Güncel |
Bu anayasadan bir an önce kurtulalım |
HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Hizmet-İş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan, ‘’Topluma zorla giydirilmiş bir deli gömleği olarak kabul ettiğimiz 1982 Anayasası’ndan ülke insanlarının bir an önce kurtarılmasını talep ediyoruz’’ dedi. Sendikasının Bursa’da düzenlediği iftara katılan Arslan, burada yaptığı konuşmada, 12 Eylül’ün en ağır faturalarını ödeyen örgütlerden birisi olduklarını söyledi. 1980 darbesinin bütün acımasız sonuçlarını yaşayarak gördüklerini belirten Arslan, 1982 Anayasası’nın meşrutiyetini tartışmalı bulduklarını ifade etti. Arslan, geçen 28 yıllık süreçte her zaman 1982 Anayasası’nın ‘’toplumun üzerine çöken karabasan olmaktan kurtarılması’’ talep ettiklerini kaydetti. Yeni bir Anayasa için uzlaşma gerçekleştirilmesini de arzu ettiklerini dile getiren Arslan, şöyle konuştu: ‘’Türkiye’nin, siyasi parti, sivil toplum örgütleri ve toplumun bütün kesimlerinin içinde olduğu, özgürlükçü, sivil, katılımcı ve demokratik bir Anayasayı hak ettiğine inanıyoruz. Bugüne kadar bunun yapılmasını güçlü bir şekilde talep ettik ama maalesef Türkiye, her zaman olduğu gibi çok ciddi sorunlar konusunda birlikte hareket edememe ve bir uzlaşmayı yakalayamamak gibi bir durumla karşı karşıya. Bu bizleri üzüyor. Bugün Anayasa tartışmalarının, bir politik tartışma düzlemine getirilmesi ve toplumu adeta kamplara bölecek bir politik çatışma alanına dönüştürülmesi hakikaten gerek Anayasa değişikliğine gerekse toplumumuz sağduyusu ve taleplerine haksızlık oluyor.’’ Arslan, sadece 26 maddelik bir Anayasa değişikliğinin de Türkiye’nin talep ve hak ettiği bir düzenlemeyi sağlamadığını belirterek, yetmese bile bu yapılanların olumlu olduğunu düşündüklerini ifade etti. Bu nedenle Anayasa değişikliğine ‘’evet’’ dediklerini dile getiren Arslan, sonuç ne olursa olsun toplumun 12 Eylül’de vereceği karara, herkesin saygı göstermesi gerektiğini anlattı. |
26.08.2010 |
Maden ocağındaki cesetler bulunamadı |
nZonguldak’ta, maden ocağındaki patlamanın üzerinden yüz gün geçmesine rağmen kuyuya düştüğü tahmin edilen iki madencinin cesetlerine hâlâ ulaşılamadı. Cesetler hâlâ bulunamadı Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü maden ocağındaki patlamanın üzerinden 100 gün geçmesine rağmen kuyuya düştüğü tahmin edilen 2 madencinin cesetlerine hala ulaşılamadı. Maden ocağının eksi 540 kodunda meydana gelen patlamayla oluşan göçüklerde Engin Düzcük ve Dursun Kartal’ın cesetlerine rastlanılmaması üzerine cenazeleri teslim alamayan ailelerin üzüntüsü her geçen gün artırıyor. Madencilerin düştüğü tahmin edilen 735 metre derinliğindeki kuyunun onarılmasına yönelik çalışmalar sürerken, Çinli mühendislerden oluşan bir ekip de madende incelemelerde bulundu. Çaycuma ilçesine bağlı Saltukova beldesinde yaşayan, kayıp işçilerden Engin Düzcük’ün eşi Hayriye Düzcük, yaptığı açıklamada, cenazelere bir an önce ulaşılması çağrısında bulundu. Eşinin