzmir takip ediyor. Edirne’de ise israf edilen ekmekle ilgili herhangi bir veri yok. Biz daha öncede söylediğim gibi şunu söylüyoruz. Ekmeğin seri sofradır, Edirne çöplüğü değil.’’

Raporlarda, ekmeğin uygun şartlarda saklanmadığı için bayatladığı ve bu sebeple çöpe atıldığının belirtildiğini vurgulayan İnağ, ekmek israfının yüzde 70’inin yemekhaneli iş yerleri, hastaneler, yatılı okullar, öğrenci yurtları, oteller ve lokantalarda gerçekleştiğini kaydetti. İsrafın önlenmesi konusunda uyarılarda da bulunan İnağ, şunları kaydetti: ‘’Ekmek israfı ve yol açtığı ekonomik kayıpların azaltılmasında ev hanımlarına önemli görevler düşüyor. Evlere ihtiyaç olandan fazla ekmek alınmamalı. Ekmekler poşette saklanmalı. Bizlerde Edirne’de yaşayanlar olarak ekmek israfının önüne geçebilmek israfı en aza indirebilmek için üretimin talebe göre planlanmasını, raf ömrü uzun kaliteli ekmek üretimini, ekmeğin fırında veya satış yerinde uygun koşullarda muhafazasını, ekmeğin pişirilmesi ile satışı arasındaki sürenin en aza indirilmesini toplu yemek tüketim yerlerinde ekmeğin dilimlenmiş olarak verilmesine özen göstermeliyiz. Ayrıca, satılamayan ekmeklerin fırınlar tarafından, galeta unu, kurutulmuş ekmek içi gibi başka gıda maddelerinin üretiminde kullanılmasını, orta derecede bayatlamış ekmeklerin düşük fiyattan satılması, tüketicinin, soğumuş ekmeği bayatlamış saymamasını, evlerde ekmeğin oda sıcaklığında değil buzdolabında veya, derin dondurucuda saklanmasını dikkat etmeliyiz. Diğer taraftan, ev hanımları bayatlamış ekmeği, çeşitli yemek ve tatlı yapımında kullanarak değerlendirebilir. Sıcak tüketilen ekmek değil, 10-12 saat dinlenmiş ekmek daha sağlıklı olduğunu unutmamalıyız.’’

13.09.2010


Hurma Sabunu cildi güzelleştiriyor

Akten Kozmetik’in üretmiş olduğu Hurma sabunu büyük ilgi görüyor.

Temel vitamin ve proteinlere sahip olan Hurma besleyici değeri çok yüksek bir meyvedir. Bol miktarda kalsiyum, potasyum, magnezyum, fosfor, demir ve sodyum minarelleri içerir. Thalia Hurma sabunu hurma ekstratlarının zeytinyağı sabunu ile harmanlanmasında yapılıyor. Hurma sabunu düzenli kullanıldığında cildi besliyor, cilde yumuşaklık ve parlaklık veriyor. Cilt üzerindeki lekelerin giderilmesine de yardımcı oluyor. Hurma sabununu bütün seçkin aktar ve baharatçılarda bulunabiliyor.

İstanbul / Bülent Tokmak

13.09.2010


Grip aşısı zamanı geldi

AşInIn havalar soğuyup grip etkisini göstermeye başlamadan yaptırılması gerektiğini söyleyen uzmanlara göre, Eylül ayı grip aşısı yaptırmak için en uygun zaman olduğunu belirtiyor.