cenazesi ne kadar çabuk bulunursa acılarının az da olsa dineceğini anlatan Düzcük, ‘’Bana devamlı sabır diliyorlar. Ne zamana kadar sabredeceğiz onu söylemiyorlar. Allah rızası için hükümet Engin’imin cenazesini bana getirsin’’ dedi. Dursun Kartal’ın oğlu Pamukkale Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencisi Turgut Kartal da babasını kaybetmenin acısının yanına, cenazesini teslim alamamanın da eklendiğini ifade etti. Dursun Kartal’ın eşi Gülhizar Kartal da ‘’Bana eşimin cansız bedenini versinler’’ diyerek uzun süre ağladı. |
26.08.2010 |
Öcalan'la ilk teması askerler kurdu |
MİT’te uzun yıllar görev yapan eski Müşteşar Yardımcılarından Cevat Öneş, dünkü Taraf’a verdiği röportajda, “Öcalan yakalandığında mutlaka sorgusu yapılmıştır, bu aynı zamanda görüşmeyi ifade eder. Ancak görüşmeler ağırlıklı, İmralı’nın askerin kontrolü altında olması nedeniyle asker tarafından yapıldı” şeklinde konuştu. MİT eski Müsteşar Yardımcılarından Cevat Öneş, “Öcalan yakalandığında mutlaka sorgusu yapılmıştır, bu aynı zamanda görüşmeyi ifade eder. Ancak görüşmeler ağırlıklı, İmralı’nın askerin kontrolü altında olması nedeniyle asker tarafından yapıldı” dedi. Öneş, Taraf’a verdiği röportajda, terör örgütü PKK’nın İmralı’da hapis cezasını çekmekte olan elebaşısı Abdullah Öcalan ile bugüne kadar yapılan temasların, müzakere değil ancak ateşkesin sağlanması, silâhların bıraktırılması yolunda görüşmeler olarak nitelendirilebileceğini söyledi. Öneş, “Öcalan yakalandığında mutlaka sorgusu yapılmıştır, bu aynı zamanda görüşmeyi de ifade eder. Ancak görüşmeler ağırlıklı, İmralı’nın askerin kontrolünde olması nedeniyle asker tarafından yapıldı. Asker uzun süre İmralı’yı kontrol altında tuttu. Askerin emniyet ve MİT ile bilgi paylaşımı sınırlı olmuştur” diye konuştu. Öneş, Mayısta İmralı’nın kontrolünün askerden Jandarma ve Sahil Güvenliğine geçmesine rağmen, askerin İmralı’daki devamlılığının henüz etkisini kaybettiğinin söylenemeyeceğini kaydetti. Eski MİT’çi, Öcalan ile yakalandıktan sonra görüşmeler yapılmasının normal olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Kendisinden PKK’ya destek veren yabancı istihbarat örgütleri, yabancı güçlerle yapılan işbirliği ve örgütün illegal yapısı konusunda bilgi alınmıştır. Ama Öcalan ile temasları, müzakere olarak değil görüşme olarak tanımlamak gerekir. Zira kapsamlı bir çözüm planı ve süreci olmadan müzakerelerden bahsetmek mümkün değildir. Ancak devletin halen çözüm için bir proje oluşturamaması bugüne kadar müzakere yapılmadığının göstergesidir. Soruna çözüm arayışları, Demokratik Açılım ile başladı ancak içinin doldurulmadığı ortaya çıktı. Bu projeyle birlikte, parlamentoda katılımcı yapının olmadığı ve siyasi partilerin projeye itirazları, bir çözüm paketinin hazırlanmasının zorluğunu ortaya çıkardı. Ayrıca, askerler ve sivillerin bu konuda farklı görüşler içinde olmaları da paketin içinin doldurulmasını zorlaştırdı. Türkiye’de müzakere, ‘teröristle