Adana Eczacı Odası Başkanı Burhanettin Bulut, Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) her yıl bir önceki yılda en çok karşılaşılan virüsleri inceleyerek grip aşılarının muhtevasını yenilediğini söyledi. Bu yıl da geçen yıl en sık rastlanan virüsler göz önünde bulundurularak aşının yenilendiğini ifade eden Bulut, bu sezonun grip aşılarının, eczanelerde satışa sunulmaya başlandığını bildirdi. Grip aşısının yapıldıktan sonra hemen etkisini göstermediğini ifade eden Bulut, şöyle konuştu: ‘’Gribin havaların soğuduğu dönemlerde daha sık rastlandığını göz önüne alırsak, aşı yaptırmak için şu an uygun dönem içerisindeyiz. Havalar soğuyup, grip etkisini göstermeye başlamadan aşı yaptırılmalı.’’ Bulut, iki farklı firma tarafından piyasaya sunulan grip aşısının 11 lira 84 kuruşa satıldığını bildirildi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Aksu da, havaların soğuduğu aylarda kapalı yerlerde daha fazla zaman geçirildiğini belirterek, buna bağlı olarak solunum yoluyla bulaşan grip ve nezle gibi enfeksiyon hastalıklarında artış yaşandığını kaydetti. Gripten korunmak için bu hastalığa yakalanmadan önce tedbir alınması gerektiğini anlatan Aksu, hastalığın henüz yayılmaya başlamadığını, bu sebeple 2-4 hafta içerisinde etkisini gösteren grip aşısını yaptırmak için en uygun dönemde olunduğunu söyledi. Akciğer, kalp, böbrek, karaciğer, şeker ve kanser gibi kronik hastalığı bulunanların risk grubu içinde yer aldığının altını çizen Aksu, özellikle bu gruba girenlerin aşı yaptırmaları gerektiğini kaydetti.

13.09.2010


Meyveler kadar tohumlarI da değerlİ

Meyveler kadar tohumlarının da besleyici olduğu, bu sebeple mutlaka değerlendirilmeleri gerektiği bildirildi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Kadıoğlu, bitki tohumlarının halk arasında yaygın olarak ‘çekirdek’ olarak bilindiğini, bazen de bitkinin tohumunun, meyvesi ile karıştırıldığını söyledi. Bitkilerin tohumlarının organik ve inorganik maddeler bakımından çok zengin olduğunu belirten Prof. Dr. Kadıoğlu, ‘’Tohumlarda en fazla bulunan organik bileşikler karbonhidrat ve yağlardır. Bu nedenle bilimsel sınıflandırmada tohumlar, karbonhidrat ve yağ ihtiva edenler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bazı istisnalar olmakla beraber proteinler tohumlarda en fazla bulunan 3. grup organik maddedir’’ dedi. Prof. Dr. Kadıoğlu, bunlara ilave olarak tohumların alkaloidler, fenolik bileşikler, pigmentler, organik asitler, amino asitler, vitaminler (özellikle B grubu) ve mineral maddeleri de belirli oranlarda bulundurduklarını ifade ederek, ‘’Zengin içeriğinden dolayı tohumlar, insan ve hayvanlar için çok besleyicidirler. Hayvanlara ait yumurtaların besin içeriği ne kadar yüksekse, bitki tohumlarının besleyici özelliği de aynı derecede veya daha yüksektir. Diğer taraftan değişik tohumlar alkaloidler, fenolikler ve glikozitler gibi ilâç yapımında kullanılan hammaddelerin kaynağını oluşturduklarından, bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadırlar’’ diye konuştu.

TOHUMLAR ANTİOKSİDAN

ÖZELLİĞE SAHİP

Birçok tohumun E vitamini içerdiğinden dolayı antioksidan özelliğe sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kadıoğlu, şöyle devam etti: ‘’Tohumlar, genel olarak toksik madde ihtiva etmezler. Ancak bazı tohumların toksik madde ihtiva ettikleri de bilinmektedir. Bu nedenle tohumların kullanımında dikkatli olunmalı, bazen aşırı tüketimden kaçınılmalıdır. Bitki tohumlarının kimyasal içeriği kalıtsal olarak kontrol edilir. Bu nedenle her türün tohumlarının kimyasal bileşenleri aynıdır. Sadece bileşenlerin miktarları ortamdan ortama değişebilir. Bitkiler tohumlarını çok büyük bir özenle üretirler. Çünkü bitkiler nesillerini devam ettirmek için genellikle tohumlarını kullanırlar.’’