pazarlık etme’ olarak görülüyor ve siyasi partiler çözüm arayışlarını referandum öncesi siyasi istismar aracı olarak görüyorlar. Gerçekte çözüm arayışları Türkiye’nin menfaatinedir.” Öcalan ile yapılan görüşmeleri üç evreye ayıran Öneş, bu dönemleri şöyle sıraladı: 1- Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra askerin kontrolü içinde götürülen, MİT ve Emniyet’in yönlendirici olmadığı süreç, 2- 2006 itibariyle sivil siyasetin devreye girme arayışları ile seyrek de olsa Öcalan ile görüşmeler 3- Demokratik Açılım projesinin öncesinde 2008’den itibaren muhtemelen yapıldığı tahmin edilen görüşmeler.” |
26.08.2010 |
Devlet Öcalan’la devamlı görüştü |
DP Genel Başkanı Cindoruk, “Devlet Öcalanla hep temas halinde oldu. Devletin hapishanesindeki bir mahkûmla devletin küs olması mümkün değildir “ dedi. Cindoruk: Devlet Öcalan’la görüştü Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, “Devlet Öcalanla hep temas halinde oldu. Devletin hapishanesindeki bir mahkumla devletin küs olması mümkün değildir “ dedi. Cindoruk, Celal Bayar Köşkü’nde sorularını cevapladı, gündemdeki konuları değerlendirdi. Hüsamettin Cindoruk, ‘’referandumda hangi kararın çıkacağına’’ ilişkin soruyu cevaplarken, burada BDP’nin etkili olabileceğini savundu. Cindoruk, şunları söyledi: ‘’Yüzde 60, hatta üstü bile hayır çıkar. Başlamadan önce bence başabaş gidiyordu ama son günlerde dolaştığım yerlerde açık ve kesin ‘Hayır’ın çok olduğunu görüyorum. Bu tahminime bir şart koşuyorum; BDP, ‘Evet’ oyu verirse nispet değişebilir. Tahmin ediyorum ki BDP, ‘Evet’ diyecektir. Çünkü pazarlık ettikleri anlaşılıyor. Selahattin Demirtaş da şartlarını söylüyor, bunu açığa çıkardığına göre böylesine bir beklenti açıktır. ‘PKK ile anlaşılırsa’ diyor, hatta başka bir şey söylüyor, ‘Söz vermesi yeterli; barajı düşürme, demokratik özerkliği kabul etme vesaire. Öcalan ile birilerinin temas ettiği açıktır. Abdullah Öcalan’ın yurda getirildiği filmi hatırlarsanız orada ipuçları var. ‘Memleketine hoş geldin’ diyen herhalde bir PKK’lı değildi, bir devlet memuru ya da devletin temsilcisiydi. Orada Öcalan, her türlü hizmeti yapacağını ifade ediyor. Mahkemede Öcalan’ın konuşmaları var, hepimiz onları unuttuk. Orada da ipuçları var. Oradan bakarak düşündüğümüz zaman Öcalan, tutuklu olduğu günden başlayarak fikirlerini yayma fırsatı buldu. Savunma engellenmediği sürece en önemli fikirleri savunmadır. Oralardan bakarsanız bugün Öcalan ile birilerinin temas ettiği açıktır. Devletin hapishanesindeki bir mahkumla devletin küs olması mümkün değildir. Belki birileri konuşuyor Başbakan oradan diyor ki ‘Ben konuşmadım, biz masaya oturmadık’. Masaya lüzum yok, iskemleye oturursun ama birileri konuşmuş onu inkâr etmiyor.” |
26.08.2010 |
Beğenmezseniz oy vermeyin |
Bakan Şimşek, ‘’Avrupa Birliğine aday bu ülkede hâlâ darbe konuşuluyorsa ve hâlâ Ergenekon gibi dâvâlar oluyorsa bu çok ayıptır ve Türkiye’ye yakışmıyor. Sizden rica ediyorum anayasa maddelerini açın okuyun, içerik itibariyle size hitap etmiyorsa oy vermeyin” dedi. Şimşek: Paket size hitap etmiyorsa oy vermeyin MALİYE Bakanı Mehmet Şimşek, 12 Eylül’de yapılacak Anayasa değişikliği oylaması ile ilgili “Sizden rica ediyorum Anayasa maddelerini açın okuyun, içerik itibariyle size hitap etmiyorsa oy vermeyin” dedi. Yavuzlu Belde Belediye Başkanı Mehmet Sakar’ın onuruna verdiği yemeğe katılan Şimşek, yaptığı konuşmada, tüm vatandaşların, 12 Eylül’de yapılacak Anayasa değişikliği oylaması için sandık başına gitmelerini istedi. Anayasa değişikliğinin referandumda oylanmasının, bazı çevreler tarafından bir iktidar oylamasına dönüştürüldüğünü anlatan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Bu çok sakıncalı ve talihsizliktir. Çünkü iktidarlar 4 yılda bir oylanır. Hükümetler gelir geçer, orada herkes seçeceği iktidara oyunu kullanır ama Anayasalar öyle değildir. Anayasalar çok uzun vadeli dokümanlardır, çok temel dokümanlardır. Zaten darbe Anayasası 28 yıldır mevcuttur, bunun için bu referandumu siyasi platforma çekmeyelim. Sizden rica ediyorum Anayasa maddelerini açın okuyun, içerik itibariyle size hitap etmiyorsa oy vermeyin ama hazırlanan Anayasa değişikliği insan odaklı hak ve özgürlükler odaklı. Bakın gelişmiş ülkelere, bu ülkelerde darbe konuşulmuyor. Avrupa Birliğine aday bu ülkede hala darbe konuşuluyorsa ve hâlâ Ergenekon gibi dâvâlar oluyorsa bu çok ayıptır ve Türkiye’ye yakışmıyor. Bakın Petrol zengini ülkeler dışındaki Avrupa ülkelerine bakın bu ülkelerde demokrasinin standartları yüksek devlet vatandaşına, vatandaş da devletine güveniyor. Temel hak ve özgürlükler geniş, bu ülkelerde darbe konuşulmaz, askerler sadece güvenlik işine bakar yargı sistemi iyi işliyor ve büyüyorlar.’’ |
26.08.2010 |
Amiraller ‘’müşteki’’ sıfatıyla ifade verdi |
FUHUŞ çetesi soruşturması kapsamında 2 muvazzaf asker, ‘’müşteki’’ sıfatıyla Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde ifade verdi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından ‘’müşteki’’ sıfatıyla ifadesine başvurulan Tümamiral Mücahit Şişoğlu ile Tuğamiral Türker Ertürk, ifade işlemlerinin tamamlanmasından sonra adliyeden ayrıldılar. Tuğamiral Ertürk, adliye çıkışında gazetecilerin soruları üzerine, kendisine şantaj yapılmadığını, ancak şikâyetçi olduğunu belirterek, ‘’Müşteki olarak ifade verdim. Her şeyi savcı beye anlattık. Hâlâ görevli olduğum için konuşacaklarım sınırlıdır. Biz onurumuz için, ideallerimiz için istifa ettik. Askerlik mesleğinden ayrılmak üzereyiz’’ dedi. |
26.08.2010 |
Otuzbiroğlu da adliyede |