Prof. Dr. Asım Kadıoğlu, bitkilerin, tohumlarını yayan insan ve hayvanlara meyvelerini bir ödül olarak sunduğu, bu sebeple lezzetli meyvelerin yayılımının daha geniş ve hızlı olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi: ‘’İnsanlar tarafından besin ve tedavi amacıyla kullanılan çok değerli tohumlar bulunmaktadır. İnsanlar, bazı meyveleri tüketirken aynı zamanda tohumlarını da tüketmiş olurlar. Bu nedenle besleyicilik değeri daha da yükselmiş olur. Örneğin incir, dut, nar, üzüm, ahududu, böğürtlen, çilek, frenküzümü ve kivi bu gruptadır. Bunun dışındaki meyvelerin tohumları ayrıca tüketilebilir. Örneğin kayısı, badem, yerfıstığı, Antepfıstığı ve çamfıstığı gibi bazı meyve tohumları çerez olarak tüketilir. Meyvelerin ihtiva ettiği tohumların hepsinin belirli oranlarda insan sağlığı için önemli olduğunu söylemek mümkündür.’’

TIBBÎ ÖNEM TAŞIYAN

MEYVE TOHUMLARI

Prof. Dr. Asım Kadıoğlu, yıllarca kullanılmış ve tıbbî önemi tecrübe ile sabit olan bazı meyve tohumlarını ve faydalarını şöyle sıraladı:

Acıbadem tohumu: Yağ ve amigdalin glikoziti bakımından zengindir. Öksürük kesici, idrar arttırıcı, ve bağırsak kurtlarını düşürücü olarak etkilidir. Fazla miktarda kullanılırsa zehirli etki yapabilir.

Muşmula tohumu: İdrar arttırıcı etkiye sahiptir. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesinde kullanılır.

Şeftali tohumu: Yağ içerir ve amigdalin isimli bir glikozit taşır. Karın ağrısı ve şeker hastalığına karşı etkilidir. Fazla alındığında zehir etkisi yapabilir.

Kayısı tohumu: Tohumlarda bulunan yağ cilt bakımında, göz kenarlarında oluşan kırışıklıklarda kullanılır.

Antepfıstığı tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Yağ, sakaroz ve protein bakımından zengindir. Beden, zihin ve cinsel gücü arttırır. Öksürüğe iyi gelir, böbrek ve safra kesesi ağrılarını hafifletir.

Fındık tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Yağ oranı fazladır. Protein, şeker, fosfor, kalsiyum taşır. Kuvvet verici ve cinsel gücü arttırıcı etkisi vardır. Son yıllarda ise kolesterol düşürücü etkileri üzerinde durulmaktadır. Ayva tohumu: İçeriğinde yağ ve yüzde 20 oranında musilaj bulunur. Çocuk ishallerinde, boğaz hastalıklarında ve deride yumuşatıcı olarak kullanılır. Annelerin sütünü ise arttırır. Çamfıstığı tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Akciğer ve kalp hastalıklarında faydalıdır. Cinsel gücü arttırır. Ceviz tohumu: İnsanlar tarafından yenilen kısımdır. Kuvvet verici özellikleri yanında mide ve barsak için de yararlıdır. Zekayı geliştirir.

13.09.2010


Diş sağlığına para ayırmıyoruz

Avrupa’da toplam sağlık harcamalarının yaklaşık yüzde 10’unun diş tedavi ve bakımına ayrıldığı, Türkiye’de ise bu oranın yüzde 1’i bile bulmadığı bildirildi. Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) Genel Başkanı Prof. Dr. Murat Akkaya, ağız ve diş sağlığının genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkati çekti.