KUZEY Deniz Saha Komutanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, ‘’Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri kurulduğu’’ yönündeki iddialara ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında ifade verdi. “İnternet andıcı” soruşturmasında ifadeye çağrılan Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne geldi. Koramiral Otuzbiroğlu, Çırağan Caddesi üzerindeki savcı ve hakimlerin kullandığı kapıdan adliye binasına giriş yaptı. Otuzbiroğlu, aynı zamanda Balyoz davası sanıkları arasında da yer alıyor. Ergenekon savcılarından Zekeriya Öz tarafından yürütülen “internet andıcı” soruşturmasında ifadeye çağrılan 19 isimden Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, bu çağrıdan 23 gün sonra ifade vermeye geldi. 30 Ağustos itibarıyla emekliğe ayrılacak olan eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, da aynı yöndeki iddialara ilişkin soruşturma kapsamında önceki gün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde ifade vermişti. |
26.08.2010 |
AVRUPA MEDENİYETİ TÜRKİYE İLE GELİŞİR |
Polonya'nın Nobel Barış Ödüllü eski Cumhurbaşkanı ve Doğu Blokunun yıkılmasında önemli bir role sahip ismi Lech Walesa, Türkiye'nin bir gün Avrupa Birliğine (AB) tam üye olacağını belirterek, ''Türkiye'nin AB üyeliği Avrupa medeniyetinin gelişmesi için bir zorunluluktur'' dedi. ''Türkiye'nin bir gün AB'ye tam üye olacağına inanıyor musunuz?'' sorusu üzerine Walesa, şöyle konuştu: ÜYELİK İÇİN HİÇBİR ŞÜPHEM YOK
“Türkiye'nin bir gün Avrupa Birliğine (AB) tam üye olacağına hiçbir şüphem yok. Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin gerçekleşmemesi mümkün değildir. Aksi takdirde bu çok büyük bir kayıp olur. Avrupa ve Türkiye bu üyeliğin hangi süreçte olacağını belirlemelidir. Türkiye'nin AB üyeliği Avrupa medeniyetinin gelişmesi için bir zorunluluktur.”
Avrupa medeniyeti Türkiye ile gelişir
Polonya’nIn Nobel Barış Ödülü sahibi eski Cumhurbaşkanı Lech Walesa, Türkiye’nin bir gün Avrupa Birliğine (AB) tam üye olacağını belirterek, ‘’Türkiye’nin AB üyeliği Avrupa medeniyetinin gelişmesi için bir zorunluluktur’’ dedi. Türkiye’deki tatilini tamamlayan Walesa, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan ülkesine dönerken sorularını cevapladı. Lech Walesa, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda özelikle Fransa ve Almanya’nın bazı çekinceleri olduğu hatırlatılarak, Türkiye’nin 70 milyonluk nüfusu ve din etkenlerinin bu çekincelerde yeriyle ilgili bir soru üzerine şunları kaydetti: ‘’Bu söylediğiniz büyüklükler ve farklılıklar esasen Avrupa’nın zenginliği için önemlidir. Bizim amacımız farklılıkları değerlendirerek çatışmaları önlemektir. Avrupa’da çatışmalar ve ayrılıklar oluşturmak değildir. Birleşik Avrupa’da her şeyin ayrı olması gerekmiyor. Bugün neleri birleştirebileceğimize, hangi alanlarda birleştirici olabileceğimize bakmamız lazım. AB için iyi olan Türkiye’yi içeri almaktır, dışarıda tutmak değil. Şu anda bütünleşme nasıl gerçekleştirilecektir, bunun üzerinde çalışılmalıdır. Türkiye’ye karşı olanlar Türkiye’yi daha fazla tanımalı, daha fazla gezip görmelidir. Ben eminim ki bundan sonra görüşleri değişecektir. Benim kişisel görüşüm, Türkiye’siz bir Avrupa’nın olamayacağı. Ben Türkiye’nin üyeliği için çalışmaya devam edeceğim, Türkiye’nin üyeliğine karşı olanlara da Türkiye’yi anlatmaya, onları ikna etmeye çalışacağım.’’