Türkiye’de ağız ve diş sağlığıyla ilgili en büyük sorunun, koruyucu hizmetlerin planlanmaması olduğunu vurgulayan Akkaya, ağız ve diş sağlığıyla ilgili akla gelebilecek her türlü sorunun boyutlarının çok yüksek olduğunu belirtti. Akkaya, diş bakımı konusunda Türkiye’nin kesinlikle sınıfta kaldığını ifade ederek, şöyle konuştu: ‘’Her alanda olduğu gibi diş sağlığı da eğitimle başlıyor. Çocuklara çok iyi bir eğitim verilmesi lâzım. Ayrıca, herkes ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlendirilmeli. Biz de hâlâ herkesin bir fırçası bile yok. Macun tüketimi az. Diş çürüğü oranı ve diş eti hastalıkları oranı çok yüksek. Zamanında tedbir alınmaması ve ufak müdahaleler yapılmadığı için ortodontik sorunların oranı çok yüksek. Koruyucu önlemler alınmazsa bütün sorunlar, gittikçe büyüyerek karşınıza çıkar. Böyle bir ortamda da doğal olarak sınıf geçmemiz mümkün değil.’’ Avrupa’da toplam sağlık harcamalarının yüzde 10’unun diş tedavi ve bakımına ayrıldığını kaydeden Akkaya, Türkiye’de ise veriler çok net olmamakla birlikte bu oranın yüzde 1’e bile ulaşmadığını bildirdi.

13.09.2010


Et tüketimi mutlu ediyor

NamIk Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Yılmaz, ‘’Et tüketimi; insanları mutlu etmesinin yanı sıra, sıhhatli, enerjik, zeki ve çalışkan bir toplumun işaretidir’’ dedi.

Yılmaz, etin uygun bir şekilde pişirilip hazırlandığı zaman, göze çok hoş görünen, lezzetli bir gıda olduğunu söyledi. Etin insanın lezzet duygularını tatmin ettiği gibi açlık duygusunu da giderdiğini ve insanı doyurduğunu ifade eden Yılmaz, ‘’Etin yavaş fakat etkin sindirim olunuşu; insanı, diğer pek çok yiyecekten daha uzun süre tok tutar. Et, hemen hemen tamamen hazmedilebilen bir gıdadır’’ diye konuştu. Et proteinlerinin yüzde 97-98’i ve yağların ise yüzde 95-96’sı insan bünyesine alınabildiğini anlatan Yılmaz, şöyle konuştu: ‘’Buna karşın, tahıl taneleri proteinlerinin hazmolabilirliği yüzde 85-90, kabuklu meyve proteinlerinin hazmolabilirliği ise yüzde 70’e kadar düşmektedir. Diğer yönden et tüketimi; insanları mutlu etmesinin yanı sıra, sıhhatli, enerjik, zeki ve çalışkan bir toplumun işaretidir. ’’

13.09.2010


Göbekli polislerden 533’ü zayıfladı

Adana’dakİ göbekli polis sayısı 12’ye düştü. Vali İlhan Atış, Emniyet Müdürlüğü’nce boy ve kiloları orantısız polis memurlarının hazırlanan bir programla zayıflatılmasına yönelik çalışmada başarı sağlandığını bildirdi.

İl Emniyet Müdürü Mehmet Salih Kesmez, görevdeki polis memurlarının bazılarının göbekli olduklarını belirleyince çalışma başlattı. İl genelinde görev yapan 7 bin polisten 545’inin aşırı kilolu olduğu belirlendi. Emniyet Müdürü Kesmez, polis memurlarının hem sağlıklarını tehlikeye sokan hem de görev yapmalarını zorlaştıran aşırı kiloları için Çukurova Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu öğretim görevlileriyle zayıflama programı hazırladı. Düzenli bir şekilde spor aktiviteleri yaptırılan polisler aradan geçen 6 ayda göbeklere veda edip, yeni bir görüntüye kavuştu. Vali İlhan Atış, Emniyet Müdürlüğü’nün başlattığı çalışmayla 545 obez polis sayısının 12’ye düştüğünü söyledi. Atış, polisin hareket kabiliyetinin iyi olması gerektiğini ifade ederek, “Onlar sürekli sokaklarda asayişi bozan kişileri kovalıyor. Bu nedenle polisin zayıf ve çevik olması gerekir.” dedi. Atış, 12 polisin de zayıflatılmasına yönelik çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekledi.

13.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.