‘’AB ÜYELİĞİNDEN HİÇBİR ŞÜPHEM YOK’’ Lech Walesa, 21-24 Ekim 2010 tarihlerinde Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın daveti üzerine tekrar Türkiye’ye geleceğini ifade ederek, bu ziyaret sırasında Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin olarak Ankara ve İstanbul’da görüşmeler yapacağını söyledi. Walesa, ‘’Türkiye’nin AB üyelik sürecini nasıl hızlandırabiliriz konusunu ele alacağız. Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci, AB’nin geleceği konularını da konuşacağız” dedi. ‘’Türkiye’nin bir gün AB’ye tam üye olacağına inanıyor musunuz?’’ sorusu üzerine Walesa, şöyle konuştu: ‘’Türkiye’nin bir gün Avrupa Birliğine (AB) tam üye olacağına hiçbir şüphem yok. Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin gerçekleşmemesi mümkün değildir. Aksi taktirde bu çok büyük bir kayıp olur. Soru bunun olup olmayacağı değil, nasıl, ne zaman ve hangi süreçte olacağıdır. Dolayısıyla Avrupa ve Türkiye bu üyeliğin hangi süreçte olacağını belirlemelidir. Türkiye’nin AB üyeliği Avrupa medeniyetinin gelişmesi için bir zorunluluktur. Bugün sadece teknolojik olarak ilerlemiş olmak yeterli değil. Dolayısıyla her şey kullanılarak bu süreç tamamlanmalıdır. Sürecin nasıl tamamlanacağı önemlidir.’’ |
26.08.2010 |
“Dinî nikâh yasağı kalksın” |
Diyanet-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Tahiroğlu, dinî nikâh yasağının kaldırılmasını, hastanede yatarak tedavi gören hastalara din hizmeti verilmesini ve orduya din subayı alınmasını istedi. Tahiroğlu, dini nikâhın yasak olmasının en fazla din görevlilerini mağdur ettiğini söyledi. Dİyanet-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Tahiroğlu, dinî nikâh yasağının kaldırılmasını, hastanede yatarak tedavi gören hastalara din hizmeti verilmesini ve orduya din subayı alınmasını istedi. Dinî nikâhın yasak olmasının en fazla din görevlilerini mağdur ettiğini belirten Ahmet Tahiroğlu, yıllardan beri var olan dinî nikâh yasağına rağmen halkın söz, nişan ve düğünlere din görevlilerini çağırarak nikâh kıymasını istediğini bildirdi. Tahiroğlu, şunları aktardı: “Yasalarımıza göre dinî nikâh yasak. Ama bu bir nevi teamül haline gelmiş. Yasalarla çelişen bu uygulama da en fazla din görevlilerini mağdur ediyor. Halkın dinî hassasiyetlerinden kaynaklanan ve teamül haline gelen bu uygulamayı kaldırmak mümkün olmadığına göre, uygulamayı suç olmaktan çıkartacak basit bir düzenleme yapmak gerekir. Sorunun çözümü, belediye memuruna, nüfus memuruna hatta gemi kaptanına tanınan nikâh kıyma yetkisinin müftülere de tanınmasıdır.” DİNÎ NİKÂH YASAĞI KALKSIN Hastaların yakın ilgiye ve manevi desteğe sağlıklı insanlardan daha fazla ihtiyaç duyduğunu söyleyen Tahiroğlu, Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de hastalara din hizmeti verilmesini istedi. “Askerlerin iyi bir eğitim ve gelişmiş teçhizatın yanında manevî motivasyona da ihtiyacı vardır” diyen Tahiroğlu, manevî moral ve motivasyonun sağlanması orduya din subayı alınmasının doğru olacağını belirtti. |
26.08.2010 |
İnegöl’e yeni emniyet müdürü |
Bursa Emniyet Müdürü Halil Yılmaz tarafından aralarında İnegöl İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Alağaçlı’nın da bulunduğu 23 şube müdürünün görev yeri değiştirildi. İl Emniyet Müdürü Yılmaz tarafından yapılan değişiklik kapsamında İnegöl İlçe Emniyet Müdürü Alağaçlı, Yenişehir Havalimanı Şube Müdürlüğüne görevlendirildi. İnegöl Emniyet Müdürlüğüne ise Asayiş Şube Müdürü Orhan Öztabak getirildi. |
26.08.2010 |
Türkiye, ‘dostane çözüm’ isteyecek |
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Hrant Dink davasında dostane çözüm için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) karar aşamasından önce başvuru yapılacağını söyledi. NTV’de soruları cevaplayan Ergin, Dink davasında dostane çözüm için AİHM’e karar aşamasından önce başvuru yapılacağını söyledi. AİHS’nin “yaşam hakkına” ilişkin 2. maddesinin ihlal edildiğini belirten Ergin, Eylül ayı başında AİHM’nin davada karar sürecine gireceğini, Dışişleri Bakanlığı’nın başvurunun zamanlamasına ilişkin çalışmayı yürüttüğünü, en kısa sürede müracatın yapılacağını kaydetti. Bakan Ergin, Hanefi Avcı’nın kitabındaki iddialarla ilgili Adalet Bakanlığ’ının da inceleme başlattıklarını belirtti. Ergin, iddiaların doğruluk payı tespit edilirse gerekenin yapılacağını ifade etti. |
26.08.2010 |
Yalıkavak BelediyeBaşkanı görevden alındı |
Muğla’nIn Bodrum ilçesinin Yalıkavak Beldesi Belediye Başkanı Mustafa Saruhan’ın, İçişleri Bakanlığı tarafından açığa alındığı bildirildi. Alınan bilgiye göre, Yalıkavak Belediye Başkanı Saruhan, hakkında devam eden imarla ilgili dâvâlar sebebiyle açığa alındı. Kararı öğrenen Saruhan, Bodrum Kaymakamlığına giderek kararla ilgili evrakları aldı. Saruhan, ‘’Şu anda ne olduğunu ben de tam olarak bilmiyorum. Evrakları alıp inceleyeceğim. İncelemeden sonra açıklama yapmayı düşünüyorum’’ dedi. Bu arada, İçişleri Bakanlığının Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar ve 10 belediye meclis üyesi hakkında soruşturma izni verdiği bildirildi. |
26.08.2010 |
Doğalgaz hattında patlama |
AğrI’nIn Eleşkirt ilçesinde, doğalgaz boru hattında patlama meydana geldi. Alınan bilgiye göre, ilçeye 14 kilometre uzaklıktaki Çatalpınar köyü dağlık arazi kesiminden geçen doğalgaz boru hattında, henüz belirlenemeyen bir sebeple meydana gelen patlamadan sonra yangın çıktı. Metrelerce havaya yükselen alevlerin gökyüzünü adeta kızıla bürüdüğü yangın, Eleşkirt ile Ağrı şehir merkezinden de görüldü. Yangın, Yücekapı beldesindeki vananın kapatılmasından yaklaşık iki saat sonra etkisini kaybetmeye başladı. Ağrı Valisi Ali Yerlikaya, ‘’İran-Ankara BOTAŞ doğalgaz boru hattında, bölücü terör örgütü mensuplarınca düzenlenen saldırıda, patlama meydana gelmiştir’’ dedi. |
26.08.2010 |
“Sakal-ı Şerifler’’ açılıyor |
Fatİh Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman Han türbeleri ile Eyyüb el-Ensari türbesindeki ‘’Sakal-ı Şerifler’’ bugün ziyarete açılacak. İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, İstanbul Türbeler Müzesi tarafından ‘’Ramazan İstanbul’’ projesi kapsamında hazırlanan ‘’Sonsuzluğun Kapısı Türbeler’’ sergisi ile eş güdümlü olarak sergilenecek ‘’Sakal-ı Şerifler’’, bugün Fatih’teki Yavuz Selim Camisi içindeki Yavuz Sultan Selim Türbesi’nde düzenlenecek törenle sergilenmeye başlanacak. Diğer türbeler de bu törenin ardından açılacak. ‘’Sakal-ı Şerifler’’, Ramazan Bayramı sonuna kadar ziyarete açık tutulacak. |
26.08.2010 |